confessions

gidiyorum bu

3. nesil Moderatör - - Moderatör -

  1. toplam entry 34155
  2. takipçi 3
  3. puan 665822

mehmet özdilek

gidiyorum bu
kadrodaki 14 futbolcuyla yollarını ayrırarak yeni bir yapılanmaya gidecek teknik adam. bu tip radikal bir hamle antalyaspor için elzemdi ve üstlendiği sorumlulukla bu yükün altına girdi. sonrasında gönlünden geçen oyuncuları biraz fedakârlık yaparak transfer edecek yönetim ve maçlara daha da ilgi göstermesi gereken taraftarla önemli işler başaracağına inanıyorum. sıkça eleştirilen yanı genelde belli bir yaşı geçmiş ve başaltı kulüplerin kadrosunda düşünmediği oyunculara yönelmesi oluyor. hemen her anadolu takımı bu tip tercihlere yöneliyor ancak özdilek'te sanırım bu çok daha belirgin. şayet önümüzdeki sezonda, hiç de başarısız sayılmayacak antalyaspor alt yapısına yönelirse daha arzulu, savaşan bir takım ortaya çıkaracaktır diye umut ediyorum. işin zor, yükün ağır şifo. yolun açık olsun.

ralf rangnick

gidiyorum bu
gelişiyle birlikte aslında hepimizi bir nevi teyakkuza geçirmesi gerekecek alman teknik adam. türkiye'yi tanımıyor kalıbından burnout sendromuna, renk körlüğünden daha başka pek çok konuda bıçağını bileyen yazılı ve görsel basınla karşı karşıya kalacağını tahmin etmek için kâhin olmaya gerek yok. del bosque ve jean tigana'dan sonra cv'mize üçüncü kez arkasından mendil sallayacağımız bir futbol adamı daha eklemek istemiyorsak başta yönetim olmak üzere bizler taraftar olarak ralf rangnick'i her şartta dışarıya karşı korumakla yükümlüyüz.

kanımca ilk etapta "beşiktaş'ı ileriye taşıyacak isim kim?" konusundan önce "beşiktaş'ı ileriye taşıyacak model ne?" sorusu üzerinde durulmalıdır. nasıl bir büyüme modeli tercih ediyoruz? yıldırım demirören yönetimindeki sekiz yıl içerisinde gördük ki, kafası karışık bir yönetim kafası karışık bir beşiktaş ortaya çıkardı. yıldırım demirören ve arkadaşlarının plânsızlık/programsızlık üzerine inşa ettikleri idari mekanizma, nasıl bir yol izleyeceğine karar veremediği için ne yaptığını bilmeyen bir yönetim anlayışıyla kulübü yüz yüze getirdi. söz konusu süreçte çalışılan teknik adamlara bakmak bu noktada bize bir fikir verecektir. ayrıntılara dalmadan kabaca özetleyelim.

serdar bilgili istifası sonrası yapılan olağanüstü genel kurul öncesi demirören, teknik direktör olarak o dönem yamulmuyorsam macaristan milli takımını çalıştıran lothar matthaeus ile anlaştığını açıkladı. başkanlığa seçildikten sonra vicente del bosque ile sözleşme imzaladı. bu nikâh çok uzun sürmedi. daha sonra yerli hoca ile başarının geleceğini düşünerek rıza çalımbay'ı takımın başına getirdi. şampiyonluk gelmeyince jean tigana yeni teknik direktör oldu. yine umduğunu bulamayınca ertuğrul sağlam beşiktaş'ın başına getirdi. hemen ardından onu mustafa denizli takip etti. şampiyonluk elde edilse de sonraki sezonun sonunda büyük mustafa ile de yollar ayrıldı. takım bu sefer bernd schuster'e emanet edildi. schuster'in gidişinin ardından tayfur havutçu - carlos carvalhal- tayfur havutçu üçlemesiyle bir dönem kapandı.

transfer fiyaskoları, medyada yazılan çizilenin etkisinde kalma, taraftar öfkesi, jorge mendes vs. etkenleri bir kenara bırakalım. sizden ricam bu sekiz yıllık dönemde çalışan isimleri bir üstteki paragrafta tekrar okuyun. bu isimlerin felsefe, taktik, sistem, diziliş vb. unsurlar açısından birbirleriyle uzaktan yakından alâkası olmadığını söyleyebiliriz. işte beşiktaş'ın geride bıraktığımız sekiz yıllık dönemdeki sportif anlamdaki en temel problemi bana göre bu olmuştur. ne yapmak istediğini bilmeyen bir kişi tarafından yönetilmek.

maddi-manevi büyük bir enkazın altında kalan beşiktaş, şimdi yaralarını sarmaya çalıştığı bir döneme giriyor. bir kere ralf rangnick ile anlaşıldıysa uzun vadeye yayılacak bir büyüme modeli tasarlandığını gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz. futbol takımına bir mentalite, bir sistem, bir felsefe yerleştirilmesi öngörülmüş. getirilecek kişinin teknik adamlık özelliğinin yanında bir eğitmen vasfı taşıması gerektiği düşünülmüş. yani sadece takımı çalıştırmakla kalmayıp yeniden yapılanama için kolları sıvayacak ve bunu yaparken de eldeki kıt kaynakları en iyi şekilde kullanma becerisine sahip olacak bir isim üzerinde durulmuş. alman teknik adamın bu anlamda sicili hiç de kötü değil. şahsi kanaatim yabancı hoca düşünülüyorsa -ki gelişmelerden bunu anlıyoruz- sahip olunan imkânlar dahilinde getirilebilecek iki üç isimden birisi.

en başa dönecek olursak mesele rangnick'i türkiye'ye getirmekten ziyade, ona burada istediklerini hayata geçirebilmesi için en uygun ortamı sağlayarak her şartta destek olunacağına dair gerekli irade beyanını ortaya koyabilmek olacaktır. sıfırdan bir şeylere başlandığını unutmadan, somut beklentilerimizi geniş bir zaman dilimine yaymak durumundayız. tsg hoffenheim'ın başındayken kendi sahasında karşılaşacağı bir bayern münih maçı öncesinde (vurgula: "eğer şaşalı laflar duymak istiyorsanız münih'e gitmeniz lâzım. ama eğer şaşalı futbol izlemek istiyorsanız burada doğru yerdesiniz." ) şeklinde beyanat veren bir adamdan bahsediyoruz.

medyanın ve diğer unsurların menfi tutumlarına karşı takınmamız gerektiğini düşündüğüm tavıra dikkat çekmek açısından bir hikaye ile noktalayalım.

karga ağzında peynir ile yine bir ağacın dalına konmuş öylece dururken tilki yanına yaklaşarak bildik retoriğini işletir. karga gagasındaki peyniri ayaklarının altında sıkıştırır ve tilkiye seslenir: hiç nefesini yorma. ben la fontaine'i okudum.

la fontaine'i okuyan kaç kartal var? zaman gösterecek.

sabrınız için teşekkürler.

adana demirspor

gidiyorum bu
deplasmanda altınordu'yu 3-1 mağlup ederek bank asya'ya yükselmek için düzenlenecek play off müsabakalarına katılmaya hak kazanmıştır.

twitter hastagi de gayet kısa ve nettir #bankasyayageliyoruk[ybkz]swh[/ybkz]

20 mayıs 2012 beşiktaş milangaz galatasaray medical park maçı

gidiyorum bu
finalin kapısını araladığımız maç olmuştur. en tepesinden en alt kademesine kadar herkes takdiri hakediyor. rehavete kapılmadan bu inanç ve azmi sonraki maça da taşıyacağımızdan şüphe duymuyorum. bu akşam oynanan maçta[ybkz]swh[/ybkz]gördüm ki biz şampiyonluğu sarı kırmızılılardan daha çok istiyoruz ve bunun gereğini yerine getiriyoruz. yolunuz açık olsun çocuklar.

20 mayıs 2012 beşiktaş milangaz galatasaray medical park maçı

gidiyorum bu
her iki takım açısından da oldukça önemi haiz bir maçtır. beşiktaş açısından önemlidir zira kazandığı takdirde psikolojik üstünlüğü bütünüyle eline alacaktır. galatasaray ise abdi ipekçi'de ikinci maça çıkan beşiktaş'ın sahip olduğu motivasyon ile sahada olacaktır. ergin ataman tıpkı ikinci maçta olduğu üzere galatasaray'ın hızlı hücumlar sonucu bulması ihtimal dahilinde olan sayıların önüne geçmek adına benzer bir savunma anlayışıyla takımı oynatabilir. pops mensah bonsu'nun son oynanan müsabakada oyundan erken düşmesi sonucu rakibe oldukça fazla hücum ribaundu verdik. bu da aslında maçın son ana kadar kafa kafaya gitmesine sebep oldu. ancak ben bu akşam bonsu'nun bilinen oyununu sergileyeceğini ve galatasaray'a ikinci, üçüncü kez hücum hakkı tanımayacağımızı umut ediyorum. zira bonsu tipi oyuncular seyirci ile birlikte coşar ve oyun anlamında daha da büyür.

bir başka önemli isim hiç şüphesiz carlos arroyo. latin ve orta amerika kökenli oyun kurucuların zaman zaman oyun disiplininden uzaklaşarak acele bir takım şutlar kullandığı veya kalabalık arasına drive edip skorla sonuçlanması zor turnikeler denediği bilinir. arroyo'nun da arada sırada bu tip tercihlere meylettiğini görüyoruz. ancak yine de özellikle (b: maccabi tel aviv ) deneyimi ve burada elde ettiği euroleague şampiyonluğu ile genel anlamda arroyo'nun, bu yanlarını belirgin bir şekilde törpüleyerek kontrol basketbolunu özümsediğini söylemek gerekir. bu akşam da nerede frene basıp nerede tempoyu yükseltceğini çok iyi ayarlaması beşiktaş'ın elini rahatlatacaktır. bilindiği üzere bir basketbol takımı oyun kurucusu kadar konuşur.

sakin güç zoran erceg, hem içerden hem dışardan oynama yeteneğine sahip olduğu için galatasaray açısından sürekli bir eşleşme problemi yaratıyor. bu bizim için büyük avantaj. kulakları çınlasın (b: bogdan tanjevic ) bu tip adamları çok sever. kaptan david hawkins, basketbol yeteneğini aynı zamanda müthiş özverisi ile tamamlayınca durdurulması çok zor bir oyuncu hâline geliyor. muhtemelen (b: oktay mahmuti ) de bu akşam savunmada tüm plânlarını bu iki oyuncuyu pasifize etme üzerine kuracaktır.

beşiktaş diğer bir önemli mesele diğer oyuncuların katkısının boyutudur. serhat çetin'in bu anlamda üzerine düşeni yerine getirdiğini söyleyebiliriz. fakat bu noktada asıl ihtiyacımız olan sakatlıktan döndükten bu yana ortalıkta fazla gözükmeyen marcelus kemp'in başarılı performansı olacaktır. skor anlamında geçen sezon bu takımı sırtlayan kemp'in, kendisini iyi hazırlaması ve yapacağı katkı maçı beşiktaş'a hiç ummadığı kadar kolay da getirebilir. ama kemp bu. düşeş de gelebilir hep yek de. umarım bu maçtan itibaren istikrarlı bir skorer kimliğine bürünür.

son olarak bizlere yani salonda yerini alacak taraftara değinmek gerekecek. özellikle galatasaray hücumlarında ıslıklarla yaratacağımız baskı ortamı çok önemli. bu sayede hakemleri de etki altına alarak aleyhimize düdüklerin çalınmasına engel olabiliriz. mümkünse lay lay lay loy loy loy faslını galibiyet almamız hâlinde maç sonrasına bırakalım. bu akşam sahadan bir zaferle daha ayrılmak ümidiyle.

remzin karakartallar gibi manileri yen aş; layıktır bu vasıflar sana ey şanlı beşiktaş.

ekrem dağ

gidiyorum bu
beşiktaş'ın (vurgula: idamlık ali)'si. devre aralarında adam asmaca oynayacağımız zaman genelde kendisine başvuruyoruz. mustafa denizli, kendisinden maksimum faydalanmıştır. dripling yeteneği kuvvetli bir açık oyuncusudur. bu şekilde kullanılırsa sana sınıf atlatmaz belki ama bayağı bayağı faydalı işler yapar. son şampiyonlukta, forum ve benzeri ortamlarda kendisi için yazılanlar ortadadır.

bek olarak kullanıldığı dönemler aslında bernd schuster dönemi ile yaygınlaşır. çünkü sarı'nın oyun sisteminde defans önde kurulduğunda ve toplu hâlde hücuma çıkıp toplu hâlde geri dönülmesi gerektiğinden bu bölgenin adamları hızlı ve seri olmalıdır. mesela ibrahim toraman'ın schuster döneminde sapır sapır dökülmesinin nedeni budur. ister stoper oynat ister bek. geri dönüşü olmadığı için, modern futbolun ihtiyaç duyduğu defans oyuncusu olmadığı ortaya çıkmıştır. ekrem bu noktada abdurrahman çelebidir. bek oynamaya alışkın olmadığından, pozisyon almada, kademeye girmede sıkıntılar yaşasa da çabukluğu ve mücadelesi sayesinde elinden gelenin fazlasını vermeye çalışmıştır. avusturya milli takımı da benzeri sıkıntıları çektiğinden kendisinin orada da sağ bek mekisinde oynatılması da tamamen zorunluluktan kaynaklanmaktadır.

profesyoneldir. 16 hafta yedek bekletirsin, 17. maçta sahaya sürersin hiçbir şey olmamış gibi çıkar topunu oynar. beşiktaş'ın ideal 11'inin oyuncusu bana göre de değildir. ancak ondan hangi konumda yararlanacağınızı bildiğiniz takdirde ideal bir rotasyon oyuncusudur.

tayfur havutçu

gidiyorum bu
garip bir inadı sürdüren teknik direktör. trabzonspor ile yaşanan beraberliğin ertesi gününden itibaren gerek yazılı gerekse görsel medyada beşiktaş yönetiminin gelecek sezona yeni bir teknik adamla yola devam edeceği haberleri ayyuka çıkmışken, hiçbir tepki vermeden öylece bekliyor. tüm bunların farkında olmaması mümkün değil.

öyleyse mesele nedir? mesela gidip bu konuyu yönetimle konuşmuş mudur? bilemiyoruz. yani en azından ben kendi adıma bilemiyorum. konuşmuş ise, yönetim kendisine "yok öyle bir şey biz gelecek sezon da seninle devam etmek istiyoruz. çıkan haberlere kulak asma." şeklinde bir telkini mi olmuştur? en ufak bir açıklama yok kendisinden. rahatsız olmuyor mu acaba bu durumdan? hocalık potansiyelini vs. geçtim. onunla ilgisi yok bu durumun. siz bir takımın başındaki teknik sorumlusunuz. yöneticilerinizin sizin yerine başka bir teknik adamla çalışmak istediğini sağır sultan duymuş. ama sizden en ufak bir tepki yok. neden?

iki ihtimal var. birincisi tayfur havutçu, -bir umuttur- yapılan temaslardan sonuç alınamamasını bekleyip kendisiyle yola devam edileceğini düşünüyor. bu uğurda her şeye razı. her spor sayfasını açtığında beşiktaş ile adı geçen üç beş teknik adamın fotoğrafına rastlamayı kabul etmiş. o yüzden görüyor görmüyor. duyuyor duymuyor.

ikinci ihtimal, beşiktaş yönetimi tayfur havutçu'ya kendisiyle çalışıp çalışmayacağına dair net bir tavır takınmış değil. havutçu da yönetim kendisine "tayfur, seninle antrenör olarak çalışmayı düşünmüyoruz." diyene kadar bir yere ayrılmayı düşünmüyor.

ancak yanılmıyorsam dün akşam fikret orman yeni hoca ile beş yıllık çalışmayı düşündüğünü açıkladı. 15 güne kadar yeni teknik direktörün belli olacağını belirtti.

öyleyse yine başa dönüyorum. bu bekleyiş niye?

20 mayıs 2012 beşiktaş milangaz galatasaray medical park maçı

gidiyorum bu
ohannes ağabeyin söylediği pankartı bundan dört-beş yıl önce kartalbasket.com sitesi bünyesindeyken topladığımız paralarla yaptırmıştık. zaten kendisi öncü olmuştu hazırlanmasında. yamulmuyorsam 2007 yılında bir fenerbahçe maçında açıldı ilk kez. kimse birbirini tanımıyordu doğru düzgün. imkânı olan karınca kararınca bir şeyler göndermişti. hey gidi günler hey.

radikal

gidiyorum bu
genel yayın yönetmenliğine (b: eyüp can)'ın getirilmesinden sonra devreleri iyiden iyiye yanmış gazetedir. biat kültürü üzerine ne güzel yazılar yayınlanıyor öyle. yalnız enfeksiyoz mononukleoz[ybkz]swh[/ybkz] diye bir şey var. aman diyeyim. endişelendirmeyin bizi.

http://tinyurl.com/7jbelug

yağızer uluğ

gidiyorum bu
beşiktaş milangaz'da koç ergin ataman'ın yardımcılığını 1972 doğumlu asistan koç. aynı zamanda basketbol yazarı ve yorumcusu yiğiter uluğ'un kardeşi olup, 17 mayıs 2012 galatasaray mp beşiktaş milangaz maçı'nın ikinci yarısında gidilen savunmadaki taktik değişiklik noktasında ergin ataman'ı ikna ettiği bizatihi ataman tarafından açıklanan kişidir. teknik direktörün/baş antrenörün her dediğine kafa sallayan pasif yardımcılardan ziyade düşüncelerini cesurca paylaşan bu tip isimlerin beşiktaş benchi'nde bulunması önemli. ergin ataman gibi yüksek bir egonun yardımcısını bu şekilde onore etmesi çok çok daha önemli. galiba elde edilen başarılar da bu tip ayrıntılarda gizli.

babanız hayatta mı

gidiyorum bu
2007 yılının mayıs ayında dönemin beşiktaş teknik direktörü jean tigana[ybkz]swh[/ybkz] yaptığı basın toplantısında beşiktaş'ın yapısal sorunlarından bahseder, beşiktaş'ta gerek idari gerekse teknik anlamda yönetici konumunda bulunan bazı isimlerin beşiktaş ile uzaktan yakın alâkası olmadığını ve kendi çıkarlarından başka bir şey düşünmediklerini vurgular. ve bu durumu başkan yıldırım demirören'in babası erdoğan demirören ile yaptığı görüşmede de dile getirdiğini anlatır.

o sırada hürriyet gazetesi beşiktaş muhabiri ismail er, kendisine bir soru (?) yöneltir.

- babanız hayatta mı?

jean tigana birden duraksar. - hayır öldü der ve ayağa kalkarak "sizin gibi insanlar olduğu için toplantıyı burada bitiriyorum" cümlesini ekleyip toplantıyı terk eder. ve o sezonun sonunda gider tigana.

her zaman adamdın. adam kaldın monsieur. seni seviyoruz.

edit: tanımı unuttuk, o günlere dönünce. türk spor basını'nın yüz akı sorularından bir tanesidir.

ismail er

gidiyorum bu
fi tarihinden beri hürriyet gazetesi'nde beşiktaş muhabirliği yapıp, herhangi dikkat çekici vasfına rastlamadığım gibi asılsız/yalanlanan haber yapma noktasında hatrı sayılır bir ün kazandığından beşiktaş taraftarı tarafından bilinen lâkabını[ybkz]swh[/ybkz] almış kakafoni makinası.

ama ben onu asıl başka bir olay yüzünden hiç unutmayacağım.

(bkz: babanız hayatta mı)

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol