şeref yoksunu federasyon sayesinde inönüne oynanacak maç. fenerli gerizekalılar kapalıyı almak istiyormuş bu nedenle semti ve kapalıyı bu maçta boş bırakmamak lazım diye düşünüyorum. ayrıca;
(bkz: kapalı bizimdir direkleri sizindir)
okulların açıldığı, toplu taşımalarda yer bulmanın imkansızlaştığı ve trafiğin iyice birbirine girdiği gün.
başka hiç bir takım oyuncusuna tanınmayan ayrıcalıktır. fenerbahçeliler her pozisyona itiraz eder hatta itiraz ederken küfür eder ama kırmızıyı bırakın sarı kart bile görmezler. ibrahim üzülmez daha ilk itirazında sarı kartı yer.
(bkz: böyle adaletin terazisine sıçayım)
(bkz: böyle adaletin terazisine sıçayım)
şarap içmekten ziyade içine sıçılması amacına hizmet eden çanak.
"darbecileri yargılayacağız" sloganıyla ortaya çıkıp bir çok kimseden oy toplayan hükümetin mi yoksa "darbecilerin yargılanması hukuken imkansız" diyen muhalefetin mi haklı çıkacağını görüp kimin halkı kandırdığını anlamaya başlayacağımız mevzu.
hükümet her yerde çıkıp darbecileri yargılayacağız 1980 darbecileri ile hesaplaşacağız diye konuştu durdu. çok kısa bir süre sonra göreceğiz bakalım darbeciler yargılanacak mı yoksa halkı yine kandırdıkları ortaya mı çıkacak.
hükümet her yerde çıkıp darbecileri yargılayacağız 1980 darbecileri ile hesaplaşacağız diye konuştu durdu. çok kısa bir süre sonra göreceğiz bakalım darbeciler yargılanacak mı yoksa halkı yine kandırdıkları ortaya mı çıkacak.
eğitim düzeyi azaldıkça evetlerin artması olarak yorumlanabilecek tercihlerdir. ayrıntılı hali aşağıdaki gibdir.
üniversite: (EVET %41.7) (HAYıR %58.3)
Yüksekokul: (EVET %41.4) (HAYıR %58.6)
Lise: (EVET %47.9) (HAYıR %52.1)
Ortaokul / ilköğretim: (EVET %47.9) (HAYıR %52.1)
ilkokul: (EVET %62.0) (HAYıR %38.0)
Mezun değil: (EVET %65.1) (HAYıR %34.9)
üniversite: (EVET %41.7) (HAYıR %58.3)
Yüksekokul: (EVET %41.4) (HAYıR %58.6)
Lise: (EVET %47.9) (HAYıR %52.1)
Ortaokul / ilköğretim: (EVET %47.9) (HAYıR %52.1)
ilkokul: (EVET %62.0) (HAYıR %38.0)
Mezun değil: (EVET %65.1) (HAYıR %34.9)
kartal yuvası anlamına gelen söz.
her şeye taraflı ve at gözlüğüyle bakmaya alışkın olanlar için bir önem arzetmeyecek olsa da belki bazı evetcileri bu görüşünden döndürebilir düşüncesiyle paylaştığım yazı. hukukun uygulayıcısı hakimlerdir, ve bir hakim çıkıp eğer bu anayasa değişikliği kabul edilirse artık vicdani kanaatime göre karar veremeyeceğim diyor. bir gün adalet size de lazım olduğunda anlayacaksınız ama o zaman iş işten geçmiş olacak.
---------------alıntı---------------
Ben bir Türk Hâkimiyim!
Hâlen, bağımsız" yargının bir mensubu olarak Bolu Adliyesinde Ağır Ceza Hâkimi sıfatıyla görevime devam ediyorum.
23 yıla varan meslek hayatım boyunca, bakmakta olduğum davalar hakkında karar verirken, hiç kimsenin tesiri altında kalmaksızın, sadece vicdânî kanaatlerimin sesini dinledim; haklı olduğuna inandığım davaları kabul; inanmadıklarımı reddettim.
Yargının bağımsız oluşundan aldığım güçle birilerini mutlu etmek için değil, kanuna ve hukuka uygun olarak, dâimâ vicdânî kanaatlerime göre karar verdim.
şüphesiz, mesleğimin icrası sırasında, kararlarımı etkilemeye çalışan unsurlar hep oldu; ama, ben, hiç birine kulak asmadım; telefon ettiklerinde âhizeyi suratlarına kapadım; odama girdiklerinde kapı-dışarı ettim; kendi hür vicdânım dışında" kimseye eyvallahım olmadı!
çünkü, arkamda, mensubu olmaktan her zaman gurur duyduğum Büyük ve Bağımsız Türk Yargısı vardı!
Eğer, mensubu olduğum yargı kuvveti, bir yerlere bağımlı olsaydı, yargılamaya ilişkin yetkilerimi vicdânî kanaatlerime göre değil, birilerini memnun etmek için,onların arzuları, çıkarları ve tâlimatları doğrultusunda kulanmak mecburiyetinde kalacaktım; bu durumda ise, haktan, hukuktan, adâlet ve hakkâniyetten söz edilemeyecekti.
Kezâ, yüce yargı, eğer bağımlı olsaydı, mesleğimi, yargıyı bağımlı hâle getiren siyasî iktidar mensuplarının görüş ve tâlimatları yönünde icra ediyor; kararlarımı da (açıktan açığa olmasa bile, gizliden gizliye) onların emirleri doğrultusunda veriyor olacaktım! işte, benim, bu en büyük nimetim, kendi hür ve özgür iradem / vicdânî kanaatim, 12 Eylül 2010 Pazar günü -ne yazık ki, bir daha geri verilmemek üzere- elimden alınmak isteniyor; bundan böyle, kolu-kanadı kırılmış bağımlı ve cüce bir yargının mensubu olarak siyasî iktidârların robotu haline getirilmek isteniyorum!
şimdi, buradan, evetçilere, şimdilik evetçilere, yetmez ama yine de evetçilere ve boykotçulara seslenmek istiyorum: Benim, bir hâkim olarak, yargısal kararlarımı kanuna ve hukuka uygun biçimde vicdânî kanaatlerime göre mi, yoksa siyasî iktidârlara mensup organ, makam, merci veya kişilerin emir ve tâlimatlarına göre mi vermemi istersiniz? Suçsuz olduğuna inandığım bir sanığı tam beraat ettirmek üzere iken, o sırada beni arayan kişinin aksi yönde karar vermemi emir buyurması üzerine (içim kan ağlayarak) mahkûmiyetine karar vermem hoşunuza gider mi?
Veya, tam tersi, eldeki delillere göre cezalandırılması gereken azılı bir fâili, hakkettiği cezaya çarptırmak üzere iken, fütursuzca odama dalan birinin ya da birilerinin zoru ile" beraat ettirmem, adalet duygularınızı incitmeyecek mi?işte, anayasa değişikliği ile yapılmak istenen budur!
Asıl amaç, bugüne kadar bin türlü hileye, bâdireye, entrikaya, tertip ve düzene rağmen, hâlâ bağımsız kalabilmeyi başarmış olan Yüce Türk Yargısını, idareye bağımlı bir robot yargı haline dönüştürmektir!
Bundan, hiç şüpheniz olmasın!
Ben Halkoylaması sonrasında eskiden olduğu gibi, kararlarımı, yine kendi hür irademle baş başa kalarak vermek istiyorum; idarenin mümessilleriyle kafa kafaya vererek değil!
Ben Kararlarımda bana tesir etmeye çalışan kişilerin suratlarına eskisi gibi telefonu kapamak; odama girdiklerinde ise yine kapı-dışarı etmek istiyorum; her telefon ettiklerinde esas duruşa geçmek ya da mahkemeye geldiklerinde onları başköşelerde ağırlamak değil! Evetçiler / Boykotçular, ne olur, mesleğimin biricik güvencesi, varlık sebebi, olmazsa olmazı, bütün gücü-kuvveti, güzelliği, hatta süsü olan hür irademi / vicdânımı lûtfen, ama lûtfen elimden almayın; onu bana çok görmeyin; beni birilerinin kulu, kölesi, ırgadı, marabası, kuklası, robotu haline dönüştürmeyin!
Ne olur! Bağımsız Türk Yargısının onurlu bir mensubu olarak -gerekirse- sizlere yalvarıyorum:
Kararınızı lûtfen bir kez daha gözden geçirin!
Ne olur!
çetin Canbazoğlu
---------------alıntı---------------
---------------alıntı---------------
Ben bir Türk Hâkimiyim!
Hâlen, bağımsız" yargının bir mensubu olarak Bolu Adliyesinde Ağır Ceza Hâkimi sıfatıyla görevime devam ediyorum.
23 yıla varan meslek hayatım boyunca, bakmakta olduğum davalar hakkında karar verirken, hiç kimsenin tesiri altında kalmaksızın, sadece vicdânî kanaatlerimin sesini dinledim; haklı olduğuna inandığım davaları kabul; inanmadıklarımı reddettim.
Yargının bağımsız oluşundan aldığım güçle birilerini mutlu etmek için değil, kanuna ve hukuka uygun olarak, dâimâ vicdânî kanaatlerime göre karar verdim.
şüphesiz, mesleğimin icrası sırasında, kararlarımı etkilemeye çalışan unsurlar hep oldu; ama, ben, hiç birine kulak asmadım; telefon ettiklerinde âhizeyi suratlarına kapadım; odama girdiklerinde kapı-dışarı ettim; kendi hür vicdânım dışında" kimseye eyvallahım olmadı!
çünkü, arkamda, mensubu olmaktan her zaman gurur duyduğum Büyük ve Bağımsız Türk Yargısı vardı!
Eğer, mensubu olduğum yargı kuvveti, bir yerlere bağımlı olsaydı, yargılamaya ilişkin yetkilerimi vicdânî kanaatlerime göre değil, birilerini memnun etmek için,onların arzuları, çıkarları ve tâlimatları doğrultusunda kulanmak mecburiyetinde kalacaktım; bu durumda ise, haktan, hukuktan, adâlet ve hakkâniyetten söz edilemeyecekti.
Kezâ, yüce yargı, eğer bağımlı olsaydı, mesleğimi, yargıyı bağımlı hâle getiren siyasî iktidar mensuplarının görüş ve tâlimatları yönünde icra ediyor; kararlarımı da (açıktan açığa olmasa bile, gizliden gizliye) onların emirleri doğrultusunda veriyor olacaktım! işte, benim, bu en büyük nimetim, kendi hür ve özgür iradem / vicdânî kanaatim, 12 Eylül 2010 Pazar günü -ne yazık ki, bir daha geri verilmemek üzere- elimden alınmak isteniyor; bundan böyle, kolu-kanadı kırılmış bağımlı ve cüce bir yargının mensubu olarak siyasî iktidârların robotu haline getirilmek isteniyorum!
şimdi, buradan, evetçilere, şimdilik evetçilere, yetmez ama yine de evetçilere ve boykotçulara seslenmek istiyorum: Benim, bir hâkim olarak, yargısal kararlarımı kanuna ve hukuka uygun biçimde vicdânî kanaatlerime göre mi, yoksa siyasî iktidârlara mensup organ, makam, merci veya kişilerin emir ve tâlimatlarına göre mi vermemi istersiniz? Suçsuz olduğuna inandığım bir sanığı tam beraat ettirmek üzere iken, o sırada beni arayan kişinin aksi yönde karar vermemi emir buyurması üzerine (içim kan ağlayarak) mahkûmiyetine karar vermem hoşunuza gider mi?
Veya, tam tersi, eldeki delillere göre cezalandırılması gereken azılı bir fâili, hakkettiği cezaya çarptırmak üzere iken, fütursuzca odama dalan birinin ya da birilerinin zoru ile" beraat ettirmem, adalet duygularınızı incitmeyecek mi?işte, anayasa değişikliği ile yapılmak istenen budur!
Asıl amaç, bugüne kadar bin türlü hileye, bâdireye, entrikaya, tertip ve düzene rağmen, hâlâ bağımsız kalabilmeyi başarmış olan Yüce Türk Yargısını, idareye bağımlı bir robot yargı haline dönüştürmektir!
Bundan, hiç şüpheniz olmasın!
Ben Halkoylaması sonrasında eskiden olduğu gibi, kararlarımı, yine kendi hür irademle baş başa kalarak vermek istiyorum; idarenin mümessilleriyle kafa kafaya vererek değil!
Ben Kararlarımda bana tesir etmeye çalışan kişilerin suratlarına eskisi gibi telefonu kapamak; odama girdiklerinde ise yine kapı-dışarı etmek istiyorum; her telefon ettiklerinde esas duruşa geçmek ya da mahkemeye geldiklerinde onları başköşelerde ağırlamak değil! Evetçiler / Boykotçular, ne olur, mesleğimin biricik güvencesi, varlık sebebi, olmazsa olmazı, bütün gücü-kuvveti, güzelliği, hatta süsü olan hür irademi / vicdânımı lûtfen, ama lûtfen elimden almayın; onu bana çok görmeyin; beni birilerinin kulu, kölesi, ırgadı, marabası, kuklası, robotu haline dönüştürmeyin!
Ne olur! Bağımsız Türk Yargısının onurlu bir mensubu olarak -gerekirse- sizlere yalvarıyorum:
Kararınızı lûtfen bir kez daha gözden geçirin!
Ne olur!
çetin Canbazoğlu
---------------alıntı---------------
başlama saati 21:00 olan, gruplara 6 puanla başlayabilmek açısından oldukça önemli müsabaka.
beşiktaş belediye başkanı ismail ünal tarafından ortaya atılan son derece gereksiz proje. bizim tribünümüzde en fazla bir kaç tane davul ve bir de çan olur.
kamu personeli seçme sınavının yeni kısaltması. açılımı "adalet ve kalkınma partiliyi seçme sınavı"dır.
kadıköy deplasmanının diğer adı. 2 hafta sonra ziyaret edilmesi farz olandır.
küçüklerin bayramlarda büyüklerinin elini öperek karşılığında aldığı harçlıktır. sözlüğümüzün bayramlaşma organizasyonunda bayram harçlığı dağıtma görevi forzanarchy tarafından üstlenilmiştir.
aramıza ezik sızıntısı olduğu hissedildiğinde sarfedilen cümle. şüphesiz sözlük için de geçerlidir. aslında bu şekilde yarım bırakmayıp tam olarak söylemek daha doğru olacaktır.
(bkz: lafın tamamı fenerliye söylenir)
(bkz: lafın tamamı fenerliye söylenir)
mahalle arası maçlarında topun arazisine kaçtığını gören tehditkar teyze söylemi.
bir adolf hitler sözü. dünyanın gördüğü en büyük faşist tarafından sarfedilmiş ve bugün ülkemizi yöneten faşizan iktidara ilham kaynağı olmuştur.
bir süre sonra tak çıkar tak çıkar omuzun yalama yapmasına sebebiyet verecek durum.
(bkz: gökhan zan)
(bkz: gökhan zan)
ayrıntıları henüz tam olarak netleşmese de yapılması planlanan organizasyon. ankaragücü maçından önce sözlük yazarlarımızla bir araya gelerek hem bayramlaşıp hem de maç saatini birlikte bekleyeceğiz.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?