confessions

gidiyorum bu

3. nesil Moderatör - - Moderatör -

  1. toplam entry 36134
  2. takipçi 3
  3. puan 701679

tolga tekinalp

gidiyorum bu
2003-2006 yılları arasında beşiktaş erkek basketbol takımında da forma giymiş ve kaptanlığını yürütmüş, ikinci lige yükselme mücadelesi veren itü'de hâlâ ter dökmekte olan 2.02 boyunda ve 39 yaşındaki uzun forvet. ankara'da ted kolej'den yetişmiş olup; çok uzun yıllar ülkerspor formasını sırtında taşımıştır. kısa bir dönem de isveç'te basketbol oynamıştı galiba.

klâsik dört numara gibi gözükse de, dış şut sokabilme özelliği kendisinin koçlar tarafından üç numarada da tercih edilmesini sağlamıştır. gel gelelim çoğu kişinin beklentisinin aksine nba yahut avrupa'nın top seviye takımlarında oynayacak kıvama hiçbir zaman ulaşamamıştır.

izzet türkyılmaz

gidiyorum bu
belirtildiği üzere son derece itici bir vücut diliyle yaptığı itirazlar, en ufak bir müdahalede dahi abartılı bir şekilde kendisine faul yapıldığı izlenimini yaratma çabasıyla 17 mayıs 2013 banvit beşiktaş maçı'nın tek göze batan nahoşluğu olmuştur. uluslararası basketbol turnuvalarında ispanya milli takımını yakından takip ediyor olsa gerek. idolü pau gasol veya bizim rudy fernandez ise hiç şaşırmam.

17 mayıs 2013 banvit beşiktaş maçı

gidiyorum bu
işin futbol tarafında malmö'den, axuerre'den, valerenga'dan aslında yeterince antremanlı olan şahsımı bile tribünde bulunduğum yere yığılmamı sağlayan karşılaşma olmuştur. bu tip bir müsabaka sonrası dönüş yolu hiç ama hiç çekilmiyor. yazması daha zor. önce biraz gözlem..

şirin bir salon bandırma kara ali acar salonu. kulübün hemen her turnike kapısında sizi güler yüzle karşılayan genç görevlileri sinema usulü neredeyse oturacağınız yere kadar eşlik ediyor. genel olarak insanlar, eşleri ve çocuklarıyla birlikte hoş bir vakit geçirebilmek adına koltukları doldurmuşlar. ateşli genç taraftar profilini ise ilçeden bulunan iktisadi ve idari bilimler fakültesinin[ybkz]swh[/ybkz] öğrencileri oluşturmakta. unibanvit isminde bir organizasyon hayata geçirmişler ancak -bu maça özel mi bilemiyorum- sayı olarak henüz arzuladıkları seviyede değiller sanki.

maça gelecek olursak ilk çeyreğin başlarında iki takım da hücumda karşılıklı deneme, zorlama ve yer yer de acele atışlarla birbirini yoklasa da sayı üretemediler. devamında oyun tavına gelmeye başladı. belirtildiği üzere işin savunma kısmında özellikle ilk üç çeyrek üst düzey bir mücadele sergileyen bir beşiktaş izledik. boyalı alanda vidmar, falker ve markota üçlüsünün savunma sertliği chuck davis, vladimir stimac ve kenan bajramovic'i sindirdi. ki bu isimler maçı zaten tek haneli sayılarda bitirdi. sammy mejia, kalin lucas, keith simmons üçlüsünü de son bölüme kadar törpülemeyi başardık.

bizde ricky minard ve daniel ewing hücumda maçın içine neredeyse hiç giremediler. bu ikilinin iyi bir maç çıkarabilmesi için iyi başlamaları lâzım. bilhassa daniel ewing ilk bir iki atışı kaçırdığında özgüvenini yitiriyor. devamına ya potaya şut atmaya çekinir hâlde yahut tedirgin bir şekilde bunu yapıyor. bu konuda ewing'in tam tersi ise markota. hırvat power forward ilk beş üçlük denemesini kaçırsın, altıncısını o ana kadar % 100'ile oynamışcasına bir güvenle potaya gönderiyor. markota'ya pek çok maçta beşiktaş tribününden küfredenler ilkokulda konuşanları tahtaya yazarken, kendisi milwaukee bucks forması giyiyordu. şüphesiz o günlerinden artık çok uzakta. ancak beşiktaşlıların yılda 250 - 300 bin dolar verilen bir oyuncudan ne gibi istatistikler beklediklerini merak etmekteyim.

cevher özer'in fiziki durumu istediği işleri yapabilmesine artık engel. darüşşafaka yıllarındaki o atletizmi artık yok. kâğıt üzerinde dört numara gibi dursa da açık konuşmak gerekirse kariyerinin sonlarında artık bir üç numara gibi oynuyor. tek çıkış yolu yüzdeli atabilmesi. atamazsa tabii olarak uğultular yükselmeye başlıyor.

falker bildiğimiz falker. eğer karşısında kaliteli, üst düzey bir uzun oyuncu yoksa boy dezavantajını çok hissetmeden o ismi hücumda etkisiz kılabiliyor. staff'ın kendisinden istediği de bu zaten. o da istenileni yaptı sadece.

temel eksiğimiz maç zora girdiğinde ipleri eline alarak inisiyatif üstlenip takımın kırılganlığını giderecek oyuncu yokluğu. şu an kadroda bu tipteki tek isim tutku açık. ancak dün akşam olmadı.

soğuk kanlı başlayıp uzun süre bu şekilde deplasmanda oynanan bir play-off maçı için önemli sayı farklarıyla götürdüğümüz karşılaşmayı tecrübeli serkan erdoğan'ın son saniye üçlüğüyle vermek elbette yıkıcı oldu. umarım bunun psikolojik çöküntüsünü iki gün içerisinde atlatırız. mücadele tarafında hiçbir sorun yok. iyi konsantre olmuşlar. terden formaları renk değiştirdi adeta.

istanbul'daki maçı[ybkz]swh[/ybkz] kazanmak zorunlu hâle geldi. 1-1'e gelirse üçüncü maçta bu takımın söyleyecek son bir sözü olduğunu düşünüyorum. içerideki maçta kilit isim beşiktaş taraftarı olur. seri üçüncü maça uzadığı takdirde, bu turu getirirse tutku açık getirir.

waffle

gidiyorum bu
ana vatanı belçikadır. bosch'un bundan üç dört sene evvel ürettiği müthiş makinesi ile evde de mucizeler yaratabiliyordunuz. şimdi bosch'un waffle makinesi yok, o rüzgâr esmiyor.

17 mayıs 2013 banvit beşiktaş maçı

gidiyorum bu
her iki takım adına da büyük ölçüde serinin akıbetine ışık tutacağını düşündüğüm karşılaşmadır. açıkçası "normal sezon sonrası play-off'ta beşiktaş'ın hangi takımla eşleşmesini istemezsin?" diye sorsalar çok düşünmeden "banvit" derdim. aslında sorup öğrenmek için aramışlar ancak ben o sıra flash tv'de gerçek kesit programının geçmiş bölümlerini izlediğim için farketmemişim. zira o saat diliminde rahatsız edilmemek için telefonumu sessize alıyorum. cahit kaşıkçılar'ın performansı gerçekten büyüleyici. neyse konu dağılıyor.

kanaatimce bandırma ekibi bu ligin en oturmuş takımı. kadrosunun çok önemli bir kısmı uzun süredir bir arada oynuyor ki bunun takım sporları açısından ne kadar önemli olduğunu uzun uzun anlatmaya sanırım gerek yok. dolayısıyla çeyrek finalde, sakatlıklar sebebiyle eksik hazırlanmak durumunda kalan bir anadolu efes veya bu sezon takım kimyasını oturtmayı hiç başaramamış bir fenerbahçe ülker ile bu etapta karşılaşmak sanki daha iyi olurdu.

bu sezon[ybkz]swh[/ybkz] başında eksik olduklarını düşündükleri yerlere bir iki takviye yaparak düzenlerini bozmadılar. bunlardan bir tanesi cska moskova'dan aldıkları ve daha önceden fransa'da erman kunter'in de talebeliğini yapmış olan, 2-3 numara pozisyonlarında oynayabilen sammy mejia. oldukça istikrarlı bir skorer ve her maç belli bir standardı yakalıyor. boyalı alana ise önceki sene olin edirne forması giyen, haliyle beko basketbol ligi'nin pek de yabancısı olmayan sırp pivot (vurgula: vladimir stimac ) takviyesi gerçekleştirildi. stimac, pota altında banvit'in ihtiyaç duyduğu savunma sertliğini verebilen, skordan daha çok ribaundlardaki etkinliği ile ön plâna çıkan bir uzun. tabii buradan hücumda etkinliği olmadığı anlamı çıkmasın. yugoslavlar tek yönlü oyuncu yetiştirmez hiçbir zaman.

uzun süreli kontratlar yapıp kadrolarında tuttukları oyuncular arasından bize en çok sıkıntı yaşatabilecek isimlerin başında şüphesiz abd'li power forward'ları (vurgula: chuck davis ) geliyor. gerçekten müthiş bir basketbolcu. bu anlamda damir markota ve cevher özer'e kolaylıklar diliyorum. kendisine etkili yardım savunması getirilmezse canımızı çok yakacak bir potansiyele sahip.

kısa rotasyonunda (vurgula: keith simmons), euroleague tecrübesi bulunan (vurgula: kalin lucas), şafak edge gibi önemli silahları var. pick'n roll savunmasında ciddi sıkıntılar çekiyoruz. maçı kazanmak istiyorsak bu oyuncuların; davis, stimac ve boşnak uzunları (vurgula: kenan bajramovic) ile aralarındaki pas kanallarını mutlaka kapatmak zorundayız. bu da ekstra bir efor gerektiriyor.

bizim neler yapabileceğimiz ise artık yerleşik hâle gelmiş zaaflarımız olan top kayıpları ve serbest atış yüzdemizi ne derece düzeltebildiğimiz ile yakından alâkalı. istanbul'da oynadığımız son lig karşılaşmasında[ybkz]swh[/ybkz] bize maçı kaybettiren en önemli faktör % 36'lık (7/19) serbest atış yüzdemiz oldu. beşiktaş bu sezonun genelinde üçlükle yaşayıp üçlükle ölen bir takım profili çizdi. % 40'ların üzerinde üç sayı isabet oranı yakaldığımız hiçbir maçı kolay kolay kaybetmedik. bu da son derece riskli bir hücum tarzı.

şurası bir gerçek ki bizim bu tip takımlarla aramızdaki oyuncu kalitesi farkını ancak üst düzey bir mücadele ile kapatmamız mümkün. euroleague'de oynadığımız iki siena maçı, fenerbahçe ülker'i yüksek sayı farkından geri gelip mağlup ettiğimiz karşılaşma, cska moskova ve barcelona regal deplasmanları somut örnekler olarak verilebilir.

benim kafamı meşgul eden soru ise ya bu takımlar da en az sizin kadar mücadele ederek size karşılık verirse ne olacak? biz bu noktada insan üstü bir gayret gösterip vites yükseltebilecek miyiz? bunu da sahada göreceğiz.

remzin kara kartallar gibi manileri yen aş; lâyıktır bu vasıflar sana ey şanlı beşiktaş.

p.s: az kalsın unutuyordum müsabakanın baş hakemi rüştü nuran. tüm yazdıklarımı unutsak mı?[ybkz]swh[/ybkz]

roberto hilbert

gidiyorum bu
--alıntı--

"hilbert'i de çok seviyoruz. o da beşiktaş'ı seviyor ve bizimle devam etmek istiyor. türkiye temsilcisi ahmet bulut, salı günü kulübe gelecek. görüşeceğiz. ben hilbert'te de sorun olacağını sanmıyorum. ufak tefek problemler var; ama ben çözüleceğine inanıyorum. sorun olmaz; çünkü hilbert, beşiktaş'ı seviyor. sözleşme yenileriz."

--alıntı--[ybkz]swh[/ybkz]

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol