git adlı muhteşem şarkıyı söyleyenlerdir kendileri.
Adam olmaz dedim senden
Adam nedir dedim içimden
Farketmezdi değişseydin
Güvenseydim yada sanıverseydim
Git gideceksen bekleme
Farlı değilsin sende
Gideceksen bekleme
Git gideceksen bekleme
Başka birşey söyleme
Gideceksen bekleme
Artık olmaz dedim senle
Çok eskitti beni bu hikaye
Tamam dedim tamam kabul
Laf anlatılmazki gerceğe
Git gideceksen bekleme
Farlı değilsin sende
Gideceksen bekleme
Git gideceksen bekleme
Başka birşey söyleme
Gideceksen bekleme
Ben üşümem sen geç beni
Sıkı giyin kandırma kendini
Bir şairin şiirinden ibaret
Tüm bildiğin büyük ihtimalle
Git gideceksen bekleme
Farlı değilsin sende
Gideceksen bekleme
Git gideceksen bekleme
Başka birşey söyleme
Gideceksen bekleme
kişilerin gerek ruh sağlığı gerekse karşısındaki insana olan güveni için yapılması gerekendir.
hemen hemen her akşam yemeğe ardından kahve içmeye git, hafta sonları yine birlikte kahvaltılar, gün geçirmeler, eğlenmeler, gezmeler, tozmalar, bakışmalar, kıskanmalar, hayata müdaheleler vs. her şey olacak ama sorduğunda "ben sana aşık değilim biz arkadaşız" denecek. yok yaaa? al bu külahım buyur anlat derler adama da lâl olur diller anlatamaz hiçbir şeyi...
o yüzden de ilişkinin adı olmalı. mazallah adı sanı belli olmayana piç derler bizim orada...
hemen hemen her akşam yemeğe ardından kahve içmeye git, hafta sonları yine birlikte kahvaltılar, gün geçirmeler, eğlenmeler, gezmeler, tozmalar, bakışmalar, kıskanmalar, hayata müdaheleler vs. her şey olacak ama sorduğunda "ben sana aşık değilim biz arkadaşız" denecek. yok yaaa? al bu külahım buyur anlat derler adama da lâl olur diller anlatamaz hiçbir şeyi...
o yüzden de ilişkinin adı olmalı. mazallah adı sanı belli olmayana piç derler bizim orada...
bütün zıtlıkları bünyesinde barındırandır...
türk sanat müziği tadında yaşananları izlemesi bile keyifliyken, popüler müzik tadında yaşananlar her şeyden vazgeçme sebebi olabilir.
türk sanat müziği tadında yaşananları izlemesi bile keyifliyken, popüler müzik tadında yaşananlar her şeyden vazgeçme sebebi olabilir.
hele erken [ybkz]swh[/ybkz] çıkınca deli gibi keyifli, huzurlu olan insandır.
eve gitmeden arkadaşlarıyla rahatça görüşüp, bir şeyler yapabilir ya da tek başıına planlar yapabilir. mutludur...
eve gitmeden arkadaşlarıyla rahatça görüşüp, bir şeyler yapabilir ya da tek başıına planlar yapabilir. mutludur...
kuzenimin iş bulamama ihtimali yüzünden benim kombinemin de riske girmesi durumunu ifade eden sorunsaldır. zira evin uzaklığı sebebiyle maçlara tek başıma gidişime vize çıkmıyor evden... [ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz]
muhatabının zeka düzeyini ve algı kapasitesini anlayıp susmayı tercih ettiğiniz andır.
bazen keyif verse de genellikle acıtan histir.
ama akşam iş çıkışı o güzelim marmara' yı tüm ihtişamıyla karşına allıp tek başına içtiğin kahvenin yalnızlığı, paha biçilemeyendir. insanın daha bir yalnız olası gelir...
ama akşam iş çıkışı o güzelim marmara' yı tüm ihtişamıyla karşına allıp tek başına içtiğin kahvenin yalnızlığı, paha biçilemeyendir. insanın daha bir yalnız olası gelir...
sadece dürüst olunmasının yeterli olacağı durum.
dönemsel değil de sürekli dürüst olanlardan olursanız, mutlaka farkedecektir sizi...
dönemsel değil de sürekli dürüst olanlardan olursanız, mutlaka farkedecektir sizi...
mustafa kemal atatürk adını kullanmaktan başka siyasette yapabilecekleri başka bir şeyleri olmayan sözde sol parti.
muhalefet olmanın her şeye karşı olmak zannedildiği bir platform haline gelmiş, atatürk ilkelerinden de sapmış gibi bir görüntüleri var şu anda. bu partinin ilk kurulduğu zamana dair yazıları ve o dönemin siyasetini okudukça iyiden iyiye korkutuyorlar beni. düşünüyorum da, ata mevcut siyasetçileri tanısaydı ab-ı hayat mücadelesini de kurtuluş savaşı inancıyla verirdi herhalde...
gelecek nesil kimlerin elinde... [ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz] bu sözüm hepsi için geçerli.
muhalefet olmanın her şeye karşı olmak zannedildiği bir platform haline gelmiş, atatürk ilkelerinden de sapmış gibi bir görüntüleri var şu anda. bu partinin ilk kurulduğu zamana dair yazıları ve o dönemin siyasetini okudukça iyiden iyiye korkutuyorlar beni. düşünüyorum da, ata mevcut siyasetçileri tanısaydı ab-ı hayat mücadelesini de kurtuluş savaşı inancıyla verirdi herhalde...
gelecek nesil kimlerin elinde... [ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz] bu sözüm hepsi için geçerli.
insanların vicdani duyguları [ybkz]swh[/ybkz] üzerinden siyaset yaparak söz de sağ kesimin destekleyeceği hatta hatta kimilerine göre mutlaka desteklemesi gereken parti.
9 yıllık hükümette kaldıkları dönemde tek icraatları yollarla ilgili çalışmaları ile sağlık alanındaki çalışmaları oldu. onu da az kalsın ellerine yüzlerine bulaştırıyorlardı.
9 yıllık hükümette kaldıkları dönemde tek icraatları yollarla ilgili çalışmaları ile sağlık alanındaki çalışmaları oldu. onu da az kalsın ellerine yüzlerine bulaştırıyorlardı.
iş yerimin yan tarafında akparti ilçe başkanlığı olmasından mütevellit sürekli dinlemek zorunda kaldığım akp' nin seçim şarkısı.
atatürk'ü seviyorum ama vatanımı düşmanların elinden kurtardığı için değil,
buna inandığı ve inandırdığı için.
atatürk'ü seviyorum ama istiklâl' i kazandırdığı için değil,
istiklâlden hiç vazgeçmediği için.
atatürk'ü seviyorum. mücadelesinin sonu türkiye cumhuriyeti olmama ihtimalini gözönünde bulundurduğumda bana hissettirdikleriyle seviyorum.
kazandırdıkları için değil, kazandırmak için mücadeleden yılmadığı, yıldırmadığı için seviyorum.
başarısız olsaydı yine sever miydim o'nu, fevzi çakmak'ı, kazım karabekir'i, gazi osman paşa'yı ve diğerlerini...
şüphesiz severdim. o neslin torunları olmaktan dünde, bugünde hep gurur duydum. yarın da aynı gururu taşıyacağım.
ne mutlu türküm diyene hayat felsefem hiç değişmeyecek.
ve atatürk'ü seviyorum. yaptıklarıyla değil, yapamadıklarıyla seviyorum...
buna inandığı ve inandırdığı için.
atatürk'ü seviyorum ama istiklâl' i kazandırdığı için değil,
istiklâlden hiç vazgeçmediği için.
atatürk'ü seviyorum. mücadelesinin sonu türkiye cumhuriyeti olmama ihtimalini gözönünde bulundurduğumda bana hissettirdikleriyle seviyorum.
kazandırdıkları için değil, kazandırmak için mücadeleden yılmadığı, yıldırmadığı için seviyorum.
başarısız olsaydı yine sever miydim o'nu, fevzi çakmak'ı, kazım karabekir'i, gazi osman paşa'yı ve diğerlerini...
şüphesiz severdim. o neslin torunları olmaktan dünde, bugünde hep gurur duydum. yarın da aynı gururu taşıyacağım.
ne mutlu türküm diyene hayat felsefem hiç değişmeyecek.
ve atatürk'ü seviyorum. yaptıklarıyla değil, yapamadıklarıyla seviyorum...
yanlış tanıma ya da tanıtma sonrası bir çok kişinin başına gelebilecek durum.
ama en ağırı bunu ona söylemek zorunda kalmak olsa gerek.
seni adam sanmıştım.... gibi !
ama en ağırı bunu ona söylemek zorunda kalmak olsa gerek.
seni adam sanmıştım.... gibi !
çok istediğim ancak annemin televizyondan bile maç izlerken heyecanlanmasından ötürü cesaret edemediğim olaydır.
eğer kalp rahatsızlığın olmasaydı annem, o tribünde hakeme senden çok söven olmayacağına adım gibi emindim oysa ki...
babasının değil de annesinin kızı olmaktan övünç duymama sebepsin gönül verdiğin renklerle...
eğer kalp rahatsızlığın olmasaydı annem, o tribünde hakeme senden çok söven olmayacağına adım gibi emindim oysa ki...
babasının değil de annesinin kızı olmaktan övünç duymama sebepsin gönül verdiğin renklerle...
(bkz: ütopya)
"onu da alacak biri çıktı sonunda" diye düşündüren durumdur.
hele bir de evlendiği kişiyi tanıdıkça, hayata onunla devam etmeme konusunda ne kadar doğru bir adım attığını farkeder insan.
aslında siz, gerçekten ayrı dünyaların insanıymışsınız...
hele bir de evlendiği kişiyi tanıdıkça, hayata onunla devam etmeme konusunda ne kadar doğru bir adım attığını farkeder insan.
aslında siz, gerçekten ayrı dünyaların insanıymışsınız...
aşktır, candır, ihtiyaçtır.
boyut değiştirmek isteyen herkesin mutlaka yapması gereken eylemdir.
boyut değiştirmek isteyen herkesin mutlaka yapması gereken eylemdir.
önüne geçemediğim en büyük problemimdir.
3 yıldır düzenli olarak kaybettiğim kilolarımı bir anda geri alma ümidiyle dolabımda hala sakladığım,hiç giyilmemiş ve bana 2 beden büyük gelen kıyafetlerim var benim.
3 yıldır düzenli olarak kaybettiğim kilolarımı bir anda geri alma ümidiyle dolabımda hala sakladığım,hiç giyilmemiş ve bana 2 beden büyük gelen kıyafetlerim var benim.
lise çağlarımın en büyük aşkıdır kendisi...
şimdiki gibi quaresma' lar, gutiler, fernandesler, simaolar yoktu o zamanlar da. nihatlar, ahmet dursunlar, ilhan mansızlar vardı yıldız olarak.
bizim zamanımızda futbolcunun yakışıklısı değil delikanlısı sevilirdi.
kartal yürekli adam derdim ben onlara.
mangal gibi yürekleri vardı.
sahaya çıktıklarında alacakları primi değil, skoru düşünürlerdi.
bu staddan mağlup ayrılabiliriz ama başımız dik olmalı diye düşünürlerdi.
ayaklarıyla değil, yürekleriyle varlardı sahada.
onlar beşiktaştı, beşiktaş onlardı.
amatördü bir çoğunun ruhu.
tutkuyla bağlıydık biz o ruhlara.
birgün bir çocuk çıktı sahaya.
sırtında çubuklu forması vardı ve belliydi her halinden gururla taşıdığı o formayı...
canıyla savaştı kalbi oldu kartalın...
ve gitti birgün.
alkışlarla uğurlandı beşiktaş' tan.
yurtdışındaki en iyi türk futbolcu ünvanını aldı.
ay yıldızlı formayla harikalar yarattı.
kahramandı o artık.
o varsa tamamdı kadro. o yoksa eksik...
sonra yuvaya döndü kartal yürekli adam.
ama artık kahraman değildi o.
oturduğu yerden beşiktaş' ın parasını yiyen bir haindi.
haketmiyordu o formayı, haketmiyordu o parayı.
öyle demişti bu işin üstadları !!!
ve birgün tak etmişti artık kendisine hain denmesi.
doğup büyüdüğü bu kulübe ihanetle suçlanıyordu.
şahsına söylenen her şeyi yutmuştu, sessiz kalmıştı bunca zaman
ama iş ihanete gelince kaldırmadı nefsi, kaldırmadı yüreği.
ve yenik düştü öfkesine...
haklı mıydı? sonuna kadar.
ama davacıyken davalı durumuna düşmüştü bu konuda.
hakim adil değildi, kırdı kalemi.
ya bu diyardan gidecekti, ya gidecekti...
iki sevgiliydi onlar oysa ki.
beraber gülüp beraber ağlamışlardı
bunca birikmişlik, bunca anı...
terkedilir miydi?
bir gözyaşına sığar mıydı bütün bunlar.
sığmazdı...
ama dile düşmüştü yari, dillere düşürülmüştü.
buna hiç dayanmadı o tertemiz yürek.
ve gitti...
"eyy sevgili" dedi.
"dayanamıyorum artık"
"senden gelene, senin cefana eyvallah ama,
benden sana gelene dayanamıyor bu yürek.
gideyim ben. önce azad et beni, sonra affet..."
ve gitti...
kara sevdasını yüreğine gömüp gitti.
ardından gözyaşları döktürüp gitti.
ağladı iki sevdalı.
vazgeçmek zorunda kaldıkları bu sevda yaktı yüreklerini.
ve bu sevdanın şahitleri seslendi arkasından,
"biz şahidiz sevdana, sakın sen üzülme nihat kahveci."
"terketmeyecek sevdan bizi..."
şimdiki gibi quaresma' lar, gutiler, fernandesler, simaolar yoktu o zamanlar da. nihatlar, ahmet dursunlar, ilhan mansızlar vardı yıldız olarak.
bizim zamanımızda futbolcunun yakışıklısı değil delikanlısı sevilirdi.
kartal yürekli adam derdim ben onlara.
mangal gibi yürekleri vardı.
sahaya çıktıklarında alacakları primi değil, skoru düşünürlerdi.
bu staddan mağlup ayrılabiliriz ama başımız dik olmalı diye düşünürlerdi.
ayaklarıyla değil, yürekleriyle varlardı sahada.
onlar beşiktaştı, beşiktaş onlardı.
amatördü bir çoğunun ruhu.
tutkuyla bağlıydık biz o ruhlara.
birgün bir çocuk çıktı sahaya.
sırtında çubuklu forması vardı ve belliydi her halinden gururla taşıdığı o formayı...
canıyla savaştı kalbi oldu kartalın...
ve gitti birgün.
alkışlarla uğurlandı beşiktaş' tan.
yurtdışındaki en iyi türk futbolcu ünvanını aldı.
ay yıldızlı formayla harikalar yarattı.
kahramandı o artık.
o varsa tamamdı kadro. o yoksa eksik...
sonra yuvaya döndü kartal yürekli adam.
ama artık kahraman değildi o.
oturduğu yerden beşiktaş' ın parasını yiyen bir haindi.
haketmiyordu o formayı, haketmiyordu o parayı.
öyle demişti bu işin üstadları !!!
ve birgün tak etmişti artık kendisine hain denmesi.
doğup büyüdüğü bu kulübe ihanetle suçlanıyordu.
şahsına söylenen her şeyi yutmuştu, sessiz kalmıştı bunca zaman
ama iş ihanete gelince kaldırmadı nefsi, kaldırmadı yüreği.
ve yenik düştü öfkesine...
haklı mıydı? sonuna kadar.
ama davacıyken davalı durumuna düşmüştü bu konuda.
hakim adil değildi, kırdı kalemi.
ya bu diyardan gidecekti, ya gidecekti...
iki sevgiliydi onlar oysa ki.
beraber gülüp beraber ağlamışlardı
bunca birikmişlik, bunca anı...
terkedilir miydi?
bir gözyaşına sığar mıydı bütün bunlar.
sığmazdı...
ama dile düşmüştü yari, dillere düşürülmüştü.
buna hiç dayanmadı o tertemiz yürek.
ve gitti...
"eyy sevgili" dedi.
"dayanamıyorum artık"
"senden gelene, senin cefana eyvallah ama,
benden sana gelene dayanamıyor bu yürek.
gideyim ben. önce azad et beni, sonra affet..."
ve gitti...
kara sevdasını yüreğine gömüp gitti.
ardından gözyaşları döktürüp gitti.
ağladı iki sevdalı.
vazgeçmek zorunda kaldıkları bu sevda yaktı yüreklerini.
ve bu sevdanın şahitleri seslendi arkasından,
"biz şahidiz sevdana, sakın sen üzülme nihat kahveci."
"terketmeyecek sevdan bizi..."
sözlükte turlarken karşıma çıkan ve yaklaşık 45 dakikamı alan [ybkz]swh[/ybkz] ve özellikle son yazılmış mektupla gözlerimin dolmasına sebep olan yazılardır.
hissetmek başka şey üstad...
hissetmek başka şey üstad...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?