20 kasım da maç günü yapılsa acaba daha mı heyheyli ve güzel geçer dediğim organizasyondur..
daha çok inançlara olan özgürlük anlayışları farklı...yani bu ülkede "onların tasvip ettiği" şekilde bir inanca her türlü özgürlük var ancak başkalarının inançlarına yok..
salça konulmadan ve üzerine kırmızı biberin de kavrulduğu tereyağı dökülünce mucizevi bir hale gelen çorbadır..sabaha karşı bolu'da içilmesi ayrı bir şahaneliktir..
ulaşımın sağlandığı,caddeden küçük umumi alandır..acaba benim zamanımda daha mı farklıydı yoksa ben mi şu an bişeyleri eksik algılıyorum dediğim mekanlardır...
"gidenin" arkasından küfredilir,müstehakı budur..
evlerden ırak şarkıcıdır şahsım için...
kombinenizi alabilir miyim denebilir...
kabiliyetimin olduğunu düşündüğüm vurmalı çalgıdır..ama kibariye ablam kadar çalamam o ayrı.. [ybkz]swh[/ybkz]
beynimden nefret etmeyi istemektir...
öbür dünyada hakkımı helal etmeyeceğim birkaç kişiden birisidir..şu anki egemenlerin bırakın yargılamak,seve seve bakacaklarını biliyorken tek tesellim ilahi idalettir..
(i: herkes mazoşist,herkes mazoşist,la gidin bi denginizi bulun,mutlu olun,üreyin) dedirten bünyedir..
oğlum olsa lakabı olarak kullanacağım hitaptır..
kimi zaman en çok özlediğim dostumdur..
hangimizin evinde gümüş var sorusunu sorduran fantezidir..hayır cam bardak sergilemek için o kadar mobilya,masraf,temizliğe ne gerek var anlamam sözlük..
şahsımın sahip olduğu tek korkudur..
yumurtaya can veren rabbimin faydalı şeyleri neden acı ve tatsız yaptığını sorgulamaya iten diğer bir besin maddesidir..bunu içmeye ayrı bir burun ve soluk borusu lazım sözlük...
hem otla sağlıklı olunsaydı,inekler 1500 yıl yaşardı,pehh...
hem otla sağlıklı olunsaydı,inekler 1500 yıl yaşardı,pehh...
(b: güneşte demlerim senin çayını ) mısrasına sahip muhteşem ötesi bir şarkıdır...cem karaca yorumu ayrıca güzelleştirmiştir...
Gecenin nemi mi düşmüş gözlerine?
Ne olur ıslak ıslak bakma öyle
Saçını dök sineme derdini söyle
Yeter ki ıslak ıslak bakma öyle
Sürerim buluttan tarlaları
Yağmurlar ekerim göğün göğsüne
Güneşte demlerim senin çayını
Yüreğimden süzer öyle veririm
Ben feleğin şu çarkına çomak sokarım
Ben feleğin tekerine çomak sokarım
Yeter ki ıslak ıslak bakma öyle
Ne olur ıslak ıslak bakma öyle
Sürerim buluttan tarlaları
Yağmurlar ekerim göğün göğsüne
Güneşte demlerim senin çayını
Yüreğimden süzer öyle veririm
Ben feleğin şu çarkına çomak sokarım
Ben feleğin tekerine çomak sokarım
Yeter ki ıslak ıslak bakma öyle
Ne olur ıslak ıslak bakma öyle
Yeter ki ıslak ıslak bakma öyle
Ne olur ıslak ıslak bakma öyleeee
Gecenin nemi mi düşmüş gözlerine?
Ne olur ıslak ıslak bakma öyle
Saçını dök sineme derdini söyle
Yeter ki ıslak ıslak bakma öyle
Sürerim buluttan tarlaları
Yağmurlar ekerim göğün göğsüne
Güneşte demlerim senin çayını
Yüreğimden süzer öyle veririm
Ben feleğin şu çarkına çomak sokarım
Ben feleğin tekerine çomak sokarım
Yeter ki ıslak ıslak bakma öyle
Ne olur ıslak ıslak bakma öyle
Sürerim buluttan tarlaları
Yağmurlar ekerim göğün göğsüne
Güneşte demlerim senin çayını
Yüreğimden süzer öyle veririm
Ben feleğin şu çarkına çomak sokarım
Ben feleğin tekerine çomak sokarım
Yeter ki ıslak ıslak bakma öyle
Ne olur ıslak ıslak bakma öyle
Yeter ki ıslak ıslak bakma öyle
Ne olur ıslak ıslak bakma öyleeee
---------------alıntı---------------
Etimoloji
Dede sözcüğü Orta Asya'da, islam dini ortaya çıknadan önce toplumdaki aydın,bilgili kişileri tanımlamak için kullanılan bir sıfattı. Bunu Dede Korkut örneğinde görmekteyiz. Ancak islam'ın gelişmesi ve Halifelik üzerine başlayan iç mücadele sonucu Emevilerden baskı gören ve Horasan üzerinden Türkistan'a ve Sind'e yönelen Ehli Beyt, burada Emevilerin ırkçı ve baskıcı tutumundan kötü etkilenen ve bu sebeple islam'a geçmeyen Türk Aşiret ve topluluklarına islam'ı bir şekilde sevdirmeyi ve benimsetmeyi başarmıştı. Yusuf Has Hacib'in Kutadgu Bilig adlı eserinde Ehli Beyt soyunun Alevi(Ali Evi) adı ile Dedelerin statüsüne getirilerek yeni dinde oluşan boşluğu doldurdukları görülür. Daha sonraki dönemde Batı'ya göç olgusu ile iran'a, sonra Anadolu'ya ve Osmanlı Devleti fetihlerinde hem kendileri hem de Anadolu'da islamlaşmayı sağlayan Bektaşi tekkelerinin Babagan-ı Rum'da denilen 'Dedelerin Postu'ndan el almış Babalar ile Balkanların islamlaştırılmasına girişilmiştir.Dede'nin eşine ya da ailesinden gelen kadınlara Zeyneb, Fatıma Ana gibi kutsal kişilerin devamı niteliğinde 'ANA' denilmektedir.
Burada Dedelerin öteki şia topluluklarında kullanılan ve yine Oniki imam soyundan gelenlere verilen Ayetullah adı yerine Dede adını kullanmasını[kaynak belirtilmeli] hem yukarıda açıklanan Türk-Anadolu islam yorumundan, hem de Aleviliğin anlayışta Onikici mezhepten gelseler de uygulamada yerel inanışların (Heterodoks şiilik) yanı sıra ismaili Nızari anlayıştan ve Sind(Pakistan eyaleti'den gelen bu Alevi tarikatlardan etkilenmiş olmasından anlayabiliriz.
Tarihsel Gelişim
Alevilik, Ali'yi islam'ın Velayeti, Halifesi olarak görenlerin baskılar sonucu Yemen'e, Lübnan'a, Kuzey Afrika'ya, Sind'e ve de Türkistan'a sığınması sonucu ilk Ortodoks anlayışın buralardaki yerelliğe yorumu sonucunu doğurmuştur. Zira kılıçla fetih yolundan yoksun olan Ehli Beyt, ancak gönül fethi yoluna başvurabilirdi ki bu da doğal olarak çok sayıda Heterodoks Alevi inancını doğurdu. Bugünkü Anadolu Aleviliği ise belirtilen şekilde ilk önce Hoca Ahmet Yesevi tarafından salt Türkistan'a göre biçimlendi. Daha sonra Hacı Bektaşi Veli ile Anadolu'da Alevi-Bektaşi inancında biçimlendi. Yasal olarak bugün kapalı olsa da, Hacı Bektaş Dergahı'na, Mersin'deki Tahtacı Alevileri haricinde tüm Anadolu, Balkanlar, Kuzey Batı Suriye ve daha sonraları Kıbrıs'taki Aleviler dini açıdan bağlıdır. Kentleşme öncesi etkin olan Ocak Sistemi Balım Sultan tarafından örgütlenmiş olup Dede-Talip ilişkileri bu örgütlenme ile günümüze ulaşmıştır. Ayrıca dönem dönem Hacı Bektaş Dergahı'nın hukuki olarak kapatılmasına rağmen Ocak sisteminin tüm Anadolu ve Balkanlarda bozulmadan günümüze ulaşması Balım Sultan'ın dini-idari başarısı olarak yorumlanabilir.
---------------alıntı---------------
Etimoloji
Dede sözcüğü Orta Asya'da, islam dini ortaya çıknadan önce toplumdaki aydın,bilgili kişileri tanımlamak için kullanılan bir sıfattı. Bunu Dede Korkut örneğinde görmekteyiz. Ancak islam'ın gelişmesi ve Halifelik üzerine başlayan iç mücadele sonucu Emevilerden baskı gören ve Horasan üzerinden Türkistan'a ve Sind'e yönelen Ehli Beyt, burada Emevilerin ırkçı ve baskıcı tutumundan kötü etkilenen ve bu sebeple islam'a geçmeyen Türk Aşiret ve topluluklarına islam'ı bir şekilde sevdirmeyi ve benimsetmeyi başarmıştı. Yusuf Has Hacib'in Kutadgu Bilig adlı eserinde Ehli Beyt soyunun Alevi(Ali Evi) adı ile Dedelerin statüsüne getirilerek yeni dinde oluşan boşluğu doldurdukları görülür. Daha sonraki dönemde Batı'ya göç olgusu ile iran'a, sonra Anadolu'ya ve Osmanlı Devleti fetihlerinde hem kendileri hem de Anadolu'da islamlaşmayı sağlayan Bektaşi tekkelerinin Babagan-ı Rum'da denilen 'Dedelerin Postu'ndan el almış Babalar ile Balkanların islamlaştırılmasına girişilmiştir.Dede'nin eşine ya da ailesinden gelen kadınlara Zeyneb, Fatıma Ana gibi kutsal kişilerin devamı niteliğinde 'ANA' denilmektedir.
Burada Dedelerin öteki şia topluluklarında kullanılan ve yine Oniki imam soyundan gelenlere verilen Ayetullah adı yerine Dede adını kullanmasını[kaynak belirtilmeli] hem yukarıda açıklanan Türk-Anadolu islam yorumundan, hem de Aleviliğin anlayışta Onikici mezhepten gelseler de uygulamada yerel inanışların (Heterodoks şiilik) yanı sıra ismaili Nızari anlayıştan ve Sind(Pakistan eyaleti'den gelen bu Alevi tarikatlardan etkilenmiş olmasından anlayabiliriz.
Tarihsel Gelişim
Alevilik, Ali'yi islam'ın Velayeti, Halifesi olarak görenlerin baskılar sonucu Yemen'e, Lübnan'a, Kuzey Afrika'ya, Sind'e ve de Türkistan'a sığınması sonucu ilk Ortodoks anlayışın buralardaki yerelliğe yorumu sonucunu doğurmuştur. Zira kılıçla fetih yolundan yoksun olan Ehli Beyt, ancak gönül fethi yoluna başvurabilirdi ki bu da doğal olarak çok sayıda Heterodoks Alevi inancını doğurdu. Bugünkü Anadolu Aleviliği ise belirtilen şekilde ilk önce Hoca Ahmet Yesevi tarafından salt Türkistan'a göre biçimlendi. Daha sonra Hacı Bektaşi Veli ile Anadolu'da Alevi-Bektaşi inancında biçimlendi. Yasal olarak bugün kapalı olsa da, Hacı Bektaş Dergahı'na, Mersin'deki Tahtacı Alevileri haricinde tüm Anadolu, Balkanlar, Kuzey Batı Suriye ve daha sonraları Kıbrıs'taki Aleviler dini açıdan bağlıdır. Kentleşme öncesi etkin olan Ocak Sistemi Balım Sultan tarafından örgütlenmiş olup Dede-Talip ilişkileri bu örgütlenme ile günümüze ulaşmıştır. Ayrıca dönem dönem Hacı Bektaş Dergahı'nın hukuki olarak kapatılmasına rağmen Ocak sisteminin tüm Anadolu ve Balkanlarda bozulmadan günümüze ulaşması Balım Sultan'ın dini-idari başarısı olarak yorumlanabilir.
---------------alıntı---------------
damadın her daim deyyuz olduğu türküdür. [ybkz]swh[/ybkz]
kimi zaman çok sempatik olan ama özellikle hatunlara kimi zaman yakıştıramadığım ünlemdir..
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?