confessions

la bebe

2. nesil Yazar - - Yazar -

  1. toplam entry 696
  2. takipçi 0
  3. puan 14241

burak kaplan

la bebe
18 aralık 2011 samsunspor beşiktaş maçında oyuna girmesinden hemen sonra, on numara bir şutun altına imza atmış, fakat kalecinin son andaki kurtarışı yüzünden gole çevirememiş futbolcumuz.

bu küçük detaydan niye bahsediyorum;
sen yazdan beri bu takımda ol, transferin pek çok anlamda ses getirmiş olsun, menajerlik oyunlarında ortalığın tozunu attır, herkes seni beklesin ama sen aylarca forma şansı bulama. bombok futbol oynanan bir maçta, üç kuruşluk bir takım senin eline veriyorken oyuna dahil ol ve onca gerginliğe rağmen böyle bir özgüven örneği sergile.

helal olsun.

18 aralık 2011 samsunspor beşiktaş maçı

la bebe
beşiktaşımın murat yıldırım'ın attığı değil, rüştü reçber'in yediği golle 1-0 geriye düştüğü; sonrasında ise edu'nun kazandırdığı ve de kullandığı penaltı ile 1-1 beraberliği yakaladığı maç olmuştur.

takımın avrupa maratonu yüzünden yorgun olmasını anlarım,
moralsizlik, formsuzluk olur anlarım,
sakatlık ve diğer bilumum sağlık problemlerini zaten anlarım,

fakat yedek kulübesinde ilik gibi kalecin varken 39 yaşında olup da kariyerinin son demlerini yaşayan adamı kaleye koymanı anlayamam arkadaş! kaldı ki, kaleciden bahsediyoruz. Koşmuyor etmiyor, neyin dinlendirmesi bu allasen? sonra elin adamı öyle yuvarlar, sen de alırsın içeri bir güzel.

her neyse, özgüveni yerli yerinde bir burak kaplan ve 3-5 dakikaya jeneriklik çalımlar sığdırabilen gencecik bir julio regufe alves gördük. bununla geçmiş olsun, ne diyelim.

hindistan cevizi

la bebe
kendisine olan nefretimi ve kokusunu aldığım anda yaşadığım mide bulantılarını tasvir etmeye kelimeler bulamadığım meyvemsi şey.

sırf bu sebepten survivor'a katılamıyorum ben, valla bak.

francesco totti beşiktaş'ta

la bebe
asparagas olmasını can-ı gönülden temenni ettiğim haberdir.

yaşı bilmem kaça dayanmış, roma ile özdeşleşmiş, bize pek de bir faydası olmayacağı ve büyük paralara oynayacağı aşikar olan bir adamın; yıllar sonra ilk defa kemikleşmiş bir 11'e sahip olmuş, oyuncuların mevkilerine yeni yeni adapte olduğu, guti gibi birinden ağzı yanmış, maddi anlamda sıkıntılar içerisinde olan takımıma gelme ihtimali bile ürkütüyor beni sözlük.

varsın totti'miz de eksik olsun. aman diyim.

bir kadının zekasına aşık olmak

la bebe
bir tek; zekasını şeytanlık için kullanmayan kadın ve kadınla ciddi şeyler düşünen bir adamın bir araya gelmesiyle mümkün olabilecek durumdur. birinden biri eksik olduğunda, "büyük hatadır yea, aklı olan yapmaz olm!" gibi sığ yorumlara konu olur.

birbirimizi kandırmaya gerek yok, hepimiz biliyoruz ki, erkekler;
aptal kadınları kendilerinin etinden sütünden faydalanmak için,
zeki kadınları ise uzun bir ilişki yürütmek, evlenmek, çocuklarına anne yapmak gibi daha ciddi işler için isterler.

dolayısıyla; kadının da zekasını düzgün şekilde kullanması şartıyla, ideal birlikteliğin tanımında gerekli olan durumdur diyebiliriz. Er kişinin de zeki olması gerekiyor ibaresini, "zeki kadını seçen adam zaten zekidir" düşüncesini desteklemem sebebiyle, tekrardan belirtme gereği duymadım.

sonuç olarak; ilişkilerimizde, kafası çalışan insanları istihdam edelim emi gençler?
Lütfen.

milletvekili danışmanı

la bebe
gitgide daha çok siyasetten alakasız bireyin milletvekili olduğu göz önünde bulundurularak maaşlarına zam yapıldığını düşündüğüm kişilerdir.

örnek vermek gerekirse;

ülkede başbakanlık da yapmış olan, bazı koalisyonlarda yer alan, siyaset bilimi okumuş, 30 yıldır siyaset yapan mesut yılmaz da son seçimlere kadar bağımsız milletvekiliydi. Buna danışmanlık eden adam, takdir edersiniz ki akıl vermiyor bilhassa akıl alıyordur. fakat şu anki mecliste milletvekili sıfatına olmuş bir hakan şükür gerçeği de var. bu adam değil siyaset yapmak, kendisine güncel olaylarla alakalı soru soran muhabirlere bile cevap veremiyor. dolayısıyla kendisinin danışmanına büyük görevler düşüyor.

hülasa-i kelam: işlerinin oldukça zor olduğunu düşündüğüm kimselerdir.

carlos carvalhal

la bebe
kendisi için gerçekten çok fazla üzüldüğüm teknik adamımızdır.

sen;
-hayatında hiç görmediğin bir ülkeye, bir soruşturma kapsamında tutuklanan teknik adamın emanetçisi olarak gel,
-görev yaptığın tüm maçlarda "nasıl olsa gidecek, tayfur hoca bir an önce gelse yahu" algısına maruz kal,
-emanetçisi olduğun adamın adını ağzından düşürme ve onu sürekli ziyaret etmekten geri kalma,
-yedek kulübesinin yanına yapılan tayfur havutçu maketine bile saygıda kusur etmemek için çabala,
-atılan gollerde bir taraftar gibi sevin,
-yakandan beşiktaş rozetini çıkarma, ülkenin kurucusu atatürk'e de hiç mecbur olmadığın halde saygı duy,
-her biri ayrı telden çalan futbolculardan, sevinçte-üzüntüde birbirine kenetlenen bir takım oluştur,
-tayfur hoca özgürlüğüne kavuşur kavuşmaz ona görevini devredeceğinin garantisini ver,
-en zayıf rakiplere bile inanılmaz saygı duy,
-muhabirinden sunucusuna, personelinden bilmem nesine herkesin saygısını sevgisini kazan,

ve en önemlisi ilk 11'inin büyük kısmının her hafta değişmesine alışkın olduğumuz beşiktaş'ımızdan kemikleşmiş bir kadro oluştur, ama sana daha yeni vefa gösterilsin. vallahi üzülüyorum.

maçların tamamını tv'den izleyen biri olarak, adamcağızın adının söylenmemesinden dem vuruyordum ki avcarlıçürük beni uyardı; son iki haftadır maç öncesi ve sonrasında kendisine jestler yapılmaya başlandığını söyledi. bana, o jestlerin gitgide artması ve maç esnasında da kulaklarımıza çarpmasını temenni etmek düşüyor. zira avrupa'da tertemiz galibiyet alan bir takımın taraftarının maçın bitimine yakın emre belözoğlu'nu anmaktan daha öncelikli işleri olmalı. yani, bence.

beşiktaş taraftarı

la bebe
[ybkz]swh[/ybkz]bazı durumlarda, büyük tutarsızlıkların ve absürdlüklerin altına imza atan taraftardır.

tutarsızlıktan kastım; bir futbolcumuza yahut teknik adamımıza, ne zaman ne şekilde tepki verileceğini kestiremiyor olmamızdır. bir hafta statta yuhlanan bir adamın, ertesi hafta bilmem nerelerine kurban olunduğu sık rastlanan bir şey haline gelmiştir. vefanın sadece bir semt adı olmadığını bas bas bağıran taraftarımızın bu tutarsızlığa ilişkin şu sıralar gözümüze soktuğu en baba örnek de, beşiktaşımızı son yılların en başarılı grafiği içerisine sokan ve adamlığıyla göz dolduran hocamız carlos carvalhal'ın adının bir kez bile tribünde söylenmemiş olmasıdır. bu hususta, bir jest yapmanın zamanı geldi diye düşünüyorum.

absürdlük olarak nitelediğim şeyin ne olduğuna gelince de; yahu bre bebişler, bre renktaşlar, bre kardeşler...
biz değil miyiz dünyanın en iyi taraftarları sıralamasında zirvelere oynanan, ecnebilerin akıllarına kazınan? biz değil miyiz ülke içi mevzularda her zaman ilk olan ve taraflı tarafsız herkesin takdirini kazanan? bunlara cevabımız evet ise ve hemfikir isek, o sahaya atılanlar nedir allah aşkına biri bana anlatsın yahu. korner kullanan adama, durduk yere ıvır zıvır bok püsür atmak nedir? üstelik avrupa maçında, üstelik gözlemci-raportör vesairenin gözleri üzerimizdeyken. yapmayalım gözünüzü seveyim, yakışmıyor hiç.

rüştü reçber

la bebe
ağabeyliği, adamlığı, kalitesi, kariyeri, refleksi, bilmem nesi bir yana; gerçekten şanslı olan kalecimizdir.

şöyle ki; kendisinin hatalı gol yediği herhangi bir maçta, ki örneklerini muhakkak görmüşüzdür, beşiktaşımız hiç yenilmemektedir. yani bizlerin çıkıp da, "(i: maçı rüştü'nün yediği hatalı gol yüzünden kaybettik)" dediği bir zaman hatırlamıyorum, varsa da şu genellememin istisnasıdır. kendisi hatalı bir gol yesin, bir şekilde ardından o maç toparlanıyor ve icabına bakılıyor.

ve ne yalan söyleyeyim; rüştü'nün kalede başladığı maçlarda bir güvensizlik hakim oluyor bünyeme. fakat biliyoruz ki, şu an adı konulmamış bir kaleci antrenörlüğü durumu var kendisinin. cenk'in bu hallere gelmesinde, allah vergisi yeteneğinin yanında böyle bir yol göstericinin de büyük rolü olduğu aşikar.

bir sonuca bağlamak gerekirse; kırmadan, incitmeden yavaş yavaş kesilmesi gereken ve meydanı gençlere bırakması gereken kalecimizdir. al sinan bolat gibi bir adamı, koy cenk'in alternatifi olarak, getir başlarına da rüştü'yü. asıl o zaman gör, kimin her yerinden öpülüyor, kimin eldivenine kurban olunuyor.

hadi bakalım.

sözlükçülerin yılbaşı planları

la bebe
2 ocak pazartesi günü finalleri başlayan bir bahtsız öğrenci iseniz[ybkz]swh[/ybkz], cumartesi gecesine denk gelen "(i: yeni yıl)" anlarında, yakın arkadaşlarınızla bir eve doluşur ve ağzınızla olmak koşuluyla bir güzel içersiniz. ertesi gün makul bir saatte uyanırsınız ve aynı kadroyla ders çalışmaya başlarsınız. finaller biter bitmez ise, ki kendisi ocak ayının 18'i olur, yarım kalmış eğlencenizi gerekli görüldüğü takdirde gerçekleştirirsiniz.

evet, bence de yazık.
24 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol