los angeles lakers'ın maçlarını oynadığı staples center'ın önüne heykeli dikilmesi kararlaştırılan efsane pivot. meşhur sky hook atışı alamet-i farikasıdır.
euroleauge sayfası şu şekildedir.http://tinyurl.com/c9d3k4s
türkiye özelinde ne pahasına olursa olsun "kazanmak" saplantısının hunharca meze edildiği hafta sonlarının akşam sofrası. anlaşılan o ki artık ne uğruna renkli kartondan şapka kırpılacak ortamlar var ne de gazete ilavelerinden kesilip bekâr odalarının duvarlarını süsleyecek çocukluk kahramanları.
rakibe saygı dediğimiz beylik adlandırma sadece seremoni esnasında karşındakilerle tokalaşmaktan ibaret midir? kulübünden, sporcusuna, teknik direktöründen, yönetcisine kadar sezon başlarında gayri resmî imzalanan dostluk anlaşmaları, kampanyalar, çekilen reklam spotları centilmenliği diriltmek adına mıdır yoksa kendinden olmayana gösterilen zalimliği bir müddet erteleme adına mı? bunu etraflıca düşünmek gerekecek. ben dâhil hemen her akadaşımın tribünde ya da ekran başında gösterdiği olağan/haklı tepkilerden bir an sıyrılacak olursak;
nedir bir "sporcuyu", yerde yatan meslektaşını farkettiği hâlde salt "yenilmemek" adına duyarsızlaştıran? hangi ortanın, hangi plasenin, hangi uzak direğe gönderilen kafa şutunun akıbeti "hamamın namusunu" kurtarmaya yetecek? üniversite sınavını kazanamadığı takdirde kendisine hayatının mahvolacağı enjekte edilen çocukların futbolcuya evrilmiş hâli değil midir bir bakıma mehmet topuz ve benzerleri?
hemen her alışverişinde "fiş almazsam kaça bırakırsın?" sorusunun taht kurduğu bir toplumda burak yılmaz'ın "hırsızlığı" mıdır odaklanılması gereken? yoksa "ne var yani futbol bu? herkes yapıyor." rahatlığının burak'a kazandırdığı meşruiyet mi? engin baytar'ın yaptığı tamam da omuzlarda takım otobüsüne taşınması fikri karşısında sevkedilecek bir "profesyonel" disiplin kurulu biliyor musunuz? ben düşündüm. bulamıyorum.
günlük hayatta insan ilişkilerimiz nasılsa; futbola, futbolcumuza, tarafgirliğimize de aynısını yansıtıyoruz galiba. "ne var yani?", "ne olmuş yani?", "herkes yapıyor", "şu kadar sene evvel de onlar yapmıştı" tarzı can simitlerini şişirecek kadar nefesimiz kuvvetli. burası tecrübeyle sabit. peki siyasetten spora hayatın bütün bekleme salonları için aslında milyonlarca engin baytar, mehmet topuz, burak yılmaz biriktirmiyor muyuz?
o yana da dönder sar beni. bu yana da dönder sar beni.[ybkz]swh[/ybkz]
rakibe saygı dediğimiz beylik adlandırma sadece seremoni esnasında karşındakilerle tokalaşmaktan ibaret midir? kulübünden, sporcusuna, teknik direktöründen, yönetcisine kadar sezon başlarında gayri resmî imzalanan dostluk anlaşmaları, kampanyalar, çekilen reklam spotları centilmenliği diriltmek adına mıdır yoksa kendinden olmayana gösterilen zalimliği bir müddet erteleme adına mı? bunu etraflıca düşünmek gerekecek. ben dâhil hemen her akadaşımın tribünde ya da ekran başında gösterdiği olağan/haklı tepkilerden bir an sıyrılacak olursak;
nedir bir "sporcuyu", yerde yatan meslektaşını farkettiği hâlde salt "yenilmemek" adına duyarsızlaştıran? hangi ortanın, hangi plasenin, hangi uzak direğe gönderilen kafa şutunun akıbeti "hamamın namusunu" kurtarmaya yetecek? üniversite sınavını kazanamadığı takdirde kendisine hayatının mahvolacağı enjekte edilen çocukların futbolcuya evrilmiş hâli değil midir bir bakıma mehmet topuz ve benzerleri?
hemen her alışverişinde "fiş almazsam kaça bırakırsın?" sorusunun taht kurduğu bir toplumda burak yılmaz'ın "hırsızlığı" mıdır odaklanılması gereken? yoksa "ne var yani futbol bu? herkes yapıyor." rahatlığının burak'a kazandırdığı meşruiyet mi? engin baytar'ın yaptığı tamam da omuzlarda takım otobüsüne taşınması fikri karşısında sevkedilecek bir "profesyonel" disiplin kurulu biliyor musunuz? ben düşündüm. bulamıyorum.
günlük hayatta insan ilişkilerimiz nasılsa; futbola, futbolcumuza, tarafgirliğimize de aynısını yansıtıyoruz galiba. "ne var yani?", "ne olmuş yani?", "herkes yapıyor", "şu kadar sene evvel de onlar yapmıştı" tarzı can simitlerini şişirecek kadar nefesimiz kuvvetli. burası tecrübeyle sabit. peki siyasetten spora hayatın bütün bekleme salonları için aslında milyonlarca engin baytar, mehmet topuz, burak yılmaz biriktirmiyor muyuz?
o yana da dönder sar beni. bu yana da dönder sar beni.[ybkz]swh[/ybkz]
sosyal medya üzerinden yayılan söylentilere göre fenerbahçe ile anlaştığı iddia edilen portekizli orta saha oyuncusu.
avusturya ligini takip edenlerin kendisini daha çok (vurgula: red bull salzburg ) takımından hatırladığı; trabzonspor'un fc porto'dan transfer ettiği 29 yaşındaki forvet oyunusu. yanılmıyorsam fc porto öncesi twente'de de forma giymişti.
çalıştırmakta olduğu kadınlar ümit milli basketbol takımı ile avrupa üçüncülüğünü elde etmiştir.
eurobasket 2013 elemelerinde hırvatistan'ın avursturya'yı 82-75 mağlup ettiği maçı 6 sayı 10 ribaund ile tamamlayan oyuncumuz.
önümüzdeki sezon euroleague bünyesinde mücadele edecek olan (vurgula: cedevita zagreb ) takımı ile anlaşan fransız basketbolcu.
algı muhataplığını tanımlamada kendilerine karşıtlık atfeden ilizyonistlerin güdük kalmış tarihsellikle isim babası olmaya çalıştıkları müsabaka. lâkin "abra kadabra" telaffuzunda düştükleri kekemelik hâli öyle boyutlara ulaştı ki, varlıkları (b: sermet erkin)'e serenat yaptırır oldu.
beşiktaş'a gönül verenler olarak referans adreslerimizi yüklediğimiz değerlerimizi tekrarın tekrarında yazıp çizmeye gerek yok. ancak söz konusu maç ile ilgili şunun altını tekrar çizelim ki, aganigi muhabbetlerinden takım taraftarlığına yükselenlerin irtifa heybetine kapılırken yüklendikleri kompleksler kendi inlerinde anlamını bulsun.
beşiktaş taraftarı bu tip durumlarda kendi konumlarını tanımlarken; ne yasin sülün'ü ne ahmed hassan'ı "abi şimdi tüm medya bu çocukların üstüne gidecek. sahip çıkmamız lâzım" noktasında bir abuklamaya tâbi kılmamıştır, kılmaz. çünkü bu camianın en büyük hasletlerinden birisi de takımdaşlık adına yanlış olanın üzerini kapatmayıp; birilerinin ikramlarına asla tenezzül etmemesidir.
dolayısıyla başkalarının hakkının yenilmesi uğruna kendi lehlerine yapılan hataları görünce, karşıtlığını belirlerken muhataplarına "ama şu şu yıllarda da böyle olmuştu, onu da söyleyin." tarzından kolpa meşrulaştırmalara gitmeyen bir takımın mensuplarına karşı konuşacağınız zaman biraz daha kendilerini analiz etmenizde fayda var. sportif etik bakaımından müflis tüccarlığınız dillere destan oldu onu biliyoruz da, veresiye defterleriniz tahmin ettiğiniz kadar çok değil, emin olun. öbür türlü aynı anda hem metin oktay'ı hem de burak yılmaz'ı çok seven bir yapıya bürünüyorsunuz. oy bu ne yaman çelişki anne?
adem adam olmayınca adam etmez ademi; ademe adam gerek, adam ede ademi.
anlaşılmadı mı? peki şöyle bitirelim o vakit.
kurda sormuşlar "ensen niye kalın?". "kafamın kalın olmasından iyidir." demiş.
beşiktaş'a gönül verenler olarak referans adreslerimizi yüklediğimiz değerlerimizi tekrarın tekrarında yazıp çizmeye gerek yok. ancak söz konusu maç ile ilgili şunun altını tekrar çizelim ki, aganigi muhabbetlerinden takım taraftarlığına yükselenlerin irtifa heybetine kapılırken yüklendikleri kompleksler kendi inlerinde anlamını bulsun.
beşiktaş taraftarı bu tip durumlarda kendi konumlarını tanımlarken; ne yasin sülün'ü ne ahmed hassan'ı "abi şimdi tüm medya bu çocukların üstüne gidecek. sahip çıkmamız lâzım" noktasında bir abuklamaya tâbi kılmamıştır, kılmaz. çünkü bu camianın en büyük hasletlerinden birisi de takımdaşlık adına yanlış olanın üzerini kapatmayıp; birilerinin ikramlarına asla tenezzül etmemesidir.
dolayısıyla başkalarının hakkının yenilmesi uğruna kendi lehlerine yapılan hataları görünce, karşıtlığını belirlerken muhataplarına "ama şu şu yıllarda da böyle olmuştu, onu da söyleyin." tarzından kolpa meşrulaştırmalara gitmeyen bir takımın mensuplarına karşı konuşacağınız zaman biraz daha kendilerini analiz etmenizde fayda var. sportif etik bakaımından müflis tüccarlığınız dillere destan oldu onu biliyoruz da, veresiye defterleriniz tahmin ettiğiniz kadar çok değil, emin olun. öbür türlü aynı anda hem metin oktay'ı hem de burak yılmaz'ı çok seven bir yapıya bürünüyorsunuz. oy bu ne yaman çelişki anne?
adem adam olmayınca adam etmez ademi; ademe adam gerek, adam ede ademi.
anlaşılmadı mı? peki şöyle bitirelim o vakit.
kurda sormuşlar "ensen niye kalın?". "kafamın kalın olmasından iyidir." demiş.
yaklaşık 17 saat sonra cellâta, ayrılığın boynunu vurması için işaret vereceğimiz maçtır.
yeni sezonda kasımpaşaspor forması giymeye çalışacaktır.
(b: martin luther king'e )atıfta bulunmuş tiz sesli brezilyalı.
an itibariyle geçmişte oynanan beşiktaş - galatasaray maçlarını yayınlamaktadır. meraklısına duyurulur.
beşiktaş erkek basketbol takımı'nın kendisiyle görüşme hâlinde olduğu konuşulan, geçen sezonu toronto raptors forması ile geçiren 24 yaşında ve 2.16 boyundaki nijerya'lı center.
fenerbahçe taraftarının kendi yarattıkları "tanrının" gazabına uğramalarının belki de en hazin şeklidir. körü körüne tapınmacılık, yaptığı hiçbir şeyin zinhar sorgulanmaması gerektiğine dair kuvvetli yerleşik inanç bu kadar gün yüzüne çıkmışken neye şaşırdınız fenerbahçeli arkadaşlar?
- azizsilin, azizbahçe gibi yakıştırmalara karşı çıkmadığınız gibi bu tanımlamalardan alenen ya da gizliden gizliye hoşnut oldunuz mu?
- takımınızın oynadığı bir maçın canlı yayını sırasında yayıncı kuruluşun kablolarının kesilmesini aziz yıldırım'ın şahsında fenerbahçe'nin büyüklüğü ile özdeşleştirdiniz mi?
- şike soruşturmasında gösterdiğiniz tepkilerin yahut düzenlediğiniz gösterilerin baskın öznesi fenerbahçe değil de aziz yıldırım oldu mu?
- "aziz yıldırım gider. fenerbahçe kalır." sözünün sizin değil de kulüp başkanınız tarafından söylenmesi içinizi acıtmıştır belki. peki siz aziz yıldırım'ı bir kulüp başkanlığından daha ileri konumlara isteyerek ve mutlulukla taşımadınız mı?
tüm bunların son derece normal kabul edildiği bir ortamda anons yoluyla azarlanmak mıdır şaşırtıcı olan?
hakem azarlanırken, federasyon başkanı azarlanırken, gazeteci azarlanırken, teknik direktör azarlanırken koltuklarınızın kabardığı gün, size karşı bugün yapılan anonsa içerleme hakkını kaybettiniz arkadaşlar.
yine de geçmiş olsun.
- azizsilin, azizbahçe gibi yakıştırmalara karşı çıkmadığınız gibi bu tanımlamalardan alenen ya da gizliden gizliye hoşnut oldunuz mu?
- takımınızın oynadığı bir maçın canlı yayını sırasında yayıncı kuruluşun kablolarının kesilmesini aziz yıldırım'ın şahsında fenerbahçe'nin büyüklüğü ile özdeşleştirdiniz mi?
- şike soruşturmasında gösterdiğiniz tepkilerin yahut düzenlediğiniz gösterilerin baskın öznesi fenerbahçe değil de aziz yıldırım oldu mu?
- "aziz yıldırım gider. fenerbahçe kalır." sözünün sizin değil de kulüp başkanınız tarafından söylenmesi içinizi acıtmıştır belki. peki siz aziz yıldırım'ı bir kulüp başkanlığından daha ileri konumlara isteyerek ve mutlulukla taşımadınız mı?
tüm bunların son derece normal kabul edildiği bir ortamda anons yoluyla azarlanmak mıdır şaşırtıcı olan?
hakem azarlanırken, federasyon başkanı azarlanırken, gazeteci azarlanırken, teknik direktör azarlanırken koltuklarınızın kabardığı gün, size karşı bugün yapılan anonsa içerleme hakkını kaybettiniz arkadaşlar.
yine de geçmiş olsun.
sonrasında 105. yıl marşının stad hoparlörlerinden çaldığı maç olmuştur.
http://tinyurl.com/8ppn2mx
http://tinyurl.com/8ppn2mx
paranın p'sini dahi konuşmayacak olan (b: ercan albay ) ile yolları ayırıp parasal konularda anlaşmazlığa düştüğü (b: güvenç kurtar)'dan layığını bulmuş bir yönetim kuruluna sahip olan kulüp.
(bkz: plan değil pilav isteriz)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?