1979-1987 yılları arasında siyah-beyaz formayı giymiş, beşiktaş'ın altyapısından yetişen hücuma dönük yaratıcı orta saha ekolünden, yusuf tunaoğlu'nun 80'lerdeki izdüşümü olan, serencebey'in dik ve yitik delikanlısı. 1979 yılında serpil hamdi tüzün'ün beşiktaş'ın teknik direktörü olmasıyla birlikte genç takımdan a takıma alınarak profesyonel futbol yaşamına adım atar. top tekniği, çalım kabiliyeti, şutları ve ara pasları ile tribünlerin sevgisini kazanır. gerçekten de beşiktaşlılar yusuf'tan sonra ilk kez böylesine yetenekli bir orta saha izlemektedir. 1980-1981 sezonunda dorde miliç'in beşiktaş'ın teknik patronluğuna getirilmesi ile akranları rıza çalımbay, mehmet ekşi, samet aybaba, ziya doğan gibi isimlerle genç yaşının aksine oldukça olgun bir futbol ortaya koymaya başlar. serpil hamdi tüzün'ün evlatları miliç yönetiminde 1981-1982 yılında hatırlardan yıllarca çıkmayacak eskişehir meydan muharebesi pardon 13 haziran 1982 eskişehirspor beşiktaş maçı ile 14 yıl aradan sonra şampiyonluk hasretine son verir.
artık okul sıralarında, banka kuyruklarında, esnaf lokantalarında, tursil reklamlarında hep fikret konuşulur. kendisi de bu yoğun ilgi ve sevginin farkındadır. ancak tıpkı öncülü yusuf tunaoğlu gibi asi, dik başlı biraz da şımarıktır fikret. 1984 yılında branko stankoviç'in göreve gelmesiyle artık bütünüyle orta sahanın patronudur. onun liderliğindeki beşiktaş 1985-1986 yılında bir şampiyonluk daha elde eder. bu sefer ki kadroda ek olarak sinan engin, ali gültiken, feyyaz uçar, metin tekin gibi genç piyadeler de mevcuttur. çok sevdiği stankoviç'in takımdan ayrılmasıyla huzursuz olur ve ziya, sinan gibi isimlerle deyim yerindeyse kazan kaldırır. yusuf abisinin düştüğü hataya düşmüş, kendisi olmadan beşiktaş'ın bir hiç olacağı sanrısına kapılmıştır. süleyman seba kendilerine en ufak bir tavizde bulunmaz, o saniye çıkışlarını verir. (vurgula: sarıyer) ile anlaşır fikret. şimdi akıllara şu soru gelebilir/gelmelidir (problematik okuma candır): ya kardeşim, madem bu kadar übber bir orta saha oyuncusu ise, neden fenerbahçe yahut galatasaray değil de sarıyer? sevgili romalılar, o dönem süleyman seba'nın kapıya koyduğu adama hiçbir ezeli rakip dönüp bakmazdı bile. fikret'e de bakmadılar. gerçi bu sayede o da (vurgula: fehmi alpay özalan), tümer metin gibi nefret objesi olmaktan kurtulmuştur.
dört sezon sarıyer, sonraki iki sezon da ankaragücü forması giyen fikret 1993 yılında aktif futbol yaşamını noktalar. sonra yamulmuyorsam jean tigana döneminde koordinatörlüğünü oynadığı dönemden kaptanı, ağabeyi mehmet ekşi'nin üstlendiği altyapı birimi bünyesinde (vurgula: beşiktaş paf takımı ) hocalığına getirilir. fikret yine aynı fikrettir. inceden asabi, lafını sakınmayan, hırslı. bir gün yine birşeylere tepesi atar ve istifa eder. ancak geçmişe dönüp baktığında toyluğunun sürüklediği hatalara düştüğünü açık yüreklilikle ifade etmiştir.
yusuf'tan devraldığı taht, çok geçmeden yeni varisine kavuşacaktır. (bkz: ali rıza sergen yalçın)
ne efsunkâr imişsin oyun stilinle fikret.
esir-i aşkın olduk, gerçi kurtulduk esaretten.
beşiktaş'tan ayrıldıktan sonra yaptığı bir söyleşide çok eleştirildiği yabancı transferleri hakkında anlattıklarıyla hafızama suikast düzenleyen ingiliz kemal.
"her sezon yaşlarını, oynadığı kulüpleri ve maliyetlerini belirttiğim on yabancı futbolcudan oluşan listeyi başkana verirdim. başkan listeye söyle bir baktıktan sonra transfer komitesine 'sekizinci, dokuzuncu ve onuncu sıradaki oyuncuları alın gelin' derdi."
listenin birinci sırasında kim vardı dersiniz? (bkz: gary lineker)
"her sezon yaşlarını, oynadığı kulüpleri ve maliyetlerini belirttiğim on yabancı futbolcudan oluşan listeyi başkana verirdim. başkan listeye söyle bir baktıktan sonra transfer komitesine 'sekizinci, dokuzuncu ve onuncu sıradaki oyuncuları alın gelin' derdi."
listenin birinci sırasında kim vardı dersiniz? (bkz: gary lineker)
---------------alıntı---------------
İki futbolcunun Beşiktaş'tan ayrılışında duygu krizine yakalandım.
Biri, Yusuf Tunaoğlu'nun Beşiktaş'tan ayrıldığı gün.
izmir'e gidiyordu. Yeşilköy Havalimanı'nda birlikteydim. Cebini ters-yüz etti ve gösterdi:
Kırk parasız gidiyorum. izmir'de beni karşılayacaklar.
Takıldım Yusuf'a:
Yiyip, içtiklerine say.
Sonra anladım ki şakanın sırası değil. Havai, hercai Yusuf, gerçek kimliği ile karşıma dikildi. Söylediklerini zorlukla işittim...
Sanki, ölüm gidiyor!
Elinden tutup, oralardan kaçırsam, onu Akaretler yokuşuna doğru koştursam... Belki de uçarak peşimden gelecekti.
Bir şeyler söylemek istedi. Toparlayamadı, hemen anladım. Diyecekti ki...
Benden bekleneni Beşiktaş'a veremedim. Kendimi harcadım, Beşiktaş'ı harcamamalıydım.
Bunu söyleyecek kadar mert bir insandı. Ama söyleyemeyecek kadar da utangaç...
Ve söyleyemeden çekip gitti. Gönlü Beşiktaş'ta kalarak 16.45 uçağı ile Kordon'a uçtu.
* * *
Ve o gün adeta öldü Yusuf. Duyguları köreldi, yaşamı karardı.
Biliyorum, kendini hiç affetmedi. Yıllar da geçse, ona sevgi ile uzanan her el, sanki sırtına saplanan bir hançerdi.
Bir gün Gümüşsuyu'nda bir barda dayanamadı ve itiraf etti:
Bu sevgi beni utandırıyor. Beşiktaş'a gereği gibi hizmet edemedim.
Yıllar geçti ve aramızdan ayrıldı Yusuf.
Yine de unutulmadı. Futbolun doksan dakikalık kısacık ömründe yaşattığı güzellikleri hatırlayanlar onu özlemle anıyor.
Seni unutmadık. Ve seviyoruz.
---------------alıntı---------------
İki futbolcunun Beşiktaş'tan ayrılışında duygu krizine yakalandım.
Biri, Yusuf Tunaoğlu'nun Beşiktaş'tan ayrıldığı gün.
izmir'e gidiyordu. Yeşilköy Havalimanı'nda birlikteydim. Cebini ters-yüz etti ve gösterdi:
Kırk parasız gidiyorum. izmir'de beni karşılayacaklar.
Takıldım Yusuf'a:
Yiyip, içtiklerine say.
Sonra anladım ki şakanın sırası değil. Havai, hercai Yusuf, gerçek kimliği ile karşıma dikildi. Söylediklerini zorlukla işittim...
Sanki, ölüm gidiyor!
Elinden tutup, oralardan kaçırsam, onu Akaretler yokuşuna doğru koştursam... Belki de uçarak peşimden gelecekti.
Bir şeyler söylemek istedi. Toparlayamadı, hemen anladım. Diyecekti ki...
Benden bekleneni Beşiktaş'a veremedim. Kendimi harcadım, Beşiktaş'ı harcamamalıydım.
Bunu söyleyecek kadar mert bir insandı. Ama söyleyemeyecek kadar da utangaç...
Ve söyleyemeden çekip gitti. Gönlü Beşiktaş'ta kalarak 16.45 uçağı ile Kordon'a uçtu.
* * *
Ve o gün adeta öldü Yusuf. Duyguları köreldi, yaşamı karardı.
Biliyorum, kendini hiç affetmedi. Yıllar da geçse, ona sevgi ile uzanan her el, sanki sırtına saplanan bir hançerdi.
Bir gün Gümüşsuyu'nda bir barda dayanamadı ve itiraf etti:
Bu sevgi beni utandırıyor. Beşiktaş'a gereği gibi hizmet edemedim.
Yıllar geçti ve aramızdan ayrıldı Yusuf.
Yine de unutulmadı. Futbolun doksan dakikalık kısacık ömründe yaşattığı güzellikleri hatırlayanlar onu özlemle anıyor.
Seni unutmadık. Ve seviyoruz.
---------------alıntı---------------
bu akşam oynanan (b: boston celtics - new york knicks ) maçını 18 sayı, 17 ribaund ve 20 asistle bitirmiş cep herkülü. danny ainge'in sezon başında kendisini chris paul için takasta kullanmak üzere kaç takla attığı aklıma geldi de...
beşiktaş'ın özkaynak mahsülü koşu bandı. çok koşuyor. ancak şuurlu koşular değil bunlar. üst düzey orta saha oyuncularının en önemli vasfı ne kadar koştuğundan ziyade bu koşuları etkili alanlara yapıp/yapamama becerisidir. bu konuda oldukça eksik. alakasız yerlere koşular yapıp muazzam efor sarfederek verdiği top kapma mücadelesi, ikinci yarıların ortalarından sonra yorulup oyundan düşmesine neden oluyor. belki de pres yaptığı yerlerde bulunması gereken arkadaşlarına bir isyan... ama bu tercih kendisini geriye götürüyor.
necip uysal'ın acilen vermesi gereken bir karar var. her ne koşulda olursa olsun dikine oynamaktan asla vazgeçmeyecek, fizik kondüsyonunu oyun zekasıyla birleştirecek gerçek anlamda bir orta saha oyuncusu mu olacak yoksa yaşı elverdiğince sahada basmadık yer bırakmayacak düz bir orta saha oyuncusu mu. gidişat ikinci şıkka doğru hızla sürüklendiğine işaret ediyor.
manuel fernandes henüz beşiktaş'ta iken testini doldurmaya bak genç adam. mazi; tayfur havutçularla, şenol fidanlarla, uğur incemanlarla dolu.
necip uysal'ın acilen vermesi gereken bir karar var. her ne koşulda olursa olsun dikine oynamaktan asla vazgeçmeyecek, fizik kondüsyonunu oyun zekasıyla birleştirecek gerçek anlamda bir orta saha oyuncusu mu olacak yoksa yaşı elverdiğince sahada basmadık yer bırakmayacak düz bir orta saha oyuncusu mu. gidişat ikinci şıkka doğru hızla sürüklendiğine işaret ediyor.
manuel fernandes henüz beşiktaş'ta iken testini doldurmaya bak genç adam. mazi; tayfur havutçularla, şenol fidanlarla, uğur incemanlarla dolu.
bu akşam oynanan trabzonspor maçında son saniyelerde mustafa pektemek'in kafa şutunu yer tutma konusundaki becerisiyle başarıyla bertaraf edip (b: beşiktaş)'ın zerre kadar haketmediği olası bir beraberliğin önüne geçerek takım adına maçın en güzel hareketine imza atan made in portugal.
rüştü ağabeyi gibi cepheden atılan şutlarda kolay kolay gol yemez. çevik ve refleksleri kuvvetlidir. ancak yine rüştü ağabeyi gibi yan toplarda ve cepheden gelen hücumlardaki çıkış zamanlaması kötüdür. kendisine atılan geri pasları en verimsiz şekilde kullanır. degajları sıkça taça gider. bunları çok çalışarak düzeltmesi pekalâ mümkündür. "kaleci antrenörü olarak zafer öğer yerine oscar cordoba'ya teslim edilmesi daha mı iyi olur ne?" şeklinde duygulara sürüklenir bu deli gönül.
maç eksikliği tozluklarından akan formsuz pehlivan. göbekte oynayan bir defans oyuncusu için en zor dönemler çok uzun süre yedek kalıp, ihtiyaç duyulduğunda oyunsal anlamda sırıtmadan oynayabilmektir. "profesyonel oyuncu her an kendisini hazır tutmalıdır" düşüncesi bu durumlarda pek işlemez zira antremanlarda dahi yan yana oynamadığın partnerinle birden bire puan maçına çıkarsın. sidnei de ne yazık ki bunun sıkıntısını çekmektedir. daha kötüsü maç kondisyonu açığını telafi edebilecek çabukluğa da sahip değildir. haliyle bugün de sıkça adamını kaçırmış, ofsaytları bozmuştur. geri dörtlünün bilhassa ilk yarıda en zayıf halkası olmaktan kurtulamamıştır. sezon sonunda takımdan ayrılacağını öngörmek için kehanete gerek bırakmayandır.
kendisine olumlu bakan ya da en azından nötr kalan taraftarın tolerans potansiyelini sahip olduğu mentalite ile yerle bir etmeye kararlı mahçup centilmen. şöyle ki, skor avantajını ele geçirdiği anda daha ötesine geçmeyi düşünmeyip vaziyeti idare etme saplantısı kabak tadı vermiştir. (vurgula: trabzonspor) beraberliği yakaladıktan sonra forvet çıkarıp, yerine forvet sokması maçı kazanmak gibi bir düşüncesinin olmadığı izlenimini yaratmıştır. (vurgula: trabzonspor) öne geçtikten sonra forveti ikilemesi, yalnızca beraberlik için risk almayı tercih ettiğini gösterir ki, bu durum mağlubiyetten daha hazin bir tabloyu işaret eder. zira böyle bir zihniyetin yerleşik hale geçmesi (vurgula: beşiktaş)'ı büyük takım kategorisinden çıkartıp; (vurgula: gençlerbirliği), (vurgula: eskişehirspor) gibi dikkat edilmesi gereken bir takım seviyesine düşürür. işte carvalhal'in idrak edemediği nokta burasıdır. skoru muhafaza takıntısı bu sezon pek çok maçta takımın anlamsız puanlar yitirmesine neden olmuştur. kendi sahasında temkinli oynayan/oynamaya çalışan bir beşiktaş'ı bu taraftar kabul edemez. içeride oynanıp iki kez öne geçilen (vurgula: fenerbahçe) maçında bu şekilde puan verilmiştir. yine içeride oynanan (vurgula: istanbul büyükşehir belediyespor) maçı aynı zihniyet sebebiyle berabere noktalanmıştır. muadillerinin fark attığı (vurgula: karabükspor) maçını anımsayalım. 1-0 kazanılmış olmasına rağmen son 10 dakikayı herkes yüreği ağzında izlemiştir.
dolayısıyla (vurgula: carlos carvalhal ) yönetimindeki (vurgula: beşiktaş) öne geçtiği zaman, taraftarı endişe kaplıyor. çünkü tribünde ya da ekran başında maçı izleyen herkes ikinci, üçüncü gol için forse etmek yerine içeride/dışarıda galibiyeti korumaya çalışan, onu da yüzüne gözüne bulaştıran bir futbol göreceğinden emin.
son olarak (vurgula: beşiktaş) camiası içinde en az (vurgula: carlos carvalhal) kadar üzerinde ciddi ve uzun bir şekilde konuşulması gerektiği halde, nedense üzerinde fazla durulmayan bir birim var: (bkz: beşiktaş jimnastik kulübü sağlık kurulu)
dolayısıyla (vurgula: carlos carvalhal ) yönetimindeki (vurgula: beşiktaş) öne geçtiği zaman, taraftarı endişe kaplıyor. çünkü tribünde ya da ekran başında maçı izleyen herkes ikinci, üçüncü gol için forse etmek yerine içeride/dışarıda galibiyeti korumaya çalışan, onu da yüzüne gözüne bulaştıran bir futbol göreceğinden emin.
son olarak (vurgula: beşiktaş) camiası içinde en az (vurgula: carlos carvalhal) kadar üzerinde ciddi ve uzun bir şekilde konuşulması gerektiği halde, nedense üzerinde fazla durulmayan bir birim var: (bkz: beşiktaş jimnastik kulübü sağlık kurulu)
2007-2008 sezonunda beşiktaş forması ile gol atmaya çabalamış arjantinli forvet oyuncusu. 1984 yılında buenos aires kentinde dünyaya gelen federico'nun huzurlu bir bebeklik dönemi geçirdiğini söylemek mümkündür. milupa marka mamalarla beslenmiş, sıvıyı alt tabakaya sızdırmayan bezlerle donatılmıştır. üç yıl sonra kardeşi (vurgula: gonzalo)'nun doğumu ile birlikte annesi ve babasının ilgisi ondan uzaklaşır. ta o zamanlardan inceden de olsa araya bir kıskançlık girer. kendisi de bir futbolcu olan baba (vurgula: jorge higuain ) her pazar günü okul çağına gelen bu iki kardeşi oturdukları apartmanın arka tarafında boş arsaya top oynamaya gönderir, tabi onları uzaktan takip etmeyi de ihmal etmez.
küçük yaşta river plate bünyesinde formalı/kramponlu yaşantıları başlar. kısa süre içinde gonzalo'nun federico'dan daha yetenekli olduğu anlaşılır. öyle ki kardeşi gonzalo ile aralarında üç yaş olmasına rağmen federico minik takımda top koştururken, gonzalo yıldız takımda oynamaktadır. o süre içinde en ufak bir umutsuzluğa kapılmadan her sabah aç karnına, (vurgula: giresun)'a fındık toplamaya giden amcasının gönderdiği (vurgula: fiskobirlik) fındık ezmesinden koca bir yemek kaşığı yiyerek teknik yetersizliğini kapatır ve kardeşinden bir yıl önce -2003'te- river plate a takımına yükselir. iki sezon burada forma giydikten sonra 2005 yılında (vurgula: nueva chicago) takımına kiralanır. (vurgula: nueva chicago)'da oynadığı dönemde, kayserispor'da teknik direktörlük yapan ertuğrul sağlam ve yardımcısı mutlu topçu'nun kendisini takip ettiği haberleri yayılır. yüzyüze yapılan transfer görüşmeleri esnasında ertuğrul sağlam'a "hocam sizde sucuk-pastırma gırla gidiyormuş. ancak menejerim bana işlenmiş eti yasakladı." demesi üzerine prensipte dahi anlaşma sağlanamaz.
2007 yılına gelindiğinde beşiktaş'ın başına geçen ertuğrul sağlam/mutlu topçu ikilisi yeniden kendisi ile bağlantıya geçerek durumu anlatır ve "deniz havası da dokunuyor deme. şimdi düşer bayılırız." şeklinde federico'yu psikolojik baskı altına alırlar. ısrarlara daha fazla dayanamaz ve teklifi kabul ederek 2007 yılında ilk kez ülkesinin dışına çıkıp istanbul'un yolunu tutar. ha şunu da belirtelim aynı sene kardeşi de real madrid ile anlaşmıştır. hava alanına inene kadar beşiktaş taraftarının "lan biz hangi higuain'i aldık" merkezli iç çatışmaları gündeme gelir. fakülte kantinlerinde gonzalocular ile federicocular taşlı sopalı kavgaya tutuşurlar. neyseki (vurgula: yeşilköy hava limanı)'ndan sıfatı gözüktüğünde kardeş kavgası bir gecede sona erer. kulak memesi hizasındaki kıvır kıvır saçları ile anterman ve maçlardan arta kalan zamanlarında pop star'da yarışmacı olarak yer alma ihtimalini bu satırların yazarına düşündürmemiş değildir.
gelgelelim federico higuain beşiktaş'ta toplam 380 dakika forma giyebilmiştir. önce saçlarını kısaltıp, daha sonra da sıfıra vurdurması yaşadığı sıkıntıları bir nebze de olsa tarif eder. binbir ısrarla türlü diller dökerek kendisini transfer eden ertuğrul sağlam kısa sürede gözden çıkarılmasına göz yummuştur. kayserispor'un ideal kadrosu için düşündüğü federico higuain, lamine diatta gibi oyuncuları beşiktaş'a transfer ederek pek çok kişiyi incitmiş, yaralamıştır. suç ne higuain'in ne de diatta'nındır aslında. özetle federico higuain sebep değil sonuçtur. "beşiktaş'ın çocuğu" isimli yapay motivasyonun sonucu...
yönetmen arkadaşımız süremizin daraldığını işaret ediyor, toparlıyorum. 2008 yılında (vurgula: club america)'ya kiralanır. o sezonun sonunda beşiktaş ile olan sözleşmesini karşılıklı olarak fesheder ve (vurgula: independiente ) ile anlaşır. 2009 - 2010 sezonunda artık vurgulab: godoy cruz)'un kiralık golcüsüdür. 2011 yılından beri (vurgula: atletico colon ) forması giymektedir.
"don't cry for me beşiktaş."
ağlamıyoruz oğlum, gözümüze toz kaçtı.
küçük yaşta river plate bünyesinde formalı/kramponlu yaşantıları başlar. kısa süre içinde gonzalo'nun federico'dan daha yetenekli olduğu anlaşılır. öyle ki kardeşi gonzalo ile aralarında üç yaş olmasına rağmen federico minik takımda top koştururken, gonzalo yıldız takımda oynamaktadır. o süre içinde en ufak bir umutsuzluğa kapılmadan her sabah aç karnına, (vurgula: giresun)'a fındık toplamaya giden amcasının gönderdiği (vurgula: fiskobirlik) fındık ezmesinden koca bir yemek kaşığı yiyerek teknik yetersizliğini kapatır ve kardeşinden bir yıl önce -2003'te- river plate a takımına yükselir. iki sezon burada forma giydikten sonra 2005 yılında (vurgula: nueva chicago) takımına kiralanır. (vurgula: nueva chicago)'da oynadığı dönemde, kayserispor'da teknik direktörlük yapan ertuğrul sağlam ve yardımcısı mutlu topçu'nun kendisini takip ettiği haberleri yayılır. yüzyüze yapılan transfer görüşmeleri esnasında ertuğrul sağlam'a "hocam sizde sucuk-pastırma gırla gidiyormuş. ancak menejerim bana işlenmiş eti yasakladı." demesi üzerine prensipte dahi anlaşma sağlanamaz.
2007 yılına gelindiğinde beşiktaş'ın başına geçen ertuğrul sağlam/mutlu topçu ikilisi yeniden kendisi ile bağlantıya geçerek durumu anlatır ve "deniz havası da dokunuyor deme. şimdi düşer bayılırız." şeklinde federico'yu psikolojik baskı altına alırlar. ısrarlara daha fazla dayanamaz ve teklifi kabul ederek 2007 yılında ilk kez ülkesinin dışına çıkıp istanbul'un yolunu tutar. ha şunu da belirtelim aynı sene kardeşi de real madrid ile anlaşmıştır. hava alanına inene kadar beşiktaş taraftarının "lan biz hangi higuain'i aldık" merkezli iç çatışmaları gündeme gelir. fakülte kantinlerinde gonzalocular ile federicocular taşlı sopalı kavgaya tutuşurlar. neyseki (vurgula: yeşilköy hava limanı)'ndan sıfatı gözüktüğünde kardeş kavgası bir gecede sona erer. kulak memesi hizasındaki kıvır kıvır saçları ile anterman ve maçlardan arta kalan zamanlarında pop star'da yarışmacı olarak yer alma ihtimalini bu satırların yazarına düşündürmemiş değildir.
gelgelelim federico higuain beşiktaş'ta toplam 380 dakika forma giyebilmiştir. önce saçlarını kısaltıp, daha sonra da sıfıra vurdurması yaşadığı sıkıntıları bir nebze de olsa tarif eder. binbir ısrarla türlü diller dökerek kendisini transfer eden ertuğrul sağlam kısa sürede gözden çıkarılmasına göz yummuştur. kayserispor'un ideal kadrosu için düşündüğü federico higuain, lamine diatta gibi oyuncuları beşiktaş'a transfer ederek pek çok kişiyi incitmiş, yaralamıştır. suç ne higuain'in ne de diatta'nındır aslında. özetle federico higuain sebep değil sonuçtur. "beşiktaş'ın çocuğu" isimli yapay motivasyonun sonucu...
yönetmen arkadaşımız süremizin daraldığını işaret ediyor, toparlıyorum. 2008 yılında (vurgula: club america)'ya kiralanır. o sezonun sonunda beşiktaş ile olan sözleşmesini karşılıklı olarak fesheder ve (vurgula: independiente ) ile anlaşır. 2009 - 2010 sezonunda artık vurgulab: godoy cruz)'un kiralık golcüsüdür. 2011 yılından beri (vurgula: atletico colon ) forması giymektedir.
"don't cry for me beşiktaş."
ağlamıyoruz oğlum, gözümüze toz kaçtı.
"oğlum sarı, sen şeyi şey yap. biz şeyi şey yaparız."
2005-2007 yılları arasında beşiktaş forması giyen brezilyalı zoraki ön libero. ismini (vurgula: köle izaura ) dizisinin setinde ışıkçılık yapan babasının yakın arkadaşının canladırmış olduğu (vurgula: peder jose ) isimli karakterden alan kleberson, profesyonel kariyerine (vurgula: atletico paranaense ) takımnda "merhaba" der. buradan da anlaşılacağı üzere şizofrenik bir ergenlik dönemi geçirmiştir. insan hiç mesleki kariyeri ile sohbet eder mi? değil mi sevgili romalılar? öhöm, neyse. 2001-2002 sezonunda atletico paranaense forması altında brezilya ligi şampiyonluğu yaşar ve 2002 yazında dünya kupası finalleri için luiz felipe scolari tarafından brezilya milli takımı kadrosuna çağırılır. brezilya'nın sağ kanadında hücuma dönük olarak oldukça dikkat çekici bir performans sergiler. dünya kupasını kaldırdıktan sonra, stad çıkışında bekleyen kemik rengi bir (vurgula: murat 124 ) içinden çıkan takım elbiseli iki adam, kendisini alex ferguson'un beklediğini söyleyerek takım otobüsüne binemeden genç jose'yi alıkoyar.
sadece (vurgula: tekirdağ namık kemal yay tesisleri)'nde köfte yemek için mola verdikten sonra, üç ay süren bir yolculuk neticesinde manchester'a ulaşabildiği için sezona oldukça geç başlar. iki sezon boyunca manchester united'ta zaman zaman ilk onbir şansı bulur. 2005 yılında rıza çalımbay yönetimindeki beşiktaş'a golcü olarak transfer edilen gonçalves da silva ailton'un konuşacak arkadaş sıkıntısı çekmesi nedeniyle üzüntüden hızla zayıfladığını farkeden yönetim, kleberson'u makul bir bonservis bedeliyle transfer eder. "oğlum bu brezilyalılar nereye koysan oynar" mantığının hâkim paradigma olması nedeniyle birden bire kendisini defansif orta saha olarak bulur. çok değil bir sezon sonra bir başka brezilyalı arkadaşı ricardinho aynı takımda sol açık taklidi yapacaktır. orta sahanın ağırlığını kaldırabilecek fiziki ve mental yeterliliğe sahip olmaması nedeniyle oldukça istikrarsız bir tablo çizer. bilhassa 2006-2007 sezonunda ağır eleştirilerden kendisini kurtaramaz. enteresandır hücum özelliği had safhada olan safkan bir sağ kanat, olmadı en fazla sağ iç olan bu adamı zorla dmc olarak oynatmaya kalkan beşiktaş, 2012 yılı itibariyle halen ofansı kuvvetli bir sağ bek aşermektedir.
2007 yılında kaçarcasına ülkesine gider. (vurgula: flamengo) takımı ile sözleşme imzalayarak, dört sezon boyunca burada top koşturur. carlos dunga tarafından 2010 dünya kupası için brezilya milli takımı kadrosuna dahil edilir. eski günlerinden oldukça uzak olsa da en azından kafaca rahattır. yamulmuyorsam 2009 yılında flamengo formasıyla bir de şampiyonluk yaşamıştır. şimdilerde futbola başladığı yer olan atletico paranaense'de kiralık olarak forma giymektedir.
tatlıyı en sona sakladım ahah. 18 eylül 2005 tarihinde inönü stadı'nda fenerbahçe'ye öyle bir gol atmıştır ki, hayal-i cihan değer.
sadece (vurgula: tekirdağ namık kemal yay tesisleri)'nde köfte yemek için mola verdikten sonra, üç ay süren bir yolculuk neticesinde manchester'a ulaşabildiği için sezona oldukça geç başlar. iki sezon boyunca manchester united'ta zaman zaman ilk onbir şansı bulur. 2005 yılında rıza çalımbay yönetimindeki beşiktaş'a golcü olarak transfer edilen gonçalves da silva ailton'un konuşacak arkadaş sıkıntısı çekmesi nedeniyle üzüntüden hızla zayıfladığını farkeden yönetim, kleberson'u makul bir bonservis bedeliyle transfer eder. "oğlum bu brezilyalılar nereye koysan oynar" mantığının hâkim paradigma olması nedeniyle birden bire kendisini defansif orta saha olarak bulur. çok değil bir sezon sonra bir başka brezilyalı arkadaşı ricardinho aynı takımda sol açık taklidi yapacaktır. orta sahanın ağırlığını kaldırabilecek fiziki ve mental yeterliliğe sahip olmaması nedeniyle oldukça istikrarsız bir tablo çizer. bilhassa 2006-2007 sezonunda ağır eleştirilerden kendisini kurtaramaz. enteresandır hücum özelliği had safhada olan safkan bir sağ kanat, olmadı en fazla sağ iç olan bu adamı zorla dmc olarak oynatmaya kalkan beşiktaş, 2012 yılı itibariyle halen ofansı kuvvetli bir sağ bek aşermektedir.
2007 yılında kaçarcasına ülkesine gider. (vurgula: flamengo) takımı ile sözleşme imzalayarak, dört sezon boyunca burada top koşturur. carlos dunga tarafından 2010 dünya kupası için brezilya milli takımı kadrosuna dahil edilir. eski günlerinden oldukça uzak olsa da en azından kafaca rahattır. yamulmuyorsam 2009 yılında flamengo formasıyla bir de şampiyonluk yaşamıştır. şimdilerde futbola başladığı yer olan atletico paranaense'de kiralık olarak forma giymektedir.
tatlıyı en sona sakladım ahah. 18 eylül 2005 tarihinde inönü stadı'nda fenerbahçe'ye öyle bir gol atmıştır ki, hayal-i cihan değer.
"hi. ı am dikembe mutombo. watchs the nba on kanal d."
lakabı "petse" olan maestro. türk vatandaşlığına geçtikten sonra "namık polat" ismini de almıştır.
drazen petrovic
john stockton
theodoros papaloukas
jason kidd
petar naumoski
milos teodosic
tony parker
john stockton
theodoros papaloukas
jason kidd
petar naumoski
milos teodosic
tony parker
mircea lucescu yönetimindeki beşiktaş'ın 2003-2004 sezonu öncesi hazırlık kampına deneme amacıyla çağrılıp beğenilmeyerek gönderilen italyan cinsi saffet akyüz. 100. yıl nedeniyle büyük baskı altında sezona hazırlanan beşiktaş'taki forvet sıkıntısı adriyatik denizi'nden çin seddi'ne kadar uzanan coğrafyada ağıtlarla, mersiyelerle, koşuklarla dillendirilirken; takımın isviçre kampında lucescu'nun kaldığı odanın altından içeri bir not atılır. "bizim oğlan paraya sıkışmıştır yine" şeklinde söylenerek zarfı açan lucescu'nun rengi bir ton daha koyulaşır: "abi selam. di napoli yaz 3248'e yolla aradığınız golcü cebinize gelsin".
yüzünde şaşkınlıkla karışık bir tebessüm beliren luce, di napoli'ye telefon açıp "oğlum iyi demişsin hoş demişsin de bak istanbul'da tek maaşla aile geçindirmek zordur. iyi düşündün mü?" şeklinde bir yoklama çeker. "abi merak etme. hanım evde pizza yapıp dershane kantinlerine pazarlayacak. ben de şansal abiyle anlaştım. lig tv'nin maç sonu söyleşilerinde öztürk serengil taklidi yaparak ek gelir sağlarım. en azından bir dene." cevabını alınca kendisini kampa çağırır. kampa gelir gelmez huzursuzluk çıkarır. guiaro ronaldo'nun saçını çeker, yemekte tayfur havutçu'nun yüzüne hapşurur, antoino carlos zago'nun keline şaplak atıp kaçar. şikayetler ayyuka çıksa da luce kendisini ilk hazırlık maçında oynatır. o maçta kazanılan penaltıyı kullanmak için gittiğinde rakip kalenin arkasında ısınan kaan dobra'nın aniden "di napoli beni yakalayamaz kiiiiiiiiiiiiiii" diye bağırması üzerine dikkati dağılarak atışı kaçırır.
kamptan ülkesine geri gönderildiğinde cebinde sadece bir paket (b: birinci sigarası ) bulunan (b: di napoli), italya'da (b: messina), (b: siena), (b: salernitana), (b: venezia) formalarını giyer. özellikle (b: messina) kariyeri dikkate değerdir. hali hazırda serie d takımlarından (b: caronnese)'de 38'lik delikanlı modunda gol kovalamaktadır. ha gayret koçuma.
yüzünde şaşkınlıkla karışık bir tebessüm beliren luce, di napoli'ye telefon açıp "oğlum iyi demişsin hoş demişsin de bak istanbul'da tek maaşla aile geçindirmek zordur. iyi düşündün mü?" şeklinde bir yoklama çeker. "abi merak etme. hanım evde pizza yapıp dershane kantinlerine pazarlayacak. ben de şansal abiyle anlaştım. lig tv'nin maç sonu söyleşilerinde öztürk serengil taklidi yaparak ek gelir sağlarım. en azından bir dene." cevabını alınca kendisini kampa çağırır. kampa gelir gelmez huzursuzluk çıkarır. guiaro ronaldo'nun saçını çeker, yemekte tayfur havutçu'nun yüzüne hapşurur, antoino carlos zago'nun keline şaplak atıp kaçar. şikayetler ayyuka çıksa da luce kendisini ilk hazırlık maçında oynatır. o maçta kazanılan penaltıyı kullanmak için gittiğinde rakip kalenin arkasında ısınan kaan dobra'nın aniden "di napoli beni yakalayamaz kiiiiiiiiiiiiiii" diye bağırması üzerine dikkati dağılarak atışı kaçırır.
kamptan ülkesine geri gönderildiğinde cebinde sadece bir paket (b: birinci sigarası ) bulunan (b: di napoli), italya'da (b: messina), (b: siena), (b: salernitana), (b: venezia) formalarını giyer. özellikle (b: messina) kariyeri dikkate değerdir. hali hazırda serie d takımlarından (b: caronnese)'de 38'lik delikanlı modunda gol kovalamaktadır. ha gayret koçuma.
2007-2009 yılları arasında beşiktaş forması giymiş senegal asıllı fransız orta saha oyuncusu. asıl yükselişini 2008-2009 sezonunun ikinci yarısında fabian ernst'in takıma dahil olmasıyla gerçekleştirmiş, o sezonun sonunda mustafa denizli yönetimindeki beşiktaş ile hem lig hem de türkiye kupasını kaldırmıştır.
2005-2006 sezonunda (vurgula: beşiktaş)'ta forma giyen abd asıllı (b: shooting guard). 2005 yılında beşiktaş'ın başına geçen murat didin'in ısrarı sonucu (vurgula: drazen petrovic basketbolcu değişim programı) ile türkiye'e gelmiş ve ayağının tozuyla "geçen sene (vurgula: frankfurt skyliners)'ta hep mavi açtım. burada da mavi hissediyorum ama yine de sizleri etki altında bırakmak istemem" şeklinde vermiş olduğu demeç, nasıl da dobra bir insan olduğunu basketbol dünyasının gözleri önüne sermiştir. oyun sistemine sadık bir skorer olmakla kalmayıp, rakip takımın önemli oyuncularına yapmış doluğu etkili savunma ile de camiayı kendisine hayran bırakmıştır.
(vurgula: mihail saakaşvili)'nin devlet başkanlığna gelmesiyle birlikte (vurgula: gürcistan) milli takımında oynamasına her ne kadar ilk etapta anlam verilememiş olsa da daha sonradan babalarının (vurgula: ahretlik) olduğu öğrenilince herkes derin bir "hmmmmm" çekmiştir. beşiktaş basketbol şubesine özgü karekteristik sebeplerden ötürü 2006 yılında takımdan ayrılarak önce italya'nın (vurgula: basket napoli), daha sonrasında ispanya'nın (vurgula: girona), (vurgula: sevilla) ve (vurgula: estudiantes ) takımlarında top sektirerek basketbol kariyerini noktalamıştır. şimdilerde (vurgula: organik bal dünyası ) reklamları vesilesiyle kendisine teklif edilen "balın tadına baktırılan adam rolü" için (vurgula: morgan freeman)'dan oyunculuk ve diyafram dersleri almaktadır.
sevgili ellis, (vurgula: bal bal bal demekle ağız tatlanmaz).
(vurgula: mihail saakaşvili)'nin devlet başkanlığna gelmesiyle birlikte (vurgula: gürcistan) milli takımında oynamasına her ne kadar ilk etapta anlam verilememiş olsa da daha sonradan babalarının (vurgula: ahretlik) olduğu öğrenilince herkes derin bir "hmmmmm" çekmiştir. beşiktaş basketbol şubesine özgü karekteristik sebeplerden ötürü 2006 yılında takımdan ayrılarak önce italya'nın (vurgula: basket napoli), daha sonrasında ispanya'nın (vurgula: girona), (vurgula: sevilla) ve (vurgula: estudiantes ) takımlarında top sektirerek basketbol kariyerini noktalamıştır. şimdilerde (vurgula: organik bal dünyası ) reklamları vesilesiyle kendisine teklif edilen "balın tadına baktırılan adam rolü" için (vurgula: morgan freeman)'dan oyunculuk ve diyafram dersleri almaktadır.
sevgili ellis, (vurgula: bal bal bal demekle ağız tatlanmaz).
1984 - 1988, 1992-1994 ve 1996-1997 yılları arasında (vurgula: beşiktaş)'ta oyun kurucu; 2003-2005 yılları arasında ise yine aynı takımda koç olarak görev yapmış basketbol adamı. profesyonel basketbol yaşamına beşiktaş'ta başlayan ihsanımız henüz bıyığının yeni terlediği dönemlerde efe aydan, erman kunter, burak bıyıktay gibi bu sporun kitabını yazmış ama kalın diye kimsenin okumadığı dişli abilerle forma giyme fırsatı bulur. biraz yapılı olduğu için topu karşı alana aheste bir şekilde taşıması ile tanınır. ancak pota ile arası çok iyi değildir. genelde dış oyunculara şut imkânı yaratmayı tercih eder.
1988-1989 yılında (vurgula: paşabahçe)'ye transfer olur. sözleşmeyi imzalar imzalamaz evine üç kristal vazo, dört takım altılı çerez tabağı ve bir tane de ince kulplu sürahi götürür. 1989-1990 sezonunda orhun ene ile birlikte paşabahçe'nin oyun kuruculuğunu üstlenir. 1990 yılında o sıralar (vurgula: çukurova) ile anlaşmaya çok yakın olan (vurgula: erman kunter)'in "yahu ihsancım burada bir ciğer yapıyorlar michael jordan yese sütten kesilir birader" telkini üzerine (vurgula: mersin)'in yolunu tutar. iki sezon çukurova forması giydikten sonra tesislerdeki klima yetersizliğini ileri sürerek yeniden beşiktaş'ta soluğu alır. bu sefer bir numara pozisyonundaki mesai arkadaşı çağatay çırpıcıoğlu olur. herhalde türkiye basketbol ligi tarihinde mecbur kalmadıkça potayı hiç düşünmeyen iki guardın aynı takımda oynamasının başka bir örneği yoktur.
tarihler 1994 yılını gösterdiğinde bir akşam evinde televizyon izlerken "aynı malı deme corc aynı malı deme" mottosundan etkilenerek (vurgula: mavi jeans ortaköy ) klubüne transfer olur. ve burada bambaşka bir ihsan bayülken izlemeye başlarız. hele ortaköy formasıyla öyle bir türkiye kupası serisi oynar ki david stern tribünde olsa (vurgula: draft) aşamasını filan boşverip beş yıllık garanti kontratı içeren a 4 kağıdını uçak yaparak kendisine fırlatırdı demek mümkündür. ancak beşiktaş daha erken davranarak 1996 yılında kendisini yeniden göreve çağırır. önce çetin yılmaz daha sonra erman kunter'in çalıştırdığı beşiktaş 1996-1997 sezonunda küme düşer. bayülken de 1997-1998 sezonunda bu sefer (vurgula: emlakbank) sponsorluğundaki ortaköy klubüne geçerek, aktif sporculuk yaşamını burada noktalar.
2003-2004 sezonunda ahmet kandemir'in görevden ayrılması ile yıllarca oyuncu olarak emek verdiği beşiktaş'a bu sefer koç olarak gelir. khalid el amin ve elias lary ayuso gibi taraftarın sevgilisi olacak iki oyuncuyu takıma kazandırır. o sezon müthiş bir performans gösterir ve beşiktaş yarı finale kadar çıktığı play off'larda (vurgula: ülkerspor)'a elenir. 2004-2005 sezonunda ise (vurgula: thomas ellis ) ve ratko varda gibi iki önemli isimle ekibini takviye eden bayülken yönetimindeki beşiktaş pek de iyi bir sezon geçirmez. ligin ikinci yarısında alınan bir banvit mağlubiyeti sonrası görevinden istifa eder. hayatın acı bir cilvesidir ki istifa ettiği gün babasını da kaybetmiştir.
uzun süredir ntv/ntvspor çatısı altında basketbol yorumculuğu yapmaktadır. en hatırda kalan sözü "hidayet'in artık devreye girmesi lazım" şeklindedir. khalid el amin'i dünya gözüyle bu insanlara seyrettirdin ya, helal olsun sana kaçırdığın turnikeler. seni seviyoruz.
not: iş bu entry dün akşam oynanan olimpiakos - galatasaray medical park euroleauge maçı öncesinde murat kosova'nın kendisine hitaben "koç sen bu maçları çok oynadın" demesi suretiyle şahsımın gözlerinin yuvasından fırlayıp "nasıl yani ya? ihsan bayülken? euroleauge?" şeklinde mırıldanması üzerine klavyeye alınmıştır.
1988-1989 yılında (vurgula: paşabahçe)'ye transfer olur. sözleşmeyi imzalar imzalamaz evine üç kristal vazo, dört takım altılı çerez tabağı ve bir tane de ince kulplu sürahi götürür. 1989-1990 sezonunda orhun ene ile birlikte paşabahçe'nin oyun kuruculuğunu üstlenir. 1990 yılında o sıralar (vurgula: çukurova) ile anlaşmaya çok yakın olan (vurgula: erman kunter)'in "yahu ihsancım burada bir ciğer yapıyorlar michael jordan yese sütten kesilir birader" telkini üzerine (vurgula: mersin)'in yolunu tutar. iki sezon çukurova forması giydikten sonra tesislerdeki klima yetersizliğini ileri sürerek yeniden beşiktaş'ta soluğu alır. bu sefer bir numara pozisyonundaki mesai arkadaşı çağatay çırpıcıoğlu olur. herhalde türkiye basketbol ligi tarihinde mecbur kalmadıkça potayı hiç düşünmeyen iki guardın aynı takımda oynamasının başka bir örneği yoktur.
tarihler 1994 yılını gösterdiğinde bir akşam evinde televizyon izlerken "aynı malı deme corc aynı malı deme" mottosundan etkilenerek (vurgula: mavi jeans ortaköy ) klubüne transfer olur. ve burada bambaşka bir ihsan bayülken izlemeye başlarız. hele ortaköy formasıyla öyle bir türkiye kupası serisi oynar ki david stern tribünde olsa (vurgula: draft) aşamasını filan boşverip beş yıllık garanti kontratı içeren a 4 kağıdını uçak yaparak kendisine fırlatırdı demek mümkündür. ancak beşiktaş daha erken davranarak 1996 yılında kendisini yeniden göreve çağırır. önce çetin yılmaz daha sonra erman kunter'in çalıştırdığı beşiktaş 1996-1997 sezonunda küme düşer. bayülken de 1997-1998 sezonunda bu sefer (vurgula: emlakbank) sponsorluğundaki ortaköy klubüne geçerek, aktif sporculuk yaşamını burada noktalar.
2003-2004 sezonunda ahmet kandemir'in görevden ayrılması ile yıllarca oyuncu olarak emek verdiği beşiktaş'a bu sefer koç olarak gelir. khalid el amin ve elias lary ayuso gibi taraftarın sevgilisi olacak iki oyuncuyu takıma kazandırır. o sezon müthiş bir performans gösterir ve beşiktaş yarı finale kadar çıktığı play off'larda (vurgula: ülkerspor)'a elenir. 2004-2005 sezonunda ise (vurgula: thomas ellis ) ve ratko varda gibi iki önemli isimle ekibini takviye eden bayülken yönetimindeki beşiktaş pek de iyi bir sezon geçirmez. ligin ikinci yarısında alınan bir banvit mağlubiyeti sonrası görevinden istifa eder. hayatın acı bir cilvesidir ki istifa ettiği gün babasını da kaybetmiştir.
uzun süredir ntv/ntvspor çatısı altında basketbol yorumculuğu yapmaktadır. en hatırda kalan sözü "hidayet'in artık devreye girmesi lazım" şeklindedir. khalid el amin'i dünya gözüyle bu insanlara seyrettirdin ya, helal olsun sana kaçırdığın turnikeler. seni seviyoruz.
not: iş bu entry dün akşam oynanan olimpiakos - galatasaray medical park euroleauge maçı öncesinde murat kosova'nın kendisine hitaben "koç sen bu maçları çok oynadın" demesi suretiyle şahsımın gözlerinin yuvasından fırlayıp "nasıl yani ya? ihsan bayülken? euroleauge?" şeklinde mırıldanması üzerine klavyeye alınmıştır.
37 yıl önce bugün finalde (vurgula: galatasaray)'ı mağlup ederek ligdeki ilk ve tek şampiyonluğuna ulaşmış ışık bakışlılar. her ismin okunuşundan sonra "oleyyyyyyyy" çekilince kepek sorunu ortadan kalkıyormuş.
aziz akyavaş
hurşit baytok
faruk çağan
ateş çubukçu
tom davis
battal durusel
osman kerimol
ahmet kurt
fehmi sadıkoğlu
zeki tosun
altimur tulmen
koç: cavit altunay
aziz akyavaş
hurşit baytok
faruk çağan
ateş çubukçu
tom davis
battal durusel
osman kerimol
ahmet kurt
fehmi sadıkoğlu
zeki tosun
altimur tulmen
koç: cavit altunay
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?