confessions

la vittoria sara nostra

1. nesil Yazar - - Yazar -

  1. toplam entry 2777
  2. takipçi 0
  3. puan 62130

güntekin onay

la vittoria sara nostra
şahsen kısa süreli bir tanışıklığımız oldu kendisi ile. hatta yıllar önce bir ödül töreninde adaylar arasında idi kendisi, saygı duyardım kendisine. ancak son dönemlerde çok güzel açıklamalar yapmayı bir kenara bıraktı, inceden inceden bilic'e saldırıyor.

evet; bu ülkede beşiktaş'la birlikte güzel şeyler yapanlara ekmek yedirilmiyor. bunu da içimizdeki irlandalılar yapıyor. bizim düştüğümüz hata ise düşmanı dışarıda aramak aslında. güntekin onay'ın da irlanda pasaportu aldığını son yazısı ile görmüş olduk.

26 şubat 2015 beşiktaş liverpool maçı

la vittoria sara nostra
turu siktir edecek olursak benim galip gelmeyi müthiş istediğim maç. evet bir yerde okumuştum; bir şampiyonun yüreğini asla hafife almayın diye bir lafı vardı rudy tomjanoviç'in.

evet; liverpool kötü günler geçiriyor, cezalısı, sakatı vs... bir sürü bok püsür oyuncuları da var diyelim ancak hesaba pek çok kişinin katmadığı şey beşiktaş'ın da aynı yüreğe sahip olduğu.

ekşi sözlükte bir arkadaş bu lafı söyleyip liverpool bu kupayı bilmem kaç kez kaldırdı vesaire bir sürü şey söylemişti, eyvallah. ama benim slaven bilic'in beşiktaş'ının, bizim beşiktaş'ımızın bir şekilde galip geleceğine inancım var.

ne diyordu bilic efendi; hiç kimse umudumuzu bizden söküp alamaz

biz umut ediyoruz efendiler.

umut ediyoruz ve orada olacağız.

sevgiyle

siz hiç birlikte ilk defa dinlediğiniz şarkılara bir şeyler ithaf ettiniz mi

la vittoria sara nostra
Siz hiç şehrin ışıklarına nazır bir apartmanın on dördüncü katından atlamayı düşündünüz mü?
Ben ara ara düşünüyorum bu meseleyi de ölmek bana yakışan bir vedalaşma biçimi değil sanki? Vedalaşma işini beceremem ya zaten, olsun...

Benim yaşadığım şehirde gökyüzü yok epeydir. Karanlık çöktüğü vakit, koyu apartman siluetlerinden gözüme çarpan ışıkları yıldız sandığım doğrudur. Zaten pamuk şekerin de pamuktan yapıldığını düşünürdüm de yemezdim hiç çocukken. Pamuk yenir miydi ya? Nasıl yapıldığını öğrendiğim gün en büyük ikinci hayal kırıklığımı yaşamıştım.

İlki mi?

Ona da gelir elbet sıra, anlatırım bir gün...

Hep sormak istediğim bir şey var da çekiniyorum. Sizin de gözlerinden şiirsiz geçemediğiniz biri oldu mu hiç? Öyle derin bakan...

Ne demiştik? On dört katlı bir apartmanın on dördüncü katından kendini atmak... Yok yok, yakışmaz bana böylesi gitmek. Ben hep bir trene binip gitmeyi hayal etmiştim, ondan hep...

Eğer ayıp olmazsa bir şey daha sormak istiyorum da utanıyorum... Zaten hep bu utangaçlığım yüzünden kayıplarım...

Birileriyle birlikte ilk defa dinlediğiniz şarkılar olmuştur ya, o şarkıları o birilerine ithaf etmek yerine o şarkılara bir şeyler ithaf ettiniz mi hiç? Hiç o kadar değerli oldu mu o şarkılar sizin için?

Biliyor musun? Karadeniz'liyim ben. Garip bir mizah anlayışım var bu yüzden ve sanırım bu genetik bizde... Belki de Çernobil yüzündendir, bilmiyorum... Bütün kötü şeyleri ona iteliyoruz çünkü. Hatta utangaç olmamın sebebi de odur kesin...

Bir insan sevdiğini söylemekten neden çekinir? Hani cesur oluyordu erkekler? Gözünü budaktan sakınmayan adamlar neden gönüllerini sakınıyorlar?

Ne diyorduk? Şarkılar... Bazı şarkıların nasıl yazıldığını düşündüğünüz oldu mu hiç?
Ulan hakikatten, nasıl yazıyorlar o şarkıları?

Yârin geçeceği yol olmayı istemek, üstelik bunu nezaketten ödün vermeden dile getirmek, sevdiğini ağlamaktan söz etmek nasıl duyguların ifadeye dökülmüş biçimi ola ki?

Biz içinden geçenleri kalem alıp kağıda dökenler utangaç adamlarız ve sanırım bütün bir insanlığın edebi eserleri aslında bizim gibi adamların sevgilerini dile dökme hususunda sahip oldukları beceriksizliklerinden ibaret. Gerçi böyle söyleyince beceriksiz olmak bir meziyetmiş gibi oldu ama, neyse...

Denizi sevdiğim doğrudur. Bir çift göze memleketimin denizini hapsedecek olduğum da, denizi hapsettiğim o gözlerde boğulacak gibi olduğum da doğrudur.

Mesele de tam burada başlamaktadır zaten; o gözlerin sahipsiz olduğu yerde...

Yalnızlığımın sebebi de Çernobil olabilir mi?
Hani her kötü şeyi ona iteliyoruz ya, şansımı deneyeyim dedim...

Bazen bazı konularda nasıl başarılı olduğumu soruyorlar. İstiyorlar ki; çok çalışmaktan diyeyim. Geçenlerde "yalnızlıktan" diye cevap verdiğim için işitmediğim laf kalmadı. Oysa yalnızlıkta insanın bir şeyleri başarmasına sebep olabiliyor. Çoğu boş şeyler olsa da...

Yaşadığım şehirde gökyüzü yok demiştim ya hani, eklemiştim bir de karanlık beton siluetlerden gelen ışıkları yıldız sandığımı... Oysa ne çok isterdim saçları geceyi boyayan bir kadının saçlarından bütün bir güneş sistemini seyredebilmeyi...

Bütün bu şiirler daha anlamlı olmaz mıydı o vakit? Bütün bu şarkılar ve gökyüzü...

Siz hiç yaşadığınız şehri terk etmeyi düşündünüz mü?

Haddimi aştıysam eğer çok özür dilerim. Niyetim bu değildi aslında...

Evet; bir şeyleri söylemekten çekinen bir adamım. Bazı şeyleri...

Söylemekten değil ama korkum kaybetmekten. Çünkü bir kere kaybedince hep öyle olacakmış gibi geliyor...

Bütün bu şiirler, şarkılar ve hatta dünya edebiyat tarihinin neredeyse tamamı bu yüzden hep...
Hep bu yüzden...

Ne diyorduk en son?

Siz hiç birlikte ilk defa dinlediğiniz şarkılara bir şeyler ithaf ettiniz mi?

www.anitsayac.com

la vittoria sara nostra
"Anıt Sayaç’, Türkiye’de kadına yönelik şiddetten ölen kadınların anısını yaşatmak için internet üzerinden kurulmuş bir anıt ve her gün güncellenen bir sayaçtır.

Kadına yönelik şiddet olaylarında 2012 yılının Ocak ve Eylül ayları arasında 125 kadının hayatını kaybettiği açıklandı. Anıt Sayaç kadın cinayetlerinin artarak devam ettiği böyle bir ortamda farkındalık yaratmak ve bilinmeyen verileri açığa kavuşturmak için düşünüldü. Ölen kadınlarımızın isimleriyle anılacağı bu web sitesi, kadına karşı şiddet konusunda toplumun duyarlılığını geliştirme projesi olmanının ötesinde ölen kadınlara adanmış bir anıttır.

Artış tehdidi tabiatında gizli bu sayaç, şiddetin sürekliliğinin de habercisidir. Kaygı veren bir artış, ağırlaşan bir birikim yanında, aciliyete davet eden bir geri sayım da var ‘Anıt Sayaç’ta. Sayaç attıkça umut eksilmekte; tane tane tükenmektedir." diye bir açıklama vardır hakkımızda kısmında sitenin.

ben bir ziyaret ettim, biraz daha yandı canım.

on beş

la vittoria sara nostra
bir ogün sanlısoy şarkısı var; sen uyurken albümünden. ben, berkin elvan için kaleme alındığını, söze döküldüğünü, notalarla işlendiğini düşünüyorum. baba adam ogün. sözde değil; bir oğlu var. bir oğlu; engeli yüzünden okuma hakkı elinden alınmaya çalışılan bir oğlu. evlat acısı nedir bilir kanımca. yaşamasa da bilir. bellidir bu hislerle kaleme alındığı...

http://www.dailymotion.com/video/x2gupb8

eksik bir şey

la vittoria sara nostra
ben size hüsnü arkan desem? ezginin günlüğü? birine, terlikleriyle gitmesi insanın? "evet" diye cevap verilesi soru cümlesi, göz yaşartan şarkı. on bin parçalık puzzle kıvamında, bir araya getirilmiş dokuz bin dokuz yüz doksan dokuz parçadan oluşan hayatların bir türlü bulamadığımız, evin altını üstüne getirdiğimiz parçası tadındaki şarkı. hani; kadife kutularda sevdiceğe verilecek türden...

ali atay yorumu şuradahttps://www.youtube.com/watch?v=IWbx6e6ozl8

ulan iskender abi'ye nasıl kıydınız? ha? o öyle yıkılınca dağlar çöküyor içimde; sadık gürbüz'ün dediği gibi...

hüsnü arkan'ın sesinden ezginin günlüğü yorumu var bir de. orijinal kibi şuradahttps://www.youtube.com/watch?v=0L7i5Ta53Cg
2 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol