confessions

deniztarafindakikale

3. nesil Yazar - - Yazar -

  1. toplam entry 3110
  2. takipçi 0
  3. puan 48486

mehmet demirkol

deniztarafindakikale
bugün radyoda kendisini dinlediğim futbol yorumcusu. passolig ve tribünlerdeki boşluklarla ilgili çok güzel sorular sormuş, yol göstermiştir kendisi.

"siyasiler, futbol kulüpleri, yayıncı kuruluş ve tff başbaşa verip düşünmeli 'biz bu stadları nasıl doldururuz?' diye. futbol bir eğlence ise hesap, kitap yapılmalı. bir aile haftasonu eğlencesi olarak futbolu tercih eder mi ? pazartesi akşam 20'de kim nasıl ailesiyle olimpiyat stadına gidebilir, ne zaman ve nasıl evine dönebilir? bunlar hesaplanmalı. ailesiyle maça gitse kaç paraya mal olur, evin köşesindeki avm'de o paranın yarısına eğlenebilir mi ? bunlar düşünülmeli."

passolig

deniztarafindakikale
türk futbolunun aq akp icadı.

avrupa'dan bazı ülkelerin seyirci ortalamaları

türkiye 8 bin küsür
ingiltere 35 bin küsür
almanya 43 bin küsür

sonra 320.000 kişilik ülke olan izlanda gelir, verir eline, yollar memleketine.

almanca

deniztarafindakikale
bilinçaltımın anadili. almanya'da doğup 5 yaşına kadar orada yaşadığım için anadilim olmuş, lakin yurda dönünce türkçe düzelsin diye kelime almanca konuşmayınca unuttum. şimdi bir çok kelimeyi düzgün okuyabiliyorum ama anlama konusunda ciddi sıkıntı var. bir kursa gitsem diğerlerinden hızlı öğrenirmiyim acaba.

15 eylül 2014 beşiktaş çaykur rizespor maçı

deniztarafindakikale
hüseyin göçek denen hokkabazın hakem falan olmadığını ispatladığı maç. adam gibi bir hakem[ybkz]swh[/ybkz] maçı yönetse rakip 11 kişi maçı tamamlayamaz, en az iki penaltı lehimize çalınırdı.

takımımız maalesef rezildi ama mehmet özdilek'de fatih terim'in yamağı olduğunu ispatladı bugün. takımını güreş ve uzakdoğu sporlarıyla donatmış, yüklemişti bize karşı sağolsun. hayatta olduğum sürece beşiktaş'ın hocası olamazsın inşallah.

kadro derinliğimiz de yokmuş bunu gördük dün. oğuzhan ve ba yokken ptt 1.lig takımı gibiyiz maalesef.

çocukluğumun beşiktaş'ını geri verin bana

deniztarafindakikale
her beşiktaşlı tarafından istenen ve feryad edilen istek.

alıntı--

Bizim çocukLuğumuz, bizim çocukLarımız

çocukLuğumuzda BEŞİKTAŞ yoLLarında işLemiştik “güçLünün değiL hakLının yanında oLma” feLsefesini beynimize, iLikLerimize ve kaLbimize.

kaybetse de hakLı yine hakLıydı. “şerefLi ikinciLik”Ler sözLeri gözLerimizden bir damLa yaş süzdürse de, gurur duyardık yedi düveLin bizi aLt etmek için kurdukLarı tezgahLara bakarak. bizim hayat feLsefemiz buydu. kaybet ama sonuna kadar kazanmak için mücadeLe et. Hata yap ama yaLan söyLemeden itiraf et. gücün yetmezse kazanmaya, diLin varsın doğruLarı konuşmaya.

biz hep kazansın, hep şampiyon olsun diye tutmadık BEŞİKTAŞ’ı. BEŞİKTAŞ’da hepimizin sevdiği, yaşamayı marifet saydığı duyguLar vardı. HALKIN dişini geçiremediği SERMAYE’ye ve SİYASET’e BEŞİKTAŞ kafa atıcaktı, atmıştı da. o yüzden BEŞİKTAŞ HALKIN TAKIMI payesini takmıştı omuzLarına HALKI tarafından. o yüzden yıLLarca şampiyon oLamazken çığ gibi büyüyen taraftarı vardı yanında. HALKI, BEŞİKTAŞ’ına inanıyordu. sermaye çevreLerinin ve siyaset cambazLarının tezgahLarını BEŞİKTAŞ’La yıkacaktı HALK. ve yıktıLar 80’Lerin ortasından itibaren. BEŞİKTAŞ önde HALKI yanında omuz omuza yürüdüLer, yürüdüLer yıLLar boyu. tabii ki bu kadar HALKIN ve HAKLININ kazanması fazLaydı biriLeri için ve dur dediLer, durdurduLar.

BEŞİKTAŞ’ımı ve başına geLenLeri Türkiye’mizLe çok benzetirim birbirLerine. Türkiye’miz emperyaLizm’i yenmesinin ardından uLu önder’imizi kaybettikten sonra çözüLmeye başLamıştı, ve şimdi resmi oLmasa da gayrıresmi oLarak sermayenin sömürgesi konumunda. Kritik ve hayati kararLarımızı asLa kendi irademizLe aLamıyoruz.

BEŞİKTAŞ’da sermaye ve siyaset’i yenmesinin ardından içine serpiLen nifak tohumLarının meyvesi oLarak ONURSAL BAŞKANI SÜLEYMAN SEBA’yı küstürerek başLamıştı çözüLmeye. Ve BEŞİKTAŞ’da şimdi ne durumda hepimizin maLumu. Çifte şampiyonLuk tabii ki hepimizin ayakLarını yerden kesicek kadar sevindirdi ama gerçekLeri de kaf dağının ötesine götürmedi. Borç dağı büyüdükçe büyüyor. Kimi şakşakçıLar borçsuz hareket ediLemeyeceğini söyLeyerek mevcut sistemi akLamaya çaLışıyorLar. borçLunun özgür hareket edemeyeceği gerçeğini göz ardı ederek.

Taraftara hunharca saLdıran çevik kuvvet’e çiçek götürüp özür diLeyenLer, aynı nezaketi BEŞİKTAŞ’ı BEŞİKTAŞ yapan 5-10 kişiden biri oLan SÜLEYMAN SEBA’ya neden göstermezLer anLamak mümkün değiL. Ömrünün son demLerindeki SÜLEYMAN SEBA beLki dönüp bizi efsaneLer diyarına geri götüremeyecek ama ödenmez hakLarını HELAL ederek bir nebze oLsun yürekLerimizi ferahLatacaktır.
Evet her doğru her zaman söyLenmez ama bir doğru da bir kez oLsun söyLenmez mi ? böyLe mi öğrendik BEŞİKTAŞ yoLLarında BEŞİKTAŞ’LıLığı ? ne demiştik yazımızın en başında “kaybet ama sonuna kadar kazanmak için mücadeLe et. Hata yap ama yaLan söyLemeden itiraf et. gücün yetmezse kazanmaya, diLin varsın doğruLarı konuşmaya.” Bu bağLamda küme düşsen de BEŞİKTAŞ’sın, yeniLsende. Ama sürekLi yutkunarak, için boşaLırken oraLı oLmayarak, kardeşi kardeşe vurdurarak en fazLa gününü kurtarır, yarınLarda yok oLursun.

BEŞİKTAŞ’Lı siLkeLenmeLi ve nasıL, neden BEŞİKTAŞ’Lı oLduğunu, BEŞİKTAŞ’ın ne demek oLduğunu hatırLamaLı ve aciLen gereğini yapmaLıdır. O çok izLenen ve çok beğeniLen dizinin kahramanının dediği gibi “sonunu düşünen kahraman oLamaz”.

BEŞİKTAŞ asLına dönüp semboLü oLan KARTAL gibi özgür oLmaLı. Bunun için hiçbir zaman geç değiL, hiçbirşey güç değiL. BEŞİKTAŞ’ın ihtiyacı oLan kudret özünde sakLıdır.

Özümüzü yitirmeyeLim, özümüze döneLim ! BEŞİKTAŞ’LıLık babaLarımızdan bizLere kaLan SALTANAT değiL, çocukLarımıza bırakacağımız yegane mirastır. çocukLarımız kazanırken tartışıLan değiL, kaybederken biLe başı dik, gururLa yaşanacak bir BEŞİKTAŞ’ı hak ediyor. Tıpkı bizim çocukLuğumuzdaki gibi.

alıntı--

özlemek

deniztarafindakikale
çoğu zaman öznesinde beşiktaş varken anlamlı olan his.

yıllar önce bunu anlattığım bir yazım

alıntı--

özLüyorum uLan...

cumartesi akşamından kaLma kafayLa öğLeden sonraya uyanan bir haLde kahvaLtıyı yapıp en kısa ve hızLı şekiLde semte gitmeyi.

sahiLden başLayıp, köyiçine...oradan mis cafe ve civarına, sonra arkasındaki dik rampadan ferdi'nin otoparkına çıkmayı.

orada varsa ferdiyLe, yoksa parkın oraLardaki semtin çocukLarıyLa, onLarda yoksa şehir dışından geLen kartaLLarLa pasLaşmayı.

BEŞİKTAŞ'ımızın dününden başLayarak gururLanmayı, bugünLere geLip üzüLmeyi ve yarınLara bakarken kâh hüzünLenmeyi, kâh mutLak bir inançLa BEŞİKTAŞ ULAN demeyi.

yekten yada birkaç arkadaşLa benim "sevda yoLu" dediğim BEŞİKTAŞ'dan MABED'e uzanan o tarih kokan, ATATÜRK kokan caddeden yürümeyi.

poLisLerin arasından tribüne süzüLen o en itici adımLarı.

tribüne girip boydan boya, aLtLı üstLü koLaçan edip tanıdık simaLarLa seLamLaşmayı, sonra tribündeki yerimi aLıp YOLDAŞ dedikLerimLe, ARKADAŞ dedikLerimLe OMUZ OMUZA oLmayı.

herşeyi biLiyorken, hiçbirşey biLmiyormuş gibi davranmayı.

özLemek de güzeL şey, neyi özLediğini düşünüp, o düşünceLerLe mutLu oLabiLmek de güzeL şey.

bir daha yaşanmayacak oLsa da...

alıntı--

74 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol