derbi mağlubiyeti sonrası fenerbahçe'nin rahat kazanacağını düşündüğüm maç. şayet zorlanırlarsa da hakemler muhakkak kolaylaştıracaktır.
bir dönem galatasaray'da fatih terim'in yardımcılığını yapmış antrenör. daha sonra twitter'ındaki emre belözoğlu ve fenerbahçe'yle ilgili tweetleri nedeniyle galatasaray'da fenerbahçeli birini istemiyoruz denilerek görevine son verilmişti.
son olarak bugün elazığspor'un yardımcı antrenörlüğüne getirildi. buradaki ilginç olan ise daha önce bir televizyon programında "bir kadınla futbol konuşmam, futbol erkek oyunudur." diyen ümit özat'ın yardımcısı olması. bakalım büyük hoca ümit özat yardımcısıyla da konuşmayacak mı?
son olarak bugün elazığspor'un yardımcı antrenörlüğüne getirildi. buradaki ilginç olan ise daha önce bir televizyon programında "bir kadınla futbol konuşmam, futbol erkek oyunudur." diyen ümit özat'ın yardımcısı olması. bakalım büyük hoca ümit özat yardımcısıyla da konuşmayacak mı?
mutlu yıllar dilediğim sözlüğümüzün güzel insanlarından birisi. nice güzel yıllar olsun.
ilk onbirimizin belli olduğu maç. tolga zengin - necip uysal, pedro franco, tomas sivok, ramon motta - veli kavlak, atiba hutchinson, oğuzhan özyakup - gökhan töre, olcay şahan - demba ba maça başlayacak kartallarımız. haydi bakalım şans sizinle olsun çocuklar.
siyah olanından sonra kırmızısının da kadın versiyonu çıkmıştır. 1903 adet üretilmiş, sırada gururlan tişörtlerinin de kadın versiyonları varmış.
http://www.bjk.com.tr/tr/haber/59886/1903_adet_ozel_uretilen_kirmizi_renkli_kadin_formalarimiz_satisa_sunuldu.html
http://www.bjk.com.tr/tr/haber/59886/1903_adet_ozel_uretilen_kirmizi_renkli_kadin_formalarimiz_satisa_sunuldu.html
daha önce, kocaeli üniversitesi sözlüğü olan kousozluk.com sitesinde birisi sadece girişim olarak kalan, diğeri tamamen amacına ulaşan darbe geçmişi olan bir yazar olarak istenirse destek olacağım olay. tecrübelerimi paylaşmaya hazırım, o sözlükte moderasyonu devirip sözlük sahibinden sözlüğü almıştık. burada da neden olmasın diyorum. moderasyon akıllı olacaksın olm! [ybkz]swh[/ybkz]
adaletsiz ve kafasına göre ahkam kesen moderasyon görmemişler tarafından sıkça sallanan grup. bu arkadaşların ne kadar çalıştığına, bir sorun olduğunda söylendiği zaman iyi niyetle hemen çözüm sunmaya çalıştıklarına defalarca şahit olmuşumdur.
şimdi birçok moderatör arkadaşla, özellikle de newcastle ile birçok kez konuştuk. formata uymayan, dilbilgisi ve imla hataları içeren entryleri neden hemen silmediğini sordum. çünkü bana kalırsa insanlara iltimas gösterildiğinde sözlük formatını öğrenmeleri daha zor olur. fakat onlar da haklı, zaten yazar sıkıntısı çekildiğinden dolayı yeni yazarları ya da formata ve imlaya tam hakim olmayan yazarları kaçırmak istemiyorlar normal olarak. bunun için birçok sözlüğe göre daha da toleranslı davranıyorlar. ama bir yerden sonra da silmeye ya da editlemeye başladıklarında da insanlardan tepkiler geliyor. e ama abicim siz insanlara sallayana kadar birazcık da kendinize bakmalısınız. kendinizi geliştirin emin olun ki bu moderasyon da entry düzenlemek ya da silmek zorunda kalmamaktan mutlu olacaktır.
not: bu entry kimseyi hedef alarak söylenmemiştir. bugün yaşanan olaya hakim değilim lakin uzun zamandır aklımda olanları dökmem için fırsat oldu.
şimdi birçok moderatör arkadaşla, özellikle de newcastle ile birçok kez konuştuk. formata uymayan, dilbilgisi ve imla hataları içeren entryleri neden hemen silmediğini sordum. çünkü bana kalırsa insanlara iltimas gösterildiğinde sözlük formatını öğrenmeleri daha zor olur. fakat onlar da haklı, zaten yazar sıkıntısı çekildiğinden dolayı yeni yazarları ya da formata ve imlaya tam hakim olmayan yazarları kaçırmak istemiyorlar normal olarak. bunun için birçok sözlüğe göre daha da toleranslı davranıyorlar. ama bir yerden sonra da silmeye ya da editlemeye başladıklarında da insanlardan tepkiler geliyor. e ama abicim siz insanlara sallayana kadar birazcık da kendinize bakmalısınız. kendinizi geliştirin emin olun ki bu moderasyon da entry düzenlemek ya da silmek zorunda kalmamaktan mutlu olacaktır.
not: bu entry kimseyi hedef alarak söylenmemiştir. bugün yaşanan olaya hakim değilim lakin uzun zamandır aklımda olanları dökmem için fırsat oldu.
geçtiğimiz sezon ligin en iyi kalecilerinden birisiydi. çok iyi performans gösterdiği maçlar vardı. fakat bu sene, nedense inanılmaz bir form düşüklüğü var. bir sakatlık geçirdi, bu her halinden belli ama bunun açıklaması sadece sakatlıkla alakalı değil gibi duruyor. psikolojik olarak bir çöküş var sanırım. hata yapar anlarım fakat kendine güvenini kaybetmesi benim için sıkıntı verici olan. neredeyse hiçbir yan topa çıkmıyor, yalnızca çizgide dikiliyor. bugün yediğimiz ikinci golde [ybkz]swh[/ybkz] çizgide durmak yerine bir iki adım ileride dursa havuza düşen topu alabilirdi. ve bu ne yazık ki bu seneki ilk çizgi hatası değil. çizgide kalmaya devam ettikçe çok canımız yanacak gibi.
çok güzel bir galibiyet aldığımız maç. sonuna kadar hak ettik!
gol atmamız gerektiği zaman yaldır yaldır oynuyoruz, ısırıyoruz. gol atamasak da o isteği görmek çok güzel. lâkin golü attıktan sonra duruyoruz bir anda. 2-1'den sonra da 3-2'den sonra da aynısı oldu. daha önce de olmuştu. arkadaş, o kadar bastırıyorken bir anda vites düşürmek nedir aklım almıyor. bunun çözümü bilic'in elinde. evet çok güzel bir takım ruhu görüyoruz sahada, bunda bilic'in katkısını asla es geçemeyiz. ama şu soruna da bir çözüm üretmeliyiz hocam.
bir söz de maçın hakemine. bir maç nasıl katledilir gösterdi bize yine. cicinho maçın 45 ile 65. dakikaları arasında 3 tane sarı kart görmeliydi, hakem mete kalkavan lütfen bir tane gösterdi. maçın hakimiyetini bir türlü eline alamadı. ama netice olarak hak edenin kazanmasına engel olamadı.
gol atmamız gerektiği zaman yaldır yaldır oynuyoruz, ısırıyoruz. gol atamasak da o isteği görmek çok güzel. lâkin golü attıktan sonra duruyoruz bir anda. 2-1'den sonra da 3-2'den sonra da aynısı oldu. daha önce de olmuştu. arkadaş, o kadar bastırıyorken bir anda vites düşürmek nedir aklım almıyor. bunun çözümü bilic'in elinde. evet çok güzel bir takım ruhu görüyoruz sahada, bunda bilic'in katkısını asla es geçemeyiz. ama şu soruna da bir çözüm üretmeliyiz hocam.
bir söz de maçın hakemine. bir maç nasıl katledilir gösterdi bize yine. cicinho maçın 45 ile 65. dakikaları arasında 3 tane sarı kart görmeliydi, hakem mete kalkavan lütfen bir tane gösterdi. maçın hakimiyetini bir türlü eline alamadı. ama netice olarak hak edenin kazanmasına engel olamadı.
izlediğim en güzel futbol filmlerinden birisi. manchester united'ın efsanevi kadrosunda altyapıdan yetişmiş, çocukluktan beri arkadaş olan 6 ismi ve onların etrafından manu'nun muhteşem 1999 sezonunu anlatıyor.
12-13 yaşlarında manchester altyapısına giren ryan giggs, gary neville, phil neville, nicky butt, paul scholes ve david beckham filmin başrollerindeler. o yaşlarındaki anılarından başlıyor, altyapı direktörleri konuşuyor.
--buralar hafiften spoiler içerir--
bu anılardan en hoşuma giden manchester'da yetişmemiş david beckham'ın altyapıya ilk girdiğinde diğerlerinin dışarıdan geldiği için küçümsemesi fakat çocukluğundan beri manu hayranı olan beckham'ın manu tarihini hepsinden iyi bildiğini görünce şaşırıp saygı duymaları.
ayrıca filmin çekildiği yıllarda ingiltere başbakanı olan tony blair da bir anısını anlatıyor. afrika'nın ufak köylerine geziye gittiğinde, oradaki yerli halkla konuşmaya çıkıyor. ingiltere başbakanı olduğunu söylüyor. kimse ingiltere'nin neresi olduğunu bile bilmiyor. daha sonra david beckham'ın ülkesi diyor başbakan ve herkes birden heyecanlanıp mutlu oluyorlar. o'nu tanıyıp tanımadığını soruyorlar.
--buralar hafiften spoiler içerir--
manchester united'ı sevmeyenlerin bile izlediğinde bu filmi beğeneceğini düşünüyorum. adamlar efsanelerini o kadar güzel anlatmışlar ki. hele bir yerinde bu altılının yemek yiyip şarap içerken muhabbet ettikleri yere bayıldım. keşke bizim de efsanelerimizi böylesine anlatabileceğimiz filmler çekilse.
12-13 yaşlarında manchester altyapısına giren ryan giggs, gary neville, phil neville, nicky butt, paul scholes ve david beckham filmin başrollerindeler. o yaşlarındaki anılarından başlıyor, altyapı direktörleri konuşuyor.
--buralar hafiften spoiler içerir--
bu anılardan en hoşuma giden manchester'da yetişmemiş david beckham'ın altyapıya ilk girdiğinde diğerlerinin dışarıdan geldiği için küçümsemesi fakat çocukluğundan beri manu hayranı olan beckham'ın manu tarihini hepsinden iyi bildiğini görünce şaşırıp saygı duymaları.
ayrıca filmin çekildiği yıllarda ingiltere başbakanı olan tony blair da bir anısını anlatıyor. afrika'nın ufak köylerine geziye gittiğinde, oradaki yerli halkla konuşmaya çıkıyor. ingiltere başbakanı olduğunu söylüyor. kimse ingiltere'nin neresi olduğunu bile bilmiyor. daha sonra david beckham'ın ülkesi diyor başbakan ve herkes birden heyecanlanıp mutlu oluyorlar. o'nu tanıyıp tanımadığını soruyorlar.
--buralar hafiften spoiler içerir--
manchester united'ı sevmeyenlerin bile izlediğinde bu filmi beğeneceğini düşünüyorum. adamlar efsanelerini o kadar güzel anlatmışlar ki. hele bir yerinde bu altılının yemek yiyip şarap içerken muhabbet ettikleri yere bayıldım. keşke bizim de efsanelerimizi böylesine anlatabileceğimiz filmler çekilse.
özellikle taraftarlar için kutsal olarak addedilen şey. mesela ben kendi formalarımı her zaman askıda ve odadaki en güzel, en görünecek yerde tutarım. onların hepsinin düzeni vardır. kolları içe doğru katlanmış durumdadır mesela. sağ koldaki reklamın yarısını, sol koldaki de diğer yarısını gösterecek şekilde durur. eğer öyle değilse dakikalarca onları düzeltmeye uğraşırım. forma kirlenmesin diye uğraşırım mesela, kirlenip yıkanırsa totemi bozulacakmış gibi hissediyorum. eğer işler iyi gidiyorsa ben formamı yıkayınca terse dönecekmiş gibi geliyor. mesela 100. yıl şampiyonluğumuzda benim tüm sene boyunca yıkanmayan çubuklu formamın payını es geçmemeliyiz bence. [ybkz]swh[/ybkz]
bu ve buna benzer totemler ya da formanın kutsallığını koruma çabaları birçoğumuzda vardır eminim. fakat dün akşamki maçta [ybkz]swh[/ybkz] bir anda aydınlandım. şimdi bizim için son derece kutsal olan bu beşiktaş formaları futbolcularımız için o kadar da kutsal değil gibi duruyor. yani şöyle ki; biz değil kirletmek terimizi bile engellemeye çalışıyoruz formaya bulaşmasın diye. bugün gökhan töre formasının koluna burnunu silince bir an afalladım. ne oluyor ulan diye. nasıl yapabiliyor böyle bir şeyi dedim. sonra biraz mantıklı düşündüm, onlar için sıradan bir şey bu. terler, kirlenir hatta ne kadar kirlenmişse o kadar kutsal olur bizim için. çünkü oyuncu takımını nasıl sahiplenmiş, nasıl savaşmış onu gösteren bir şeydir bu. ama yine de bilemedim. ya ben çok anlam yüklüyorum formaya ya da o metaforik bir şey. yine de ne olursa olsun, o formaya burun silmeyin siz. [ybkz]swh[/ybkz]
bu ve buna benzer totemler ya da formanın kutsallığını koruma çabaları birçoğumuzda vardır eminim. fakat dün akşamki maçta [ybkz]swh[/ybkz] bir anda aydınlandım. şimdi bizim için son derece kutsal olan bu beşiktaş formaları futbolcularımız için o kadar da kutsal değil gibi duruyor. yani şöyle ki; biz değil kirletmek terimizi bile engellemeye çalışıyoruz formaya bulaşmasın diye. bugün gökhan töre formasının koluna burnunu silince bir an afalladım. ne oluyor ulan diye. nasıl yapabiliyor böyle bir şeyi dedim. sonra biraz mantıklı düşündüm, onlar için sıradan bir şey bu. terler, kirlenir hatta ne kadar kirlenmişse o kadar kutsal olur bizim için. çünkü oyuncu takımını nasıl sahiplenmiş, nasıl savaşmış onu gösteren bir şeydir bu. ama yine de bilemedim. ya ben çok anlam yüklüyorum formaya ya da o metaforik bir şey. yine de ne olursa olsun, o formaya burun silmeyin siz. [ybkz]swh[/ybkz]
tolga, serdar, franco, ersan, motta, atiba, oğuzhan, sosa, gökhan, kerim, demba ba onbiriyle başlayacağımız maç. olcay şahan geldiğinden bu yana ilk kez bir lig maçında ilk onbirde başlamayacak. oğuzhan-sosa ikilisini görmek istiyorduk, bunu da deneyecek bilic. umarım yüzü kara çıkmaz.
şu an tribünlerin ateşini yolla bana ile coştuğu maç. tüylerim diken diken, helal olsun size be!
keşke açık kanalda olsaydı diye düşündüğüm maç. lakin evde aboneliğimizin olmadığı bir d-smartımız vardı, bayram nedeniyle tüm kanallar açık mesajı gelmişti. ben de ne işime yarayacak diye düşünürken bu haber tam müjde oldu. ama keşke ntvspor'da falan yayınlansaydı da tüm beşiktaşlılar rahat rahat izleyebilseydi.
tv yayını olup olmadığı merak ettiren maç. gönül isterdi ki istanbul'da olup sinan erdem'e gidip canlı canlı izleyerek kartallarımıza destek olalım fakat uzaktaki birilerinin de televizyon başından dualarıyla desteklemesi lazım. umarım yayın olacaktır.
yedek kulübemizde; cenk gönen, ersan adem gülüm, ismail köybaşı, necip uysal, kerim frei, oğuzhan özyakup ve mustafa pektemek'in yer aldığı karşılaşma.
her izlediğimde tüylerimi diken diken eden şiir ve video. yazana da okuyana da helal olsun. keşke oyunculara da izletilse ve neler hissettiğimizi biraz daha anlasalar ve öyle oynasalar. şiir tam olarak şöyle; [ybkz]swh[/ybkz]
bir isyan türküsüdür bu;
isyanı en baba seslendiren seste can bulan!
isyan dedim de;
hatırlamışsınızdır mutlaka dostlar.
hani şu ruhumuzun ham maddesi,
en ince karanlıklara gömdüğümüz hüzün,
en deli rüzgarlara kaptırdığımız heves.
olanca hızıyla akıp giderken hayat
ardından bakakaldığımız o mutluluk var ya hani.
işte tüm bunların hapsolduğu o daracık ummana,
o sonsuz mahzene hüküm giymiş benim sevdam.
ve bu satırlar henüz neler getireceği belli olmayan
istanbul'un meşhur melteminin hissiyatını üflediği esintilerle yazılmaktadır.
yarın dosta düşmana karşı yapacağımız alemin,
satacağımız cakanın, çekeceğimiz siyah beyazın
içimizde beliren umudunun şerefine.
ruhum;
hapsolduğu avucun kendisini serbest bırakmasını bekleyen
bir azad kuşunun çektiği özgürlük ıstırabının pençesinde kıvranırken
bekleyemedim yarını.
gelecekse gelsindi, ne olacaksa olsundu.
ben bir söyleyeyim de içimdekileri,
maç sonu yine konuşacağız nasılsa.
sanırım hayalini kurduğum,
yarının rakipten en az bir gol daha fazla atmaktan ibaret olmadığını delalet edecektir söylemim
duyulur mu bilmiyorum?
lâkin bu sesleniş sizedir;
ey sevdamı sırtında taşıyanlar.
sahaya çıktığında,
mithatpaşa'nın kumdan çakıldan zeminini titreten
baba hakkı destanlarını dinleyerek aşık oldum ben,
üzerinizde taşıdığınız o formaya.
şeref bey'in vefatı akabinde,
simsiyah formalarla yine bir fenerbahçe maçını
3-0'dan 4-3'e getiren kartallar'ın ruhu aşkına
gönüllü olmuşum gençliğimi bu aşk için yakmaya.
hayata yaptığım saltoların
sorgusuz, sualsiz, biletsiz geçtiğim gönül turnikelerinin yegâne sebebiydi bu sevda
kazım abi'den optik başkan'a
sandıktan yusuf tunaoğlu formasını çıkaran koca çınardan
mahalle maçlarında bobo olma sevdasına düşen,
yüreği küçük sevdası büyük kardeşime kadar,
o formayı gözü gibi sakınıp, kutsal belleyenlerin emanetidir.
o formada suladığınız her damla ter;
yüreğimizin gönül selini oluşturacak,
beşiktaş aşkıyla birleşip, deryaya dönecek duygulardan öte değildir.
işte bu yüzden, sırf bu yüzden
yarına ve gelecek güneşli günlere dair tek isteğim
müzede fazladan kupalar yerine
sahada onbir kartal görebilmektir!
siz çıkın oynayın,
biz sevdamızın farkındayız.
siz de ardınızdaki bu çığın,
bu sevdanın, bu gücün farkında olun.
titremesin ayaklar, dolanmasın birbirine.
bilin ki sizden istediğimiz,
ananızın ak sütü gibi helal olan alın terinizdir.
ve şüphesi olan dönüp baksın maziye.
pankartlar sadece bez parçası değildir.
ve unutmayın bu formayı emanet aldıklarınızı,
unutmayın boynunuzdaki vebali.
çünkü onlar güneşin bağrında ateş,
yeryüzünde bir taze çiçektiler.
namluda namusun fişengi, isyanda yürek
kara düşte bembeyaz gerçektiler.
dosta düşmana karşı; güldürün yüzümüzü.
http://www.youtube.com/watch?v=584eqaIShmI
bir isyan türküsüdür bu;
isyanı en baba seslendiren seste can bulan!
isyan dedim de;
hatırlamışsınızdır mutlaka dostlar.
hani şu ruhumuzun ham maddesi,
en ince karanlıklara gömdüğümüz hüzün,
en deli rüzgarlara kaptırdığımız heves.
olanca hızıyla akıp giderken hayat
ardından bakakaldığımız o mutluluk var ya hani.
işte tüm bunların hapsolduğu o daracık ummana,
o sonsuz mahzene hüküm giymiş benim sevdam.
ve bu satırlar henüz neler getireceği belli olmayan
istanbul'un meşhur melteminin hissiyatını üflediği esintilerle yazılmaktadır.
yarın dosta düşmana karşı yapacağımız alemin,
satacağımız cakanın, çekeceğimiz siyah beyazın
içimizde beliren umudunun şerefine.
ruhum;
hapsolduğu avucun kendisini serbest bırakmasını bekleyen
bir azad kuşunun çektiği özgürlük ıstırabının pençesinde kıvranırken
bekleyemedim yarını.
gelecekse gelsindi, ne olacaksa olsundu.
ben bir söyleyeyim de içimdekileri,
maç sonu yine konuşacağız nasılsa.
sanırım hayalini kurduğum,
yarının rakipten en az bir gol daha fazla atmaktan ibaret olmadığını delalet edecektir söylemim
duyulur mu bilmiyorum?
lâkin bu sesleniş sizedir;
ey sevdamı sırtında taşıyanlar.
sahaya çıktığında,
mithatpaşa'nın kumdan çakıldan zeminini titreten
baba hakkı destanlarını dinleyerek aşık oldum ben,
üzerinizde taşıdığınız o formaya.
şeref bey'in vefatı akabinde,
simsiyah formalarla yine bir fenerbahçe maçını
3-0'dan 4-3'e getiren kartallar'ın ruhu aşkına
gönüllü olmuşum gençliğimi bu aşk için yakmaya.
hayata yaptığım saltoların
sorgusuz, sualsiz, biletsiz geçtiğim gönül turnikelerinin yegâne sebebiydi bu sevda
kazım abi'den optik başkan'a
sandıktan yusuf tunaoğlu formasını çıkaran koca çınardan
mahalle maçlarında bobo olma sevdasına düşen,
yüreği küçük sevdası büyük kardeşime kadar,
o formayı gözü gibi sakınıp, kutsal belleyenlerin emanetidir.
o formada suladığınız her damla ter;
yüreğimizin gönül selini oluşturacak,
beşiktaş aşkıyla birleşip, deryaya dönecek duygulardan öte değildir.
işte bu yüzden, sırf bu yüzden
yarına ve gelecek güneşli günlere dair tek isteğim
müzede fazladan kupalar yerine
sahada onbir kartal görebilmektir!
siz çıkın oynayın,
biz sevdamızın farkındayız.
siz de ardınızdaki bu çığın,
bu sevdanın, bu gücün farkında olun.
titremesin ayaklar, dolanmasın birbirine.
bilin ki sizden istediğimiz,
ananızın ak sütü gibi helal olan alın terinizdir.
ve şüphesi olan dönüp baksın maziye.
pankartlar sadece bez parçası değildir.
ve unutmayın bu formayı emanet aldıklarınızı,
unutmayın boynunuzdaki vebali.
çünkü onlar güneşin bağrında ateş,
yeryüzünde bir taze çiçektiler.
namluda namusun fişengi, isyanda yürek
kara düşte bembeyaz gerçektiler.
dosta düşmana karşı; güldürün yüzümüzü.
http://www.youtube.com/watch?v=584eqaIShmI
heyecanı iyiden iyiye sarmış olan maç. sabahtan beri giydim siyah formamı, öyle geziyorum. boş boş nette dolaşıyorum zaman geçsin diye ama hala gelmedi maç saati. dualarımız, iyi dileklerimiz, totemlerimiz kartallarımızla. haydi çocuklar, güldürün yüzümüzü.
4-1 arsenal'in üstünlüğüyle bitmiştir. darısı dortmund maçlarına diyoruz.
burak yılmaz'ın yaptırdığı penaltıyla arsenal kalecisinin atıldığı maç. burak yine muhteşem atladı, bu kez hafif bi müdahale var ama burak affetmez bunları.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?