confessions

ciyanfranko

3. nesil Yazar - uzman yazar - Yazar -

  1. toplam entry 72
  2. takipçi 0
  3. puan 5675

apdeyt

ciyanfranko
sözlükte orjinal dilinde yazıldığında (u.p.d.a.t.e - bunun noktasızı) boşluk çıkan, görünmeyen kelimedir. u-p-d-a-t-e in(bunun çizgisizi) başlığı bile açılamaz. neden bilmiyorum...

dünyanın en güzel kadını

ciyanfranko
dün(4 ekim 2012 perşembe günü) beşiktaşta ışıklardan karşıya geçerken görüldü.

o kadar güzel o kadar güzeldi ki, kendisini gören 3 arkadaş akşam içmeye gitti. bir kadın ancak bu kadar güzel olabilirdi. kimse tek kelime edemedi hatta bir yerden sonra "acaba bi yerine bi şey olur mu, incinir mi" diyerekten bakmayı kesti. (sanırım bu vesileyle de nazar kavramına apdeyt geldi)

bu dünyalar güzeli kadın dünyada hala umudun olduğunun ve insanların aslında ne kadar müthiş varlıklara dönüşebileceğinin yürüyen bir kanıtıydı. ve bu güzel kadın kalabalıklar içinde kaybolup gitti. (30 yaşında vardı ama çok güzeldi be...)

devlet daireleri

ciyanfranko
uzak çevremden duyduklarımın akabinde çalışan olarak girmek istediğim yerdir.

dediler ki

"bi gün işe gitmedim, beni soran olmuş ama arkadaşlar tuvalete gitti döner şimdi diye geçiştirmişler"

daha neler neler dediler sözlük... anlatsam olay olur... ama zamanı gelince... her şey zamanı gelince...doğru mu samet?

sevmeye engel değil mesafeler

ciyanfranko
ağır bir cümle. neden ağır bir cümle olduğuna geleceğim, öncelikle şöyle bi alıntı yapmak istiyorum:

"dediler ki gözden ırak olan gönülden de ırak olur. dedim ki gönüle giren gözden ırak olsa ne olur." (bu cümle için sosyal medyada mevlana'ya ait deniyor, pek güvenemesem de paylaşmak istedim)

şimdi... ağır bir cümle, o kadar ağır ki bir sabah uyandığında altında kalabilirsin. beyin... ters organ. zor organ. koca bi vucudun hizmet ettiği organların efendisi organ. gel gör ki çalışma prensibi ters... öğrenme işini sinaps parçalayarak yapıyor, zeki adamlarınsa beyninde öbek öbek sinapslar var. bu ayrı bi konu ama bildiğimiz şöyle bir şey var ki bir boku her gün her gün yapınca nöronların arasında yeni bi bağ(sinaps) oluşturuyorsun. ve bir gün geliyor tüm olası diğer seçeneklerin olmadığını görüp konuyla ilgili ne kadar sinaps varsa yok ederek, ilgili sinapsını anayol yapıp öğrenme işini tamamlıyorsun.

gel de bunu sevgiye uyarla şimdi. bir kız/erkek var. her gün sesini duyuyor öyle veya böyle görüşüp, kafandaki "kız/erkek" imajını şekillendiriyorsun. sonra başka bir gün geliyor, bu kez görmeyi bırakıp kafanda kalanları yeniden yaşıyor ya da hiç olmamış şeyleri kendi hayal dünyanda, geçmiş tecrübelerinle besleyip yaşamaya kalkıyorsun. sevgi bir bağlılık çeşidi ise doğru yoldasın.

gel gör ki sıçtığın bi nokta var. beyin sadece beyin değil. diğer organların efendisi dedim ya, diğer organlar da onun efendisi işte. feedback dedikleri bi nane var bu endokrin sistem denen şeyde ve bu da sinir sisteminle en çok ilişikli nane oluyor. en öküzce ve en düz şekilde anlatacak olursam: bir sabah uyanırsın beyninin hükmettiği bi organ(mesela testislerin), alışkanlık gereği bir hormon salgılıyı verir o da beynini uyarır... hop noldu sadakata? ya da bir sabah uyanırsın böbreküstü bezlerin tembellikten hiç bi bok salgılamamaya başlar, depresyona girdim sanarsın. sonra bunu şu müthiş sevgine bağlarsın, aylar geçer bağımlısı olmuşsundur, artık mutsuz olacak bi şey yokken bile mutluluk hormonu salgılamaz görevli organların, belki salgılıyordur ama sen bağımlısı olduğun şeyin peşinde mutsuzluğu kovalar, mecnun edebiyatından mazoşistçe zevk almaya başlarsın.

belki tüm bunların hiç birisi olmaz, küçük bir dalai lama isen uzaktaki sevgilinle, fiziksel benliğini unutarak mutlu mesut bir ilişki yaşarsın. yine de aklında bulunsun, fiziksel benliğin seni asla unutmayacak ve rahat bırakmayacaktır.

"o zaman dua edelim de, sevenlerin arası açılmasın" diyerek bitirelim sözü.

yaran besteler

ciyanfranko
(senden başka senden başka gözüm görmez hiç kimseyi melodisiyle söylüyoruz)

150 bin dolara esir aliriz aksarayi
sokaktan mı topluyosun onur sen dagittin tum parayi
100 dolari koyarız cebe gideriz laleliye
sehrazatin kralına koysan ikincisi hediye(laralaylaralay)
(ooooo) aptal onur aptal onur gerizekali onur (hep beraber) aptal onur aptal onur ge-ri-ze-ka-lı onur aptal onur aptal onur gerizekalı onur ooooooo!

edit: şarttı abi dayanamadım.

rocky balboa

ciyanfranko
o değil de köftohorlar ben size bu güzel abimizin, kominist anarşik sarı çıyan kılıklı yukarı mahallenin izbandudu ivan'la olan mevzusunu anlattım mı? anlatmadım değil mi... çekim gücüme direnmeyin, yaklaşın degajeme doğru... tabi önce dönemin ruhunu damarlarınızda hissedebilmek için şu linke bi tıklayın da, moda girin helehttp://kisalink.tk/gpo (belediye çalışıyor, çalışınca oluyor)

neyse sene ya 72 ya 78 hatırlamıyorum, süleyman yine başbakan, bülent ersoy erkek, televizyon siyah beyazdı. sanırım maça hiç gitmemiş çocuklar o zamanlar fenerbahçe ve galatasarayın da delikanlı renklere sahip olduğunu düşünüyor, "sana forma alıcam hadi galatasaraylı/fenerbahçeli ol" diyenlere "ehehe niye olmasın ne de olsa galatasaray/fenerbahçe forması giyinsem zırto gibi çıkmayacağım sokağa" gibi şeyler düşünüyor, gelen formayla paralize oluyor ömür boyu da alık alık geziyordu... işte tam da bu an, türk çocuğu için sünnet olmak kadar acı dolu bi andı.

sokaklarda hususiler, 5 kişilik taksiler, amerikan otomobilleri gezerdi. dikkat otomobil diyorum.
otomobil tam olarak şöyle bir şey:http://kisalink.tk/gpp
bu değil:http://kisalink.tk/gpr .

işte bu ikincisi motorlu araç oluyor, otomobil değil. "otomobil bir lüks değil ihtiyaçtır" falan diyorlar, gülesim geliyor. bakın cemaat, bundan sonra yanımda otomobil lüks değildir diyeni gidişlenen dişi kurt aparmasyla ağılının meyiline kodum mu fortumunu kendine bağlarım akıllı olun. Sakinim, içimdeki moğoldan kurtulup yazıma devam edeyim… tosunlar otomobillerin nesli tükendi diyorum, tıpkı arabeskin de tükendiği gibi. cengiz kurtoğlu yla birlikte batıdaki elf diyarlarına giden son kayık da yola çıkmış bulundu. bu saatten sonra halil sezai falan dinleyip de tribe giren ömür boyu tripten çıkamasın yarabbi! ve bu duamızı yedi cihanda kabul eylesin yarabbiii(amin)

neyse daha fazla konudan uzaklaşmadan, rocky kardeşimize dönmek istiyorum. adanalıydı, yazları babasıyla kamyona atlar memlekete gider karpuz alıp burada satardı. karpuz kavun kaldırmaktan çocukluktan çok ciddi kas pazu birikimi yaptıydı. fazla kahve ye takılmaz, mahalleye indi mi, karşıdaki çocuk parkında salıncaklarda barfiks çeker, mahalle çocuklarının hepsini toplayıp tahtırevanın bir tarafına oturtur sonra da öbür tarafına geçer, kaldırıp indirerek kas çalışırdı. ne sağcı, ne solcu kamyoncuydu kamyoncu! rocky le münasebetim de tam bu zamanlarda başladı, önceden de tanışıklığımız vardı ama hukukumuz "selamün aleyküm aleyküm selam" çizgisinde seyrediyordu. benim esas muhabbetim abdullah abiyleydi o sıralar, mahallede arap apo da derlerdi, kadıköy civarında kendisini apollo diye de tanırlar. kendisi kadıköyün ilk junkie'lerindendi, bağdat caddesinin tek yön olduğu zamanlar az kapışmadık hey gidi günler...

bir gün yine apo abiyle kurmuşuz sofrayı, çiçek pasajında kafa çekip dansöz oynatıyoruz, iki lavuk geldi. "buralarda fazla takılmayacakmışsınız abi, dragoslu'nun selamı var" dedi biri. ben daha davranmadan bi baktım ki apo abi birinin dişlerini ötekinin eline vermiş, "al koçum, bu yol paran, tut bi hususi dragoslu'nun yanaklarından öp benim için" diyor... neyse biz içmeye devam ettik, ertesi gün de dragosluyu soruşturmaya çıkmaya karar verdik. iki üç taksimde aradık taradık bulamadık lavuğu...

neyse gel zaman git zaman apo abiyle yine 5 parasız kalmışız, kamyon lastiği yakıp bira içiyoruz mahallede, bizim rocky geldi "oo afiyet bal şeker olsun apocuğum" dedi, "sen de katıl beraber olsun" dedik, geldi bu çekiyoruz kafaları falan... bi karı geçti önümüzden ama, karı mı erkek mi belli değil, kısa saçlı ama göğüsleri falan görsen romen bandıralı gibi... üstünde garip gurup kıyafetler "agam 2. ara sokak nerededir bulamıyok" dedi. çıkaramadık bi an, zaten o saatte kim siker 2. ara sokağı, yolun açık olsun bacım bilmiyoruz falan dedik yolcu ettik bunu... derken arkadan başka bi lavuk geldi bu da sarı saçlı falan, aynı karının modelde, yoklukta her türlü giden cinste sakalsız bir oğlan... "utanmıyor musunuz siz elalemin nişanlısına sulanmaya" dedi. biz sulanmadık o geldi bize sordu falan demeye kalmadı bi karambol, ibne gider de koyuyo iki lafın arasında "delikanlıysanız teke teke çıkın lan" dedi. "bana dragoslu derler alayınızı şöyle yaparım böyle yaparım" biz rocky yle herifi sakinleştirmeye, karısının motor olduğunu açıklamaya çalışıyoruz... bi yandan da bana, şu "dragoslu" lakabı tanıdık geliyor, düşüncelerdeyim, kafa zaten taşak olmuş, ama apo abi durmuyor yine... adam ters şeritte bile gider yapar, sözlüğünde zaten r harfi silinmiş, bi de içmiş, "seni amına kodumun kabızı du senin anal yollarını bi sikeyim de tuvalette rahat sıçarsın" diye bi girişti herife. herif de izbandud, apo abinin kafa bir kaç dünya zaten, götveren bunu evire çevire dövdü. en son bi koydu apo abi bayıldı. ben apo abiye koştum, rocky de "siktir git lan burdan, dragoslu musun nesin, seni dragos ta sikerim efendi ol" dedi. gelir misin gelmez misin, derken seslerden kahve döküldü bunun da nişanlısı geldi o arada. "bunu çocukken ayı balıyla beslemişler, gelmeyin dragosa öldürür sizi, dövemen siz bunu" dedi, siktir oldu gittiler. apo abiyi eve götürdük, ertesi gün de rocky yle dragos diye bir yeri aramaya çıktık. maltepenin ötesinde, ineklerin bile henüz evrimini tamamlamadığı, pre-taurus primigenius ların otladığı bi yere geldik. o zamanlar villalar yok tabi orda, oralar öyle bostandı beee....

neyse ki bulduk dragas denen yeri. burada kalıcı kar vardı, sigara pakedimizin içinde ateşi götürerek medeniyetin ilk temellerini attığımız bu yerde, civarda yaşayan cro-magnon adamlarına konuşmayı alet kullanmayı öğrettik sırf dragosluyu bulmak için. bu yolda çok çile çektik, özellikle rocky sebebini bilmediğim bi şekilde, karda boş boş koşuyor, tavuk kovalıyor, yeri geliyor mağara adamlarını bir el arabasına bindirip kaldırıyor sonra indiriyordu... bu bir grup ilk insanla iletişimi iyice çözdükten sonra sorup soruştuşturup derdimizi anlatıp yerini öğrendik dragoslunun... rocky zaten önceden sözümü almıştı, dragosluyu bulunca o dövecekti. dövemezse(ki yok öyle bi ihtimal) başka bi gün ben gelip dragosluyu önce dövecek sonra sikecek sonra da mahkemeye verecektim.

dragosluyu bulduğumuzda, iğne oluyordu. "hasta mı oldun lan, üşüttün galiba, dur arkana kalın bi şeyler vereyim" dedim. alık alık baktı. zaten siktiğimin malını ilk gördüğümde de kendisinde bi dangalaklık olduğunu hissetmiştim. kısa kısa cümleler kuruyordu hep. sağlıkla alay olmaz allah ın büyüğüne gitmesin niye iğne vurdurduğunu anlatmayayım şimdi... neyse rocky bunu çekti kenara "gel kardeşim konuşucaz senle" dedi.

2 rekat muhabbet etmeden dragoslu koydu rocky ye bi tane sonrası ise tam olarak şöyle oldu:
http://kisalink.tk/gpx

o kadar anlattık göte gitmesin bi de tanım yapayım:
"
damage yedikçe mana dolduran sonra da, ulti açıp kodum mu oturtan unstoppable, godlike bir abimiz."

hadi hayırlı tıraşlar...

edit: şart.

tribüne uyarlanası şarkılar

ciyanfranko
ağıza oturan, "ulan bunu 20bin kişi söylemesi nasıl olurdu" diye düşündüren melodide şarkılardır.

anketi açtım, iki örnek vereyim, belki sesimizi duyan olur, bir kış günü stadda bağıra bağıra söyleriz, şu kardeşiniz mutlu olur kendi çapında.(eğri oturalım doğru konuşalım, verdim siparişi isteyenin bi yüzü kara ztayla)

birincisi bu:
http://kisalink.tk/gk6 (belki zaten yapılmıştır ama içinde "bir umudum sensin anlıyor musun" gibi tüyleri diken diken edecek sözler olsa gırtlağımı patlatana kadar söylerdim bunu, melodi itibariyle buram buram beşiktaş tribünü kokuyormuş gibi geliyor)


ikincisi de bu:
http://kisalink.tk/gk8 (bunun içinde laylaylalay kısmı falan var yaparsak zaten kesin hacılayacaklar)

bu kadar[ybkz]swh[/ybkz])

gianfranco zola

ciyanfranko
piç forvet. hani şu hayallerde yaşayan maçı izleyenlerin uyumak üzere olduğu anlarda, aralardan koşup topla buluştuğu gibi sağa çekip doksana yazan "gouaaoool" diye anırtan forvetlerden... türk milleti olarak maalesef 85 yıllık cumhuriyet tarihimizde bu adam gibi tek bir forvet yetiştiremedik. yine de avunmak adına, en azından insanlık tarihimizden böyle bir futbolcu gelip geçti diyerek sevinebiliriz. ben unesco olsam bu adamın sağ ayağını dünya kültür mirasına hizmetten koruma altına alırdım. bunların ötesinde de nick babamdır, telefonu olsa her bayram arar, hal hatır sorar, yengeye çoluğa çocuğa selam söylerdim...
3 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol