confessions

gidiyorum bu

3. nesil Moderatör - - Moderatör -

  1. toplam entry 34587
  2. takipçi 3
  3. puan 673883

ergin ataman

gidiyorum bu
beklendiği gibi evlatlarına sahip çıkmıştır.

---------------alıntı---------------
"her oyuncunun kötü günü olabilir. bonsu bugün istediğini yapamadı sinirlendi. önemli bir şey değil. pops bizim için çok önemli."
---------------alıntı---------------

17 mayıs 2012 galatasaray mp beşiktaş milangaz maçı

gidiyorum bu
çok çok hayati bir galibiyete imza attığımız maçtır. ilk tebrik elbette koç ergin ataman'a. ilk maçta farkın açılmasına neden olan yediğimiz fast break hücumları öyle güzel analiz etmiş ki, çizdiği savunma setleriyle galatasaray'ın "koş koş basketboluna" müsade etmedik. ikinci tebrik ise sahada özellikle işin savunma boyutunda herşeylerini ortaya koyan oyuncularımıza. hücumda kaptanımız david hawkins ve sakin güç zoran erceg ile karşı koyduk ve bu ikiliye carlos arroyo ve serhat çetin katkıda bulundu. kim der ki ersin dağlı için "bu adam bir hafta on gün evvel adale yırtığından sakattı" diye. can siperhane boğuştu. aferin çocuk. pota altında en büyük tehdit teşkil edecek oyuncumuz pops mensah bonsu'nun erken oyundan düşmesi bizi çok zor durumlara soktu. boyalı alanda kısa kaldık ve galiba 20 kadar hücum ribaundu verdik. ancak ben bonsu'nun bu akşamdan çok büyük dersler çıkardığını ve serinin kalanında bambaşka bir oyun sergileyeceğine inanıyorum. (b: oktay mahmuti)'nin haklı haksız hemen her pozisyonda hakemlere abartılı tepkiler vermesi bence akşamın en tatsız anlarıydı. maalesef işler iyi gittiğinde centilmeni oynayıp, işler kötü gittiğinde işi şova götürecek aşırılıkta itici bir agresifliğe anlam veremedim. hocam kendi saha ve seyircisi önünde bu sezon beşiktaş'a yenilen ilk takım siz değilsiniz. (b: neven spahija)'daki olgunluğu sizden de beklerdik.

arkadaşlar, bu takım bu akşam sadece altı kişiyle deplasmanda galatasaray medical park'ı sürklase etmiştir. ayakta alkışlayalım.

remzin karakartallar gibi manileri yen aş, layıktır bu vasıflar sana ey şanlı beşiktaş.

zoran erceg

gidiyorum bu
(b: sakin güç). o kadar sağlam bir oyun bilgisine sahip ki, yaptığı hiçbir hamle sıradan değil. ikinci çeyrekte bir hücumda top elindeyken, topu elinde tutma süresinin dolduğunu farkedip onu kendisine tutan adama çarptırarak tekrar geri alışı ve pasını vermesi gerilimi böylesine yüksek bir maçta hayranlık uyandırıyor. biz biraz kimani ffriend, pops mensah bonsu gibi atletik, ateşli, iyi sıçrayan ve duygularıyla oynayan oyuncuları daha çok sevdiğimizden, fotoğrafın bütününde onu gözden kaçırıyoruz.

beşiktaş efes pilsen basketbol takımı

gidiyorum bu
gerçekleştiği takdirde beşiktaş basketbol takımını euroleague organizasyonunun gediklisi kılacak projedir. zira bu sayede euroleague'de mücadele etmek için mutlaka şampiyon olmak zorunda kalmayacaktır. ama mutlaka doğru bir yönetimle de şampiyonlukları da domine edecektir. böylelikle anadolu efes ne kadar büyük yatırım yaparsa yapsın uzun süredir sıkıntısını çektiği coşkulu taraftar topluluğuna kavuşacak, beşiktaş da her sezon başında yeni sponsor arama problemi yaşamayacaktır. bir başka önemli nokta bu sayede basketbol şubesi yönetimiyle futbol şubesi yönetimi birbirinden ayrılmış olacak ve herkes profesyonelleştiği branşta işini yapacaktır. gerçi beşiktaşlı basketbol severler malûm sebeplerden dolayı tuncay özilhan'a kırgın ve öfkelidir. ancak yerelin dışına taşıp en üst platformda beşiktaş'ın adının duyulması isteniyorsa en kestirme ve ideal yapılanma bu olacaktır. bekleyelim görelim.

baruch spinoza

gidiyorum bu
(b: ulus baker ) tarafından çevrilmiş, (b: gilles deleuze)'ün üniversite'de vermiş olduğu derslerin bant kaydının kâğıda aktarılmasıyla ortaya çıkan "spinoza üzerine onbir ders" isimli eserle ilk kez kendisine merhaba dediğim filozoftur. yalnız o dönem henüz 15 yaşında olduğumdan zaten ağır olan dili, iyice üstüme yıkılmış ve yaklaşık beş yıl kadar şahsıma felsefe metni okumama kararı aldırtmıştır. bizde kabahat. kardeşim tam büluğ çağındasın git esquire oku, beşiktaş dergisi oku. ama duygu ve duygulanış arasındaki farkı, deleuze'ün verdiği somut örneklerle sanki anlamıştım gibi. gibi gibiyim gibiyim gibi gibiyim. spinoza başlığa altında grup gündoğarken'e de atıf bulunduk ya tamam gari.[ybkz]swh[/ybkz]

carlos arroyo

gidiyorum bu
her ne kadar maçın[ybkz]swh[/ybkz] sonuna doğru iki sayı gerideyken yaptığı üçlük atış eleştiri konusu olsa da, beşiktaş'ın oraya kazanmaya geldiğinin en kısa mesajını vermiş oyuncudur.

15 mayıs 2012 galatasaray mp beşiktaş milangaz maçı

gidiyorum bu
kesinlike enseyi karartmamamız gerektiğini gösteren maçtır. maalesef koskoca bir ilk yarıyı adeta çöpe attık. bonsu, hawkins ve arroyo'nun hücumda beklenen performanslarının çok altında kaldığı bir maçta yalnızca yarım basketle kaybettik. maçı kazanma şansımız da vardı. ne yazık ki arroyo'nun üçlüğü çemberin içinden döndü. hayıflanmamak elde değil. marcelus kemp, ya neyse ben bir şey söylemiyorum.

edit: unutmadan, teşekkürler çocuklar. sonuna kadar maça asıldığınız için.

zoran erceg

gidiyorum bu
bu akşam[ybkz]swh[/ybkz] beşiktaş hücumlarını tek başına ayakta tutan adamdır. üçlük at erceg, boyalı alandan sayı bul erceg, orta mesafe şut sok erceg. diğer arkadaşlar akşam sporuna mı geldiler acaba?

salih uçan

gidiyorum bu
bucaspor'un 18 yaşındaki müthiş orta saha oyuncusu. çift yönlü dediğimiz cinsten. iyi bir hocanın eline düşerse bu başlık sayfalarca dolar a dostlar. özetle iyi iş başarılmış. tebrikler.

edit: elbette u 19 milli takımının da değişilmezlerinden. şimdi lütfen bu çocukları nakış gibi işleyecek bir hoca.

slaven bilic

gidiyorum bu
(vurgula: lokomotiv moskova) ile yüklü bir kontrat imzalayarak şahsıma rusya'da devlet demir yollarının bu sene bilançosunda ciddi oranda kâr açıkladığını düşündürten hırvat teknik adam.

bir taraftar, desteklediği takımın başına geçen teknik direktörün ne gibi vasıflara sahip olmasını ister. heyecanlı? hırslı? genç? eğitimli? lider? otoriter? tecrübeli? çalışkan?. soru bankasının sermayesini daha da arrtırmak mümkün. homojen bir futbol anlayışına sahip taraftar profili söz konusu olmadığından bu tip bir sualin tek bir cevabı olması da mümkün değil. bana göre bundan daha önemli olan soru, sportif ve mali açıdan mevcut durumuyla beşiktaş'ın ihtiyacı olan teknik adam tipi ne olmalıdır? (vurgula: slaven bilic ) ismi bu ihtiyacı hangi oranda karşılamaktadır?

slaven bilic'in beşiktaş'ın başına geçmesini hararetle savunurken ne tip argümanlar ileri sürüyoruz. genç, heyecanlı, hırslı, hukuk eğitimi almış, müzikten çok iyi anlıyor. peki sonra?. sonrası aslında muğlak. 2001 yılında yetişiği takım olan (vurgula: hajduk split ) bünyesinde çok da uzun olmayan bir kulüp hocalığı geçmişi ve hemen sonrasında hırvatistan milli takımı serüveni. 1990'lı yıllarda kendisinin de içinde bulunduğu (vurgula: zvonimir boban), (vurgula: alen boksic), (vurgula: davor suker), robert prosinecki, (vurgula: robert jarni) gibi isimlerden oluşan altın jenerasyonun bir benzerini teknik direktörlüğü döneminde yeniden yakaladığını söylemek yanlış olmaz. ancak açık konuşmak gerekirse önemli oyunculardan kurulu hırvatistan milli takımının başında çok da muazzam başarılar elde ettiğini söylemek güç. euro 2008'de yarı finalinde oturmuş bir oyun şablonu olmayan tamamen kaos futboluna ve aşırı motivasyona dayalı fatih terim yönetimindeki milli takımımıza kaybetmesi; bizim için her ne kadar büyük bir sevinç vesilesi teşkil etse de, bilic ve hırvat futbolu açısından ağır bir eleştirinin ana fikridir. yine onun yönetimindeki hırvatistan milli takımı'nın 2012 avrupa şampiyonası eleme grubunu kadro açısından belki de avrupa'nın en vasat takımı olarak gösterebileceğimiz yunanistan'ın arkasında ikinci olarak bitirmesi dikkate alınması gereken bir başka husus olup, hırvat basını tarafından hedef tahtasına konulması çok da uzak bir geçmişe karşılık gelmez. hatta açık konuşmak gerekirse türkiye hırvatistan baraj maçı öncesi elenen takımın hocasının çalıştırdığı takımın başındaki son maçı olacağı ayan beyan bellidir. piyango guss hiddink'e vurmuştur.

bir başka kafamı meşgul eden konu ise bilic'in futbol anlayışının ne olduğu ile ilgili. sadece arada sırada televizyon yayını olduğunda takip ettiğimiz bir hırvatistan var. maçın önemine göre mentalite ve saha dizilişi değişikilik arz edeceğinden kesin bir hüküm sahibi olmak mümkün değil. futbolu yakından takip eden arkadaşlarla konuşma esnasında soruyorum: "slaven bilic'in futbol anlayışı nedir?". el cevap: "hücum futbolunu benimser." "yani?". işte yanisi yok. eldeki tek veri "hücum futbolunu benimser" gibi oldukça genel geçer bir yargı. samimi olarak merak ediyorum, eğer bu konu hakkında detaylı bir bilgiye sahip olan arkadaşım varsa lütfen yazsın. okumak istiyorum. çünkü bilmiyorum. gerçekten bilmiyorum. duyduğum, okduğum şeyler hep aynı. genç, hırslı, heyecanlı, agresif, motivasyon ustası. aslında iyi eğitim almış hırvat tarzı bir fatih terim'den mi bahsediyoruz?

beşiktaş açısından duruma bakalım. hiç tanımadığı bir ülkede mali anlamda küçülmeye gidileceği belli olan, sadece psikolojik açıdan değil, teknik taktik bilgisi açısından da son derece çökük durumda olan bir beşiktaş kadrosunu yeniden ayağa kaldıracak, ona belli bir oyun karakteri, bir futbol felsefesi aşılayacak ideal teknik adam slaven bilic midir? bir çırpıda evet demek benim açımdan oldukça zor. özellikle maddi açıdan son derece gerilimli ve stresli bir sürece girecek olan beşiktaş'ın karşılaşabilmesi muhtemel yapısal sorunlar karşısında karşımızda nasıl bir bilic bulacağız? bunlar benim zihinimi uzunca bir süre meşgul etti açıkçası.

bana göre bu tip süreçte -şayet bir yabancı teknik adam düşünülürse, hoş henüz tayfur havutçu'nun ayrılıp ayrılmayacağını bile bilemiyoruz- tecrübeli, mental açıdan çökmüş bir takımı diplerden alıp - lig sıralamasını kastetmiyorum- akıllı bir planlama ve stratejiyle aşama aşama tepeye taşıyabilecek bir açıdan öğretmen nitelikli bir teknik direktörle anlaşılması beşiktaş'ın menfaatine olacaktır. daha açığı bana göre beşiktaş'ın (vurgula: bobby robson), (vurgula: jupp derwall), (vurgula: udo lattek) tarzı bir futbol (vurgula: hocasına) ihtiyacı var.

slaven bilic şu aşamada kaçan balık mıdır? belki. büyük mü olacaktır. bunu bilemeyiz. ancak önümüzdeki sene rusya ligine daha bir alıcı gözle bakacağımız da başka bir gerçek.

meramım budur. saygılar sunarım.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol