confessions

gidiyorum bu

3. nesil Moderatör - - Moderatör -

  1. toplam entry 34659
  2. takipçi 3
  3. puan 675212

marcus slaughter

gidiyorum bu
real madrid forması giyen 2.04 boyunda ve 27 yaşındaki atletik power forward. bundan 6 sezon önce yolu türkiye'ye - pınar karşıyaka'ya- düşmüş ve burada gösterdiği performansla izmir'li basketbolseverleri mest etmiştir. daha sonra sonra omzunda sırt çantasıyla israil, fransa ve almanya'yı turladıktan sonra geçen sezon ispanya'ya demir atmıştır.

rudy fernandez

gidiyorum bu
real madrid'in 1985 doğumlu ve 1.96 boyundaki uçana kaçana zıplayan, hoplayan, smaç vuran, blok koyan ispanyol small forward'i. her dönemin olduğu gibi aynı zamanda her mevkinin adamı.

2000'lerin başlarında joventut badalona formasıyla kendisini izlemiştik. nba macerasında da portland trail blazers ekibiyle hiç de fena işler çıkarmadı. o böyyük böyyük siyahi pivotlara kafa tutmuşluğu vakîdir. bu sezon da madrid'in şüphesiz en önemli silahıdır.

sergio llull

gidiyorum bu
real madrid'in 1987 doğumlu ve 1.90 boyundaki yerli üretimlerinden olan skorer oyun kurucu.

yanlış hatırlamıyorsam ettore messina'nın takımın başına geçtiği sezon transfer edildi ve bu sene başkent ekibindeki beşinci sezonu. 2014 yılına kadar sözleşmesi devam etmekte. dış şutlarıyla etkili bir silah olan bu arkadaşın en zor tarafı ise son derece kısa olan soy ismini bir çırpıda yazabilmektir.

jaycee carroll

gidiyorum bu
2011-2012 sezonunda gran canaria'dan real madrid takımına transfer olmuş 29 yaşında ve 1.88 boyundaki abd'li shooting guard. tutturduğu üçlük yüzdeleri ile nam salmış bu arkadaşın eli ısınmaya başlayınca çıldırtamayacağı savunma yoktur. herhalde avrupa kıtası da son dönemde bu kadar keskin bir şutör izlememiştir. ilginç bir anektod daha bu adam aynı zamanda azerbaycan pasaportu almış olup, "iki dövlet tek millet" diyerek yahşi yahşi bu ülkenin milli takım formasını da giyebilecektir. yolunun bir gün beşiktaş ile kesişmesi umuduyla...

nikola mirotic

gidiyorum bu
real madrid'te forma giyen 1991 doğumlu ve 2.08 boyundaki karadağ asıllı power forward. ancak eflatun beyazlı ekibin genç takımlarından bu yana forma giymeye devam etmiş ve ispanyol vatandaşı olarak bu ülkenin milli formasını giymeye başlamıştır. geçtiğimiz sezon euroleauge'te "yükselen yıldız" seçilen bu oldukça yetenekli oyuncunun nba parkelerine adım atması da galiba pek uzun sürmeyecektir.

josh shipp

gidiyorum bu
bu akşam oynanan anadolu efes - banvit maçını tribünden izleyen abd'li şutör. yakın zamanda lacivert beyazlılarla sözleşme imzalayacağı konuşuluyor. hatta takımla idmanlara da çıkmış. hatta ve hatta jordan farmar'ın evinde kalıyormuş. "market alışverişini, kirayı üleşiriz. elektiriğe, suya karışmam yalnız" demiş.

orhun ene

gidiyorum bu
bu akşam anadolu efes'e 79-69 yenildikleri maç sonrası tercüman bulunamaması nedeniyle karşılaşma sonrasındaki basın toplantısında oyuncusu (vurgula: kalin lucas)'ın beyanatlarını tercüme etmek zorunda kalan ve haklı olarak bu duruma sinirlenen banvit koçu.

kirk penney

gidiyorum bu
bu sezon ted ankara kolejliler forması giyen 1980 doğumlu ve 1.96 boyundaki yeni zelandalı skorer shooting guard. beko basketbol liginde adından en çok söz ettirecek yabancı oyuncular arasında olacağını düşünüyorum.

robert prosinecki

gidiyorum bu
bir dönemlerin hırvat futbolunun orta sahadaki altın çocuğu. etkileyici futbol zekası, müthiş top tekniği kendisinin 20'li yaşların başında real madrid forması giymesine yetmişti.

ama ne real madrid. emilio butragueno, manuel sanchis, hugo sanchez, martin porlan chendo, kaleci francisco buyo, rafael gordillo, paco llorente. bu kadronun içinde çok da kalıcı olamamıştı genç prosinecki. bir-iki sezon sonra fc barcelona forması altında izledik kendisini. ne var ki katalanlarda da tutunamadı. sonrası evliya çelebi misali.

şimdi yıllar sonra hoca olarak türkiye'de bu orta avrupa efsanesi. sevindim, çocukluğumun real madrid takımını bana yeniden anımsatması adına. başarılar sarı.

edit: o dönemin madrid kadrosunu sayarken michel (galiba şu an sevillia'nın hocası) ve martin vazquez'i de unutmayalım tabii.

randal falker

gidiyorum bu
sezgileri ve pozisyon almadaki ustalığıyla kendisinden çok uzun oyuncuların üzerinden dahi ribaund toplayabileceğini 12 ekim 2012 beşiktaş partizan euroleague maçı ile göstermiş oyuncudur. bu şekilde iki maç daha çıkarırsa erman kunter, kendisini sadece avrupa'da oynatma düşüncesini tekrar gözden geçirebilir.

beşiktaş taraftarı

gidiyorum bu
"tüm imkânı olup da gelmeyenler için..."

maçlara gidip desteklemeleri için tuttukları takımın katıldığı ulusal/uluslararası organizasyonlarda rüştünü ispat etmesini ön koşul olarak olarak öne sürmüş sportif topluluk. rüştünü ispat etmekten kastımız da en az yarı final. yoksa gerek görmüyor beyzadeler. çok önemli hasletleri vardır beşiktaş taraftarının, gerçekten de kendilerine rakip olarak gördükleri takımların taraftarlarına benzemiyorlar.

iyi günde, kötü günde, her zaman, her yerde en içli/en dokunaklı sözlerle bezedikleri tezahüratlarını evlerinden seslendirmekte üzerlerine yok. hele ki mevzu basketbol, voleybol, hentbol vs. ise. kulüp, tarihinde ilk kez basketbol branşında euroleauge maçına çıkıyor, maçtan bir akşam önce erman kunter üzerine basa basa taraftar desteğinin çok çok önemli olduğunu vurguluyor. bir bakıyorsunuz ki abdi ipekçi spor salonu'nda gözle görülür derecede boşluklar var.

pops mensah bonsu yok, carlos arroyo yok, david hawkins yok, zoran erceg yok. e ama siz de yoksunuz? sizlerle de mi şartlarda anlaşamadı beşiktaş kulübü yönetimi? sizler de mi daha iyi teklifler aldınız ezeli rakiplerinizden? sizler de mi salonlarda gerek ligde gerekse üst düzey yurt dışı turnuvalarda takımınızı desteklemek için sponsorluk anlaşmaları bekliyorsunuz?

yani bu çocuklar, sizin tribünleri doldurmanız için her sezon şampiyon olmak ve final four oynamak mecburiyetinde öyle mi? geçen sezon galatasaray mp ve anadolu efes serilerinde salonları hınca hınç dolduran beşiktaşlılar neredesiniz? işin ucunda mutlaka kupa olması gerekiyor değil mi? ne zamandan beri, neticesinde somut bir ödülün gelmeyeceği hiçbir karşılaşmayı gitmeye değer bulmamaya başladınız? fenerbahçe ülker'in, bc khimki ile oynadığı maçın tribünlerini gördünüz mü? galatasaray mp'nin eurocup iç saha maçlarında yaşanacak izdihamı tahmin edebiliyor musunuz? onlar da geçen sezon ilk kez euroleauge'e katılma fırsatı buldular. herhangi bir maçlarında salonda boşluk farkedebildiniz mi?

peki siz nasıl böyle bir hayal kırıklığını takımınıza layık görebiliyorsunuz? bırakın lütfen "3000 kişi de orayı inletmeye yeter, 6000 kişi de orayı yıkmaya yeter" mavralarını artık. o çocuklar o parkeye ısınmaya çıktıklarında dolu tribünler görmek ister arkadaşım. üvey evlat muamelesi yaptığınız çocuktan yüzünüzü ağartmasını bekliyorsunuz. o evlat yine bir umutla "belki düzelir her şey" diyerek sizleri memnun etmeye çalışıyor var gücüyle. kazanırlarsa ne alâ, kazanamazlarsa muallâ. öyle mi?

son şampiyon, ilk lig maçında kaç kişiye oynadı? rahatsızlık duymuyor musunuz bu durumdan? çıkarın dilinizdeki baklayı kardeşim. ne zorluyorsunuz kendinizi. "yıldızlarımız başka takımlara gitti. yerlerine gelenler de bir bo mccalebb, bir david andersen, bir mike batiste değil. o yüzden sezon başında biz de bu takımın bulunacağı sıralamayı üç aşağı beş yukarı şimdiden tahmin ediyoruz. o yüzden maçlara gelmeye gerek duymuyoruz" deyin açıkça. "bilet fiyatları çok pahalı" tarzı fıkralar anlatmayın.

güçlerine güç katmak, formalarında ter olmak için zirveye çıkmalarını bekliyorsunuz. kandırmayın artık kamuoyunu. "dur bakalım brose basket'i de yensinler hele barcelona regal maçına gideriz lan. hem barcelona oğlum güzel maç olur" modunda olduğunuzu bilen biliyor artık. güneş o kadar büyük ve sıcak ki, balçık tedarikinde sıkıntı çekiyorsunuz. ancak şu takım üst üste üç maç kaybetsin tefe koyup çalmak için her daim hazır ve nazırsınız.

işte bu huyunuza ifrit oluyorum takımdaşlarım. midem kalkıyor. "ligde finale, euroleauge'de de top sekize kalmadan bize ilişmeyin. ha bunları başaramazsanız sizleri yerden yere vururuz" tavrınızdan tiksiniyorum.

başarı bekliyorsunuz erman kunter ve talebelerinden değil mi? sevsinler sizi. ama siz gerçekten seviyor musunuz onları?

"ben birini sevmedim
o da beni sevmedi
bir gün randevulaştık
ben gitmedim
o da gelmedi"

14 ekim 2012 beşiktaş türk telekom maçı

gidiyorum bu
ciddi efor harcadığımız 12 ekim 2012 beşiktaş partizan euroleague maçı sonrasında konsantre olmakta sıkıntılar yaşadığımız karşılaşma olmuştur. yanılmıyorsam türk telekom'a 13 hücum ribaundu verdik ki bu bizim savunma esnasında pozisyon almada sıkıntılar yaşadığımıza işarettir. zira ankara ekibinin kadro yapısı açısından boyalı alanda bize karşı öyle müthiş bir boy üstünlüğü yok. net ribaundlar çekmekte çok zorlandık, kazandıklarımızın önemli bir kısmı da ikinci, üçüncü hamleden sonra gerçekleşti. galiba bunun üzerinde biraz daha çalışmamız gerekecek.

bu maçla birlikte kanaatlerim daha da pekişti. curtis jerrells bu takımın iki numarası, oyun kurucusu değil. oynadığı dakikalarda takımın pas trafiği birden kesiliyor. screen'den faydalanarak içeriye penetre veya dripling gösterir gibi yapıp da bir adım geriye çekilip kullandığı jump shotlarla sayı bulduğu sürece belki eleştirilerden en az şekilde etkilenir. ancak sayı kaydına muvaffak olamadığı andan itibaren çekilmez bir adam hâline de gelebilir. çünkü ister hızlı hücum ister set hücumu olsun boştaki yahut hareket hâlinde arkadaşını görmek gibi bir alışkanlığı yok.

vladimir dasic, yapabileceklerinin henüz yüzde 10'nu sahaya yansıtmış durumda. erman kunter de bunun farkında olduğu için kredi vadesini olabildiğince uzun tutuyor. kendini bulmuş bir dasic bu tip maçları son hücuma/savunmaya bırakmadan kazanmamızda etkili bir faktör olacaktır.

takım hâlinde iyi oynamadan[ybkz]swh[/ybkz] takım hâlinde kazanmayı bildi beşiktaş. dikkat ederseniz ortak sözcük "takım". ki maçı izlerken gözüme takılan birkaç enstantane aslında bu noktada bizi bir fikir sahibi yapacaktır:

* bir hücum esnasında top serhat çetin'in elindeyken vladimir dasic kendisini boşa çıkarıyor ve adeta yırtınarak pas istiyor. serhat çetin topu boyalı alana, damir markota'ya indirmeyi tercih ediyor ve hırvat dört numarada hücumu sayıyla noktalıyor. o an gözüm dasic'e takılıyor. dasic, serhat çetin'i alkışlayarak kendi yarısı sahasına, savunmaya koşuyor.

* ilk çeyrekte bir hücumda gasper vidmar'ın basket faul ile neticelendirdiği pozisyon sonrası bütün beşiktaş benchi ayağa kalkarak coşkuyla kendisini alkışlıyor. bu önemli çünkü, vidmar'ı geçen sene oynadığı takım ve taraftarı pek çok maçta ıslıklayıp protesto ederek oyundan düşmesine, özgüvenini kaybetmesine neden olmuştu. şimdi her şeyden ve herkesten önce vidmar'ın koçu ve takım arkadaşları kale gibi arkasında duruyor.

* başta patrick christopher olmak üzere; vladimir dasic, cevher özer, serhat çetin'in skor yönünden bu kadar verimsiz olduğu bir maçı beşiktaş, türk telekom gibi önemli bir rakibe karşı kazanıyorsa, erman kunter'in bir takım yaratma sürecinde emin adımlarla ilermekte ve belli bir noktaya gelmekte olduğunu düşünmememiz için hiçbir neden yok.

şimdi on puanlık uzmanlık sorusu: david hawkins'in, carlos arroyo'nun, zoran erceg'in hücum açısından hiç de gününde olmadığı bir maçı beşiktaş milangaz kazanabilir miydi? geçen sezon ile bire bir bu sezonki kadroyu kıyaslayan taraftarların mutlaka bir karşılaştırma yapacaklarsa işin bu yanına da kafa yormalarına ihtiyaç var.

12 ekim 2012 beşiktaş partizan maçı

gidiyorum bu
her şeyden önce partizan'ın önemli bir basketbol ekolünü temsil ettiği akıldan çıkarılmadan maçın sonuna kadar sabırla mücadele etmemiz gereken karşılaşmadır. rakibimizin euroleauge tecrübesinin - normal olarak - bizden çok ileride olduğu realitesinden hareketle beşiktaş basketbol şube sorumlusunun "partizan'a yenilmemiz bizim için sürpriz olur" tarzı ciddiyetten uzak beyanatlarına erman kunter ve talebelerinin kulak tıkadığından şüphem yok.

önemli oyuncuları var sırp ekibinin. bunların başında da bu sezon yeni transfer edilen fransız oyun kurucu leo westermann geliyor. kendisini geçtiğimiz yaz 20 yaş altı avrupa gençler şampiyonasında yarı final ve final müsabakalarında ekranda takip etme şansım oldu. genç yaşına rağmen oyun görüşü ve saha hâkimiyeti üst seviyede bir basketbolcu. ancak yine aynı sebepten dolayı baskı altında hata yapmaya müsait bir profil çizdiği söylenebilir. yarın akşam muhtemelen partizan'ın hücumlarını yönlendireceği düşünülürse, savunmada topa baskı yapmaya iyi becerebilen curtis jerrells westermann'ın panzehiri olarak düşünülebilir.

bir başka dikkat çeken isim ise (vurgula: bogdan bogdanovic). henüz 20 yaşındaki bu skorer guard, sırbistan'ın u 18 ve u 19 milli takımlarında görev almış olmakla birlikte 2011 19 yaş altı dünya basketbol şampiyonasında ikinci olan ülkesinin milli takımının da içinde bulunuyordu. kendisinin iki ve üç numaralarda oynayabilen versiyonu olan (vurgula: dragan milosavljevic) de belgrad ekibinin bir başka kilit oyuncusu.

isveç, polonya ve hollanda gibi avrupanın görece alt seviye liglerinde forma giymiş; yeni transferlerden abdl'li guard (b: torey thomas )hakkında çok fazla bir bilgim yok. galiba yolu çok kısa bir dönem antalya bşb'den geçmişti.

boyalı alanda sırp basketbolunun gelecek vaadeden uzunlarından ispanya ve italya ligi tecrübeleri de yaşamış 21 yaşında ve 2.13 boyundaki (vurgula: dejan musli ) göze çarpıyor. gasper vidmar ile olan mücadeleleri ilgi çekecektir.

bizde elbette maçı getirecek unsur koç erman kunter'in dediği üzere savunma. kolay basket yemeden hızlı hücumla bulacağımız her sayı oyun içinde daha da rahatlamamızı ve psikolojik üstünlüğü ele geçirmemizi sağlayacaktır. pota altı savunmasına gasper vidmar'a yardımcı olarak randal falker'ın katılacağını düşünürsek boy ortalaması açısından çok da dezavantajlı olmayacağız. benim kafamı kurcalayan konu sonuna kadar başa baş geçecek bir mücadele olması hâlinde el yakan topları kimin kullanacağı noktasında kendisini gösteriyor. vladimir dasic henüz uyum sürecini yaşamakta. curtis jerrells ise gerek hazırlık maçlarında gerekse cumhurbaşkanlığı kupası karşılaşmasında oyunun sonunu çok da iyi oynayamadığı izlenimini şahsımda yarattı. bu gibi durumlarda şut konstantrasyonunu maç sonuna dek saklayan patrick christopher tercihi sanki daha makûl duruyor gibi. elbette bu kunter'in kafasından geçen tilki sayısıyla doğru orantılı bir konu.

ve elbette taraftar, taraftar, taraftar. koçun en çok vurguladığı husus bu. çok normal, zira böylesine ciddi bir organizasyonda oynayacağınız ve ev sahibi sıfatıyla çıkacağınız ilk maçta seyirci desteği bir adım sizi öne geçirecektir. hücum ettiğiniz pota geniş, bileğiniz yumuşak olsun çocuklar.

remzin kara kartallar gibi manileri yen, aş; lâyıktır bu vasıflar sana ey şanlı beşiktaş.

özge kavurmacıoğlu

gidiyorum bu
bu sezon beşiktaş kadın basketbol takımı'nın formasını giyecek olan 19 yaşında ve 1.88 boyundaki yetenekli forward. fenerbahçe alt yapısından yetişme olup; milli takım forması da terletmiştir. ancak can sıkıcı nokta, fenerbahçe ülker'den beşiktaş'a bir yıllığına "kiralanmış" olmasıdır.

cüneyt erden

gidiyorum bu
kendisine uygulanan uzunca yıldırma politikasından sonra türkiye basketbol ikinci ligi takımlarından istanbul büyükşehir belediyespor formasıyla ekmeğini kazanmaya devam edecek olan skorer guard.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol