12. dk'da emre belözoğlu'nun attığı golle fenerbahçe'nin skoru 1-1'e getirdiği karşılaşma.
gündüzden tofaş'ın açtığı perdeyi, konuk takımın kapatıp kapatmayacağını göreceğimiz karşılaşma diyordum ki hemen ilk dakikalarda (vurgula: stanislav sestak) ile bursaspor 0-1 öne geçti.
(vurgula: tidiane sane)'nin 61. dk'da attığı golle sanica boru elazığspor'un 1-0 kazandığı mücadele.
ligde kalmak adına çok kritik bir virajda fenerbahçe ülker'i 81-73 ile geçerek biraz olsun nefes alan takım. bir ara farkı 23 sayıya kadar çıkardılar. hatta üçüncü çeyreği 25-7 önde tamamladılar. sonlara doğru kısıtlı kadrosunun yorulması sonucu düşüşe geçseler de maçı kazanmayı bildiler.
saat 17.00'de başlayacak olan stsl 25. hafta karşılaşması. maçın hakemi hüseyin göçek.
https://www.bjk.com.tr/tr/haber/55034/fernandes_ve_ersan_gulum_rsquo_un_saglik_durumu.html
edit: neyse ki dün[ybkz]swh[/ybkz] akıllı bir oyunla berabere kalıp, galatasaray ile puan farkını dörde indirdik de bu durumdan etkilenmeyeceğiz.
edit: neyse ki dün[ybkz]swh[/ybkz] akıllı bir oyunla berabere kalıp, galatasaray ile puan farkını dörde indirdik de bu durumdan etkilenmeyeceğiz.
milka bjelica 16 sayı 11 ribaund, milica jovanovic 15 sayı 8 ribaund, gülşah akkaya 10 sayı 7 ribaund, özge kavurmacıoğlu 8 sayı 11 ribaund, armintie price 3 sayı 6 ribaund, tiffany hayes 2 sayı 1 ribaund, gülşah duman 3 sayı ve emel türkyılmaz 2 sayı ile karşılaşmayı noktaladı.
70-58 kaybettiğimiz müsabaka. iki abd'li oyuncudan sıfır verim alıyoruz ne yazık ki. maç boyu bir an olsun susmayan beşiktaş taraftarı oyunun siyah beyazlılar adına yıldızıydı.
üçüncü çeyreği 53-49 mersin bşb'nin önde tamamladığı karşılaşma. çeyreğe çok kötü başladık, sonlara doğru toparlanmaya çalıştık. organizasyon ve savunma ribaundlarındaki sıkıntı devam ediyor.
acb'nin 24. haftasında, 16 sayı geriden geldiği karşılaşmada deplasmanda caja laboral'i 92-100 mağlup ederek liderliğini sürdüren takım. jaycee carroll 25, rudy fernandez 21, sergio llull 12, felipe reyes ve nikola mirotic 11'er sayı ile maçı tamamladı.
ilk yarısını 32-35 önde tamamladığımız karşılaşma. milica jovanovic'in bu bölümde takımı sırtladığını söyleyebiliriz. ayrıca tamamen aldıkları hücum ribaundlarıyla maça ortak olan bir mersin bşb var.
26-24, 18-25, 16-25 ve 22-25'lik setlerle 1-3 kaybettiğimiz karşılaşma.
anlatan arkadaşın milka bjelica ile milica jovanovic'i sık sık karıştırdığı karşılaşma. ayrıca bjelica'yı "yelika" şeklinde telaffuz etmesiyle bezdirmiştir. evladım slav dillerinde "c" harfi "tse" şeklinde okunur. "biyelitsa" diyeceksin.
ilk çereğini 12-15 önde tamamladığımız mücadele. gayet güzel başladık, ancak savunma ribaundlarında biraz aksadığımızdan rakibe ikinci, üçüncü kez hücum etme şansı tanıyoruz.
gülşah akkaya, özge kavurmacıoğlu, milica jovanovic, armintie price ve milka bjelica ilk beşiyle başladığımız karşılaşma.
tbf tv'den canlı yayınlanacak olan mücadele.
(bkz: ne diyem mahmut mu diyem)
9 mart 2013 trabzonspor beşiktaş maçı'nda ilk yarı sona ermeden oyundan alınan emre özkan'ın omuzlarına üşümemesi için montunu koyup; dizlerine de battaniyeyi sererek siyah beyazlılar adına karşılaşmanın en anlamlı hareketine imza atmıştır.
kenar yönetiminin futbol takımına da sirayet eden mentalite zayıflığına kurban giden karşılaşmadır. daha sade söyleyecek olursak samet aybaba'nın aklından galibiyetten ziyade berabere kalmayı geçirerek galatasaray'a bir puan daha yaklaşmak amacını güttüğü maçtır. maç saatine kadar ki hâl, hareket, duruş ve tavırlarınızla bunu açığa vurursanız, futbolcu bunun kolaylıkla farkına varır. doğal olarak oyunu ve kendisini de rölantiye alır.
"ya kaybedersem?" endişesiyle karşılaşmaya çıkarak "bir puanı cebine koymak" belki kısa vadede samet aybaba'yı kurtarabilir. ancak bursa, eskişehir, kayseri gibi ligin hatırı sayılır deplasmanlarına çıkacağınızı ve bu maçlardan üç puanla ayrılacağınızın hiçbir garantisi olmadığını -unutmak diyemem- göz ardı etmek pahalıya patlayacaktır.
sahadaki oyuna dönecek olursak hocasının dolaylı yahut doğrudan mesajını almış olan bir beşiktaş vardı sahada. ileride yalnız başına çırpınarak, bölüm bölüm kalitesini ve tecrübesini ortaya koyarak gidişata direnmek isteyen bir mamadou niang izledik. ikinci yarıda 50. dk'da bütünüyle oyundan düşen bir orta sahaya şahit olduk. aybaba'nın necip uysal hamlesi durumu değiştirmedi. bir başka temel sıkıntı ise -ki buna sezonun genelinde rastladığımızı düşünüyorum- sol veya sağ taç çizgisine sıkıştırılmış, beş metrekarede kısa paslaşmalarla kaybedilen toplar söz konusu. oyunu ters kanada doğru geniş alana yaymıyoruz/yayamıyoruz.
ikinci göze çarpan nokta yarı sahamızdan topla çıkarken ibrahim toraman, roberto hilbert gibi oyuncuların - yetenekleri kısıtlı olmalarına rağmen- ince paslar vermeye çalışmaları. oysa basiti oynamak kendilerini küçültmez. boştaki arkadaşınıza en kestirme yoldan topu ulaştıracaksınız bu kadar kolay. ancak bu arkadaşlar dikine milimetrik paslar atmaya çalışarak top kaybına neden oldukları gibi, rakibin hızlı atağa kalkarak defansı dengesiz yakalamalarına neden oluyorlar. atmaya çalıştıkları pasları verecek adamlar bu takımda bellidir. öyleyse yapacağınız şey pozisyon uygunsa bu isimlere topu bir şekilde ulaştırmak yahut, kendisini boşa çıkaran en yakın arkadışınızı bir an önce görmek. boyunuzdan büyük işlere kalkışırsanız, bunu ciddi şekilde cezalandıracak takımlarla maç yapacağınızdan emin olarak bir daha düşünün derim.
neticede üzücü bir iki puan kaybı yaşandı. maç sonrasına baktığımızda anlaşılan o ki bu üzüntünün beşiktaş cephesindeki tek karşılığı beşiktaş taraftarı.
matematik çok zor değil. üzerinizde bulunan kazandığında siz de kazanırsanız fark korunur. rakibiniz kaybettiğinde siz kazanırsanız sıralamada yükselirsiniz. galatasaray'a bir puan daha yaklaşmak belki sizi mutlu edebilir. ancak nelerden uzaklaştırdığını düşünmek için çok zamanınız yok.
önce antrenörünüz kazanmayı isteyecek, sonra takımdan bunun gereklerini bekleyecek. üçüncü sınıf memnuniyetlerle ancak günü kurtarırsınız.
"ya kaybedersem?" endişesiyle karşılaşmaya çıkarak "bir puanı cebine koymak" belki kısa vadede samet aybaba'yı kurtarabilir. ancak bursa, eskişehir, kayseri gibi ligin hatırı sayılır deplasmanlarına çıkacağınızı ve bu maçlardan üç puanla ayrılacağınızın hiçbir garantisi olmadığını -unutmak diyemem- göz ardı etmek pahalıya patlayacaktır.
sahadaki oyuna dönecek olursak hocasının dolaylı yahut doğrudan mesajını almış olan bir beşiktaş vardı sahada. ileride yalnız başına çırpınarak, bölüm bölüm kalitesini ve tecrübesini ortaya koyarak gidişata direnmek isteyen bir mamadou niang izledik. ikinci yarıda 50. dk'da bütünüyle oyundan düşen bir orta sahaya şahit olduk. aybaba'nın necip uysal hamlesi durumu değiştirmedi. bir başka temel sıkıntı ise -ki buna sezonun genelinde rastladığımızı düşünüyorum- sol veya sağ taç çizgisine sıkıştırılmış, beş metrekarede kısa paslaşmalarla kaybedilen toplar söz konusu. oyunu ters kanada doğru geniş alana yaymıyoruz/yayamıyoruz.
ikinci göze çarpan nokta yarı sahamızdan topla çıkarken ibrahim toraman, roberto hilbert gibi oyuncuların - yetenekleri kısıtlı olmalarına rağmen- ince paslar vermeye çalışmaları. oysa basiti oynamak kendilerini küçültmez. boştaki arkadaşınıza en kestirme yoldan topu ulaştıracaksınız bu kadar kolay. ancak bu arkadaşlar dikine milimetrik paslar atmaya çalışarak top kaybına neden oldukları gibi, rakibin hızlı atağa kalkarak defansı dengesiz yakalamalarına neden oluyorlar. atmaya çalıştıkları pasları verecek adamlar bu takımda bellidir. öyleyse yapacağınız şey pozisyon uygunsa bu isimlere topu bir şekilde ulaştırmak yahut, kendisini boşa çıkaran en yakın arkadışınızı bir an önce görmek. boyunuzdan büyük işlere kalkışırsanız, bunu ciddi şekilde cezalandıracak takımlarla maç yapacağınızdan emin olarak bir daha düşünün derim.
neticede üzücü bir iki puan kaybı yaşandı. maç sonrasına baktığımızda anlaşılan o ki bu üzüntünün beşiktaş cephesindeki tek karşılığı beşiktaş taraftarı.
matematik çok zor değil. üzerinizde bulunan kazandığında siz de kazanırsanız fark korunur. rakibiniz kaybettiğinde siz kazanırsanız sıralamada yükselirsiniz. galatasaray'a bir puan daha yaklaşmak belki sizi mutlu edebilir. ancak nelerden uzaklaştırdığını düşünmek için çok zamanınız yok.
önce antrenörünüz kazanmayı isteyecek, sonra takımdan bunun gereklerini bekleyecek. üçüncü sınıf memnuniyetlerle ancak günü kurtarırsınız.
euroleague top 16 turunda 10. haftanın en değerli oyuncusu olmuştur.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?