confessions

gidiyorum bu

3. nesil Moderatör - - Moderatör -

  1. toplam entry 39537
  2. takipçi 3
  3. puan 764326

görüntüler ikinci yarıdan

gidiyorum bu
maç özetlerinin yayınlanması esnasında, ikinci yarıya geçildiğinde kullanılan başlangıç repliği. özetleri seyreden kişinin zaten bu uyarıya gerek kalmadan mevcut durumu rahatlıkla algılamaması zayıf bir ihtimal. kanal değiştirirken denk gelen birisi için de çok bir şey ifade etmese gerek. "aman abi görüntüler ikinci yarıdanmış. üstümüze başımıza çeki düzen verelim." denilmiyordur muhtemelen.

varsa bir durum yapalım açık oturum

gidiyorum bu
tek kanallı dönemde seçim dönemine yakın başat siyasi partilerin genel başkanlarının güncel meseleleri tartışmaları için televizyon ortamında bir araya getirilmesinden ve anne-babalarının izlerken verdikleri tepkilerden sessizce etkilenen çocukların, genellikle okul ortamında ağız dalaşı yapan arkadaşlarını gördüğünde kurduğu (i/e)ğreti cümle. genellikle "ne oluyor burada?" cümlesi ile ön hazırlık yapılıp, peşinden bu söz öbeği patlatılırdı.

unchain my heart

gidiyorum bu
her ne kadar ilk olarak (vurgula: ray charles ) ile ortalıklarda gözükse de bizim kuşağın (vurgula: joe cocker)'dan nasiplendiği pek güzel bir parça. sabahın köründe trt 1'deki gündüz kuşağının ilk programı sıkça bu şarkının klibi ile açılış yapardı. bu şekilde vitamini alıp okula gittiğinde, sıra arkadaşına "do you play unchain my heart?" diye sorduktan sonra arkadaşından "yes" cevabını bekleyen çocuklar olmuştur.

http://tinyurl.com/5ss8dto

adem ibrahimoğlu

gidiyorum bu
nam-ı diğer boşnak adem. vasatın altında bir kaleci olmasına rağmen hem beşiktaş'ın hem milli takımın kalesini korumuştur. en kritik (vurgula: fenerbahçe) maçlarından birinde uzun mesafeden (vurgula: müjdat yetkiner)'den yediği gol hafızaları süsler. ama asıl bombası 13 haziran 1982 eskişehirspor beşiktaş maçı esnasında, ziya doğan'ın attığı golle beşiktaş'ın öne geçmesi üzerine sevinçten sıçrayıp üst direğe vurması ve elini sakatlayarak yerini rasim'e[ybkz]swh[/ybkz] bırakmasıdır.

balkan kökenli yurttaşların yoğun olarak yaşadığı (vurgula: pendik)'in (vurgula: sapanbağları mahallesi)'nde ikamet eder, futbolu bıraktıktan sonra burada düzenlenen turnuvalarda oynardı. bazı vaatlerini yerine getirmemiş olsa gerek mahalleli kendisine ara ara sataşır, o da maçı bırakıp onlara laf yetiştirirdi:

- adem, hani rıza'yı[ybkz]swh[/ybkz] getirecektin lan?
- lan işinize gücünüze bakın be.

- adem, hani feyyaz[ybkz]swh[/ybkz] geliyordu oğlum?
- konuşmayın lan.

29 nisan 2012 fenerbahçe beşiktaş maçı

gidiyorum bu
kadıköy cenahında tamamen en son hafta saraçoğlu stadyumu'nda oynanacak galatasaray maçı konuşulduğundan, kendileri açısından neredeyse esamisi okunmayan karşılaşma. muhtemelen hem bu maçı hem de inönü stadı'ndaki maçı - kadın ve çocuk seyirciler geleceği için - cepte görüyorlar.

beşiktaş bu tip ortamları çok sever. fenerbahçe için en tehlikeli beşiktaş, kadıköy'e stresten arınmış ve son derece rahat gelen beşiktaştır. ancak oyunun gidişatına etki edecek bir takım faktörleri de dikkate almak gerekir. birincisi hakem yönetimi. ikincisi sir tayfur havutçu'nun tercihleri. üçüncüsü de maçın ilk 20 dakikasında gelmesi muhtemel baskı karşısında bireysel bir hatadan ucuz bir gol yeme ihtimali. bu üçünden ikisi bir araya gelmezse, beşiktaş'ın yenilmeyeceğini düşünüyorum. hatta fenerbahçe aşırı özgüven ve rehavetle sahaya çıkarsa kepaze bile olabilir. beşiktaş da sahip olduğu rahatlığı vurdumduymazlık boyutuna taşırsa benzer kaderi paylaşacaktır.

spor toto süper final şampiyonluk grubu

gidiyorum bu
bu sistemi uygulama kararı alanları komik duruma düşürmesi muhtemel gruptur. şöyle ki bir alt kademedeki spor toto süper final avrupa ligi grubunda şu anda birinci konumda olan (b: sivasspor)'un puanı, bu grubun dördüncüsü olan (b: beşiktaş)'tan fazladır. beşiktaş'ın mevcut hâli göz önünde bulundurulursa bu farkın daha da açılması olasıdır.

mesela avrupa ligi grubunu 38 puanla lider bitiren bir (b: sivasspor) ile diğer grubu 31 puanla dördüncü bitiren (b: beşiktaş) uefa'ya katılım bileti için karşı karşıya gelebilir.

al gözüm seyreyle.

catenaccio

gidiyorum bu
italyanca (vurgula: asma kilit ) anlamına gelen defansif özellikleri çok belirgin olsa da tamamen kalenin önünde set kurma durumunun söz konusu olmadığı sistem. defans kurgusu genellikle üç savunmacıdan oluşmakla birlikte, en dikkat çekici özelliği sarkık libero anlayışının baskın olmasıdır. süpürücü konumundaki libero hemen önündeki iki defans oyuncusundan sekenleri toplamakla yükümlüdür. esas olan rakibin orta saha ve forvet oyuncularını yakından marke edebilmektir. sol kanatta ise ileri geri körük gibi çalışabilecek bir adama ihtiyaç duyulmaktadır. bu hattın hemen önünde ise çapa olarak adlandıracağımız bir defansif orta saha olmazsa olmazdır. defansif orta sahanın önündeki üçlüden bir tanesi ise tamamen top tekniğine dayalı performans sergileyen bir oyun kurucudur. en önemli unsurlarından birisi de ilerideki forvetinizin çok etkili olması gerekliliğidir.

1960'lı yıllarda arjantinli teknik direktör (vurgula: helenio herrera)'nın fc internazionale bünyesinde en ideal şeklini oynattığı ve çok büyük kupalar kaldırdığı bilinir. italya liginde orta / alt takımların büyük takımlara karşı sıkça başvurduğu bir tatktik olmuştur. (vurgula: beşiktaş) özelinde konuşacak olursak, mircea lucescu'nun oynattığı sistem de budur:

süpürücü libero: guiaro ronaldo

liberonun önündeki iki stoper: antonio carlos zago, ahmet yıldırım

sol kanat körüklü hücum bek: ibrahim üzülmez

defans hattının önündeki çapa: federico giunti

oyun kurucu: sergen yalçın, zaman zaman tümer metin

forvet: ilhan mansız

yine bu sistemin sadık uygulayıcılarından birisi mütevazi bütçelerle avrupa çapında ve la liga'da çok önemli işler başarmasına rağmen içeride/dışarıda kilit final maçlarını kaybedip, şimdilerde ise karadeniz semalarında boy gösteren arjantinli ihtiyar filintadır. (bkz: hector cuper)

haluk duranoğlu

gidiyorum bu
bundan böyle futbolcu izleme komitesinde görevlendirildiği söylenen beşiktaş u 18 akademi futbol takımı eski hocası. şimdi bu adamın herhangi bir kabahati yoksa neden eski görevine iade edilmez? yok görevden alınması haklı bir karar ise neden kulüp bünyesinde yeniden görev verilir?

ceket olmadı, pantolon mu uydurdular?

perihan abla

gidiyorum bu
kuzguncuk'ta çekilmiş olup, kandemir konduk tipi dizilerin ilkidir. o zaman her evde renkli televizyon olmadığı için insanların izlemek için birbirlerine misafir oldukları dizilerdendir. bu arada kandemir konduk tipi dedim zira her bölümde birbirinden bağımsız olarak işlenen konu, fonda bir koro tarafından seslendirilen uyduruk bir şarkı ile anlatılır. bu tarz, kandemir konduk yapımlarına özgüdür.

90'ların başında kabus geri dönecektir. (bkz: mahallenin muhtarları)

tomas sivok

gidiyorum bu
trabzon'daki yerel bir medya kuruluşunda[ybkz]swh[/ybkz] senelik 1,7 milyon euro'ya trabzonspor ile prensipte anlaştığı iddia edilen oyuncu. bu haberlerin çıkmasında menejerinin parmağı olduğunu düşünmekle birlikte, speküle ettirdiği ücretin yıllık 1.7 milyon euro olması, (vurgula: beşiktaş)'tan istemeyi düşündükleri miktar hakkında üç aşağı beş yukarı bir fikir vermektedir. eğer (vurgula: beşiktaş) yönetiminin (vurgula: tomas sivok)'u takımda tutma gibi bir niyeti varsa, şimdiye kadar neden masaya oturmadığı da soru işaretidir. iki hafta sonra görüşmelere başlayınca ne değişecektir? tayfur havutçu bu takımın gelecek sezon da hocası olacaksa, henüz neden sivok konusunda yönetime bir görüş bildirmemiştir? önümüzdeki sezonun plânlaması için yaz mevsimi mi beklenmektedir?

yoksa beşiktaş'ta, -teknik direktör konusu da dahil olmak üzere- hâlâ netleşen bir durum yok mudur?

deivson rogerio da silva bobo

gidiyorum bu
iki sene önce bindiği menejeri juan figer'in kayığından (vurgula: beşiktaş)'a nanik yaptığından beri, sığınacak liman bulamadığından olsa gerek yuvasını çok özlediğine dair beyanatları sağda solda çıkmaya başlayan, vakti zamanında artist olma hayalleriyle aynı yuvayı terkeden brezilyalı nanemolla.

tomas sivok

gidiyorum bu
profesyonel, işini yapan çek milli takımının stoperi. ancak bana göre kendisi de dahil olmak üzere beşiktaş'taki hiçbir oyuncu şu an almış olduğu ücrete yüzde yüz zammı haketmemektedir. yanılmıyorsam sivok beşiktaş'tan yıllık 800 bin euro almaktadır. 1,5 milyon euro ve üzeri bir talep, şu an ki yönetimin kabul etmemesi gereken bir rakamdır. tabii bu tavrı diğer yabancılar için de göstermeleri şartıyla. oyuncu ücretlerinde gözeteceğiniz denge, sivok'un da makul bir rakama takımda tutulmasını sağlayacaktır.

tayfur havutçu

gidiyorum bu
"... dört maç var, her şey olabilir." diye buyuran teknik direktör. evet. hatta daş düşebülü, ayu çıkabülü.

geçen de "ufak ufak bir şeyleri değiştiriyoruz." demişti. duyan da zannedecek 25 yıl abd'de kaldı da 15 gün önce apar topar bu takımın başına getirildi. takımın oluşum süreci yukarıda defaatle dile getirilmiş. bu takımın sezon başı yaptığı transferlerin tamamına yakını kendi onayı dahilinde gerçekleşmiştir. küçük bir örnek. ekrem dağ'dan sonra camia içerisinde en sert eleştirilen futbolcu olan veli kavlak'ı bizzatihi kendisi transfer etmiştir. sezon başı hazırlık kampında beşiktaş'ın bek sorunu olduğunu düşünmediğini söylemesi ise ayrı bir garabet örneğidir. neden tayfur ile olamayacağının başat referansıdır. bir hafta önceki basiretsizliğinin üzeri, hakemin ve tribün olaylarının maçın önüne geçmesiyle örtülmüştür. ama kapasiten yoksa en fazla bir hafta kurtarabiliyorsun durumu. çünkü bu sefer ikinci kez ofsayt golle mağlup olman da gizleyemiyor yetersizliğini.

takımın motivasyon kaybı yeni bir şey değil. tt arena'da son saniye golüyle galatasaray'a mağlup olduğu akşam şalteri indirmişti zaten futbolcular. peki sayın havutçu göreve geldiğinden bu yana gerek diziliş, gerek taktiksel, gerek mantalite bakımından carlos carvalhal'den farklı olarak bu takıma neler yansıtabilmiştir? radikal bir değişimden bahsetmiyorum, yanlış anlaşılmasın. değişimin ufak tefek emarelerine rastlayabildiğimiz veriler söz konusu mudur?

her şeyi geçelim gönül rahatlığı ile "tayfur havutçu'ya en azından bir sezon sabredilmeli" diyebiliyor muyuz? "başarısız olduğumu farkettiğim an giderim" diyor sayın havutçu. sizce beşiktaş'ın bek sorunu olduğunu düşünmeyen birisinin bunu farketmesi ne kadar sürer? nedir bu arkadaşa sonuna kadar güvenmemizi gerektirecek saikler?

bakın daha işin sadece teknik yönünü konuşuyoruz. henüz insani, etik boyutuna girmedik. daha telefon konuşmalarına değinmedik. kendi futbolcularına yakıştırdığı iğrenç sıfatlardan bahsetmedik. samet, mehmet, rıza, ziya gibi sembol isimler çalıştırdığı takımlarda en zor şartları yaşayıp, namüsait koşullarda bir şeyleri ispatlarken; 100. yıl kadrosunda kaptanlık yapmaktan ve süleyman seba'nın yeğeni olmaktan başka elle tutulur bir referansa sahip olmayan tayfur havutçu nasıl oluyor da bu kadar kolay gelebiliyor beşiktaş'ın başına? mircea lucescu gönderildikten sonra yardımcısı feyyaz uçar neden teknik diretör olmadı mesela? almanca bilmediği için mi? niçin nevio scala gönderildikten sonra yardımcısı ziya doğan olmadı beşiktaş'ın hocası? hem daha o zamanlar (b: ayman abdelaziz ) de yoktu piyasada.

fikret orman başkanlığındaki beşiktaş yönetiminin kendisini bu takımın başına layık görmesi fiyaskodur. süper finalin kötü tamamlanması üzerine olası bir görevine son verilmesi durumu ise demirören'den kalma bir alışkanlık olacaktır. bir yıl takımı teslim etmeyi düşündüğünü resmi olarak ilân ettiğin bir adamı altı maç sonra göndermek durumunda kalmamak için de biraz sportif ileri görüşlülük gerekir.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol