kadıköy[ybkz]swh[/ybkz] - dürümcü emmi (çorba içmek için tavsiye ediyorum. paça ya da mercimek)
osmangazi[ybkz]swh[/ybkz] - küçüksaray pideli köfte
adana - kebapçı şeyhmus
mersin - ciğerci bahattin
gidiyorum bu - kepekli galeta
-----------------------------------------------
tatlı sevenler için çikolata sevdalısı varsa,
kadıköy - baylan pastahanesi (kup griye güzeldir.)
hamur tatlıları içinse,
kızıltoprak, erenköy - hacı hasan oğulları (harem güzeli isimli tatlısı hepsinden ötededir.)
beyazın yanındaki siyahın kendi cellâdına gülümsediği dört dakika süren tek perdelik drama. başka bir deyişle sonraki nesilleri malmö, valerenga, auxerre travmalarına hazırlayacak küçük çaplı bir ter idmanı.
tüm ince telli saçlar için...
70'li yıllarda Türkiye, karanlıkta göz kırpanların kendilerini farketmenizi beklediği bir dönemdir. televizyon coğrafyadan içeri gireli henüz kısa bir zaman olmuşken annelerin bulaşık detarjanlarının kapaklarıyla yeşil ışığı yakalayıp hesaplı parlak bulaşığa ulaşmaktan daha çetin kaygıları vardır. kentin sosyo-kültürel dönüşüm sürecinde el arabalarından arabesk müzik merhaba derken; yeşilçam'da, yükselen libidolara derman niyetine bir günde çekilen filmler afişleri süslemeye başlar. bakkal necati güven 500.000'inci işçi olarak törenlerle almanya'ya uğurlanır. sarı vita yağı kutuları ufaktan ufaktan çiçek saksısı olarak gecekonduların önlerini şenlendirirken, artan pahalılık ve akaryakıt sıkıntısı "benzin vardı da biz mi içtik?" güzellemesinde resmedilir. her ne kadar ajda pekkan "önünde petrol sonunda petrol" diyerek aydın sorumluluğunu yerine getirse de, 1974'ün sonbaharına gelindiğinde beşiktaşlıların hassasiyet kompoziyonu romanya takımı (vurgula: steagul roşu ) ile gerçekleşen uefa kupası birinci tur eşleşmesinde temize çekilir.
tarihler 1974 yılı eylül ayının 18'ini gösterdiğinde inönü stadı'nda boy verip filizlenir iki takım. ilk yarı golsüz geçilirken ikinci devrede geçen sene temmuz ayında kaybettiğimiz (vurgula: sinan alayoğlu)'nun golüyle öne geçer kara kartallar. sonrasında bursaspor'dan transfer ettiğimiz tezcan ozan farkı ikiye çıkararak adı gibi emin kılar turun artık geçildiğinden her beşiktaş sevdalısını. teknik direktör (vurgula: metin türel ) günde iki paket içtiği sigarayı keyiften üç pakete çıkarır. vedat[ybkz]swh[/ybkz] yine gözleriyle gülmektedir. altın çocuk zekeriya[ybkz]swh[/ybkz] saçlarını deli rüzgâra bırakır. dorde miliç "rehavete kapılmayın ba kızanlar, te bea rövanşı var daha bu işın" şeklinde bir çıkış sergilese de belki de içinden "oldu bu iş ba dorde. bırakasın huysuzluğu" diyordur. sabri dino, ağabeyine[ybkz]swh[/ybkz] bu mutluluğun resmini çizip çizemeyeceğini sormak için telefona sarılır. nasıl kızabilirdik ki onlara. şiiri en çok bağırarak okuyanın aynı zamanda en güzel okuyan olarak kabul gördüğü bir dünyada...
2 ekim 1974'te rövanş maçı gelir çatar. brasov kenti griye bürünmüştür. sahaya sabri, ahmet, niko, lütfü, zekeriya, milic, vedat, kahraman, tuğrul, tezcan ve sinan 11'i ile çıkar ışık bakışlılar. 85 dakika beyaza bürünür beşiktaş. 85 dakika 8 8'lik hareketli çalar orkestra. 85 dakika iki dal filtresiz maltepe sigarası içer metin türel. 85 dakika unutulur tüp gaz kuyrukları. 85 dakikada 85 çiçek dikilir 85 vita yağı kutusuna. 85 dakika babasıyla dans eder kız. kızıyla dans eder baba.
86. dakika'da "onlar hep siyah giyerdi" fısıldamasıyla acı acı gülümser futbol talihi. 1-0 geriye düşer beşiktaş. ilk yarıda sakatlanan miliç'in yerine oyuna giren sanlı topu alıp koşarak santraya diker. henüz ilk şok atlatılamamışken bir dakika sonra skor 2-0'a gelir. sabri duraklar. zekeriya panikler. vedat asabileşir. niko endişelenir. sanlı "hadi" der. "durmayın öyle." iki dakika sürer bu cesaretlendirme. meşin yuvarlak son muhtırasını 89'da verir: 3-0. maç biter, hayat biter, beşiktaş bitmez.
kıssadan hisse: bizi öldürmeyen yenilgi, daha da beşiktaşlaştırır. kızına sarıldı baba. babasına sarıldı kız.
bütün bunları beyaz fanilasını siyah ayakkabı boyasıyla forma yapmaya çalışan bir çocuğa anlattım. tebessümüyle feda etti tüm yenilmişliklerini . sükût hiçbir zaman altın sayılmadı, sözün bir anlamı oldukça.
http://tinyurl.com/bld3q2z
edit: sinan ve tezcan'ın soyadlarında harf sürçmesi olmuş. kıymetli uyarısı için sy3706 arkadaşa teşekkür ederim.
tüm ince telli saçlar için...
70'li yıllarda Türkiye, karanlıkta göz kırpanların kendilerini farketmenizi beklediği bir dönemdir. televizyon coğrafyadan içeri gireli henüz kısa bir zaman olmuşken annelerin bulaşık detarjanlarının kapaklarıyla yeşil ışığı yakalayıp hesaplı parlak bulaşığa ulaşmaktan daha çetin kaygıları vardır. kentin sosyo-kültürel dönüşüm sürecinde el arabalarından arabesk müzik merhaba derken; yeşilçam'da, yükselen libidolara derman niyetine bir günde çekilen filmler afişleri süslemeye başlar. bakkal necati güven 500.000'inci işçi olarak törenlerle almanya'ya uğurlanır. sarı vita yağı kutuları ufaktan ufaktan çiçek saksısı olarak gecekonduların önlerini şenlendirirken, artan pahalılık ve akaryakıt sıkıntısı "benzin vardı da biz mi içtik?" güzellemesinde resmedilir. her ne kadar ajda pekkan "önünde petrol sonunda petrol" diyerek aydın sorumluluğunu yerine getirse de, 1974'ün sonbaharına gelindiğinde beşiktaşlıların hassasiyet kompoziyonu romanya takımı (vurgula: steagul roşu ) ile gerçekleşen uefa kupası birinci tur eşleşmesinde temize çekilir.
tarihler 1974 yılı eylül ayının 18'ini gösterdiğinde inönü stadı'nda boy verip filizlenir iki takım. ilk yarı golsüz geçilirken ikinci devrede geçen sene temmuz ayında kaybettiğimiz (vurgula: sinan alayoğlu)'nun golüyle öne geçer kara kartallar. sonrasında bursaspor'dan transfer ettiğimiz tezcan ozan farkı ikiye çıkararak adı gibi emin kılar turun artık geçildiğinden her beşiktaş sevdalısını. teknik direktör (vurgula: metin türel ) günde iki paket içtiği sigarayı keyiften üç pakete çıkarır. vedat[ybkz]swh[/ybkz] yine gözleriyle gülmektedir. altın çocuk zekeriya[ybkz]swh[/ybkz] saçlarını deli rüzgâra bırakır. dorde miliç "rehavete kapılmayın ba kızanlar, te bea rövanşı var daha bu işın" şeklinde bir çıkış sergilese de belki de içinden "oldu bu iş ba dorde. bırakasın huysuzluğu" diyordur. sabri dino, ağabeyine[ybkz]swh[/ybkz] bu mutluluğun resmini çizip çizemeyeceğini sormak için telefona sarılır. nasıl kızabilirdik ki onlara. şiiri en çok bağırarak okuyanın aynı zamanda en güzel okuyan olarak kabul gördüğü bir dünyada...
2 ekim 1974'te rövanş maçı gelir çatar. brasov kenti griye bürünmüştür. sahaya sabri, ahmet, niko, lütfü, zekeriya, milic, vedat, kahraman, tuğrul, tezcan ve sinan 11'i ile çıkar ışık bakışlılar. 85 dakika beyaza bürünür beşiktaş. 85 dakika 8 8'lik hareketli çalar orkestra. 85 dakika iki dal filtresiz maltepe sigarası içer metin türel. 85 dakika unutulur tüp gaz kuyrukları. 85 dakikada 85 çiçek dikilir 85 vita yağı kutusuna. 85 dakika babasıyla dans eder kız. kızıyla dans eder baba.
86. dakika'da "onlar hep siyah giyerdi" fısıldamasıyla acı acı gülümser futbol talihi. 1-0 geriye düşer beşiktaş. ilk yarıda sakatlanan miliç'in yerine oyuna giren sanlı topu alıp koşarak santraya diker. henüz ilk şok atlatılamamışken bir dakika sonra skor 2-0'a gelir. sabri duraklar. zekeriya panikler. vedat asabileşir. niko endişelenir. sanlı "hadi" der. "durmayın öyle." iki dakika sürer bu cesaretlendirme. meşin yuvarlak son muhtırasını 89'da verir: 3-0. maç biter, hayat biter, beşiktaş bitmez.
kıssadan hisse: bizi öldürmeyen yenilgi, daha da beşiktaşlaştırır. kızına sarıldı baba. babasına sarıldı kız.
bütün bunları beyaz fanilasını siyah ayakkabı boyasıyla forma yapmaya çalışan bir çocuğa anlattım. tebessümüyle feda etti tüm yenilmişliklerini . sükût hiçbir zaman altın sayılmadı, sözün bir anlamı oldukça.
http://tinyurl.com/bld3q2z
edit: sinan ve tezcan'ın soyadlarında harf sürçmesi olmuş. kıymetli uyarısı için sy3706 arkadaşa teşekkür ederim.
beşiktaş'tan yetişme, uzun yıllarını beşiktaş'a vermiş kaptan yasemin horasan'ın fenerbahçe ile anlaşmasıyla bu sene de en sona bırakılmanın dramını yakından yaşayacağa benzer takım.
benim de içinde yer almaktan onur duyacağım organizasyondur.
satın alındıktan sonra arabaların dikiz aynasına asılmaması gerekendir. bu arada marmaris'ten telefon geldi. "asmayalım da dinleyelim mi?" deyip kapattı.
"kalemizde ışıl ışıl
canım sabri dino."
canım sabri dino."
"istanbul'u batırmadım ki" şeklinde bir güçlendirme çalışmasıyla daha anlamlı kılınacak söz öbeği.
çalışmalar ne aşamada bilemiyorum ama basketbol şubesinin sponsorluk durumunu artık ivediyetle sonuçlandırması gereken yönetimdir. ergin ataman bugünlerde kendilerinden bir geri dönüş bekliyor. önceliklerimiz hassasiyetlerimizi belirler. ertelemelerimiz ise zaaflarımızı. tüm ışıklar yanıyorken tenimizden çekinmeyelim. lütfen.
beşiktaş'ın ihtiraslı aşığı. öyle ki onun uğruna kendisi dahil herkese zarar verebilir. aslında tribünlerle olan gerginliği futbolculuk dönemlerine kadar gider. önemli bir kısım taraftar tarafından takım içinde gruplaşma yaratmakla, kendisiyle iyi geçinmeyenleri takımdan izole etmekle eleştirildi. hatta ve hatta jübilesini yaptıktan sonra "iyi ki gitti de onun yerine gökhan keskin oynamaya başladı." diyen beşiktaşlı sayısı pek de az değildi.
teknik direktörlük kariyerine başladığı zaman uzak hedefini çoktan koymuştu. beşiktaş'a teknik direktör olacaktı. açıkçası hep bu görev için soluk alıp verdi desem çok abartmış sayılmam. özellikle hocalıktaki ilk beş yılından sonra, beşiktaş ne zaman teknik direktör arayışına girse yerli adaylar arasında mutlaka onun ismi geçerdi. ve her seferinde yetersiz görülerek başka bir isimle anlaşılması onu daha çok kamçıladı ve hırslandırdı. 90'lardan sonra da asıl hikaye böyle başladı. şahsi düşüncem samet aybaba'daki bu idealizm zamanla patolojik bir durum arz ettti. bir nevi aşık atışması. bilhassa inönü stadı'nda beşiktaş'a karşı kazandığı her maçtan sonra gerek üslubuyla gerekse beden diliyle "siz benim yerime bir başkasını tercih ettiniz ama hata yaptınız. bakın işte ben kazandım." mesajını vermesi genç nesil beşiktaşlılarla da arasını açarken; ak saçlıları daha da kızdırdı. hararetli bir aşkın bir müddet sonra saplantıya dönüşüydü bir bakıma samet aybaba'nın durumu. ve ters tepti. çünkü camia "tüm bunlardan sonra ağzınla kuş tutsan bu takıma hoca olamazsın." psikolojisine girmişti bile.
aşırı duygusaldır samet aybaba. çoğu zaman hisleri aklının önüne geçer. çabuk sinirlenir. yeri gelir öyle bir cümle eder ki; yıkar perdeyi eyler viran. gençlerbirliği'ni çalıştırırken mısırlı futbolcusu el saka ile yaşadığı malûm gerginliğin akabinde kendisine yöneltilen sert eleştiriler karşısında "bu ülkenin insanları beni bir arap'a tercih etti." demesi bunun alâmet-i farikası niteliğinde. duygusal gel-gitler anlamında ikinci bir fatih terim olur mu? "olmaz" diyemem.
2012 itibariyle hastalık deresinde bağlı olduğu beşiktaş'ın başında artık. ama unutmayalım samet aybaba bir tercihten daha ötede mevcut şartlar itibariyle bir zorunluluktur. önceden belirtildiği gibi ancak olağanüstü şartlarda bu takımın başına gelebilirdi öyle de olmuştur. ve mesele samimi olarak genç oyunculara yönelip kendi yıldızlarını çıkarmaksa, aybaba'nın cv'si bu konuda parlaktır.
ileriye dönük yapacağımız öngörüler şu aşamada bana göre havada kalacağından sabırla bekleyip, fiiliyatta neler olduğunu gördükten sonra daha sağlıklı çözümlemeler yapabileceğimize inanıyorum.
başarılar samet hoca.
teknik direktörlük kariyerine başladığı zaman uzak hedefini çoktan koymuştu. beşiktaş'a teknik direktör olacaktı. açıkçası hep bu görev için soluk alıp verdi desem çok abartmış sayılmam. özellikle hocalıktaki ilk beş yılından sonra, beşiktaş ne zaman teknik direktör arayışına girse yerli adaylar arasında mutlaka onun ismi geçerdi. ve her seferinde yetersiz görülerek başka bir isimle anlaşılması onu daha çok kamçıladı ve hırslandırdı. 90'lardan sonra da asıl hikaye böyle başladı. şahsi düşüncem samet aybaba'daki bu idealizm zamanla patolojik bir durum arz ettti. bir nevi aşık atışması. bilhassa inönü stadı'nda beşiktaş'a karşı kazandığı her maçtan sonra gerek üslubuyla gerekse beden diliyle "siz benim yerime bir başkasını tercih ettiniz ama hata yaptınız. bakın işte ben kazandım." mesajını vermesi genç nesil beşiktaşlılarla da arasını açarken; ak saçlıları daha da kızdırdı. hararetli bir aşkın bir müddet sonra saplantıya dönüşüydü bir bakıma samet aybaba'nın durumu. ve ters tepti. çünkü camia "tüm bunlardan sonra ağzınla kuş tutsan bu takıma hoca olamazsın." psikolojisine girmişti bile.
aşırı duygusaldır samet aybaba. çoğu zaman hisleri aklının önüne geçer. çabuk sinirlenir. yeri gelir öyle bir cümle eder ki; yıkar perdeyi eyler viran. gençlerbirliği'ni çalıştırırken mısırlı futbolcusu el saka ile yaşadığı malûm gerginliğin akabinde kendisine yöneltilen sert eleştiriler karşısında "bu ülkenin insanları beni bir arap'a tercih etti." demesi bunun alâmet-i farikası niteliğinde. duygusal gel-gitler anlamında ikinci bir fatih terim olur mu? "olmaz" diyemem.
2012 itibariyle hastalık deresinde bağlı olduğu beşiktaş'ın başında artık. ama unutmayalım samet aybaba bir tercihten daha ötede mevcut şartlar itibariyle bir zorunluluktur. önceden belirtildiği gibi ancak olağanüstü şartlarda bu takımın başına gelebilirdi öyle de olmuştur. ve mesele samimi olarak genç oyunculara yönelip kendi yıldızlarını çıkarmaksa, aybaba'nın cv'si bu konuda parlaktır.
ileriye dönük yapacağımız öngörüler şu aşamada bana göre havada kalacağından sabırla bekleyip, fiiliyatta neler olduğunu gördükten sonra daha sağlıklı çözümlemeler yapabileceğimize inanıyorum.
başarılar samet hoca.
80'lerin ortasından itibaren nilüfer'den bolca dinlediğimiz bir şarkı.
http://tinyurl.com/c9tevql
http://tinyurl.com/c9tevql
ilk zamanlar juanito'dan dinlediğimiz ama galiba murat göğebakan'ın daha bir vurucu seslendirdiği eser. sözler de sanırım fecri ebcioğlu'na aitti.
http://tinyurl.com/bn2wuzq
http://tinyurl.com/bn2wuzq
"bonibon. kakaolu draje bonibon. çantada cepte bonibon." şeklinde sözlere sahip bir reklam deyişine sahipti yanılmıyorsam.
"bak dikiz aynam kalaylı" diyenler[ybkz]swh[/ybkz] bunu da söylediler. "ses vermeyen tahtalara basarak ilerledim albayım."[ybkz]swh[/ybkz]
http://tinyurl.com/5u6dzy8
http://tinyurl.com/5u6dzy8
"yeri gelmiş acıya da gülmüşsek sana olan sevdamdandır bilesin."
anayurt oteli - yusuf atılgan
tutunamayanlar - oğuz atay
tehlikeli oyunlar - oğuz atay
dublörün dilemması - murat menteş
tutunamayanlar - oğuz atay
tehlikeli oyunlar - oğuz atay
dublörün dilemması - murat menteş
ismail hakkı demircioğlu - erkan oğur ortak yapımı bir kahır mektubu.
http://tinyurl.com/d2q63sw
http://tinyurl.com/d2q63sw
deniz seki'nin kaşıkçı elması. yine de bir müslüm gürses coverı istiyor gibi. bilemedim.
http://tinyurl.com/y936m7l
(bkz: öksüz başlık sevmeyen birkaç iyi adam)
http://tinyurl.com/y936m7l
(bkz: öksüz başlık sevmeyen birkaç iyi adam)
"eylül'de gel" in gölgesinde kalmış bir alpay şarkısı.
http://tinyurl.com/c4zkgg4
http://tinyurl.com/c4zkgg4
" e yapmasan sen bunu bana " dediğimdir. gözlerimi bağlamasıyla dinleyen adam. ille de senin mızrapın yaralar beni.
http://tinyurl.com/bp677qs
http://tinyurl.com/bp677qs
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?