lucescu'nun orta sahadaki, her topa koşan intihar komandosu.
1996-1997 sezonunda rasim kara ile uefa kupasında 3.tura kadar yükselen beşiktaş'ta başarısıyla göz doldurmuş nijerya'lı golcü. adına yapılmış beste şu şekildedir ;
avrupa'nın piçi
polonya'nın piçi
nasıl koydu ama
daniel amokachi
avrupa'nın piçi
polonya'nın piçi
nasıl koydu ama
daniel amokachi
enfes bir derman iskender över şiiri. nam-ı diğer küçük iskender.
gecenin hız sınırına yakınken durdurdum bedenimi
kaportada eski bir damadın çamura bulanmış papyonu
arka koltukta gözyaşlarına boğulmuş bir gelinlik vardı;
mart ayının soğuk bir salonuydu;
vites pedalının dikiz aynasına
yansıyan o gelişigüzel, akıl almaz komplo teorileri kapsamında
göğe yakın olmaktan, yere bakmaktan biraz yorgun düşmüş bir
zürafa gibi, boşluğun zarif şiddetli menfaatine sokuldum. kipti.
emir kipiydi yağan yağmur altında sana geç kalmış
senden yana saçmalamış bir âşık tanımıyla şehirlerarası yollarda
şu iki saatin bilançosunu çıkartmak, bilançoyu kanlı bir keser
kimliğiyle, kelebek camının aralığından aşağı bırakmak. zordu.
aşağı bırakmak zordu. çünkü,
mart ayının soğuk bir salonuydu!
bilirdin, ben daima büyük iddialara girerdim, örneğin tanımadığım
bir adama jean tardieu'den bir replik ezberletmek, çıplak bir kadını
az daha soymak, az daha soymak, bir şeftaliyi soya soya çekirdeğine
inmek gibi, kadının çekirdeğine,
kadının azınlık tarafının esir kamplarında aşağılanan ilkelerine
inmek gibi, indiğin noktadan yeniden göğe yakın bir zürafa gibi
yere bakmaktan yorgun bir bahisçi, bir bahis cismi, çekilen kart,
atılan zar, kırılan lades kemiği gibi, o her şeyi berbat eden gibiler
gibi, zordu. sana ulaşmak zordu. çünkü,
mart ayının soğuk bir salonuydu! gerçek,
bahaneler arkasına saklanmaya hazırken, gerçek, tam da buydu!
bir sadakate muavin, bir anlayışa esir, bir intikam zaferine sahip
olmanın, olabilir görünmenin, karşı şeritten gelen tır şoförüne göre
anlamı yoktu; o büyük buluşmayı kutsayan, kutlayan ve için için
kıskanan klakson sesleri; vaovvvvvv, vaovvvvvvvvv, diye geçen
kamyonların arasında sıkışmış 78 model tek kapılı siyah bir bmw ile
acelenin içine sıkışmış çok eski bir katil ile çıplak bir kadını
az daha soymak, az daha soymak, bana dokunan, bana temas eden buydu!
ulaşamamanın, doğruyu söyleyememenin, itiraf edememenin sıkıntısını
aşağı bırakmak. zordu. çünkü,
mart ayının soğuk bir salonuydu! asfaltta patlayan lastik,
bir çocuğun elinden kaçırdığı, ağlayarak seyrettiği bir bayram balonuydu!
bilirdin, ben daima büyük iddialara girerdim, örneğin seni sevmek,
seni dünyanın yedi harikasından herhangi birinde yüzünden jiletle işaretlemek,
indiğin noktadan yeniden göğe yakın bir zürafa gibi
arabanın attığı her taklada sana yaklaşıyor olmanın sevinci
arabanın attığı her taklada sana yakışıyor olmanın ürpertisi. zordu.
çünkü, mart ayının soğuk bir salonuydu. çünkü hayat,
ölümün insana oynadığı en trajik, en mükemmel, en acımasız oyunuydu.
senin için ölüyordum. durum buydu!
gecenin hız sınırına yakınken durdurdum bedenimi
kaportada eski bir damadın çamura bulanmış papyonu
arka koltukta gözyaşlarına boğulmuş bir gelinlik vardı;
mart ayının soğuk bir salonuydu;
vites pedalının dikiz aynasına
yansıyan o gelişigüzel, akıl almaz komplo teorileri kapsamında
göğe yakın olmaktan, yere bakmaktan biraz yorgun düşmüş bir
zürafa gibi, boşluğun zarif şiddetli menfaatine sokuldum. kipti.
emir kipiydi yağan yağmur altında sana geç kalmış
senden yana saçmalamış bir âşık tanımıyla şehirlerarası yollarda
şu iki saatin bilançosunu çıkartmak, bilançoyu kanlı bir keser
kimliğiyle, kelebek camının aralığından aşağı bırakmak. zordu.
aşağı bırakmak zordu. çünkü,
mart ayının soğuk bir salonuydu!
bilirdin, ben daima büyük iddialara girerdim, örneğin tanımadığım
bir adama jean tardieu'den bir replik ezberletmek, çıplak bir kadını
az daha soymak, az daha soymak, bir şeftaliyi soya soya çekirdeğine
inmek gibi, kadının çekirdeğine,
kadının azınlık tarafının esir kamplarında aşağılanan ilkelerine
inmek gibi, indiğin noktadan yeniden göğe yakın bir zürafa gibi
yere bakmaktan yorgun bir bahisçi, bir bahis cismi, çekilen kart,
atılan zar, kırılan lades kemiği gibi, o her şeyi berbat eden gibiler
gibi, zordu. sana ulaşmak zordu. çünkü,
mart ayının soğuk bir salonuydu! gerçek,
bahaneler arkasına saklanmaya hazırken, gerçek, tam da buydu!
bir sadakate muavin, bir anlayışa esir, bir intikam zaferine sahip
olmanın, olabilir görünmenin, karşı şeritten gelen tır şoförüne göre
anlamı yoktu; o büyük buluşmayı kutsayan, kutlayan ve için için
kıskanan klakson sesleri; vaovvvvvv, vaovvvvvvvvv, diye geçen
kamyonların arasında sıkışmış 78 model tek kapılı siyah bir bmw ile
acelenin içine sıkışmış çok eski bir katil ile çıplak bir kadını
az daha soymak, az daha soymak, bana dokunan, bana temas eden buydu!
ulaşamamanın, doğruyu söyleyememenin, itiraf edememenin sıkıntısını
aşağı bırakmak. zordu. çünkü,
mart ayının soğuk bir salonuydu! asfaltta patlayan lastik,
bir çocuğun elinden kaçırdığı, ağlayarak seyrettiği bir bayram balonuydu!
bilirdin, ben daima büyük iddialara girerdim, örneğin seni sevmek,
seni dünyanın yedi harikasından herhangi birinde yüzünden jiletle işaretlemek,
indiğin noktadan yeniden göğe yakın bir zürafa gibi
arabanın attığı her taklada sana yaklaşıyor olmanın sevinci
arabanın attığı her taklada sana yakışıyor olmanın ürpertisi. zordu.
çünkü, mart ayının soğuk bir salonuydu. çünkü hayat,
ölümün insana oynadığı en trajik, en mükemmel, en acımasız oyunuydu.
senin için ölüyordum. durum buydu!
1967 yapımı, senaryosu ve yönetmenliği osman seden'e ait, başrollerini sadri alışık, zeki müren ve filiz akın'ın paylaştığı gayet neşeli, izlenesi film.
sınamak üzere bahşettiğin hayatı çok seven, bir sınavdan ziyade doyasıya hayatın tadını iyi niyetle çıkarmak isteyen, konuştuğu dil, taptığı din ne olursa olsun, hatta olmasa da senin kurallarına göre oynayamayan ademoğulları için verebileceğin bize öğretilen tabuların dışında ufacık da olsa bir şansın yok mu ?
(bkz: ağzından mı öpmüş)
her oynadığı maçta en az bir sarı kartı olan asabi futbolcu. işçi partilidir; hatta zamanında, komünist olduğu için ali şen tarafından fenerbahçe'den kovulduğuna dair dedikodular dolaşırdı.
fenerbahçe'li amigo nuri'nin yaratıcılıktan yoksun laf kalabalığı.
kız arkadaşım aradı
gel buluşalım dedi
canım cicim aşkım
bana gönül koyma
fenerin maçı var...
günlerden pazardı
patron iş çok dedi
hasiktir ordan
lan ibne patron
fenerin maçı var...
birgün haber geldi
dayım vefat etti
allah rahmet eylesin dayıcım
fenerin maçı var...
birgün hastalandım
yorgan döşek yattım
arkadaşım geldi
biletimi verdi
fenerin maçı var...
sana söz veririm
bu sene her maçta
ell bin lay lay olacak
şükrü saraçoğlu'nda...
(bkz: yeteneksiz fenerbahçe taraftarı)
kız arkadaşım aradı
gel buluşalım dedi
canım cicim aşkım
bana gönül koyma
fenerin maçı var...
günlerden pazardı
patron iş çok dedi
hasiktir ordan
lan ibne patron
fenerin maçı var...
birgün haber geldi
dayım vefat etti
allah rahmet eylesin dayıcım
fenerin maçı var...
birgün hastalandım
yorgan döşek yattım
arkadaşım geldi
biletimi verdi
fenerin maçı var...
sana söz veririm
bu sene her maçta
ell bin lay lay olacak
şükrü saraçoğlu'nda...
(bkz: yeteneksiz fenerbahçe taraftarı)
sonuna kadar hak ettiği yakıştırmadır.
20 kasım 2011 beşiktaş galatasaray maçının oynandığı sırada, elinde meşalelerle gümüşsuyu'ndan stadın önüne yürümek isteyen bir grup galatasaray'lıyı taksime kovalayan beleştepe seyircilerine, tüm stadın hep bir ağızdan yaptığı tezahürat.
(bkz: kavak)
(bkz: eyes wide shut)
Beşiktaş'ın rahat kazanacağını düşündüğüm, üşümeyi sabırsızlıkla beklediğim maçtır. hadi artık sabah ol!
insanoğluna danışılmadan verilen yaşam'a ve süresine, insanoğlunun itiraz hakkı.
-düşündüğün gibi değil..!
(bkz: heyecanlandıran başlıklar)
90'larda çocuk olan insan yavrularının tadını bir türlü unutamadığı ciklet.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?