confessions

gidiyorum bu

3. nesil Moderatör - - Moderatör -

  1. toplam entry 35580
  2. takipçi 3
  3. puan 691332

oliver schafer

gidiyorum bu
1999-2000 sezonunda "ferman hans peter briegel'inse tüm almanlar bizimdir" düsturundan hareketle markus münch ve thomas hengen ile birlikte beşiktaş'a gelen sıkılgan stoper. zaten o dönemin beşiktaş'ını, osmanlı devleti'nin askeri teşkilatlanmasının modernizasyon sürecinde (vurgula: prusya) modelini örnek aldığı zaman dilimindeki alman subayların eğitmen olarak görevlendirildiği 18. yüzyıl ile özdeşleştirmek mümkündür. ya da ben kuruntu yapıyorum, bilemedim şimdi. efendime söyleyeyim (ne güzel bir kalıp bu ya) sekiz sezonluk (vurgula: fc kaiserslautern ) kariyeri, siyah beyazlı taraftarları umutlandırsa da sergilediği futbol vasatı aşamamıştır. beşiktaş'ın stoperden sağ bek türetme geleneğinin tarihsel arka planını schafer ile başlatmak mümkündür ki, gerçekten belli bir periyod defansın sağında da görev yapmıştır.

thomas hengen'in, nişanlısının "thomassss hemen yarın eşyalarımızı toplayıp almanya'ya dönüyoruz anladın mı? ben babamın evinden istanbul'un egzoz kokusunu çekmeye gelmedim, yoksa yüzüğü çıkarıp koyayım şifonyerin üstüne bu iş burada bitsin" şeklindeki çıkışı üzerine takımdan erken ayrılmasıyla schafer bir miktar demoralize olsa da markus münch kendisini ikna etmiş; tüm ciddiyetiyle antremanlara asılmasını sağlamıştır. görev aldığı maçlar boyunca elinden geleni ortaya koymuş olmasına rağmen, serdar bilgili'nin başkanlığa seçildiği 2000 yılıyla birlikte yeniden yapılanmaya giden beşiktaş ile yolları ayrılır. (vurgula: hannover 96 ) takımı ile anlaşır. (bu takımın sahibi (vurgula: mustafa yolaşan ) olsaymış harika olurmuş) iki sezon bu takımda forma giydikten sonra (vurgula: fc saarbrücken) ile sözleşme imzalar. son olarak 2007 yılında yuvası olarak kabul edeceğimiz (vurgula: fc kaiserslautern)'de futbolu bırakır.

şimdilerde (vurgula: fc kaiserslautern ) rezerv takımında yardımcı hocalık görevini yürütmekte olup, arta kalan zamanlarında uydu üzerinden (vurgula: trt gap ) kanalındaki (vurgula: bu toprağın sesi ) programını izlemektedir.

murat didin

gidiyorum bu
sabahın bir vakti "lan aubrey reese ne yapıyor acaba hiç gözükmüyor, mersin'de ciğerci mi açtı nedir" diye söylenirken alman ikinci lig takımlarından (vurgula: gloria-giants düsseldorf ) takımının başında olduğunu öğrendiğim koç. aubrey reese ile birlikte, (vurgula: quadre lollis ) ve (vurgula: dennis mims ) gibi tanıdık dostları da ekibe dahil etmiş, iyi de yapmış. eferin.

aubrey reese

gidiyorum bu
2006-2007 sezonunda murat didin yönetimindeki beşiktaş'ta forma giymiş abd asıllı oyun kurucu görünümlü ömür törpüsü. tam adı (vurgula: aubrey lamar reese ) olan bu arkadaş 2003 yılında tekelspor forması ile türkiye macerasına başlamış; mütevazı bütçeli takımların skor gücü olan vasat amerikalı) kontenjanından bayağı bir at oynatmıştır. tekelspor'da forma giydiği ikinci yılın sonunda, o sezon takımdan ayrılıp real madrid'e transfer olan kerem tunçeri'nin yerine point guard olarak getirilmiştir.

artık büyük takıma kapağı atmanın heyecanıyla mıdır nedir kimseler ortalıkta yokken bu arkadaş daha sezonun başlamasına bir buçuk - iki ay varken akatlar'a gelip idman yapmaya başlar. sezon başladıktan sonra görülür ki reese oyun değil de, en fazla sabah idmanına geç kalmamak için evdeki saati kurabilecek yeteneğe sahiptir. saha görüşü varla yok arası, ikili oyun desen hak getire, hücum süresinin üçte ikisinde topu sektirip kalan kısmında potaya atan bir adamcağızdı işte. şutları fena sayılmamakla birlikte kendisi bir basketbol takımı için ideal bir iki numara - o da daha fazla çalışarak- olabilirdi. khalid el amin ve (vurgula: kerem tunçeri)'yi bir numarada izlemiş beşiktaş taraftarının karşısına "yeni oyun kurucumuz" şeklinde çıkartılması hem kendisi açısından hem de seyirci açısından büyük talihsizlik oldu. dokular uyuşmadı, protestolar arttı. 2007 yılında beşiktaş'tan ayrıldı ve istanbul'da otururken bir öğlen tadına bakıp çok beğendiği (vurgula: tantuni)'nin meşhur olduğu yeri arkadaşlarına sorarak öğrendikten sonra (vurgula: mersin büyükşehir belediyesi ) ile anlaştı. bir sene bu takımda potaya şut attıktan sonra, "ben bir izmir yapıp geleceğim bir yere ayrılmayın" dediği takım arkadaşlarını atlatarak 2008-2009 sezonu için (vurgula: aliağa petkim ) ile anlaştı. burası pek açmamış olacak ki 2010 yılında yeniden mersin'e döndü ancak bu seferki mersin turu oldukça kısa sürdü.

sizler için araştırdık, efenim bu (vurgula: bob marley)'in süt kardeşi kılıklı eleman şimdilerde yine murat didin'in başında bulunduğu alman ikinci lig takımlarından (vurgula: gloria-giants düsseldorf ) takımında saç baş yol.. eöhm pardon oynamaktadır.

chuck kornegay

gidiyorum bu
2005-2006 sezonunda murat didin yönetimindeki beşiktaş'ta forma giymiş abd asıllı 4,5'tan 5 numara. tam adı (vurgula: charles macarthur kornegay ) olup, bu isimle demokratların adayı sıfatıyla birleşik devletler başkanı olması beklenirken gitgide uzayan boyuyla kendisini parkelere atarak basketbolcu prototipine uygun (vurgula: chuck) ön adını tercih etmiştir. ancak yemek hazır olduğunda annesinin kendisini "macarthurrrr haydi sofrayaa" diye çağırdığı yakın çevresi tarafından sıkça dillendirilmiştir.

kariyerinin dikkat çekmeye başladığı yıllar ispanya'da oynadığı dönemlere denk gelir. abd'de villanova üniversitesi'nde eğitim gördüğü zamanlarda okuldaki türk öğrencilerle sıkı dostluklar kurmuş; içlerinden birisinin kendisine doğum gününde cd formatında hediye ettiği "(vurgula: turist ömer boğa güreşçisi)" isimli filmi izledikten sonra geleceğinin ispanya'da olduğuna karar vermiştir. (vurgula: caja san fernando), (vurgula: fuenlabrada) ve (vurgula: unicaja malaga )formalarını giydikten sonra 2004 yılında (vurgula: moskova elektrikli terlik giyme makinası üreticileri odası ) tarafından düzenlenen "(vurgula: rus basketbolunun dünü bugünü yarını: alexander volkov'dan andrei kirilenko'ya)" isimli panele konuşmacı olarak davet edilmiş, burada yaptığı ateşli konuşmayla salonda bulunan (vurgula: dinamo moskova)'lı idarecilerin dikkatini çekmiştir.

2005-2006 sezonunda beşiktaş koçluğuna getirilen murat didin'in kadroyu büyük ölçüde oluşturduktan sonra son olarak dönemin basketbol şube sorumlusu (vurgula: şenol demirağ)'dan "şenolcum baktığın anda bir de pota altına kalıplı bir civan mert bulursak dadından yinmez bu takım" şeklinde ricada bulunması üzerine, acil olarak istanbul'a çağrılan kornegay, merhum vedat okyar'ın deyimiyle henüz "et mi balık mı anlamamışken" dokuz maç sonra soluğu yeniden ispanya'da almış; (vurgula: menorca) takımıyla sözleşme imzalamıştır.

şimdilerde "(vurgula: vay canına ispanya, beş kuruşa pandispanya)" isimiyle kaleme aldığı anı/biyografi türü kitabının tanıtım kampanyası için bağış topladığı söylenmektedir.

rick jason apodaca

gidiyorum bu
2007-2008 sezonunda (b: türkiye-porto rico parlamento dostluk grubu)'nun elias larry ayuso vasıtasıyla başlatılan iyi ilişkilerin daha ileriye taşınması amacıyla christian dalmau ile birlikte (b: beşiktaş)'a transfer edilen (b: shooting guard). bu arkadaş belli bir müddet ülkesinde takıldıktan sonra 2003-2004 sezonunda kısa bir (b: orlando magic ) macerası yaşamışsa da umduğunu bulamamıştır. 2006 yılında (b: italya)'nın (b: scafati basket) takımıyla anlaşmış; çok geçmeden küçük takımın büyük oyuncusu sıfatıyla sezonu sayı kralı olarak noktalamıştır. ligin bitimiyle yaz tatili için memleketine giden (b: apodaca), babasının "ben sayı krallığı filan anlamam. koca yaz boş boş oturacağına git bir nba takımının yaz kampına katıl, okul harçlığın çıksın" demesi üzerine 2007 yılında portland trail blazers ile (b: las vegas)'taki yaz liginde mücadele eder. internetten bordrosunu kontrol ettiğinde sigortasının yatırılmadığını öğrenerek apar topar (b: abd)'yi terk eder.

(b: porto rico hükümeti)'nin kendilerine yolladığı yazılı tebligata uyarak christian dalmau ile birlikte (b: istanbul)'un gerdanından öpmeye gelirler. (b: ayuso)'dan talimli olan (b: beşiktaş) taraftarı "sayı kralıymış la, vay canına. attığı basket olur." beklentisi ile salonları doldurur. doldurur doldurmasına ya, (b: apodaca)'dan yüzdeli dış atışlar beklerken o sezon sessiz sedasız (b: benetton treviso)'dan transfer edilen yüzüne bakmadıkları preston shumpert'ın sahne alması karşısında epey bir afallar. hırs ve mücadele açısından herhangi bir eksiği olmamasına rağmen, (b: italya ligi sayı kralı )ünvanının altında ezildiğinden olsa gerek, kendisinden beklenilen skor gücünü bir türlü salona yansıtamamıştır.

(b: beşiktaş)'tan ayrıldıktan sonra önce (b: çin) ligine, oradan da kariyerini parlattığı (b: scafati basket ) takımına gider. 2010 yılında (b: italya)'da bir plakçının önünden geçerken kulağına gelen (b: fairouz)'un sesine vurularak (b: lübnan) liginde oynamaya karar verir. 2011-2012 sezonunda ise (b: yunanistan)'ın (b: marousi) takımında potaya şut atmıştır. şimdilerde yeniden vatanına dönüş yapmış olup, ülkesinin (b: capitanes de arecibo ) ekibinde aruz vezninde şiirler yazmaktadır.

sandro nicevic

gidiyorum bu
2007-2008 sezonunda (vurgula: beşiktaş) forması giymiş sarı yeleli hırvat pivot. her hırvat basketbolcu gibi profesyonel anlamda ortaya çıkışı (vurgula: cibona zagrep)'te gerçekleşmiş; (vurgula: le mans), (vurgula: aek atina), (vurgula: unicaja malaga ) gibi önemli ekiplerde forma giymiştir. 2007 yılında koçluğa ergin ataman'ı getirerek şampiyonluk hedefi ile yola çıkan (vurgula: beşiktaş)'a geldiği sene kendisine bir başka iddialı ekip olan (vurgula: galatasaray) da talip olur. ancak "ayranda sütaş baskette beşiktaş" diyen nicevic, siyah beyazlı kulüple sözleşme imzalar. her ne kadar (vurgula: beşiktaş)lı basketbol severler kimani ffriend, pops mensah bonsu tarzı uçanı kaçanı tutan atletik beş numaraları sevse de bana göre bu vatandaş gerek oyun bilgisi, gerek pivot hareketleri, gerekse vatandaşı (vurgula: nikola prkacin ) kadar öldürücü olmamasına rağmen etkili pas yeteneğiyle takıma gelmiş en iyi beş numaradır. savunma yapmaktan pek hoşlanmayan hafif hantal yapısı ve ribaundlardaki görece etkisizliği sanırım üst düzey avrupa takımlarında boy göstermesinin önüne geçmiştir.

(vurgula: beşiktaş) forması ile o sezon ligde yarı final gören nicevic, ergin ataman'ın takımdan ayrılıp (vurgula: efes pilsen)'in başına geçmesinden sonra ortaya çıkan idari/teknik boşluk sonrası (vurgula: italya)'ya yönelerek (vurgula: benetton treviso ) ile anlaşmış olup üç sezon bu takımın formasını terletmiştir. kendisini en son (vurgula: 2009 avrupa basketbol şampiyonası)'nda (vurgula: hırvatistan) milli takımıyla izleyen bu yazara şimdilerde ne yaptığı konusunda ne bir kart atmış ne de bir mektup (ucunu yakmasa da olurdu) yazmıştır.

unutmadan (vurgula: türkiye)'de forma giydiği dönemde, bence en büyük talihsizliği christian dalmau gibi katıksız iki numara özellikleri olan bir oyuncunun (vurgula: guard)lığını yaptığı bir (vurgula: beşiktaş)'a denk gelmesidir.

21 ağustos 1994 beşiktaş kocaelispor maçı

gidiyorum bu
1994-1995 sezonunun ikinci haftasında (b: beşiktaş)'ın, kendi sahasında çıktığı ilk maçta o dönem mustafa denizli'nin teknik direktörlüğünü üstlendiği (b: kocaelispor)'u 7-1 gibi bir skorla sürkalse ettiği maçtır. gelgelelim bahsi geçen skor, bu fakirin söz konusu maçın başlığını açmasının amacının yanında sıradan bir ayrıntıdır.

1994 yaz mevsimi...(b: beşiktaş)'ın sembolü haline gelmiş, attığı gollerle küçüğünden büyüğüne tüm taraftarları sevince boğan, takımın ileri üçlüsünün uç beyi feyyaz uçar, yenilediği sözleşme sonucu aldığı transfer çekinin karşılığı olan paranın kulubün hesabında gözükmemesi üzerine, -artık kimin dolduruşuna geldiyse- parayı sağlama almak için çekin arkasını yazdırır. bu girişimin "bakın verdiğiniz çek karşılıksız çıktı. paramın üstüne yatmak yok. son kuruşuna kadar alırım haaaa" anlamına geldiğinden kim bilir haberi dahi yoktur. durum süleyman seba'nın hem kulağına hem de ağırına gider. 1984 yılında kulübün kapısına kilit vurulacakken evini ipotek ettirip (b: beşiktaş)'ın başkanlığına geçen seba, kâh zamanında kâh geç hiçbir evladına (b: beşiktaş)'ı borçlu bırakmamıştır. camianın sembol oyuncularından birisinden gelen böyle bir girişimi hazmedemez. derhal sözleşmesini fesheder. siyah beyaz'a gönül veren herkes şok hâlindedir. yıllardır attığı gollerle şampiyonluk kutladıkları, yeni doğan erkek çocuklarını ismini koydukları (b: feyyaz)'ın başka bir takımda oynamasına ihtimal dahi vermemektedirler. (b: feyyaz) yaptığının farkına varsa da artık çok geçtir. araya hatırlı kişiler koyulur. sonuç alınamaz. merhum vedat okyar köşesinden çağrıda bulunur ve "ne olur süleyman ağabey. hayatımda ilk kez senden bir ricada bulunuyorum. bir cahillik etmiş, sen hepimizin büyüğüsün. affet." tarzında birşeyler yazar. o vedat okyar ki beşiktaş'la yaptığı transfer görüşmelerinde para konuşmadan imza atıp çıkan, ne zaman para verirlerse o zaman gidip alan vedat okyar. (buradan 'hiçkimse oynayıp beş kuruş talep etmesin' anlamı çıkmasın lütfen. elbette herkes alın terinin karşılığını sonuna kadar almalıdır.) özetle çabalar fayda etmez. (b: süleyman seba ) için aslolan (b: beşiktaş)tır ve kendisi dahil herkesin üzerindedir.

yalnız taraftar pek aynı fikirde değildir. "feyyazsız beşiktaş yumurtasız menemene benzer", "büyük başkan feyyaz'ı bize bağışla" sloganları eşliğinde bir kampanya yürütülür. (b: beşiktaş) der (b: feyyaz) demez seba. ve (b: fenerbahçe) ile anlaşır (b: feyyaz). aynı zamanda ilk kez (b: süleyman seba)'nın gönderdiği futbolcuyu rakiplerinden birisi transfer etmiştir. gergin başlar 94-95 sezonu. zira alınacak en ufak bir olumsuz sonuçta tribünlerden "feyyaz feyyaz" sloganları yükselecektir. ilk sınav 14 ağustos'taki (b: denizlispor) deplasmanıdır. alınan 3-1'lik galibiyet bile havayı tam olarak yumuşatmaz. ikinci hafta (b: inönü stadı)'nda (b: kocaelispor) ağırlanacaktır. tribünler henüz (b: feyyaz)'ın gidişini kabullenebilmiş değildir. ilk kez o gün bir isim takımın önüne geçmiştir. ancak hesaplar şaşar. yağmur gibi gelir (b: beşiktaş)'ın golleri. yedinci golden sonra tribünlerden toplu halde tek tezahürat yükselir: (b: feyyaz öldü. allah rahmet eylesin). çok değil birkaç ay önce uğruna tuttukları takımı karşılarına alan binlerce kişi, öne geçilen bir (b: fenerbahçe ) maçı esnasında sonradan oyuna giren (b: feyyaz) için "sallasana sallasana mendilini, .... feyyaz kurtarsana fenerini" diye bağıracaktır.

bilhassa 80'li yılların sonu ve 90'lı yıllarda dünyaya gelen (b: beşiktaş)lı dostlar, "şenollar birollar gider yusuflar sanlılar gelir" gelir sözünü içselleştirmeden sizden önceki taraftar profilini ve bu profilin beslendiği geleneği anlayamazsınız. elbette böyle bir mecburiyetiniz de yok. ama yıllar ilerledikçe siz de şahit olacaksınız ki; şenollar, birollar, yusuflar, fikretler, ziyalar, feyyazlar, sergenler hatta ahmet fetgeriler, hakkı yetenler, recep adanırlar, şükrü gülesinler, şeref görkeyler, süleyman sebalar gider -ki pek çoğu artık aramızda değildir- (b: beşiktaş) kalır.

darılmayın ama bu aralar sözlük gündemini işgal eden şudur:(b: beşiktaş mı quaresma'dan çıkar yoksa quaresma mı beşiktaş'tan).

nedim yücel

gidiyorum bu
1997-2006 yılları arasında beşiktaş forması giymiş özkaynak orjinli 1979 doğumlu power forward. henüz 18 yaşında parkelere adım atmış, beşiktaş erkek basketbol takımı'nın tarihine gerek oyuncu gerekse teknik adam olarak damgasını vuran pek çok kişiyle beraber forma giyme olanağı yakalamıştır. bilhassa ribaund konusundaki yeteneği ile dikkat çekmiş, yıllar ilerledikçe belli oranda da olsa hücum kabiliyetini de geliştirmiştir. kimi zaman ilk beş çıkarak önemli görevler üstlense de, genel olarak o sezon takıma transfer edilen yabancı dört numaraların kaliteli bir alternatifi olarak karşımıza çıkmıştır. şimdilerde ankara ekibi türk telekom'da kariyerini sürdürmektedir.

erdem türetken

gidiyorum bu
2005-2006 sezonunda (vurgula: beşiktaş ) forması giymiş üç numara pozisyonunda oyanayan, çok zorlarsanız dört dumaraya da çekebileceğiniz atletik deli dumrul. (vurgula: darüşşafaka) yıllarından kendisini takip edenlerin "yahu ayhan şahenk spor salonunda bir adam var uçana kaçana zıplıyor, az daha gayret etse ribaunda yükseldiğinde topla birlikte skorbordu da alıp yere inebilir" şeklinde yorumlarına özne olduktan sonra siyah beyazlı ekibin yolunu tutar. şut zaafını üst düzey mücadelesi ile kapatmaya uğraş gösterir. hırçın yapısı sebebiyle sezon boyunca murat didin ile sık sık münakaşaya girmiş, taraftar profiline uyan bir stili olmasına rağmen bench'te oturmaktan kurtulamamıştır.

vasat bir sezondan sonra yeniden darüşşafaka'ya dönen türetken, 2007 yılında (vurgula: murat özyer)'in çalıştırdığı (vurgula: galatasaray) ile anlaşmıştır. ancak hücum özelliklerini geliştirmekte çok geç kalması üst düzey bir oyuncu olmasını engellemiş, şampiyonluğa oynayan takımlarda çok fazla rağbet görmemesine neden olmuştur. iki sezon galatasaray'da forma giydikten sonra (vurgula: antalya kepez belediyesi)'nde mücadele etmiş, daha sonra "rafineri oraları çok kalkındırdı kardeşim" söylentileri üzerine (vurgula: aliağa petkim)'e transfer olmuştur. "gez dünyayı gör konyayı" söyleminden yola çıkarak şu sıralarda ikinci ligde boy gösteren (vurgula: selçuk üniversitesi)'nde top sektirmekte, maç ve antremanlardan arta kalan zamanlarda (vurgula: cemo)'da bolca etli ekmek tüketmesi şahsım tarafından tavsiye edilmektedir.

ali karadeniz

gidiyorum bu
2005-2006 sezonunda almanya'nın alba berlin takımından murat didin yönetimindeki beşiktaş'a transfer olarak bir sezon boyunca forma giymiş arizona üniversitesi mezunu power forward. 2005 yılında KPSS A Grubu puanıyla tyrone ellis ve mithat demirel ile birlikte o sezon beşiktaş'ta alman basketbol ligi kontenjanından atamaları gerçekleştirilir. oynadığı ilk haftalardan itibaren oyun bilgisi, yumuşak bilekleri ve fena sayılmayacak ribaund performansıyla dikkatleri çeker. kerem tunçeri ve mithat demirel'i kendisine indirdikleri toplarda genellikle pişman etmemiştir. 2005-2006 sezonunda efes pilsen'e yarı finalde elenen beşiktaş'taki en başarılı yabancı oyuncudur demek çok abartılı bir yorum sayılmaz. çok geçmeden profesyonel yaşantısı, idman kaçırmaması ve sahada işini hakkıyla yapması gibi özellikleri nedeniyle beşiktaş basketbol şubesi bir değerlendirme yapmış; sezon sonunda kendisini çağırarak "kurumumuzun işleyişine ayak uyduramadığınız için görevinize son verilmiştir" yazılı tebligatı sunmuşlardır.

2006-2007 sezonu için fransa'nın yolunu tutan michael wright, fransız basketbolunun nam yapmış ekiplerinden pau orthez ile anlaşma sağlar. bir sene bu ülkede basketbol oynar. türkiye'de forma giydiği dönemden arkadaşı nedim yücel'in "ankara'da basketbol oynamak kolay iki gözüm" şeklindeki telkinlerine dayanamayarak 2007-2008 sezonunda türk telekom formasıyla parkelere çıkacaktır. wright -gittiği her takımda olduğu gibi- burada da sessiz ve sakin bir şekilde işini başarıyla yaparken ağır bir diz sakatlığı geçirir. türk telekom'un "ne kaa ekmek o kaa köfte" yaklaşımı göstermesi, bir sonraki yıl için polonya'nın slas wroclaw takımına yönelmesine yol açmıştır.

2010 yılına gelindiğinde o sene birinci lige yeni yükselmiş medical park trabzonspor'un teklifini geri çevirmez. horondu, hamsili plavdı, kuymaktı, kayganaydı derken iyiden iyiye trabzon şehrini ve karadeniz insanını içselleştirir. ali karadeniz ismini alarak türk vatandaşlığına geçer. öyle ki istanbul'a gittiği zamanlardan birinde trafikte tartıştığı adama "haçan bağa bak. ben başka tarafun adamina benzemem haa" şeklinde atar yaptığı da rivayet edilir. bu sezon başında türk telekom'un "biraderim biz bir hata yaptık, gel büyüklük sende kalsın" çağrısına kayıtsız kalmaz ve aktif basketbol yaşantısını burada sürdürür.

çocukluğumda çok sevdiğim bir şarkıdan iki kuble yazarak entry'i noktalamak isterim dedeler.

"ali reisun takasu yoktur denizun şakasu
benim halim de böyledir"

13 haziran 1982 eskişehirspor beşiktaş maçı

gidiyorum bu
kazandığı takdirde (vurgula: beşiktaş)'ın 14 yıllık bir bekleyişten sonra şampiyonluğunu ilan edeceği, (vurgula: eskişehirspor)'un kazanması durumunda ise ligde kalacağı seksen dakikalık cehennem senfonisi. yaşı kemale ermiş beşiktaş taraftarlarının hafızalarından asla silinmeyecek bir karşılaşmadır. rivayete göre maç sonu beşiktaş camiasını vücuda getiren her bireyin gözünden süzülen yaşlarla istanbul beş sene su sıkıntısı çekmemiştir.

1981-1982 sezonu... dönemin beşiktaş başkanı merhum mehmet üstünkaya ile teknik direktörlük görevine getirdiği dorde miliç arasındaki diyalogla başlamıştır her şey.

- merhaba miliç
- te be benden de merhaba baaaşkan efendı.
- bir şampiyonluk varmış. tertemiz yaparmıış. mis gibi kokarmış. hiç göz yakmazmış. transferse transfer. paraysa para. dile benden ne dilersen yiğidim.
- gençler ateş gibi be yaaa. sadece ali kemal'i isterım bizzat.
- tamamdır müdür.

(vurgula: trabzonspor)'da efsaneleşen, sonrasında (vurgula: fenerbahçe)'ye transfer olup aradığı ortamı bulamayan ali kemal denizci beşiktaş'a transfer olur ve şampiyonluk umutları 14. kez başa sarılır. trabzonspor ile amansız bir şampiyonluk rekabetine girişilir. 33. haftaya gelindiğinde 41 puanlı beşiktaş 40 puanlı trabzonspor ile evinde oynayacaktır. herkes nefeslerini tutmuş bu maçı beklemekte, elde edilecek bir galibiyet ile işi son haftaya bırakmadan şampiyonluk türküleri söylemeyi hayal etmektedir. ancak maç golsüz berabere biter. dolayısıyla ligin düğümü (en sevdiğim belirtili isim tamlaması budur) son hafta çözülecektir. 1982 yılı itibariyle henüz özel televizyonlar, haliyle izdivaç programları, ufuk açıcı yarışmalar, sürükleyici yerli diziler ve über alles (vurgula: cnbc-e) yapımları olmadığından o hafta geçmek bilmez. 34. hafta (vurgula: trabzonspor) evinde (vurgula: adanaspor)'u ağırlarken (bu sözcüğe de oldum olası takık vaziyetteyim arkadaş. ağırlamak ne lan? sanırsın rakip, ceza alanına girmeden buyur edip kolonya ile badem şekeri tutuyorlar.); (vurgula: beşiktaş), ikinci yarı topladığı puanlarla kümede kalma şansını kendisiyle oynayacağı son maça bırakan (vurgula: eskişehirspor) ile deplasmanda karşılaşacaktır.

ortam son derece gergindir. maça üç gün kala tesislerdeki odasında (vurgula: trt ankara radyosu)'nun hazırladığı (vurgula: türk halk müziği bir solist ) programında (vurgula: bedia akatürk)'ten "(vurgula: kütahya'nın pınarları)" isimli türküyü dinleyen (vurgula: dorde miliç), tüm takımı toplayarak "yürüyün susaklar kütahya'ya kampa gidiyoruz." şeklindeki tarihi ültimatomunu verir. ve (vurgula: beşiktaş) kütahya'da kampa girer.

tüm bunlar olurken beşiktaş taraftarı da sefer hazırlıklarına başlar. trenle (vurgula: eskişehir)'e gidilecek ve taraftarlar (vurgula: porsuk nehri)'nden (vurgula: eskişehir atatürk stadı)'na üzerine yağ dökülen kızaklarla kaydırılarak indirilecektir. sıcağı soğuk üfleyen kaşkollar üretilmiş; (vurgula: hindistan)'dan getirilen yazın terletmeyecek ipekli dokumalarla formalar dikilmiştir. 13 haziran sabahı (vurgula: haydarpaşa garı) şenlik alanı gibidir. insanlar içinde siyah ile beyazı barındıran ne varsa üzerlerine geçirmişler, toplu halde sırasıyla; (vurgula: artvin), (vurgula: aydın), (vurgula: diyarbakır), (vurgula: erzurum) ve (vurgula: kafkas) yöresinden oyunlar sergileyerek vagonlara dolmuşlardır. izmit'te mola vererek pişmaniye almayı da ihmal etmemişlerdir. buna karşılık elbette (vurgula: eskişehirspor) taraftarı da boş durmaz. o dönemlerde moda olan maç öncesi stadın dışında sabahlama aktivitesine girişirler. kendileri için de son derece önem arzeden bu maç için gerekli makarna, yeşil mercimek ve çiğ börek stoklamalarını yapmışlardır. maç saati yaklaşmakta, televizyonları başında karşılaşmayı takip edecek olanlar (vurgula: hikmet şimşek ile pazar konseri ) programını izleyerek kafalarını dağıtmaktadır. maçı o zamanlar henüz toy bir spiker olan ümit aktan anlatacaktır.

derken maç saati gelir çatar. on beş bin (vurgula: eskişehirspor) taraftarına karşılık üç bin (vurgula: beşiktaş) taraftarı tribünlerdeki yerlerini alırlar. maçın hakemi (vurgula: metin tokat)'ın babası (vurgula: talat tokat), maçın gözlemcisi ise ahmet çakar'ın babası (vurgula: mustafa çakar)dır. 32. dakikada necdet ergün'ün pasını ziya doğan'ın gole çevirmesi ile (vurgula: beşiktaş) öne geçer. (vurgula: beşiktaş)'lı babalar oğullarını havaya atıp tutarak sevinçlerini katlarken, güzide kalecimiz adem ibrahimoğlu olduğu yerde sıçradıktan sonra koruduğu kalenin üst direğine vurarak bu mutluluğu yaşamayı tercih edince elini sakatlayıp oyundan çıkmak durumunda kalır ve yerini -kaderin bir cilvesi diyelim- doğma/büyüme eskişehir'li olan tecrübeli rasim kara'ya bırakır.

ilk yarı (vurgula: beşiktaş)'ın üstünlüğü ile sona erdikten sonra ikinci yarının başlamasıyla birlikte ataklarını sıklaştıran (vurgula: eskişehirspor), 51. dakikada ilerleyen dönemlerde (vurgula: fenerbahçe) formasını da terletecek olan (vurgula: zafer tüzün)'ün attığı golle beraberliği yakalar. otuz küsür derece sıcaklıkta buz keser beşiktaşlı. miliç'in rengi atar. rasim etrafına bakar. samet'in aklına kardeşi adnan gelir. santranın yapılmasıyla saldırır (vurgula: beşiktaş). 76. dakikada ali kemal denizci'nin pası ile hareketlenen ziya doğan kaleciyi çalımlayıp topu (vurgula: eskişehirspor) filelerine gönderdiğinde türkiye'nin muhtelif yerlerinden yükselen "goooooool" nidaları dış temsilciliklerden işitilir. (vurgula: eskişehirspor)'lu futbolcuların yan hakeme yaptıkları "ofsayt" itirazı durumu değiştirmez

ve o dakikadan sonra futbolun büyüsü biter. eskişehirspor'lu futbolcuların tamamen sakatlama amaçlı salladıkları tekmeler konuşur. ilk hedef iki gol atan ziya doğandır. (vurgula: eskişehirspor)'lu bir futbolcu önüne düşen topla o an saldırıya maruz kalıp yere kapaklanan ziya'nın kafasına doğru vurur. olaylar bununla da bitmez. oyunun durması ile birlikte (vurgula: eskişehirspor)'un masörü sahaya dalarak önüne gelen (vurgula: beşiktaş)'lı futbolcuya yumruk sallamaya başlar. tribünlerden fırlatılan taşlar da cabası. (vurgula: talat tokat ) güçlükle oyunu yeniden başlatır. bu seferki hedef rıza çalımbay olarak belirlenir. topla ilerleyen rıza'ya arkadan bir tekme vurulur. sonraki yıllarda (vurgula: fenerbahçe) forması giyecek ve futbolu bıraktıktan sonra todor veselinovic'in yardımcılığını üstlenecek olan (vurgula: eskişehirspor)'lu (vurgula: ömer kaner) yere yığılan rıza'nın saçlarından tutup çekerek kaldırmaya çalışır ki o an tüm (vurgula: beşiktaş)'lı taraftarların içi cız eder, zira elleri koları bağlıdır. aksiyon son hız devam etmektedir. (vurgula: eskişehir) tribünlerinden atılan bir taş ile yan hakem'in kafası kana bulanır. hakem üçlüsü soyunma odası merdivenlerine doğru yönelirken, (vurgula: eskişehirspor)'lu yöneticilerden birisi (vurgula: talat tokat)'ı yumruklar. güç bela soyunma odasına inen hakemler maçı tatil etme kararı alır. yarım saat sonra maçın tatil edildiği haberi gelir. artık yer-gök siyah beyazdır. beşiktaş'lı futbolcular kendi yarı sahalarında birbirlerine gözyaşları içinde sarılarak şampiyonluklarını kutlarken, diğer yarısı sahada eskişehirspor'lular ağlamaktadırlar. mağlubiyeti çirkin bir nefrete dönüştürmeleri kendilerine pahalıya patlamıştır. tribünleri terketmemekte direnen ev sahibi taraftarlar kolluk güçleri sayesinde tahliye edilirken; (vurgula: beşiktaş) takımı ve taraftarı saatlerce stadta mahsur kalmışlardır. ama kimsenin umrunda değildir. (vurgula: trt) ekranlarında yanıp sönen "(vurgula: şampiyon beşiktaş)" yazısı her şeyin üstüne bir çizgi çekmeye yetmiştir bile. dönüş yolunda her mola verilen yerde o bölgedeki (vurgula: beşiktaş)'lılar takımı otobüsten indirerek "(vurgula: şen ola kartal şen ola)" ezgileri eşliğinde halaya davet etmişlerdir.

13 haziran'da bir takımın makus talihi sonlandırılmıştır (vurgula: eskişehir)'de. 13 haziran'da "beşiktaş mücadeledir" mottosu kazınmıştır belleklere. 13 haziran 1982 kan, gözyaşı ve acının şampiyonlukla taçlandığı tarihtir.

efendim? ricardo quaresma mı dediniz? kodlayarak söyleyin, anlamıyorum.

fikret demirer

gidiyorum bu
1979-1987 yılları arasında siyah-beyaz formayı giymiş, beşiktaş'ın altyapısından yetişen hücuma dönük yaratıcı orta saha ekolünden, yusuf tunaoğlu'nun 80'lerdeki izdüşümü olan, serencebey'in dik ve yitik delikanlısı. 1979 yılında serpil hamdi tüzün'ün beşiktaş'ın teknik direktörü olmasıyla birlikte genç takımdan a takıma alınarak profesyonel futbol yaşamına adım atar. top tekniği, çalım kabiliyeti, şutları ve ara pasları ile tribünlerin sevgisini kazanır. gerçekten de beşiktaşlılar yusuf'tan sonra ilk kez böylesine yetenekli bir orta saha izlemektedir. 1980-1981 sezonunda dorde miliç'in beşiktaş'ın teknik patronluğuna getirilmesi ile akranları rıza çalımbay, mehmet ekşi, samet aybaba, ziya doğan gibi isimlerle genç yaşının aksine oldukça olgun bir futbol ortaya koymaya başlar. serpil hamdi tüzün'ün evlatları miliç yönetiminde 1981-1982 yılında hatırlardan yıllarca çıkmayacak eskişehir meydan muharebesi pardon 13 haziran 1982 eskişehirspor beşiktaş maçı ile 14 yıl aradan sonra şampiyonluk hasretine son verir.

artık okul sıralarında, banka kuyruklarında, esnaf lokantalarında, tursil reklamlarında hep fikret konuşulur. kendisi de bu yoğun ilgi ve sevginin farkındadır. ancak tıpkı öncülü yusuf tunaoğlu gibi asi, dik başlı biraz da şımarıktır fikret. 1984 yılında branko stankoviç'in göreve gelmesiyle artık bütünüyle orta sahanın patronudur. onun liderliğindeki beşiktaş 1985-1986 yılında bir şampiyonluk daha elde eder. bu sefer ki kadroda ek olarak sinan engin, ali gültiken, feyyaz uçar, metin tekin gibi genç piyadeler de mevcuttur. çok sevdiği stankoviç'in takımdan ayrılmasıyla huzursuz olur ve ziya, sinan gibi isimlerle deyim yerindeyse kazan kaldırır. yusuf abisinin düştüğü hataya düşmüş, kendisi olmadan beşiktaş'ın bir hiç olacağı sanrısına kapılmıştır. süleyman seba kendilerine en ufak bir tavizde bulunmaz, o saniye çıkışlarını verir. (vurgula: sarıyer) ile anlaşır fikret. şimdi akıllara şu soru gelebilir/gelmelidir (problematik okuma candır): ya kardeşim, madem bu kadar übber bir orta saha oyuncusu ise, neden fenerbahçe yahut galatasaray değil de sarıyer? sevgili romalılar, o dönem süleyman seba'nın kapıya koyduğu adama hiçbir ezeli rakip dönüp bakmazdı bile. fikret'e de bakmadılar. gerçi bu sayede o da (vurgula: fehmi alpay özalan), tümer metin gibi nefret objesi olmaktan kurtulmuştur.

dört sezon sarıyer, sonraki iki sezon da ankaragücü forması giyen fikret 1993 yılında aktif futbol yaşamını noktalar. sonra yamulmuyorsam jean tigana döneminde koordinatörlüğünü oynadığı dönemden kaptanı, ağabeyi mehmet ekşi'nin üstlendiği altyapı birimi bünyesinde (vurgula: beşiktaş paf takımı ) hocalığına getirilir. fikret yine aynı fikrettir. inceden asabi, lafını sakınmayan, hırslı. bir gün yine birşeylere tepesi atar ve istifa eder. ancak geçmişe dönüp baktığında toyluğunun sürüklediği hatalara düştüğünü açık yüreklilikle ifade etmiştir.

yusuf'tan devraldığı taht, çok geçmeden yeni varisine kavuşacaktır. (bkz: ali rıza sergen yalçın)

ne efsunkâr imişsin oyun stilinle fikret.
esir-i aşkın olduk, gerçi kurtulduk esaretten.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol