yazı ve rakam fontlarını yok sayarsak, 2013-14 sezonundaki formaların her birinin tasarım harikası olduğu kutsal formalar bütünü.
milli takıma giden oyuncuların yokluğuna bağlı olarak zoraki değişen dizilişin takım savunmasını brezilya ürünü hücumlar karşısında helâk ettiği karşılaşma.
devre arasında yazacaktım aslında bu entry'i ama maç sonuna kadar beklememin daha mantıklı olduğuna karar verdim. 11 oyuncudan 4’ünün orijinal mevkisinin striker olduğu 4-2-2-2'ye benzer bir dizilişle yer aldık sahada.
(bkz: michael eneramo)
(bkz: filip holosko)
(bkz: dentinho)
(bkz: ömer şişmanoğlu)
ismail ve holosko(+uğur boral) sakatlıktan yeni dönmüş, geri kalanı ise birbirleriyle oynamaya alışık olmayan ve maç tecrübesi az isimler. hâl böyleyken shaktar gibi bir takıma karşı alınan bu sonuç için bence takımı ve hocayı eleştirmek haksızlık olur dostlar.
bilic'i eleştirebileceğimiz tek nokta 30 küsür kişilik a takım kadrosunun 11 haftalık periyot sonunda hâlâ hazır 18 tane oyuncusunun bulunmaması. yani sezon başında geçen sene başımızı epey ağrıtan sakatlıkların da etkisiyle alternatifi bol ve doğru kullanıldığında verim alınabilecek potansiyelli oyuncular kazandırıldı bu takıma. buna rağmen en ufak sakatlıkta ve ceza durumunda oldukça aksıyoruz. düşündürücü olan konu bu.
onun dışında zaten bildiğimiz bir tablonun yansımasıydı bu karşılaşma. fernandes'in miadı taraftarın gözünde dolmuş göründü, ağzıyla kuş tutsa yaranamayacak daha sanırım. takımın tümü tel tel dökülürken ve takım defansif ve ofansif organizasyon konusunda bitikken dâhi günah keçisi ilân edilebiliyor adam. en iyisi gönderelim ve rahat edelim gitsin, sonra da en büyük beşiktaş diye mastürbasyon yapmaya devam edelim. ben istediği paranın ne olduğunu bilmiyorum, yönetim el altından bilgi mi sızdırıyor, yoksa medya tarafından üzerine mi oynanıyor anlamıyorum ama bildiğim birşey varsa her ne yapılıyorsa kesinlikle başarılı oluyor. teknik açıdan yeterliliklerini sorgulayabiliriz, özelliklerini, karakterini, katkısını tartışabiliriz ama kin duyma aşamasına gelen çok sayıda beşiktaşlı görüyorum. garipsiyorum, çünkü bu adamın sınırlarını biliyorum. bu adam hiçbir zaman bir hero değildi zaten, zorla hero yapmaya çalıştık, beşiktaş’ı sahiplensin istedik, gladyatör olsun, önder olsun istedik. aslında çok şey istedik, bir sanatçıdan bir siyasetçi yaratmak istedik. nihayetinde bu tutmadı, tutmayınca da sinirlendik, adam asmaca oynamak istedik. bugün gelinen nokta tam olarak böyle ne yazık ki.
evet, bence de kimse beşiktaş'tan üstün değildir, ama bu mottonun arkasına sığınıp dar vizyonlara kılıf uydurmak yanlış. Yıllarca bu böyle olmadı mı? 8 yıllık kara dönemde tüpçü genlerimizle öyle bir oynadı ki, sabır namına pek şey kalmadı taraftarda, ondan daha vahimiyse etraflıca düşünemez olduk artık. yıllardır gelmeyen başarılar, herkese mesihmiş gibi sarılmamıza neden oluyor. hayal dünyamızda yarattığımız ütopyayı reelde göremeyince de anında sahte mesih olarak yaftalıyoruz herkesi. ben bu duruma karşı çıkıyorum, çünkü bu böyle gittiği sürece isimler değişse de senaryo 5 sene sonra da 15 sene sonra da aynı kalacak. nice genç futbolcular, nice yıldız isimler, nice bilic’ler, nice önder özen’ler sonsuz bir kısır döngünün birer parçaları olarak harcanıp gidecekler. maradona benzeri bir tanrının bir daha dünyaya gelme ihtimâlini yok sayarsak bu durum değişecek gibi de görünmüyor dostlar.
farkında olmadan kendi kanserimizi kendi ellerimizle yaratıyoruz aslında. aynı anda hem bir idealistin dik duruşuna ve romantik tutkusuna hem de bir mağaza müşterisinin doymak bilmez isteklerine sahip olmaya çalışıyoruz. buna da beşiktaş kanseri ismini veriyoruz. düşündürücü olan esas konu bu.
devre arasında yazacaktım aslında bu entry'i ama maç sonuna kadar beklememin daha mantıklı olduğuna karar verdim. 11 oyuncudan 4’ünün orijinal mevkisinin striker olduğu 4-2-2-2'ye benzer bir dizilişle yer aldık sahada.
(bkz: michael eneramo)
(bkz: filip holosko)
(bkz: dentinho)
(bkz: ömer şişmanoğlu)
ismail ve holosko(+uğur boral) sakatlıktan yeni dönmüş, geri kalanı ise birbirleriyle oynamaya alışık olmayan ve maç tecrübesi az isimler. hâl böyleyken shaktar gibi bir takıma karşı alınan bu sonuç için bence takımı ve hocayı eleştirmek haksızlık olur dostlar.
bilic'i eleştirebileceğimiz tek nokta 30 küsür kişilik a takım kadrosunun 11 haftalık periyot sonunda hâlâ hazır 18 tane oyuncusunun bulunmaması. yani sezon başında geçen sene başımızı epey ağrıtan sakatlıkların da etkisiyle alternatifi bol ve doğru kullanıldığında verim alınabilecek potansiyelli oyuncular kazandırıldı bu takıma. buna rağmen en ufak sakatlıkta ve ceza durumunda oldukça aksıyoruz. düşündürücü olan konu bu.
onun dışında zaten bildiğimiz bir tablonun yansımasıydı bu karşılaşma. fernandes'in miadı taraftarın gözünde dolmuş göründü, ağzıyla kuş tutsa yaranamayacak daha sanırım. takımın tümü tel tel dökülürken ve takım defansif ve ofansif organizasyon konusunda bitikken dâhi günah keçisi ilân edilebiliyor adam. en iyisi gönderelim ve rahat edelim gitsin, sonra da en büyük beşiktaş diye mastürbasyon yapmaya devam edelim. ben istediği paranın ne olduğunu bilmiyorum, yönetim el altından bilgi mi sızdırıyor, yoksa medya tarafından üzerine mi oynanıyor anlamıyorum ama bildiğim birşey varsa her ne yapılıyorsa kesinlikle başarılı oluyor. teknik açıdan yeterliliklerini sorgulayabiliriz, özelliklerini, karakterini, katkısını tartışabiliriz ama kin duyma aşamasına gelen çok sayıda beşiktaşlı görüyorum. garipsiyorum, çünkü bu adamın sınırlarını biliyorum. bu adam hiçbir zaman bir hero değildi zaten, zorla hero yapmaya çalıştık, beşiktaş’ı sahiplensin istedik, gladyatör olsun, önder olsun istedik. aslında çok şey istedik, bir sanatçıdan bir siyasetçi yaratmak istedik. nihayetinde bu tutmadı, tutmayınca da sinirlendik, adam asmaca oynamak istedik. bugün gelinen nokta tam olarak böyle ne yazık ki.
evet, bence de kimse beşiktaş'tan üstün değildir, ama bu mottonun arkasına sığınıp dar vizyonlara kılıf uydurmak yanlış. Yıllarca bu böyle olmadı mı? 8 yıllık kara dönemde tüpçü genlerimizle öyle bir oynadı ki, sabır namına pek şey kalmadı taraftarda, ondan daha vahimiyse etraflıca düşünemez olduk artık. yıllardır gelmeyen başarılar, herkese mesihmiş gibi sarılmamıza neden oluyor. hayal dünyamızda yarattığımız ütopyayı reelde göremeyince de anında sahte mesih olarak yaftalıyoruz herkesi. ben bu duruma karşı çıkıyorum, çünkü bu böyle gittiği sürece isimler değişse de senaryo 5 sene sonra da 15 sene sonra da aynı kalacak. nice genç futbolcular, nice yıldız isimler, nice bilic’ler, nice önder özen’ler sonsuz bir kısır döngünün birer parçaları olarak harcanıp gidecekler. maradona benzeri bir tanrının bir daha dünyaya gelme ihtimâlini yok sayarsak bu durum değişecek gibi de görünmüyor dostlar.
farkında olmadan kendi kanserimizi kendi ellerimizle yaratıyoruz aslında. aynı anda hem bir idealistin dik duruşuna ve romantik tutkusuna hem de bir mağaza müşterisinin doymak bilmez isteklerine sahip olmaya çalışıyoruz. buna da beşiktaş kanseri ismini veriyoruz. düşündürücü olan esas konu bu.
(bkz: oturmaya geldik)
varlığı tartışma konusu olan tayfadır.
kimi yazarların kendilerini haklı göstermek adına başlığının altına tarih öncesi entry'lerini sergilemiş olduğu oyuncu. sayelerinde vurdumduymazlıkla şahsiyetsizliğin ve ciğeri beş para etmezliğin aynı anlama geldiğini öğrenmiş bulunduk. sergen'in paragözlüğünü de beşiktaş günleri üzerinden değerlendirildiğimiz sanılmış, yazık.
not: bir nokta da ben mi yazayım yani olay nedir? üslup, üslup, üslup.
not: bir nokta da ben mi yazayım yani olay nedir? üslup, üslup, üslup.
ha işte ben de oraya geliyorum, bu adam ne yaptı da bir anda ciğeri beş para etmez oldu? ne ara seviyesiz, şahsiyetsiz oldu? karakter timsali olarak yutturulan sergen türk futbolunun en büyük para köpeklerindenken bu adam paragöz oluyor?
tartışmanın başından beri beni burada oyuncunun avukatlığına soyunduran tam olarak bu tarz yaklaşımlar ya zaten. allah akıl fikir versin valla.
meraklısına not: benim kaptanım sarı fırtınadır, rızadır. sergen'in futbolculuğuna hayranım ama bu onu kaptan olarak sahiplenmemi gerektirmiyor. ayrıca beni çoğunluğun fikirleri de ilgilendirmiyor. çünkü çoğunluk şunu anlamıyor, fernandes de oğuzhan da birbirinin önünü açan oyuncular. birinden birinin olmadığı maçlarda diğerinin de etkisiz bir görüntü ortaya koyması o yüzden. bir de bi 4 milyondur tutturulmuş gidiyor, nereden gidiyor çözemedik vallahi.
edit: imlâ.
tartışmanın başından beri beni burada oyuncunun avukatlığına soyunduran tam olarak bu tarz yaklaşımlar ya zaten. allah akıl fikir versin valla.
meraklısına not: benim kaptanım sarı fırtınadır, rızadır. sergen'in futbolculuğuna hayranım ama bu onu kaptan olarak sahiplenmemi gerektirmiyor. ayrıca beni çoğunluğun fikirleri de ilgilendirmiyor. çünkü çoğunluk şunu anlamıyor, fernandes de oğuzhan da birbirinin önünü açan oyuncular. birinden birinin olmadığı maçlarda diğerinin de etkisiz bir görüntü ortaya koyması o yüzden. bir de bi 4 milyondur tutturulmuş gidiyor, nereden gidiyor çözemedik vallahi.
edit: imlâ.
koyunun olduğu yerdeki keçiye verilen isimdir.
sayesinde quaresma hayranı olmakla itham da edildiğimiz futbolcu. bravo.
verimli olmadığı söylenen adam carvalhal döneminden bugüne dek skor tabelasına en çok katkı sağlamış oyuncu, hem de bunu merkez orta saha orjinli bir oyuncu olmasına rağmen yapmış. üstelik samet aybaba isimli futbol dahisi onu zihinsel mutasyona uğratmasına rağmen sadece saf yetenekleriyle yapmış bunu. 14 maç oynamadığı söylenmiş, carvalhal döneminde derbi öncesi yediği kırmızı kartları hatırlatmaya gerek duymadan özel hayat konusuna geçiyorum. evet özel hayat, yine vurulmuş özel hayattan. kazım denen zibidi kelepçeli partiler yaparken, çoğu gs ve fb'li oyuncu bardan bara akarken, bilica adam ezerken gündem olmasın, ama fernandes bara gidince anında gündem olsun. beşiktaş'ın medyası yok diye ağlarken nasıl da tuzaklara gelebiliyoruz dimi?
not: ciğeri beş para eden de sergen. hey yavrum.
verimli olmadığı söylenen adam carvalhal döneminden bugüne dek skor tabelasına en çok katkı sağlamış oyuncu, hem de bunu merkez orta saha orjinli bir oyuncu olmasına rağmen yapmış. üstelik samet aybaba isimli futbol dahisi onu zihinsel mutasyona uğratmasına rağmen sadece saf yetenekleriyle yapmış bunu. 14 maç oynamadığı söylenmiş, carvalhal döneminde derbi öncesi yediği kırmızı kartları hatırlatmaya gerek duymadan özel hayat konusuna geçiyorum. evet özel hayat, yine vurulmuş özel hayattan. kazım denen zibidi kelepçeli partiler yaparken, çoğu gs ve fb'li oyuncu bardan bara akarken, bilica adam ezerken gündem olmasın, ama fernandes bara gidince anında gündem olsun. beşiktaş'ın medyası yok diye ağlarken nasıl da tuzaklara gelebiliyoruz dimi?
not: ciğeri beş para eden de sergen. hey yavrum.
3 yıldır verimli oynamadığı söylenmiş futbolcu. tebrikler.
benim meselem ne kılıf uydurmak ne de avukatlık yapmak. benim meselem zihniyetle, şu herşeyi biz bilirizci zihniyetle. bu takıma tartışılmayacak hocalar da geldi tartışılmayacak oyuncular da. biz ne yaptık peki? en ufak başarısızlıkta yok bu paragöz, yok bu kumarbaz, yok bu alkolik diye götüne teneke bağlamadık mı anında? sonra da küfür etmedik mi bolca ekrem dağlara, mert nobrelere ve daha başka sayısız örneklere? işte benim meselem bu zihniyetle. yıllardır aynı bozuk plak, aynı kısır döngü. şu kafaları bi değiştirelim artık.
benim meselem ne kılıf uydurmak ne de avukatlık yapmak. benim meselem zihniyetle, şu herşeyi biz bilirizci zihniyetle. bu takıma tartışılmayacak hocalar da geldi tartışılmayacak oyuncular da. biz ne yaptık peki? en ufak başarısızlıkta yok bu paragöz, yok bu kumarbaz, yok bu alkolik diye götüne teneke bağlamadık mı anında? sonra da küfür etmedik mi bolca ekrem dağlara, mert nobrelere ve daha başka sayısız örneklere? işte benim meselem bu zihniyetle. yıllardır aynı bozuk plak, aynı kısır döngü. şu kafaları bi değiştirelim artık.
futbolu ve futbolcuyu bir bütün olarak ele alamayan, mevkiler-roller-özellikler-sözleşme durumları-futbolcu kişiliği-çalışılan antrenör vb. gibi birçok değişkenin performans üzerinde etkili olduğunu kavramayan yazarları zaman zaman ortaya çıkaran portekizli futbolcu.
(bkz: 70 milyonun teknik adam olduğu ülke)
edit: oyuncunun avukatlığını falan yapıyor değilim de kahve ağzıyla yapılan eleştiriler yok mu beni bitiriyor arkadaş.
(bkz: 70 milyonun teknik adam olduğu ülke)
edit: oyuncunun avukatlığını falan yapıyor değilim de kahve ağzıyla yapılan eleştiriler yok mu beni bitiriyor arkadaş.
bir ekşi sözlük bakınızı.
savunduğu şeyi neden savunduğunu dahi bilmeyen, sözlükteki gâyesi komplekslerini açığa çıkarmak için insanların kutsal değerlerine hakaret etmek olan ergen zibidiler için birebirdir. kartal sözlük olarak da benimsenmesi ya da eş değer başka bir söz diziminin varlığı yerinde olacak gibi görünüyor.
savunduğu şeyi neden savunduğunu dahi bilmeyen, sözlükteki gâyesi komplekslerini açığa çıkarmak için insanların kutsal değerlerine hakaret etmek olan ergen zibidiler için birebirdir. kartal sözlük olarak da benimsenmesi ya da eş değer başka bir söz diziminin varlığı yerinde olacak gibi görünüyor.
insanı taraflardan birini tutmayı zorlayan, tutmayanı ötekileştiren, medyaca bolca şişirilen ikili rekabetlerden birine taraf olduğu için sevmediğim futbol kulübü. ortaya koyulan idea, ideayı gerçekleştirmek için sarbedilen efor ve peygamber sabrı saygı uyandırıcı olsa da bu kulübün şimdiki yapısına sempati duymamı engelleyen birşeyler var sanki.
(bkz: popüler kültürün yıkıcı etkisi)
(bkz: popüler kültürün yıkıcı etkisi)
atmosfer aşığı insandır. soğuyan havalar, düşen kar taneleri, yanan sobalar, üst üste giyilen çoraplar, çıkarılan battaniyeler çocukluktaki masum zamanlarını hatırlatır bu insana, geçmişe özlem duymaktan kendini alamaz bir türlü. yorganın içinde ısınmaya çalışarak kurulan hayaller, giden elektriklerin ardından mum ışığında okunan kitaplar, dinlenen radyolar gelir aklına. soğuğun insanları bütünleştirici yanına tanık olmuştur aynı zamanda, yine de kimileri tarafından en bi sikko insan modeli olarak lanse edilir bu insan.
yaz mevsiminin tüm albenise inat, bir anıyı yaşatmaya çalışan romantik bir insandır bu. belki mevsimin beyazına, "kara" kışın karasına vurulmuş bir beşiktaşlıdır sadece..
yaz mevsiminin tüm albenise inat, bir anıyı yaşatmaya çalışan romantik bir insandır bu. belki mevsimin beyazına, "kara" kışın karasına vurulmuş bir beşiktaşlıdır sadece..
attacking full back ya da wing back olarak tanımlanan oyuncu modelidir. futbola 3'lü defansın (savunmada 5) hâkim olduğu yıllarda en çarpıcı örneklerini vermiştir. klasik bir bek oyuncusunun ve klasik bir klasik 4-4-2 kanadının fark yaratan özelliklerine sahiptir olmalıdır bu oyuncu. sorumluluğu oldukça yüksek olduğundan takım oyununa müsait bir yapısı olmalıdır. markaj, dayanıklılık, pozisyon alma, top kapma, orta açma, hız ve hızlanmaya ek olarak eğer daha hücum ağırlıklı bir görevi varsa dribbling özelliğine ihtiyaç duyar.
dünya futbolunun 3'lü savunmayı terk edip 4'lü sistemlere dönmesinin ardından kıymetleri azalmış, standart bir beke ya da kanada evrilmeye çalıştıklarından git gide standart oyunculara dönüşmüşlerdir.
bu tipteki oyunculara beşiktaş'tan ali tandoğan, ibrahim üzülmez, roberto hilbert gibi isimler örnek olarak verilebilir.
dünya futbolunun 3'lü savunmayı terk edip 4'lü sistemlere dönmesinin ardından kıymetleri azalmış, standart bir beke ya da kanada evrilmeye çalıştıklarından git gide standart oyunculara dönüşmüşlerdir.
bu tipteki oyunculara beşiktaş'tan ali tandoğan, ibrahim üzülmez, roberto hilbert gibi isimler örnek olarak verilebilir.
tipik bir öğrenci aktivitesidir.
birçoğunun yolu yurdum topraklarına düşmüş forvet tipidir.
(bkz: kalu uche)
(bkz: lomana lua lua)
(bkz: julius aghahowa)
ama master of takla ünvanı şüphesiz obafemi martins'e aittir.
(bkz: kalu uche)
(bkz: lomana lua lua)
(bkz: julius aghahowa)
ama master of takla ünvanı şüphesiz obafemi martins'e aittir.
atatürk ve devrimcilik kitabında aşağıdaki satırları kaleme almış rahmetli fikir insanı.
--spoiler--
"bazı kötümser kişiler, atatürk'ün ölümünden 30'u aşkın yıl sonra, hâlâ bir atatürk özlemi içindedirler. atatürk'ü anma törenlerinde bu özlemi dile getirirler. o kadar kötümserdirlerdir ki, dünyamızı ve önümüzü o kadar karanlık görürler ki, kendi kendilerine ve kendi toplumlarına o kadar güvensizdirler ki, ille atatürk dirilsin de, veya başka bir atatürk çıksın da, kendilerini kurtarsın isterler. ölümünden 30'u aşkın yıl sonra, atatürk, kendini türk toplumuna, bu kötümser kişilerin aradığı kadar aratıyor olsa idi, atatürk'ün başarılı olmadığına hükmetmek gerekirdi. oysa atatürk'ün başarısı, türk toplumunun, atatürk'süz yürüyebilmesindedir.
biz atatürk'ün dirilmesini de, bir başka atatürk'ün ortaya çıkıp başımıza geçmesini de beklemeyeceğiz. gerçekten atatürkçü isek, atatürk'e gerçekten lâyık isek, bize düşen, atatürk'ün halkçı ve devrimci yöntemini benimseyip, onun yönünde, onun doğrultusunda, onun ömrünün yetmediği, onun içinde bulunduğu koşulların elvermediği devrimleri yapa yapa, onun gösterdiği ülküye doğru, türk toplumunu götürmektir."
--spoiler--
--spoiler--
"bazı kötümser kişiler, atatürk'ün ölümünden 30'u aşkın yıl sonra, hâlâ bir atatürk özlemi içindedirler. atatürk'ü anma törenlerinde bu özlemi dile getirirler. o kadar kötümserdirlerdir ki, dünyamızı ve önümüzü o kadar karanlık görürler ki, kendi kendilerine ve kendi toplumlarına o kadar güvensizdirler ki, ille atatürk dirilsin de, veya başka bir atatürk çıksın da, kendilerini kurtarsın isterler. ölümünden 30'u aşkın yıl sonra, atatürk, kendini türk toplumuna, bu kötümser kişilerin aradığı kadar aratıyor olsa idi, atatürk'ün başarılı olmadığına hükmetmek gerekirdi. oysa atatürk'ün başarısı, türk toplumunun, atatürk'süz yürüyebilmesindedir.
biz atatürk'ün dirilmesini de, bir başka atatürk'ün ortaya çıkıp başımıza geçmesini de beklemeyeceğiz. gerçekten atatürkçü isek, atatürk'e gerçekten lâyık isek, bize düşen, atatürk'ün halkçı ve devrimci yöntemini benimseyip, onun yönünde, onun doğrultusunda, onun ömrünün yetmediği, onun içinde bulunduğu koşulların elvermediği devrimleri yapa yapa, onun gösterdiği ülküye doğru, türk toplumunu götürmektir."
--spoiler--
türkçeye geriye dönük oyun kurucu şeklinde de çevrilebilecek bir orta saha rolü. bu tür oyunculara en güzel örneği andrea pirlo oluşturur şüphesiz. bu rolde oynatılan bir orta saha oyuncusu, en büyük farkını direkt pasa dayalı hızlı hücum setlerinde ortaya koyar. kısa pasa dayalı daha ofansif setlerde ise tempoyu belirler, topun yönünü değiştirir, pas istasyonu arar-yaratır, defans arkasına sarkan oyunculara pozisyon hazırlar.
eğer daha defansif bir görevde oynatılıyorsa, pozisyon alma, güç ve top kapma özelliklerine de ihtiyaç duyar bu tarz oyuncu. olmazsa olmaz kilit özellikleri ise yaratıcılık, teknik, karar alma, pas verme ve mükemmel oyun görüşüne sahip olmalarıdır.
beşiktaşlılar olarak yabancı olmadığımız bir oyuncu türüdür ayrıca efenim.
(bkz: guti hernandez)
eğer daha defansif bir görevde oynatılıyorsa, pozisyon alma, güç ve top kapma özelliklerine de ihtiyaç duyar bu tarz oyuncu. olmazsa olmaz kilit özellikleri ise yaratıcılık, teknik, karar alma, pas verme ve mükemmel oyun görüşüne sahip olmalarıdır.
beşiktaşlılar olarak yabancı olmadığımız bir oyuncu türüdür ayrıca efenim.
(bkz: guti hernandez)
aktif olarak oynayan oyuncular arasında, tartışmaya kapalı bir şekilde en iyi deep lying playmaker kendisidir. italyandır, bünyesi tekmelere alışıktır. her şeyden önemlisi winner'dır bu adam, aradığımız kandır.
gel gelelim, dedikodular şu an için türk basını kaynaklı olduğundan heyecana gerek yoktur.
gel gelelim, dedikodular şu an için türk basını kaynaklı olduğundan heyecana gerek yoktur.
beşiktaş futbol takımı ve futbolcularla ilgili başlıklarda ara sıra atışsak dahi, tartışmaktan keyif aldığım bir abimiz.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?