confessions

gagam koptu sira pencelerimde

2. nesil Yazar - - Yazar -

  1. toplam entry 947
  2. takipçi 0
  3. puan 18581

quaresma'nın kanada hapsedilmesi

gagam koptu sira pencelerimde
yanlış önermedir. aslında değildir. ağır provakasyon içermektedir. quaresma'nın pozisyonunu bilmiyorsan gidersin okursun, izlersin, öğrenirsin. yok o kadar kasamam kendimi diyosan gidersin porto'yla yaptığımız maçları izlersin bakarsın bu adam porto'dayken nerde oynamış. kafa olarak dünyanın -belki de- gelmiş geçmiş en iyi teknik direktörü olan mourinho bu adamı nerde oynatmış. chelsea'de nerde oynamış. sonra gelirsin buraya mantıklı şeyler yazarsın.

haa gelelim verilen yalan yanlış bilgilere;

-quaresma hangi maçta sakatlandı?
+manisa deplasmanında.
-bu maç kaç kaç bitti?
+1-4
-quaresma ne yaptı bu maçta?
+frikikten kalecinin kapatması gereken köşeye vurdu. kalecinin de payıyla gol oldu.

-peki ligde oynanan önceki maçlar?

+içerde ordu 2-1 (veli, ernst)
(b: trabzon deplasmanı 0-1 (quaresma)) [ybkz]swh[/ybkz] [ybkz]swh[/ybkz]
(b: içerde galatasaray 0-0)

-uefa'daki maçlar?

+(b: maccabi deplasmanı 2-3 (quaresma X 2, toraman)) [ybkz]swh[/ybkz]

-bu koyu yazılmış olan maçlardan hangisinde quaresma forvet arkasında, serbest, kafasına göre, istediğini yapan bir oyuncu gibi oynadı?

+sadece trabzonspor maçında

-peki bu adam bu 3 maçta 4 golü hangi rakiplere, hangi defanslara, hangi kalecilere attı?

+manisa - duran top - bariz kaleci hatası
trabzon - penaltı - açıklama ihtiyacı hissetmiyorum
maccabi - ilki gayet şık olmak üzere 2 gol

eee kardeşim şu 3 maç arasında bile sadece trabzon maçında forvet arkası oynatılmış bu adam.

şimdi tamamen senin bakış açına göre değerlendirme yapıyorum; "(b: bu adam kanatta oynarken 2 maçta 3 gol attıysa bu adam kanat oyuncusudur.)" mu demeliyiz? dün akşamki maçın ilk yarısında veli karambol bir gol atsaydı "(b: veli orta sahada oynarken atamıyor defansa geçti gol attı. demek ki veli aslında sol bek!)" mi diyelim yani?

ya da "(b: bu adam geçmişinde ne açıkta ne de serbest olarak dişe dokunur bir futbol 'oynayamamış' şu anda da oynayamaması gayet doğal. çünkü bu adam profesyonel falan değil. futbolculuğu severek falan yaptığı da yok. sallarım taşaklarımı alırım maaşımı felsefesine kendini adamış, hazır rahat bir yer de bulmuşken gül gibi yaşayan, tepki gelince çıkıp 1-2 şık hareket, pas, asist yapan, gol atan, bunlarla da kredisini devam ettiren bir insan)" mı demeliyiz?

8 mart 2012 atletico madrid beşiktaş maçı

gagam koptu sira pencelerimde
ricardo andrade quaresma bernardo denen orospu çocuğunun bi sike yaramadığını daha 15. dakikasından anladığımız maçtır.

şimdi siz gidin pozisyonu olmamasına rağmen sol bekte tek başına oynamaya çalışan veli kavlak'a, sakat oyuncular nedeniyle veli'yi sol bekte oynatmak zorunda kalan carlos carvalhal'a, 3 gol yiyen cenk gönen'e kızın tamam mı? bu adamlara küfredin oldu mu? at gözlüğünüzü çıkarmayın sakın. götünüze sokun quaresma'yı da oynadığı oyunu da. ulan bu kadar mı gerizekalı bir kalabalık olur ya. bu kadar mı gözünün içine baka baka sikilmesine rağmen hala "ama o çok yetenekliiiiiiiiiii" der bi topluluk lan. bu kadar mı salaksınız olm siz? bu kadar mı gözünüz kapalı lan gerçeklere? hala "carlos yanlış oynatıyo. veli hata yapıyo. necip gelişmiyo. pektemek ilk 11 oyuncusu değil. cenk hatalı goller yiyo. simao yeteri kadar iyi değil." diye avutun kendinizi. ne zaman bu kadar gerizekalı oldunuz lan siz? açın şu amına koyduğum gözlerinizi lan. bu takım quaresma'nın babasını malı mı lan? bu adam ananız mı, babanız mı, yariniz mi, kardeşiniz mi lan? nesini savunuyosunuz lan bu adamın. topunuzun amına koyum lan. topunuzun hem de.

not: bu entry quaresma'nın hala yetenekli olduğunu düşünen gerizekalı beşiktaş taraftarlarına ithafen yazılmıştır. kimse üstüne alınmazsa bu kardeşiniz çok bahtiyar olur.

aklına gelen tek düzlüğe çıkma formülü portekizliler i yollamak olan başkan

gagam koptu sira pencelerimde
kafası çalışmayan başkan adaylarıdır.

sana ne arkadaş portekizlilerden? sen necip'i, veli'yi, burak'ı, ersan'ı, sivok'u, ernst'i, cenk'i, tanju'yu, ismail'i, egemen'i, mustafa pektemek'i, atınç'ı, muhammed'i, sezer özmen'i sat dokunma 'portekizli çete'mize. zaten şu saydığım oyuncuları satsan nerden baksan 20-25milyon euro bi para girer kasana. eh o parayla da kulübün bütün borçlarını kapatırsın. küçülmek yerine büyüdükçe büyürüz artık. bir yerde patlarız ama hiç önemli değil. mesela sidnei'in bonservisini de al sene sonunda. bir de şöyle kariyeri bitmiş ama isim yapmış bir oyuncu getirdin mi tadından yenmez valla. mesela trezeguet gibi 1-2 transfer yaparsan kral olursun. tribünlerde adın yankılanır "yetmez anacım yetmez" diye. ha bir de futbol dışındaki branşlara da yatırım yapma sakın. işte erkek basketbol takımına da bu tarz transferler yap. ama yabancı olmalarına özen göster. yerli oyuncularını sikmekten beter ettin mi tamamdır. artık kralsın oğlum. kimse tutamaz seni.

ama tabii bunları yaparken unutmaman gereken çok ama çok önemli bir şey var ki yiğidim uefa'nın borçlarla ilgili yeni yaptırımları. mesela yakın zamanda gaziantepspor'a verilen bir ceza var ki aynısına bizim de maruz kalmamız an meselesi. ama sen siktir et bunları. ceza alana kadar bu 'çetenin peçete tutucuları'nı memnun et yeter. zaten giderken de çıkıp 1-2 yürek parçalayıcı laf edersin, biraz edebiyat yaparsın olur biter. mesela "bir babanın çocuğuna vedası gibi" cümlesi yerine "bir çocuğun annesine vedası" "bir ergenin sevgilisine vedası" "bir spermin yumurtaya vedası" "bir bebeğin anne karnına vedası" gibi sözler seçersen belki daha etkili olur.

şimdilik bu kadar ders yeter sana. gerçi benimki de laf. ben ki bu 'muhteşem çete'yi itin götüne sokmaya çalışan bir 'beşiktaş düşmanı'yım. sen kafana göre takıl işte yaa. zaten borç falan kimsenin sikinde değil. 2 tane isim yapmış, kariyerli oyuncu getirirsin her şey unutulur işte.

not1: bu entry ağır hakaret değil ağır ironi içermektedir.
not2: yetmez ama bi siktirin gidin lan!

aziz yıldırım

gagam koptu sira pencelerimde
sevmediğim, hoşlanmadığım, pis işlere bulaştığını düşündüğüm hatta nefret ettiğim ama aynı zamanda da takdirlerin en büyüğüne layık olan ve 3 temmuz itibariyle yanında durduğum, desteklediğim tutuklu 'yargılanan' fenerbahçe başkanı'dır.

bir kişiyi sevip sevmemeniz o kişiye karşı yapılan haksızlığa ses çıkarmamanızı gerektirmez. hatta bir vites artırarak devam edeyim; bir kişiyi sevmediğiniz için ona yapılan haksızlığa ses çıkarmıyorsanız, tepki göstermiyorsanız bu sizi de çürütür, kötüleştirir, kişiliksizleştirir. kendi ellerinizle şerefinize leke sürmüş olursunuz. serdal adalı, tayfur havutçu ve ahmet ateş 'kendileri gibiler için hazırlanan yasa' sayesinde hapisten çıkarken "(b: işte suçsuzlar dışarıda. suçlular içeride.)" nidaları atarak aziz yıldırım'ın tutukluluk halinin devamına ses çıkarmamak en hafif tabirle denyoluktur.

aşağıdaki açıklama bugün itibariyle aziz yıldırım tarafından avukatları aracılığıyla yapılmış bir açıklamadır. varın siz beni 'ajan', 'fenerbahçeli', 'fenerbahçe'nin uşağı', 'troll', 'renkli' olarak niteleyin. hatta daha da ileri gidip 'şerefsiz', 'piç', 'dalyarak', 'koyduğumun pezevengi' gibi sözler de söyleyin.ama şu açıklamayı bir kez okuyun. beşiktaş'ı veya beşiktaşlılık'ınızı aklınızdan çıkarmayın sakın. aksine beşiktaşlılık duygularınızla okuyun. beşiktaşlı'ın 'haklı'nın, 'masum'un, 'emek'in yanında olduğunu unutmadan okuyun. sadece 'fenerbahçe nefreti'ni bir an için çıkarın aklınızdan. tarafsız olun diyemem çünkü görüyorum ki sözlüğün çok çok önemli bir bölümü tarafsız olamıyor. daha önemlisi sözlüğün çok çok önemli isimleri de tarafsız olamıyor.[ybkz]swh[/ybkz] ancak bir an için içinizdeki nefret duygularını atın bir kenara.

sadece okuyun şu açıklamayı:

---------------alıntı---------------

Fenerbahçe’nin haklılığına adanmış ömrümün beni getirdiği en son yer olan burada, huzurlarınızdayım…

3 Temmuz’dan bu yana yegane sevdamız Fenerbahçe’ye ve bizlere yapılanlar, kamuoyunun malumudur.

Ancak bu nasıl bir yazgı ve nasıl bir tesadüftür ve teselli kaynağıdır ki; Fenerbahçe ile buluştuğum ilk gün 14 şubat Sevgililer Günü’dür…

öncelikle bu yargılamayı takip ve buna tanıklık eden herkes bilmelidir ki;
"MüCADELEMiZ ZULüM VE ZALiMLEDiR…"

Sekiz aydır sizlerin huzuruna çıkarılmayı beklemekteyiz. Bizlere reva görülen bu muamele, ne vatanını satanlara ne yetim hakkı yiyenlere ne de devlete ve halkına kurşun sıkanlara görülmedi.

Suçlandığımız asılsız iddialar, hiçbir bilgi ve belgeye dayanmadan, kişilik haklarımız hunharca katledilerek, yanlı ve yanlış her bilgi kamuoyuna servis edildi, sızdırıldı.
Kamuoyu seyretti…

Bu davanın şikayetçisi olduğunu yani yargılamada taraf olduğunu bağıranlar, 8 aydır hakkımızda televizyonda programlar yaptı. Ağızlarından salyalar saçarak Fenerbahçe’ye küfür eden, bugüne kadar mektup dahi yazmamış ’birileri’ Türkiye’nin en büyük köşe yazarları oldular. Bize saldırdılar.

Kamuoyu yine seyretti…

Kendileri için kanun çıkaranlar sadece Fenerbahçeli yani savcının deyimiyle ’örgüt olmadıkları için’ cezaevinden çıktıklarında, zaten kendilerinin suçsuz olduklarını söylediler.

Ve yasayı sizin için çıkardık diyen sporla ilgili bazı kişiler, utanmadan bizlerden gayri ahlaki taleplerde bulundular.

Herkes gördü…

Futbol takımımız darmadağın edildi. Kulübümüz basıldı. Hemen hemen her talebimiz, gerekçesiz reddedildi.

Gün o gündü. Fenerbahçe’ye, Fenerbahçeliye hakaret etme, saldırma günüydü… Günlerini gün ettiler. Herkes seyretti…

Bizler sustuk.

Hep bu "Cumhuriyet’in güneşinin" en tepede olmasını amaçladık.

Ama gördük ki; "BiR YERDE KüçüK iNSANLARIN BüYüK GöLGELERi VARSA O YERDE GüNEş BATIYOR"MUş…

Hiçbir hukuki suç içermeyen konuşmaları gerekçe göstererek hakkımızda dinleme kararı aldılar. Birileri düğmeye bastı.

Amaç, Fenerbahçe’yi ele geçirmekti ve bunun için önce O’na hizmet eden, onun başarısı için uğraşan Fenerbahçeliler ele geçirilmeliydi.

öyle de yaptılar… Ancak karşılarında Fenerbahçe’nin O BüYüK TARAFTARLARINI buldular.

Sonra bizlerle Başbakanımızın irtibatını koparmaya kalktılar. Ve hatta Kulübümüz ve Yönetimdeki arkadaşlarımızla da irtibatımızı koparmaya çalıştılar…

Ama yapamadılar. Sonra oklarını Fenerbahçe’ye çevirdiler.

Takımımızın, şampiyonlar Ligi hakkını, emeğini, parasını çaldılar. Hem de sizleri yani yargılama yapacak mahkemeleri dahi hiçe sayarak!

Ancak bunu da başaramadılar… Bir kısmı kaçtı, kalanlar ise kovalanmayı beklemekte...

Ve gördük ki; Bizler, hohlaya hohlaya buz dağlarını eritmişiz. şimdi ortalık ’çamurdan’ geçilmiyor…

Gelinen noktada kamuoyunun huzurlarındayız. şimdi susma sırası onlarda!

Aslında mizacım bu kadar haksız, bu kadar kurguya dayalı bir linç kampanyasına cevap vermeye uygun değil.

Ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin, hiçbir yere bağımlı ve özel olmadığını düşündüğüm mahkemelerine inancım tam.

Ancak Sokrates; "KiMSEYE HiçBiR şEY öğRETEMEM, SADECE ONLARIN DüşüNMELERiNi SAğLARIM" demiş.

Ben de aslında, sizlerin; çok da yakın olmadığınız bir konuda sadece düşünmenizi sağlamaya çalışmaktan öte bir şey yapmayacağım.

çünkü bizler, kuyunun derin olduğunu değil; ipin kısa olduğunu düşünenlerdeniz…

Yalnız sizlerden önemle beklentim; burada yapılan yargılamada, kişisel olarak hiçbir talebimin ya da çıkarımın olmadığını bilmenizdir.

Ve malesef birilerinin istediği gibi burada yargılananın aslında Fenerbahçe olduğunu, benim de hala Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı olarak huzurunuzda bulunduğumu, bu süreçte, bir an olsun, lütfen unutmayınız…

Bizi, bu mücadelemizde, bir an olsun yalnız bırakmayan Büyük Fenerbahçe Taraftarlarına, şükranlarımı sunuyorum.

Onlar olduğu müddetçe, her türlü esarete hazır olduğumu kamuoyunun bilgisine sunarım…

Ve bilmelerini isterim ki; HAKLILIğIMIZA iNANANLARIN HAKLILIğI YAKINDIR. Ve inanıyorum ki; HEP BiRLiKTE, GüZEL GüNLER GöRECEğiZ, GüNEşLi GüNLER…

Saygılarımla,

AZiZ YILDIRIM

---------------alıntı---------------

(b: not): alıntı ve beşiktaşlılık ile ilgili bölümler hariç tamamen kişisel görüş olup kimseyi bağlamamaktadır. kişisel görüşlere -bile- tahammül edemeyen arkadaşların tahammülsüzlük başlığına gitmeleri şiddetle tavsiye olunur.

kerami pestenkerani

gagam koptu sira pencelerimde
türkiye'de hali hazırda var olan linç etme hastalığına maruz kalan yazardır.

[ybkz]swh[/ybkz]olması gerekeni biraz iğneleyerek, sinir bozarak, taşak geçerek söyleyen birini görünce hemen linç edin amına koyum. hiç oturup bu adamın başka başlıklarda ne yazdığına bakmayın. beşiktaş'la ilgili sizin hoşunuza gitmeyen, size göre ağır olan bir şeyler mi söyledi hemen vurun tepesine.

ulan insan biraz tahammül edebilmeli be. senin beşiktaş'a bakış açın ne ise diğer takım taraftarlarının da kendi takımlarına bakış açıları o. sen adamların takımına, oyuncusuna, teknik direktörüne, başkanına, yöneticisine hatta hatta direk kendine ana-bacı giderken hiç sorun yok. ama senle aynı sevdaya tutulmuş başka biri ironi yaptığı zaman vur tepesine.

kendiyle bile dalga geçebilmeli insan bazen. 8-0'lık liverpool yenilgisinin konusu her açıldığında birilerine ana-bacı küfür mü ediyorsun güzel kardeşim? ya da onunda kavga mı ediyorsun? ya da tehdit mi ediyorsun onu? peki liverpool bize o maçta tecavüz etmedi mi be? 8-0 lan 8-0! tecavüz değil de ne?

yazık lan! valla yazık bak. ulan bir insan başka birinin işten atılmasına sevinir mi mesela? biraz empati yap amına koyum hiçbir bok bilmiyorsan.[ybkz]swh[/ybkz]

bu kulüp için, bu tribünler için hatta daha genel konuşayım bu ülke için içimde biraz olsun umut vardı. ama harbi harbi hepsini sikip attı bu adama yapılanlar, söylenenler. bir ihtimal direnirim, karşı çıkarım, kaçıp gitmem diyordum ama. burası bile bu haldeyse durum çok vahim. hay sikeyim. tüm zevkim, isteğim kaçtı lan.

not: bu entryde bahsedilen kişi ve kurumlar tamamen hayal ürünüdür. gerçek kişilerle uzaktan yakından alakası yoktur. dikkate alınmaması önemle rica olunur.

beşiktaş taraftarı

gagam koptu sira pencelerimde
iyidir, hoştur, yaratıcıdır, diğerlerine benzemez ama endüstriyel futbolun etkisine artık iyice girmiştir. son bir çaba deyip karaya doğru kulaç atanlar da vardır elbet içinde ama çoğunluğu -ne yazık ki- tamamen teslim olmuştur bu illete.

haddim olmasa da yetişebildiğim, bana anlatılanlar kadarıyla bir irdelemek isterim içinde bulunduğum bu topluluğu:

bazı futbolcular vardır bizlerin gözünde, gönlünde, aklında yer etmiş. ne çok yeteneklidir ne de sezonluk 40 gol atmıştır. ama yine de gözlerimiz onları arar sahada. bazen ferdinand'dır, bazen pascal, bazen ilhan, bazen zago, bazen pancu, bazen münch, bazen amokachi, bazen şifo, bazen atom karınca, bazen sarı fırtına, bazen kibar feyzo, bazen beyefendi ali ve niceleri...
bahsettiğim futbolcuların hiçbiri bir quaresma, guti, simao yeteneğinde değildi belki. ama hangimiz aramıyoruz bu futbolcuları? hangimiz keşke münch soldan bindirip ortalasa da pascal kafayı çaksa, şifo araya bıraksa da amokachi kaleciyi geçip boş kaleye yuvarlasa vs. demiyoruz?

peki şimdi değişen nedir? neden quaresma'ya, simao'ya, almeida'ya, guti'ye, delgado'ya, ricardinho'ya vs. bu kadar değer veriyoruz? bu değişimin sebebi nedir? bu yıldız adı altındaki futbolcularla gelebilecek olası başarılar mı bizi cezbeden? kazanabileceğimiz kupalar mı bizi geçmişimizden koparan? ya da trivelalar, topuk pasları, müthiş çalımlar mı gözümüze hoş gelen? alın teri, ciğerleri patlarcasına koşanlar, tribünlerden alkış alabilmek için kıçını yırtanlara duyduğumuz saygı nerede? bu kadar mı değişti lan değerlerimiz? bu kadar mı uzaklaştık baba'mızdan? tamam değişim olacak illa ki. demiyorum ki 20 yıl önce neysek o olalım, geri dönelim o günlere. eyvallah değişelim ama değişirken gelişelim be gözüm. mevcut sistemin, egemenlerin bizlere dayattığı şeyleri kabul etmek neden? hani asiydik? hani farklıydık? hani karşıydık? hani alayına giderdik? bir topuk pasına, bir güzel çalıma mest oluyorsak ne farkımız kalır diğerlerinden? her şeyden ama her şeyden önce emeğe, alın terine, mücadeleye değer vermezsek nasıl taşırız baba'mızın bizlere bıraktığı şeref'li armayı?

bedava biletmiş, yönetim-taraftar ilişkisiymiş onlara girmiyorum bile. çünkü asıl konu değerlerimizden uzaklaşıyor olmamız. yoksa [ybkz]swh[/ybkz]sen al bedava bileti bas tokatı!

not1: yazar burada tespit sıçmamıştır. sadece içine dert olan 1-2 şeyi ahaliyle paylaşmak istemiştir.

not2: genç yazarımızın ağzına sıçmadan önce oturup bir düşünsek fena olmaz sanki he?

carlos carvalhal

gagam koptu sira pencelerimde
5 şubat 2012 fenerbahçe beşiktaş maçında sahaya sürülebilecek en doğru 11'i süren teknik adamdır.

hataları vardır, oyunu okuma konusunda sıkıntılıdır, oyuncu değişiklikleri yanlıştır, gençlere yeteri kadar şans vermiyordur vs. hepsini oturup tartışırız. ama arkadaş sen önce dön de bi taraftar olarak kendine bak be.
-ulan gençlere şans vermiyor diyorsun necip'e bi ana-avrat küfretmediğin kaldı.
-quaresma oynamayınca deliriyorsun, oynayıp bi sik yapamayınca takım kötü diyorsun.
-almeida 2gol atınca kral dersin, holosko 2gol kaçırınca idama yollarsın.
-burak 15 dakika oynayınca çok yetenekli dersin, kötü oynayınca boşuna oynatıldı olur.
-alves kim lan diye aylarca söylenirsin, derbide oynatılmayınca alves kurtarıcı olur.
-veli önce orta sahanın dinamosu sonra göstermelik 10numara olur.
-cenk ilerde en iyi kalecilerden olacak dersin bi hatalı çıkış yapınca hakan arıkan damgası vurursun.

carvalhal'i sonuna kadar tartışalım, eleştirelim. eyvallah. ama önce kendine bak be kardeşim. iğne-çuvaldız ilişkisini hatırla, uygula. herkese bok atıp da kenara çekilme. klasik türk hastalığına kapılma sen de.
10 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol