http://www.youtube.com/watch?v=XRPn25v_6JY
bir ahmet telli şiiri.
yüreği ağzında bir çocuk
gibi alırken kalemi elime
beceriksiz, acemi ve olasıya
yapayalnızım her defasında
bu sonuncu olsun diyorum
ömrümün eksiksiz tek şiiri
yazılsın artık kırk yaşımın
ve bir aşkın bittiği bu gece
akbabalar bin yıl kelebekler
bir mevsim yaşarlarmış ki aşk
da kısa ömürlüdür, başlar
gibi biter yaşanmışsa eğer
yaşanan ne varsa hoşgörünün
bir parçasıdır artık ama ben
yine de yakabilirim bu gece
bütün anılarımı bir şiir için
sonra irkiliyorum, anılarım yoksa
dostlarım da terkedilmiştir yangın
sürüp dururken yurdumda ki o zaman
kıymeti harbiyesi nedir bu şiirin
sabaha karşı dilim paslı
beynim keçeleşmiştir ve yangın
yalnızlığıma sıçrarken üşüyor
bütün sözcükler, umut yoktur
yüreğim diyorum, kekeme
alıngan, serseri yüreğim
sen nerden bilebilirsin
bir şiirin nasıl yazıldığını
http://www.youtube.com/watch?v=MFP7IcNuz58
yüreği ağzında bir çocuk
gibi alırken kalemi elime
beceriksiz, acemi ve olasıya
yapayalnızım her defasında
bu sonuncu olsun diyorum
ömrümün eksiksiz tek şiiri
yazılsın artık kırk yaşımın
ve bir aşkın bittiği bu gece
akbabalar bin yıl kelebekler
bir mevsim yaşarlarmış ki aşk
da kısa ömürlüdür, başlar
gibi biter yaşanmışsa eğer
yaşanan ne varsa hoşgörünün
bir parçasıdır artık ama ben
yine de yakabilirim bu gece
bütün anılarımı bir şiir için
sonra irkiliyorum, anılarım yoksa
dostlarım da terkedilmiştir yangın
sürüp dururken yurdumda ki o zaman
kıymeti harbiyesi nedir bu şiirin
sabaha karşı dilim paslı
beynim keçeleşmiştir ve yangın
yalnızlığıma sıçrarken üşüyor
bütün sözcükler, umut yoktur
yüreğim diyorum, kekeme
alıngan, serseri yüreğim
sen nerden bilebilirsin
bir şiirin nasıl yazıldığını
http://www.youtube.com/watch?v=MFP7IcNuz58
bir ahmet telli şiiri.
kimdi cesaretimi kıran,üstelik
yeni serüvenlere hazırlarken kendimi
sesimi cılız,rüzgarımı yelkensiz
bulan kimdi, ki şimdi geniş zaman
kipiyle düşürüyor gölgesini anılarıma
ama kimdi adını bir kadına ödünç verip
doruklara çekilen büyülü doruklara
biz asmin dedik ona,sevgilim,kadınım,
anamdı belki, ama o çoktandır
üç bin metrenin altına inmiyor artık
içimde bir fil sezgisi,kopup gitmeliyim
dağlara yazmalıyım aşkı ve ayrılıkları
asminli düşler kurmalıyım ya da birisi
karşılık bulmalı canımı yakan sorulara
kim demiyorum kim olursa olsun
boynu kırılan bir oyuncaksam hırçın
bir çocuğun elinde, ki celladım
gözlerimi de oymuştu fırlatıp atarken
yine de özlüyorum onu, niyetçi
tavşanlara dönerken beklediklerim
aynı soruyu sormaktan, minör
ağrılardan yoruldum,gitmeliyim buralardan
içimde buharlaşan cıvayı soluyorum artık
yoruldum yoruldum yoruldum
gereklilik kipinde yaşamaktan
http://www.youtube.com/watch?v=Y2tT3ouoJ8Q
kimdi cesaretimi kıran,üstelik
yeni serüvenlere hazırlarken kendimi
sesimi cılız,rüzgarımı yelkensiz
bulan kimdi, ki şimdi geniş zaman
kipiyle düşürüyor gölgesini anılarıma
ama kimdi adını bir kadına ödünç verip
doruklara çekilen büyülü doruklara
biz asmin dedik ona,sevgilim,kadınım,
anamdı belki, ama o çoktandır
üç bin metrenin altına inmiyor artık
içimde bir fil sezgisi,kopup gitmeliyim
dağlara yazmalıyım aşkı ve ayrılıkları
asminli düşler kurmalıyım ya da birisi
karşılık bulmalı canımı yakan sorulara
kim demiyorum kim olursa olsun
boynu kırılan bir oyuncaksam hırçın
bir çocuğun elinde, ki celladım
gözlerimi de oymuştu fırlatıp atarken
yine de özlüyorum onu, niyetçi
tavşanlara dönerken beklediklerim
aynı soruyu sormaktan, minör
ağrılardan yoruldum,gitmeliyim buralardan
içimde buharlaşan cıvayı soluyorum artık
yoruldum yoruldum yoruldum
gereklilik kipinde yaşamaktan
http://www.youtube.com/watch?v=Y2tT3ouoJ8Q
bir grup yorum parçasıdır.
köyün evleri karanlık
gökte yıldız pır pır eder
ben bir asker kaçağıyam
gelin bana bir tas su ver
n’eyleyim kusura kalma
elleri kınasız gelin
çalar asker kaçakları
kapıları geceleyin
http://www.youtube.com/watch?v=8vq92v7XWlA
köyün evleri karanlık
gökte yıldız pır pır eder
ben bir asker kaçağıyam
gelin bana bir tas su ver
n’eyleyim kusura kalma
elleri kınasız gelin
çalar asker kaçakları
kapıları geceleyin
http://www.youtube.com/watch?v=8vq92v7XWlA
arz, talep, maliyet açısından da irdelenmesi gereken sofra. müdavimleri tarafından neyin ne olacağı bilinmeli yani. yine de bu yazıyı aç karnına okumanızı tavsiye etmem. sonra soluğu buzdolabında almayın.
son on yılımı düzenli olarak bu masanın etrafında geçirdiğim için, sizlere neyin nasıl olduğunu anlatmaya çalışayım. şimdi aga malum rakı hem bünye, hem gönül işi. içmesinden zevk alanlar kadar, yemek kültürü olanlar da okusun derim. en azından yarın öbür gün, bu masada nelerin olabileceğini kestirirsiniz.
son bir yıl baz alınırsa, hep aynı mekana gidiyoruz bu masayı kurmak için. altın kural, mekana aç iken gidiyoruz. gündüzden haberleşildiği için, herkes gardını alıyor bir nevi. mekan, şehir merkezine yakın bir kasabada. araç ile yaklaşık 5 dakika sürüyor. mekana kasaptan alacağımız etlerle gidiyoruz. kendileri orada pişiriyorlar ama bildiğin meyhane. et götürmeyene de etini veriyorlar yani. her türden donanım mevcut. salaş olmasının yanında, mezelerini hiç bir yerde yemediğimi özellikle söylemek isterim. şimdi size bütün bir gece yaşanılanlarla, o geceye ait kişi başı masrafların yekününü çıkartıyorum.
maksimum üç ya da dört kişi gidiyoruz. merkezden çıkarken, devamlı etimizi aldığımız kasaptan alışverişimizi yapıyoruz. alınan malzemeler isteğe ve durumuna göre genellikle; antrikot, hazır köfte, dana kavurma, kuzu kavurma, balık. üç kişi gidiliyorsa 1 kilo, dört kişi ise yaklaşık 1.5 kilo civarında etimizi alıp, yola çıkıyoruz. atıyorum, kişi başı ikişer parça ince dilinmiş antrikot, en az yarım kilo hazır köfte. tercihler kişilere göre değişiyor. kavurma, balık v.s. gibi. yine atıyorum, dört kişi 1.5 kilo et ile gidiyoruz diyelim. hesabın iyi anlaşılması adına bu önemli çünkü.
mekana giriyoruz. mekan sahibine girer girmez etleri veriyoruz. onlar zaten, servis sırasını ve zamanını kendileri ayarlıyorlar. mekan salaş ama ünlü ve genelde kalabalık, duyan gelmiş amk. genelde akşam yedi buçuk, sekiz gibi oturuyoruz masaya. mekan tarihi bir yer, içeride hafif bir müzik var ve genelde müdavimleri sen ben bizim oğlan hesabı. mutlaka bir tanıdığa rastlıyoruz.
masaya bir yüzlük rakı, mekanın ünlü kaşık salatası, en az beş çeşit meze söylüyoruz. şakşuka, fava, haydari, patlıcan gömme v.s. acılı şalgamıydı, suyuydu, buzuydu, kızarmış ekmeğiydi falan anında geliyor. bulgur pilavı falan müessese ikramı, onu unuttum. ilk etler ortaya geliyor, genelde önce varsa bir parti köfte geliyor. yanında herkese yetebilecek ölçüde ve sadece ilk partiye mahsus olarak, mangalda közlenmiş acı biberi, soğanı ve domatesi bolca geliyor. bu meyanda ilk dubleler bitiyor. bizim dubleler biraz ağırdır ve şahsım rakıyı buzlu içer. ilk parti et biter bitmez, tabağı kalkar kalkmaz ikinci parti et geliyor. büyük ihtimal yine köfteler ve garnitürü yanında. genelde ikinci dubleler biterken, ikinci parti et bitmiş oluyor. zati et sıcak sıcak tüketilir rakı masasında. biraz hazmetmek adına yavaşlıyoruz ve birer ikişer sigara yakıyoruz. prototip canlılar değiliz lan, herkes free. yakmayan da oluyor yani. o gün için alınmış ikinci eti getiriyor doğan abimiz. bu arada tanıştırayım, doğan abimiz mekanın sahibi gençler. ikinci partiyi illa ki o getiriyor. ilki nasıldı falan diye sormak için, beğeni önemli mekanda. atıyorum antrikotlar geldi, mezeler yavaştan bitiyor ama mezeye gerek yok. zorda kalırsak, kaşık salatadan bir tane daha söylüyoruz. antrikotlarda iki parti geliyor, yanındaki garnitürüyle. etler tüketildikten sonra, yüzlük rakı mütemadiyen bitmiş oluyor. yeni servis tabakları geliyor, mezeler falan kalkıyor. bir otuzbeşlik veya bir ellilik daha söylüyoruz. meyvelerden ortaya karışık yaptırıyoruz. gününe göre ayva, elma, portakal, kivi falan geliyor. yine ara sıra ortaya, ballı muz yaptırdığımız oluyor. son söylenen rakı ile beraber meyveler tüketiliyor. son fasıl, yine müessese ikramı olarak herkesin tabağına kadayıf üstü tahin geliyor. mükemmel bir final oluyor lan bu, şiddetle tavsiye ederim. gerçi mekan özel yaptırıyor bunu ama bileniniz vardır. yine durumuna göre çayıydı, kahvesiydi orada içilebiliyor. etler güzel pişiyor, mezeler ve meyveler taze, tatlısı amorti gibi amk. bunların hepsi yaklaşık iki saat sürüyor. yaptığımız muhabbet bize kalsın, bir gün oturursak bu masaya dinlersiniz sizde. anlatırız bir şeyleri, dostça ve karşılıklı.
şimdi gelelim hesaba. yine dört kişi üzerinden hesaplıyoruz;
kişi başı tüketilenler; ortalama otuzbeşlik rakı. ortalama 400 gr et. mezesi, meyvesi, tatlısı.
kasaptan 1.5 kilo et; 40-60 lira.
meyhane hesabı; 100-120 lira. evet, o kadar rakı ve meze ile pişirme parası 100-120 lira arası.
düz hesapla 60+120= 180 lira. 180/4= 45 lira. kişi başı maksimum 50 lira düşüyor, daha fazlası yok.
yıllarca başka mekanlarda iki gram et yiyerek rakıya dadanan bünyeye, ilaç gibi geliyor aga. öküz gibi ye, iç hesabı da on numara olsun afedersin. bak bir şey söyleyeyim, o yenileni içileni gidip marketten al ve işçiliği kendin yap, yemin olsun daha az yersin ve daha pahalıya patlar. erol abi vardı bir tane, son üç yıl geçirmiş bize hesabın kralını. buradan kendisine en derin saygılarımı yolluyorum. yeni trend doğan abi, büyüksün abi.
son on yılımı düzenli olarak bu masanın etrafında geçirdiğim için, sizlere neyin nasıl olduğunu anlatmaya çalışayım. şimdi aga malum rakı hem bünye, hem gönül işi. içmesinden zevk alanlar kadar, yemek kültürü olanlar da okusun derim. en azından yarın öbür gün, bu masada nelerin olabileceğini kestirirsiniz.
son bir yıl baz alınırsa, hep aynı mekana gidiyoruz bu masayı kurmak için. altın kural, mekana aç iken gidiyoruz. gündüzden haberleşildiği için, herkes gardını alıyor bir nevi. mekan, şehir merkezine yakın bir kasabada. araç ile yaklaşık 5 dakika sürüyor. mekana kasaptan alacağımız etlerle gidiyoruz. kendileri orada pişiriyorlar ama bildiğin meyhane. et götürmeyene de etini veriyorlar yani. her türden donanım mevcut. salaş olmasının yanında, mezelerini hiç bir yerde yemediğimi özellikle söylemek isterim. şimdi size bütün bir gece yaşanılanlarla, o geceye ait kişi başı masrafların yekününü çıkartıyorum.
maksimum üç ya da dört kişi gidiyoruz. merkezden çıkarken, devamlı etimizi aldığımız kasaptan alışverişimizi yapıyoruz. alınan malzemeler isteğe ve durumuna göre genellikle; antrikot, hazır köfte, dana kavurma, kuzu kavurma, balık. üç kişi gidiliyorsa 1 kilo, dört kişi ise yaklaşık 1.5 kilo civarında etimizi alıp, yola çıkıyoruz. atıyorum, kişi başı ikişer parça ince dilinmiş antrikot, en az yarım kilo hazır köfte. tercihler kişilere göre değişiyor. kavurma, balık v.s. gibi. yine atıyorum, dört kişi 1.5 kilo et ile gidiyoruz diyelim. hesabın iyi anlaşılması adına bu önemli çünkü.
mekana giriyoruz. mekan sahibine girer girmez etleri veriyoruz. onlar zaten, servis sırasını ve zamanını kendileri ayarlıyorlar. mekan salaş ama ünlü ve genelde kalabalık, duyan gelmiş amk. genelde akşam yedi buçuk, sekiz gibi oturuyoruz masaya. mekan tarihi bir yer, içeride hafif bir müzik var ve genelde müdavimleri sen ben bizim oğlan hesabı. mutlaka bir tanıdığa rastlıyoruz.
masaya bir yüzlük rakı, mekanın ünlü kaşık salatası, en az beş çeşit meze söylüyoruz. şakşuka, fava, haydari, patlıcan gömme v.s. acılı şalgamıydı, suyuydu, buzuydu, kızarmış ekmeğiydi falan anında geliyor. bulgur pilavı falan müessese ikramı, onu unuttum. ilk etler ortaya geliyor, genelde önce varsa bir parti köfte geliyor. yanında herkese yetebilecek ölçüde ve sadece ilk partiye mahsus olarak, mangalda közlenmiş acı biberi, soğanı ve domatesi bolca geliyor. bu meyanda ilk dubleler bitiyor. bizim dubleler biraz ağırdır ve şahsım rakıyı buzlu içer. ilk parti et biter bitmez, tabağı kalkar kalkmaz ikinci parti et geliyor. büyük ihtimal yine köfteler ve garnitürü yanında. genelde ikinci dubleler biterken, ikinci parti et bitmiş oluyor. zati et sıcak sıcak tüketilir rakı masasında. biraz hazmetmek adına yavaşlıyoruz ve birer ikişer sigara yakıyoruz. prototip canlılar değiliz lan, herkes free. yakmayan da oluyor yani. o gün için alınmış ikinci eti getiriyor doğan abimiz. bu arada tanıştırayım, doğan abimiz mekanın sahibi gençler. ikinci partiyi illa ki o getiriyor. ilki nasıldı falan diye sormak için, beğeni önemli mekanda. atıyorum antrikotlar geldi, mezeler yavaştan bitiyor ama mezeye gerek yok. zorda kalırsak, kaşık salatadan bir tane daha söylüyoruz. antrikotlarda iki parti geliyor, yanındaki garnitürüyle. etler tüketildikten sonra, yüzlük rakı mütemadiyen bitmiş oluyor. yeni servis tabakları geliyor, mezeler falan kalkıyor. bir otuzbeşlik veya bir ellilik daha söylüyoruz. meyvelerden ortaya karışık yaptırıyoruz. gününe göre ayva, elma, portakal, kivi falan geliyor. yine ara sıra ortaya, ballı muz yaptırdığımız oluyor. son söylenen rakı ile beraber meyveler tüketiliyor. son fasıl, yine müessese ikramı olarak herkesin tabağına kadayıf üstü tahin geliyor. mükemmel bir final oluyor lan bu, şiddetle tavsiye ederim. gerçi mekan özel yaptırıyor bunu ama bileniniz vardır. yine durumuna göre çayıydı, kahvesiydi orada içilebiliyor. etler güzel pişiyor, mezeler ve meyveler taze, tatlısı amorti gibi amk. bunların hepsi yaklaşık iki saat sürüyor. yaptığımız muhabbet bize kalsın, bir gün oturursak bu masaya dinlersiniz sizde. anlatırız bir şeyleri, dostça ve karşılıklı.
şimdi gelelim hesaba. yine dört kişi üzerinden hesaplıyoruz;
kişi başı tüketilenler; ortalama otuzbeşlik rakı. ortalama 400 gr et. mezesi, meyvesi, tatlısı.
kasaptan 1.5 kilo et; 40-60 lira.
meyhane hesabı; 100-120 lira. evet, o kadar rakı ve meze ile pişirme parası 100-120 lira arası.
düz hesapla 60+120= 180 lira. 180/4= 45 lira. kişi başı maksimum 50 lira düşüyor, daha fazlası yok.
yıllarca başka mekanlarda iki gram et yiyerek rakıya dadanan bünyeye, ilaç gibi geliyor aga. öküz gibi ye, iç hesabı da on numara olsun afedersin. bak bir şey söyleyeyim, o yenileni içileni gidip marketten al ve işçiliği kendin yap, yemin olsun daha az yersin ve daha pahalıya patlar. erol abi vardı bir tane, son üç yıl geçirmiş bize hesabın kralını. buradan kendisine en derin saygılarımı yolluyorum. yeni trend doğan abi, büyüksün abi.
olur olmaz şeylere anlam yüklemek gibi, bekarsa illaki bunu da yaşasın demek gibi veya evliyse evinin kadını çocuklarının anası profilinden uzaklaştırmak gibi, görmek istenilen yere taşımak ve onu ulaşılmaz bir mertebeye çıkartmak gibi olmasın da, adamın dibidir oğlum bu kadın. bir de rakı masasının adabını biliyorsa, adamın hammaddesidir lan bu kadın. hammaddesi ham.
rakı masasına oturduktan belli bir zaman sonra şöyle hafiften şakülü kayıp, yine hafiften çakır keyfi de oluyorsa tadından yenmez dinine yandığım. anlatacak dinleyeceksin, bağıracak susacaksın, dökülecek toplayacaksın. o zaman hani o elinde kahve bardağıyla yatağının üzerinde bağdaş kurup, saçlarının kurumasını beklerken yüzünün aldığı ifadeyle tatlılık rekoru kırdığı zannedilen hatun var ya; heh işte tatlılık abidesi o hatunu da cebinden çıkartır bu kadın. içinde gezdirir içinde. hey yavrum hey.
rakı masasına oturduktan belli bir zaman sonra şöyle hafiften şakülü kayıp, yine hafiften çakır keyfi de oluyorsa tadından yenmez dinine yandığım. anlatacak dinleyeceksin, bağıracak susacaksın, dökülecek toplayacaksın. o zaman hani o elinde kahve bardağıyla yatağının üzerinde bağdaş kurup, saçlarının kurumasını beklerken yüzünün aldığı ifadeyle tatlılık rekoru kırdığı zannedilen hatun var ya; heh işte tatlılık abidesi o hatunu da cebinden çıkartır bu kadın. içinde gezdirir içinde. hey yavrum hey.
türkiye'de devletin en çok vergiyi alkolden aldığı aşikar. aynı devletin en çok parayı diyanet işlerine gömdüğü de malumumuz. bu durumda, benim gibi alkol tüketen vatandaşlar sayesinde devlet imamlarının maaşlarını ödeyebiliyor diyebiliriz. yine bu durumda imamlar, alkol kullananların cebinden çıkan parayla geçimlerini sağlıyor. yani alkol kullanmayın, içki içmek haramdır diye fetva veren adam bizzat alkol tüketen insanlar sayesinde çoluğuna, çocuğuna ekmek götürebiliyor sonucuna ulaşmamız kaçınılmaz.
hepsini topladığımız zaman, çok boktan bir ülkede yaşıyoruz gibi gözükse de; aynı topraktan geldik biz bize benzeriz tadında bir kısır döngünün içinde olduğumuzu görüyorum. yine bu toplamdan yola çıkarak; en az rakı masasındaki dostumun, kaldırdığım kadeh için söylediği ''şerefine'' veya ''yarasın'' gibi iltifatların hiç tanımadığım imamlar tarafından da söylenebilirliğini güçlendirmiş olabiliyoruz. yani rakı bardağının dibini masaya her vuruşumuzda, bir imam kardeşimizin rızkına katkıda bulunmuş oluyoruz. o zaman bu gece imamlara içelim. şerefinize beyler.
hepsini topladığımız zaman, çok boktan bir ülkede yaşıyoruz gibi gözükse de; aynı topraktan geldik biz bize benzeriz tadında bir kısır döngünün içinde olduğumuzu görüyorum. yine bu toplamdan yola çıkarak; en az rakı masasındaki dostumun, kaldırdığım kadeh için söylediği ''şerefine'' veya ''yarasın'' gibi iltifatların hiç tanımadığım imamlar tarafından da söylenebilirliğini güçlendirmiş olabiliyoruz. yani rakı bardağının dibini masaya her vuruşumuzda, bir imam kardeşimizin rızkına katkıda bulunmuş oluyoruz. o zaman bu gece imamlara içelim. şerefinize beyler.
(bkz: onun ben var ya)
sezonu hiç açmamaktan iyidir. bazıları hiç açmıyor. evet.
idris naim şahin değildir, keza idris naim şahin ünsüzdür. zati hem idris, hem naim, hem şahin olan bir adamda ün olmaz. adamda ün yok ün. ünü yok. üni seks.
gideyim mi lan ben.
gideyim mi lan ben.
eğer ismini telefonda görüyorsam yekten;
- evet söyle.
değişmedi, değişmez, değiştirilemez.
- evet söyle.
değişmedi, değişmez, değiştirilemez.
(bkz: idare edemem anne)
adını söyletirken bile bir emek, bir özveri isteyen futbolcu. hadi ronaldo dedin o kolay, bunu ayrı yazılan -de'si var, hassiktir tadında assis'i var, morfini salarım babında moreira'sı var. var oğlu var yani. güzel adam.
entry yazmayı unutan, kişisel yazar notu: yeni yıla hiç girmeden eskisinden devam edeydik iyiydi. bu ne amk.
entry yazmayı unutan, kişisel yazar notu: yeni yıla hiç girmeden eskisinden devam edeydik iyiydi. bu ne amk.
''ulan madem sevim koşuyor niye ronaldinho'yu alıyoruz, direkt sevim'i alalım'' hissiyatı uyandıran sesleniş cümlesi. bir doğa olayı.
beş buçuk aydır uyuyan çocuk.
(bkz: nice yıllara kartalım)
(bkz: nerde lan benim plaketim)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?