la bebe

ingiliz sömürgesi bir afrika ülkesinde "neden bu kola verdi?" anlamına gelen cümle. [ybkz]swh[/ybkz]

woody allen'ın "(i: tanrı'yı güldürmek istiyorsan ona gelecek planlarından bahset.)" sözüne de ilham olmuş olan durum.

kendisinin geçtiği sıralarda öğrenim görmekten fevkalade gurur duyduğum devrim insanı.

onun öğrenci olduğu dönemde polisin öğrencileri taramak suretiyle okul duvarlarımızda açtıkları kurşun delikleri, daha geçen sene kapatıldı. ama değişen pek bir şey yok, o zamanlarda da günümüzde de halen güneşli günlerin hayalleri kuruluyor.

eğitim sisteminin ırzına geçildi; kendimizi geçtik, çocuklarımızın gelecekleri bile şimdiden zapturapt altına alındı, ona rağmen hala öğrenci-öğretmen-işçi-memur pataklanıyor, anası ağlayan memleketimde halen ülkeyi anadan babadan daha çok sevme mavalları okunuyor.

allah herkese onunki kadar şerefli bir dava ve asil bir ölüm nasip etsin.

sözlüğün sol frame'inde zaman zaman zuhur eden aktivite başlıklarını gördüğünüzde isyan etmenize sebep olan durumdur.

boş vakitlerinde bir araya gelen sözlükçü arkadaşlarımın karşılarına geçip; çiviyle cam çizmek, porselen tabağa çatalımı sürtmek istiyorum sözlük. inşallah çok eğlendikleri anlardan birinde aniden güldüklerinde burunlarında sümük baloncuğu olur.[ybkz]swh[/ybkz]

öldükten sonra badem gözlü olmuş bir grup faşistin öyküsünü anlatan, flash tv'yi bile kıskandıracak kalitede bir yapım.

merakla bekliyoruz.[ybkz]swh[/ybkz]

vakt-i zamanında "walou" adlı şarkılarının hastası olduğum, her nedense yalnızca benim tanıdığımı sandığım[ybkz]swh[/ybkz] grup.

görüyorum ki 2'ymişiz, negzel.

-kaynakçı gözlüğü ebatlarında, kenarlarında at nalı kadar marka logosu olan kadınsı güneş gözlükleri.

http://tinyurl.com/czlzz2h [ybkz]swh[/ybkz]
http://tinyurl.com/82mhehq [ybkz]swh[/ybkz]

-pembe tişört/kazak
-"(i: ben istesem senin gibi kaç tane bulurum)" egosu.
-sürekli kendinden bahsetmesi.
-yerli dizileri izleyip, "kuzey, ezel, polat" gibi karakterlere içten içe özeniyor olması.
-çok fazla sigara içmesi.
-çok fazla alkol alması.
-etrafında çok fazla kadın olması.
-etrafındaki tüm kadınlara "canım, cicim, bebeğim" diye seslenmesi.
-annesine kötü davranması, her haltını ona yaptırması.
-çocukları sevmemesi.

ve şahsım açısından en çok dikkat edilesi şey:
-gidilen mekandaki garsona ya da diğer hizmet personeline olan artist tavırları, buyurganlığı.[ybkz]swh[/ybkz]

küfür etme konusunda erkekleri hiç de aratmayan tribün ablalarına saygıdan söylenmiş olma ihtimali olan söz.
"onlar varken sana düşmez." anlamı da taşıyor olabilir, bilemedim.

hanımın katılamayacağı zirve.

havaların düzelmesi, öğrencilerin sınav dönemlerinin başlamış olması ve nişan-düğün sezonunun açılmasıyla kaçınılmaz hale gelen durum.

"her çocuğun ilk aşkı karşı cinsteki ebeveynidir." kanısına benzer, freudyen bir önerme.

kendisi 15 yaşındayken, 30 yaşındaki mahsun kırmızıgül'ün sevgilisi olmuştur.

ünlüler pedofiliden muafmış da biz bilememişiz, evet.

biz adamakıllı yerli transferler istedikçe, ısrarla yerli yersiz transferler yapmaya devam eden yetkili abiler düşünüldüğünde; birer temenniden öteye geçmeyeceğinden adım gibi emin olduğum isteklerdir.

yakın arkadaş olan ersan adem gülüm-jose maria gutierrez hernandez ikilisine istinaden, ersan'dan bahsederken "ibne" kelimesini kullanan adamın lakabı.

eşcinselliği hakaret olarak kullanan insanlarda homofobiklik olduğu söylenirdi de kulak ardı ederdik, al işte ne çıktı altından.

neden eksi oy aldığına anlam veremediği ##185702 nolu entrysinin, tarafımdan oylandığı yazar.

gerekçe belirtmek zorunda değilim elbet ama, kendisi ile olan hukukumdan ötürü bunu belirtmek istedim; arabeskleştirilmeye başladığı yönüyle eleştirilen iddiaya verdiği, "sevmeye devam ettiğimiz sürece geçerliliği sürecektir" şeklindeki cevabına katılmadığım için yaptım bunu. zira "sevinmek için sevmedik" dedikçe tepelere çıkan bir takım ve bir grup ruhsuz söz konusuyken, duygusallığı bir kenara bırakıp rasyonel düşünmek daha işlevsel olacaktır diye düşünenlerdenim.

buradan kendisine öpücüklerimi gönderiyorum.

yediği boklardan sonra özür dilemesinin ardından affedilip dahil edildiği 19 mart 2012 beşiktaş manisaspor maçı'nda, oyuna girişinden sonraki 7 dakikaya iki şahane gol sığdırarak; kendisini itin bir taraflarına sokanlara çok laf yedirecek, çok tükürük yalatacak olan futbolcudur.

bize asıl play-off'ta lazım olacağını da aklımızın güzide bir köşesine yazarak; şu performansının daim olmasını temenni ediyoruz. daha doğrusu ben ediyorum. siz de edin.

1808 yılında dönemin Osmanlı Sadrazamı Alemdar Mustafa Paşa tarafından, Rumeli ve Anadolu ayanlarıyla birlikte hazırlanmış anayasal nitelikler taşıyan ilk osmanlı belgesidir.

devlet iktidarını sınırlayan özellikler taşıyan ilk belge olması açısından, türk anayasa tarihinin ilk örneği olarak da kabul edilebilmektedir.
kendisini "ölü doğmuş bir belge" olarak tanımlayanlar olsa da, iktidar ile girişilen haklar pazarlığı açısından da magna carta libertatum'a benzetilmektedir. şahsi fikrimi iliştirmek gerekirse de, aralarındaki 593 yıllık farkı ortaya koyup bizleri itin bilmem neresine sokması açısından benzetmemenin daha iyi olacağı görüşündeyim. neyse.

1215 yılında ingiltere'de imzalanmış olan ve "büyük özgürlük fermanı" anlamına gelen latince tamlamadır.

günümüz anayasal düzeninin başlangıcı sayılabilecek bu belge; dönemin ingiliz halkının, kral ile yapmış olduğu bir tür haklar pazarlığıdır. kralın birtakım haklardan feragat etmesini zorunlu kılması açısından ziyadesiyle önemli bir belgedir.

belgenin en önemli maddesi olan 39. madde, günümüz hukuk sisteminin temellerini atmıştır.

"(i: özgür hiç kimse kendi benzerleri tarafından ülke kanunlarına göre yasal bir şekilde muhakeme edilip hüküm giymeden tutuklanmayacak, hapsedilmeyecek, mal ve mülkünden yoksun bırakılmayacak, kanun dışı ilan edilmeyecek, sürgün edilmeyecek veya hangi şekilde olursa olsun zarara uğratılmayacaktır.)"

kendisinin osmanlı devleti'ndeki karşılığı 1808 yılında imzalanmış olan sened i ittifak'tır.
yaklaşık 600 yıllık farkı göz önüne alma ve aradaki uçurumu hesaplama işini size paslıyorum.
medeniyeti bizden öğrendiler diye yerin dibine soktuğumuz adamlar bizlere hak-hukuk konusunda tur bindirmiş, biz daha egomuzu pompalayalım, hey gidi.

karl marx'ın 1851-52 yılları arasında (i: die revolution) adlı almanca dergi için kaleme alınmış yazılarının, sonradan toparlanmış ve kitap haline getirilmiş halidir.

louis napolyon'un gerçekleştirdiği darbeyi, amcası Napolyon Bonapart'ın daha önceden gerçekleştirdiği darbeyle kıyaslamıştır.
kitabın giriş kısmını yazan ve marx reyizin ekürisi olan Hegel'in "bütün tarihsel büyük olaylar ve kişiler, hemen hemen iki kez yinelenir." önermesini, "Hegel eklemeyi unutmuş: ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak tekrarlanır." diyerek tamamlamıştır.

50li-60lı yıllardaki demokrat parti döneminin islami formdaki ak parti versiyonunu yaşayan ülkenin vatandaşları olarak, tanıdık bir şeyler bulacağınızdan şahsım adına eminim. o sebepten okumanız naçizane tavsiye olunur.

Tam adı Karl Heinrich Marx olan 19. yüzyılda yaşamış (1818-1883) filozof, politik ekonomist ve devrimci.

rahmetli; Komünizmin kuramsal kurucusu olup, toplumların tarihini "sınıf mücadeleleri" ekseninde incelemiştir. kapitalizmin -yapısal durumunun dinamiği ve çatışması sonucunda- yerini komünizme kesin olarak bırakacağına inanmıştır.[ybkz]swh[/ybkz] söz konusu değişimin ise; organize bir devrimci hareketle geleceğini düşünmüş, devrim ile de bittabi işçi hareketini kastetmiştir.

kendisinin düşünceleri, yaşadığı dönemde değil de ölümünden kısa bir süre sonra dünya işçi hareketine yön vermiştir. Rusya'da Ekim Devrimi de marksist ideolojinin ışığında gerçekleşmiştir.

13 yaşına kadar evde eğitildikten sonra 17 yaşında hukuk fakültesine girmeye hak kazanacak kadar da reyizdir.

şahsi fikrime göre de; en enteresan çalışması, amca napolyon bonapart ile yeğeni louis bonapart'ı kıyasladığı ve fransa'daki cumhuriyet denemelerini irdelediği louis bonaparte ın 18 brumaire i'dir, şahanedir.