türkiye şartlarını göz önüne alırsak muazzam bir finansal başarıyla shanghai'a transfer olmuştur. asıl sorun ise şimdi kendisi gibi kaliteli bir golcünün bulunup bulunamamasıdır.
biri fransa yedincisinden stoper alır, diğeri bilmem ne spordan hangi mevkide oynadığı bile belli olmayan bir topçu alır, bunlar dünyanın en iyi topçuları ilan edilirler. beşiktaş messi, ronaldo, neymar veya mevkiisine göre bu ayarda oyuncular alır, bunlar bizim ligimizde iş yapmaz derler. çünkü ne kadar büyük topçu olurlarsa olsunlar giyecekleri forma beşiktaş'a aittir. beşiktaş, futbolun bir ticari dal haline gelmesinden önceki dönemlerde bunlara öyle bir koymuştur ki, bugün, acısını beşiktaş'ı yok etmeye çalışmakla çıkarmaktalar. çağın gerisinden kalmış bir beşiktaş ise maalesef bu oprasyona yenik düşmektedir. kulübün sahip olduğu düşünce yapısında köklü değişikliklere gidilmediği sürece bitmesini dört gözle beklediğimiz yeni evimiz[ybkz]swh[/ybkz] de bir sihirli değnek görevi görmeyecektir.
ne zaman ki rakiplerin uydurma penaltıları verilmez, kırmızı kartları olması gerektiği gibi çıkar, bizim oyuncularımızın penaltı alması için kafalarının patlaması gerekmez[ybkz]swh[/ybkz], o zaman beşiktaş düzelmeye başlar, dolayısıyla taraftarındaki bu karamsarlık da yerini neşeye ve umuda bırakır. beşiktaş'ın ilk yapması gereken, maruz kaldığı saha dışı saldırılara karşı taaruza geçmektir.
ne zaman ki rakiplerin uydurma penaltıları verilmez, kırmızı kartları olması gerektiği gibi çıkar, bizim oyuncularımızın penaltı alması için kafalarının patlaması gerekmez[ybkz]swh[/ybkz], o zaman beşiktaş düzelmeye başlar, dolayısıyla taraftarındaki bu karamsarlık da yerini neşeye ve umuda bırakır. beşiktaş'ın ilk yapması gereken, maruz kaldığı saha dışı saldırılara karşı taaruza geçmektir.
beşiktaş'ı batırmış, kulübün başına geçerken "hesap soracağız" nidalarıyla gövde gösterisi yapmış, sonrasında ise hakkında atıp tuttukları bu kişinin adamları olmuş grup.
yeni sezonda [ybkz]swh[/ybkz] 12-13 golü geçebileceğini düşünmediğim güreşçi kılıklı hücum oyuncusu.
2015-2016 sezonunda hentbol dışında hiçbir branş için ümit beslememesi gereken taraftar topluluğu.
görünen köy uzakta değildir...
görünen köy uzakta değildir...
hem sow hem de kjaer transferlerinde fenerbahçe'ye güzel geçirmiş fransız spor kulübü.
ayrılması durumunda atletico madrid kulübüne karşı beslediğim tüm antipati kaybolacak, gittiği takım neresi olursa olsun, o takıma karşı yeni bir antipati beslememe sebep olacak şerefsiz.
yaptığı hareketlerin onunla hiç bağdaşmadığı halde, onun gibi uğurlanmak isteyen başkanlar da mevcuttur. nur içinde yatsındır.
eğer aslı varsa, hurda bir arabayı sıfır fiyatına okutmak gibi bir satış başarısına sebep olacak savunma oyuncusu.
kulübün başında oldukları sürece beşiktaş'ın sportif anlamda hep aşağılara doğru sürüklenmesine neden olacak topluluk.
rakiplerimizden özellikle birinin yaptığı transferlere bakarsak önümüzdeki sezon başarılı olmayı ne kadar istedikleri aşikar. ee başlamak bitirmenin, istemek de başarmanın yarısı derler. adamlar alt tarafı bir sezon şampiyon olamadılar ama kulüpte sanki 20 yıldır şampiyon olamıyorlamışcasına bir hava var. resmen bir seferberlik, ohal ilan edildi kulübün içinde. baskette de aynı yatırımları yaptılar, meyvesini euroligde yarı final oynayarak topladılar. elendikleri takım da r.madrid.
şimdi diyeceksiniz ki "ee bizim transfer yasağımız var. para da yok? hem bu adamlar stat yapıyorlar."
birincisi; beşiktaş, içinde bulunduğu durum ne olursa olsun başına geçip de fakir edebiyatı yapabileceğin bir kulüp değildir. bu camiada her zaman başarı esastır ve amaç katıldığın her turnuvada/ligde şampiyon olmaktır, "üçüncü" olmak değil!
ikincisi; madem ücret ödeyip transfer yapamıyoruz ve bonservizsiz oyunculara yöneliyoruz, o zaman nerede bu adamlar? evet bizim dışımızda ilgilenen başka kulüpler tabii ki var ama şu gevşek manzara açıkça ortaya koyuyor ki transferle ilgili hiçbir programımız yok. mesela "şu futbolcuyu satabilirsek sağlanacak olan bütçeyle şu ve şu futbolculara yönelebiliriz" gibisinden bir b planı olmadığı için demba ba ve gökhan töre gibi para eden futbolcularımızı satamıyoruz. çünkü yerlerine gelecek adamların en az bunlar kadar hatta bunlardan daha faydalı olmaları gerekir. yoksa "bu futbolcular satılır mıydı hiç?" gibisinden çatlak sesler çıkacaklarını biliyorlar.
bu adamlarla beşiktaş 6-7 yıl gibi bir süre içinde olsa olsa gayri menkul zengini bir kulüp olur. o zenginlikle de m. pektemek'lere zamlı tarifeden milyon eurolarla 8-10 yıllık kontratlar yapar.
bu gidişatla şahsi fikrim, kulübün tek umudunun şenol güneş olduğudur. elinde, geçtiğimiz sezondan daha farklı bir kadro olacağını düşünmüyorum. bu sezon futbolda başarı yakalamak, şenol güneş'in teknik bilgisi ve karakteriyle ortaya koyabileceği farklarla doğru orantılıdır. zaten balık başkan kokardan yola çıkarsak ilk 3-5 maçta çıkar ortaya ne olacağı.
şampiyonluk hasreti yine 6 yıla çıktı. yine kendi adıma konuşursam, bu yıl da şampiyon olamazsak sanırım başarıyı yakalayana kadar araya biraz mesafe koyacağım. sevinmek için sevmedikçiler, arma aşıkları vs. atlayacaklar şimdi ortaya. hepiniz gibi ben de çok seviyorum beşiktaş'ı ancak bu kadar hezimeti kaldıramıyorum artık. evin içinde ortalığa küfürler savuruyorum, elime geçen nesneleri sağa sola fırlatıyorum. bunlar yüzünden eşimle tartışıp (sonuna kadar haklı) huzurumu kaçırıyorum. artık sinirlerim kaldırmıyor. sevinmek için sevmedik diye diye bu hale geldik zaten. her başarısızlıktan sonra aptal saptal duygusallık yerine diğerleri gibi kulüp bassak, futbolcu kovalasak bugün böyle olmazdı. çünkü gelenler büyük bir kulübe geldiklerini anlarlardı. amk adam 3 gol atsa da goy goy, bir halt etmeden, yattığı yerden para kazanıp, pavyonlardan çıkmasa da goygoy. bence bu başarısızlığın en büyük sebebi sevinmek için sevmedik zihniyetidir. hayır amk ben sevinmek için sevdim! sikerim sizin duygusallığınızı ya!
yazsam, iftar vaktine kadar yazarım herhalde ancak hep aynı şeyler. zaten burada yazılmışı da var...
http://www.kartalsozluk.com/sozluk.php?t=%23401448
rakiplerimizden özellikle birinin yaptığı transferlere bakarsak önümüzdeki sezon başarılı olmayı ne kadar istedikleri aşikar. ee başlamak bitirmenin, istemek de başarmanın yarısı derler. adamlar alt tarafı bir sezon şampiyon olamadılar ama kulüpte sanki 20 yıldır şampiyon olamıyorlamışcasına bir hava var. resmen bir seferberlik, ohal ilan edildi kulübün içinde. baskette de aynı yatırımları yaptılar, meyvesini euroligde yarı final oynayarak topladılar. elendikleri takım da r.madrid.
şimdi diyeceksiniz ki "ee bizim transfer yasağımız var. para da yok? hem bu adamlar stat yapıyorlar."
birincisi; beşiktaş, içinde bulunduğu durum ne olursa olsun başına geçip de fakir edebiyatı yapabileceğin bir kulüp değildir. bu camiada her zaman başarı esastır ve amaç katıldığın her turnuvada/ligde şampiyon olmaktır, "üçüncü" olmak değil!
ikincisi; madem ücret ödeyip transfer yapamıyoruz ve bonservizsiz oyunculara yöneliyoruz, o zaman nerede bu adamlar? evet bizim dışımızda ilgilenen başka kulüpler tabii ki var ama şu gevşek manzara açıkça ortaya koyuyor ki transferle ilgili hiçbir programımız yok. mesela "şu futbolcuyu satabilirsek sağlanacak olan bütçeyle şu ve şu futbolculara yönelebiliriz" gibisinden bir b planı olmadığı için demba ba ve gökhan töre gibi para eden futbolcularımızı satamıyoruz. çünkü yerlerine gelecek adamların en az bunlar kadar hatta bunlardan daha faydalı olmaları gerekir. yoksa "bu futbolcular satılır mıydı hiç?" gibisinden çatlak sesler çıkacaklarını biliyorlar.
bu adamlarla beşiktaş 6-7 yıl gibi bir süre içinde olsa olsa gayri menkul zengini bir kulüp olur. o zenginlikle de m. pektemek'lere zamlı tarifeden milyon eurolarla 8-10 yıllık kontratlar yapar.
bu gidişatla şahsi fikrim, kulübün tek umudunun şenol güneş olduğudur. elinde, geçtiğimiz sezondan daha farklı bir kadro olacağını düşünmüyorum. bu sezon futbolda başarı yakalamak, şenol güneş'in teknik bilgisi ve karakteriyle ortaya koyabileceği farklarla doğru orantılıdır. zaten balık başkan kokardan yola çıkarsak ilk 3-5 maçta çıkar ortaya ne olacağı.
şampiyonluk hasreti yine 6 yıla çıktı. yine kendi adıma konuşursam, bu yıl da şampiyon olamazsak sanırım başarıyı yakalayana kadar araya biraz mesafe koyacağım. sevinmek için sevmedikçiler, arma aşıkları vs. atlayacaklar şimdi ortaya. hepiniz gibi ben de çok seviyorum beşiktaş'ı ancak bu kadar hezimeti kaldıramıyorum artık. evin içinde ortalığa küfürler savuruyorum, elime geçen nesneleri sağa sola fırlatıyorum. bunlar yüzünden eşimle tartışıp (sonuna kadar haklı) huzurumu kaçırıyorum. artık sinirlerim kaldırmıyor. sevinmek için sevmedik diye diye bu hale geldik zaten. her başarısızlıktan sonra aptal saptal duygusallık yerine diğerleri gibi kulüp bassak, futbolcu kovalasak bugün böyle olmazdı. çünkü gelenler büyük bir kulübe geldiklerini anlarlardı. amk adam 3 gol atsa da goy goy, bir halt etmeden, yattığı yerden para kazanıp, pavyonlardan çıkmasa da goygoy. bence bu başarısızlığın en büyük sebebi sevinmek için sevmedik zihniyetidir. hayır amk ben sevinmek için sevdim! sikerim sizin duygusallığınızı ya!
yazsam, iftar vaktine kadar yazarım herhalde ancak hep aynı şeyler. zaten burada yazılmışı da var...
http://www.kartalsozluk.com/sozluk.php?t=%23401448
hakkında şöyle bir yazı bulduğum beşiktaş başkanı. sıkılmadan okumanızı tavsiye ederim çünkü bana göre doğruluk payı oldukça yüksek. ilgili web sayfasının varlığından haberi olmayanlar için burada paylaşmanın doğru olacağını düşündüm.
yazının orjinalliğini bozmamak için hiçbir düzeltme ya da ekleme yapmadım. nereden buldun diye soracak olanlar bu web sayfasının yorumlar kısmında bulabilirler. 19 haziran 2015 13:12'de yapılmış yorum.
http://www.mustafavmms.com/besiktas/vodafone-arena/haziran-2015/
alıntı--
Rakiplerle Aramızdaki Farkı Kapatmak
Sayın Başkanımız, sürekli olarak, rakiplerin kendi stadyumlarını bizden yıllar önce yaptığından bizden çok fazla gelirleri olduğunu, son 20 yıldaki az şampiyonluğun nedeninin de bu gelir farkındaki uçurum olduğunu, yeni stadımız ve doğru yönetim ile bu farkı 5 yıl içinde kapatabileceklerini belirtiyor.
Son derece doğru bir tesbit . Peki o halde bu tesbiti biraz irdeleyelim mi?
Bu tesbite göre rakiplerimizi yakalayabilmemiz için 4 şartın aynı anda mevcut olması lazım.
1- Stadımızın tamamlanması
2- Bey yıl kusursuza yakın, hatasız yönetilmek
3- Rakiplerimizin sürekli kötü yönetilerek zarar etmesi geriye gitmesi yada en azından yerinde sayması
4- Futbol takımımızın sürekli şampiyon olması yada şampiyonlar ligine kalması.
İlk iki şart bizatihi bizim elimizde ancak son ikisi kesinlikle sadece bizim elimizde değil. O halde bizim elimizde olmayan ilk şarttan başlayalım. Bakalım rakiplerimiz kötü yönetiliyor mu ?
GS. : Sezonun başında gelen geçen bu rezillere 4 tane atarken bir yönetim değişikliği, bir hoca değişikliği, federasyona yaltaklanmalar vs. derken, kimsenin beklemediği bir anda geldi şampiyonluk. Maddi olarak uçurumun kenarındalarken aldılar büyük bir nefes. Kendi açılarından çok büyük bir başarı değil mi ? Demek ki ilk rakibimiz kötü değil son derece iyi yönetiliyor.
F.B.: Dünya’ca tanınmış sportif direktör v hoca ile anlaştılar. Bizim hayalini bile kuramayacağımız şekilde bir stoper için 6.750 milyon Euro bonservis ve oyuncunun kendisine yıllık 3.2 milyon Euro verdiler. En yetersiz 5 oyuncuları ile yollarını derhal ayırdılar. Takımlarındaki en sorunlu mevkiinin kale olduğunu fark ettiler ve bir zamanlar bizim almak istediğimiz David Ospina’yı Arsenal’en almak üzereler. Türkiye’nin en iyi sağ beki kendilerinde olmasına rağmen geleceklerini ee düşünerek ülkenin en iyi ikinci sağ bekini de 5 milyon bonservis vererek transfer ettiler. Ülkenin en çok ol atan en iyi ve en çok fol atan forveti Fernandao’yu yine 5 milyon dolar (sanırım)bonservisle satın aldılar Hala da müthiş ve kendi talkımlarındaki sorunlu yerlerini giderecek transferler peşindeler.
Beşiktaş : Gençlerbirliği’nin sözleşme yenilemeye bile tenezzül etmediği kariyeri yaşıyla doğru orantılı olarak düşüşte olan Tosiç diye dümdüz sıradan bir oyuncu aldık. İnşallah yalan haberdir ama Şamil Cinaz’ın peşindelermiş. Bir tarafta Şamil diğer tarafta Simon Kjaer. Sonra da suçu Biliç’e atmayalım derbi kazandıramıyor diye…
Peki rakiplerimizin kötü yönetildiklerini iddia edebilir miyiz? KESİNLİKLE HAYIR.
Peki rakiplerimiz, bize bu sene kendi sahalarını kısmen dahi açmaya yanaşmazken, biz onlara herhangi bir zorluk çıkarttık mı? Bir düşünelim. Peki elinde imkan var mıydı? Bir düşünelim.
Futbol Federasyonu’nun 3 sene önce aldığı yabancı kısıtlaması kuralı. Her yıl birer yabancı oyuncu azalarak gidecekti ve bu sene de 4 yada 5 yabancı olacaktı. Hiçbir rakibimiz buna göre bir planlama da yapmamıştı. Bir tek biz yaptık, gelecek vaad eden oyuncuları takıma kazandırıp, onların pişmesini bekliyorduk. Sonra bir gecede bir de baktık ki yabancı kısıtlaması kararı kaldırımlı ve Beşiktaş Başkanı ve Yönetimi bunu kabul etmiş. İNANAMADIM. BU OLACAK İŞ DEĞİLDİ ve olamazdı. Şimdi bunun hesabını da hiç kimsede çıkıp vermedi. Beşiktaş neden buna izin vermişti? Neden yıllardır yaptığı ve gururla anlattığı planlamasından vazgeçmişti? Neyin karşılığında bunu yapmıştı? Rakiplerinin sıkışacağı apaçık ortada olan bir avantajı neden bırakmıştı?
Bunun sebebini hala bilmiyorum. Bu kuralın devamında, kulübümüzün, rakiplerimize oranla sağlayacağı avantajları yitirmesinin sorumluluğu kimdedir? Bunun izahatı hala yapılmamıştır.
Demek ki rakiplerimiz iyi yönetildikleri gibi, biz ise onların dezavantajlı durumlarını da hiçbir karşılık almaksızın bir anda avantaja çeviriyoruz. Sorumluluk? Sorumluluk yok tabi.
Demek ki Sayın Başkanımızın 5 yıllık öngörüsündeki 3. Şartın gerçekleşmesi üstelik doğrudan bizim tasarruflarımızla mümkün değil.
O halde dostlarım, stad bitecek tüm dertler bitecek gibi rasyonel olmayan hamaset kokan isteklere kapılmamanızı öneririm. Çünkü sorunun kaynağını statsızlık olduğunu düşündüğünüz için bu sorun çözüldüğünde de her şeyin harika olacağını zannediyorsunuz ki kazın ayağı maalesef ki öyle değil. Uğrayacağınız sükutu hayal sonrasında sorumlu aramaya başladığınızda bu söylediklerimi hatırlarsınız.
Bence tüm bu durumların sosyolojik kaynağı şudur: Hani askerlikte bize anlatılır ya. Yaşamışızdır da çoğumuz. Bir asker ne kadar büyük hata yaparsa yapsın, komutanının karısına çakı gibi çıkıp avazınız çıktığı kadar “Emret komutanım” diye bağardığınızda, o komutan o askeri hemen affeder yada ona olumlu bakıp cezasını çok hafifletir ya, bizim Sayın Başkanla durumumuz da birebir aynı.
Sayın Başkan, son derece iyi niyetli, bundan hiç şüphem yok, ancak yeterli mi uzak görüşlü mü, bundan çok ciddi kuşkularım var.
Yaptığı bunca olumsuz şeye karşın çıkıyor TV ekranlarına hitabet dersleri aldığı belli olan tok ve kendine güvenen görüntüsü ile birkaç konuşma yapıyor. Tamam işte, bizim taraftarların gözünde hemen prens oluveriyor. O hatalı ama avazı çıktığı kadar emret komutanım diye bağaran askeri gören komutan gibi oluyoruz hepimiz. Bir anda Sayın Başkan’a karşı bir yumuşamalar. Onun her yaptığını savunmalar, onu eleştirenleri Camianın haini ilan etme küstahlıklarında bulunmalar yada Yıldırım Demirören’in paralı köpekleri diye nitelemeler, paraları kesildi diye Sayın Başkan’ı kötülüyorlar diye iftira atmalar falan filan.
Kardeşim, bir stat yapıyor diye, ki asla küçümsemiyorum, yaptığı diğer yönetimsel hataları görmezden mi geleceğiz? Onu sorumsuz mı kılacağız? Dokunulmaz mı kılacağız? Sizler Sayın Başkan’ı böylesi eleştirilmez kılarak Beşiktaş’ımızı Fenerbahçeleliştiriyor, Sayın Fikrat Orman’ı da Aziz Yıldırımlaştırıyorsunuz, farkında değilsiniz sanırım.
En diyorum ki stat yapıyor doğru ancak, kendisinin de söylediği gibi rakiplerimizi yakalayabilmemiz için gerekli iyi yönetimi kesinlikle gösteremiyor. Hiç hesap vermiyor. Sorumluluktan kaçıyor.
Ben sayayım mı yaptıkları hataları?
Yıldırım Demirören’den hesap soracağım dedi. Kulubün bir kuruşunu ona bırakmam dedi. Hesap sordu mu 4 senedir? Apaçık bizlere yalan söyledi.
Yıldırım Demirören ‘e borçlarla ilgili önemli mesafeler katettik. Büyük bir kısmını bağışlayacak, bazı şeylerin ortaya dökülmesi camiayı da güç durumda bırakır dedi. O borçların tek bir kuruşunu dahi bağış saydıramadı. Apaçık yalan söyledi.
Stat şu zaman bitecek? Mümkün değil diyorlar, göreceksiniz bitecek diyor, hatta mümkün değil diyenlerin sözlerini de işçilere motivasyon olması için stadyuma astıklarını ekliyor, Bekliyorsunuz, bitmemiş, motive etmek için söyledim, diyor. İşçilerin alınterinin karşılıklar ile motive edileceğini bilmiyor olabilir mi? Sanki o işçiler Beşiktaş taraftarı da bu sözlerden motive olacaklar!!! Stadın bitiş tarihi ile ilgili sayısız kez yalan söyledi. Beşiktaş taraftarının zekasıyla adeta alay etti.
İstanbul’da mis gibi Kasımpaşa Stadyumu dururken ve adamlar bize kendi statlarını da kullandırırken, ortada incir çekirdeğini doldurmayacak sebeplerle Kasımpaşa kulübü ile kavga etti, bizi stadımızdan etti. İnanılmaz bir vurdumduymazlıkla uzak görüşlü bir yöneticinin yapmayacağı bir kavganın içine çekti Beşiktaş’ı. Sonuç ortada.
Yabancı sınırlamasının kaldırılmasını KARŞLIĞINDA SOMUT HİÇBİR ŞEY ALMADAN bir gecede kabul ederek kendi kulübümüzün 3 yıllık tüm planlarını alt üst ettiği gibi, sıkışmakta olan rakiplerimize inanılmaz bir haksız avantaj sağladı (Bunun asıl adı ihanet değilse bile ihanetten önceki son duraktır, buna da emin olun).
Eneramo, Sezer Öztürk, Gökhan Süzen, Dentinho vs. gibi yapıldığında bile herkese inanılmaz saçma gelen transferlere imza attı.
Ve çıktı TV’lere , ben taraftara, stadın bitiş tarihi ile ilgili BEYAZ YALANLAR söyledim, deme cüretinde bulundu. Beşiktaş Başkanı’nın “Beyaz yalanlar söyleyen başkan” olarak anılmasını sağladı. Bugünden sonra da kimse bize yok Beşiktaşlılık duruşu falan filan geyik muhabbetleriyle zekamızla dalga geçmeye çalışmasın. Öyle bir şeyi söylemeye artık utanmamız gerekir. Kimse de çıkıp Beşiktaş Başkanı beyaz yada tatlı, ASLA YALAN SÖYLEMEZ. Diyemedi. Neden? Neden olacak: Şakşakçıları bunu söylemeye cesaret edecekleri hain, Beşiktaş düşmanı, paralı köpek, neması kesilmişler diye yaftalar hafazanallah.
Kim ne söylerse söylesin, kim ne derse desin? Başkanımız Sayın Fikret Orman son derece başarısız ve kötü bir yönetici olarak anılacaktır.
alıntı--
düzenleme: web sitesi adresi
yazının orjinalliğini bozmamak için hiçbir düzeltme ya da ekleme yapmadım. nereden buldun diye soracak olanlar bu web sayfasının yorumlar kısmında bulabilirler. 19 haziran 2015 13:12'de yapılmış yorum.
http://www.mustafavmms.com/besiktas/vodafone-arena/haziran-2015/
alıntı--
Rakiplerle Aramızdaki Farkı Kapatmak
Sayın Başkanımız, sürekli olarak, rakiplerin kendi stadyumlarını bizden yıllar önce yaptığından bizden çok fazla gelirleri olduğunu, son 20 yıldaki az şampiyonluğun nedeninin de bu gelir farkındaki uçurum olduğunu, yeni stadımız ve doğru yönetim ile bu farkı 5 yıl içinde kapatabileceklerini belirtiyor.
Son derece doğru bir tesbit . Peki o halde bu tesbiti biraz irdeleyelim mi?
Bu tesbite göre rakiplerimizi yakalayabilmemiz için 4 şartın aynı anda mevcut olması lazım.
1- Stadımızın tamamlanması
2- Bey yıl kusursuza yakın, hatasız yönetilmek
3- Rakiplerimizin sürekli kötü yönetilerek zarar etmesi geriye gitmesi yada en azından yerinde sayması
4- Futbol takımımızın sürekli şampiyon olması yada şampiyonlar ligine kalması.
İlk iki şart bizatihi bizim elimizde ancak son ikisi kesinlikle sadece bizim elimizde değil. O halde bizim elimizde olmayan ilk şarttan başlayalım. Bakalım rakiplerimiz kötü yönetiliyor mu ?
GS. : Sezonun başında gelen geçen bu rezillere 4 tane atarken bir yönetim değişikliği, bir hoca değişikliği, federasyona yaltaklanmalar vs. derken, kimsenin beklemediği bir anda geldi şampiyonluk. Maddi olarak uçurumun kenarındalarken aldılar büyük bir nefes. Kendi açılarından çok büyük bir başarı değil mi ? Demek ki ilk rakibimiz kötü değil son derece iyi yönetiliyor.
F.B.: Dünya’ca tanınmış sportif direktör v hoca ile anlaştılar. Bizim hayalini bile kuramayacağımız şekilde bir stoper için 6.750 milyon Euro bonservis ve oyuncunun kendisine yıllık 3.2 milyon Euro verdiler. En yetersiz 5 oyuncuları ile yollarını derhal ayırdılar. Takımlarındaki en sorunlu mevkiinin kale olduğunu fark ettiler ve bir zamanlar bizim almak istediğimiz David Ospina’yı Arsenal’en almak üzereler. Türkiye’nin en iyi sağ beki kendilerinde olmasına rağmen geleceklerini ee düşünerek ülkenin en iyi ikinci sağ bekini de 5 milyon bonservis vererek transfer ettiler. Ülkenin en çok ol atan en iyi ve en çok fol atan forveti Fernandao’yu yine 5 milyon dolar (sanırım)bonservisle satın aldılar Hala da müthiş ve kendi talkımlarındaki sorunlu yerlerini giderecek transferler peşindeler.
Beşiktaş : Gençlerbirliği’nin sözleşme yenilemeye bile tenezzül etmediği kariyeri yaşıyla doğru orantılı olarak düşüşte olan Tosiç diye dümdüz sıradan bir oyuncu aldık. İnşallah yalan haberdir ama Şamil Cinaz’ın peşindelermiş. Bir tarafta Şamil diğer tarafta Simon Kjaer. Sonra da suçu Biliç’e atmayalım derbi kazandıramıyor diye…
Peki rakiplerimizin kötü yönetildiklerini iddia edebilir miyiz? KESİNLİKLE HAYIR.
Peki rakiplerimiz, bize bu sene kendi sahalarını kısmen dahi açmaya yanaşmazken, biz onlara herhangi bir zorluk çıkarttık mı? Bir düşünelim. Peki elinde imkan var mıydı? Bir düşünelim.
Futbol Federasyonu’nun 3 sene önce aldığı yabancı kısıtlaması kuralı. Her yıl birer yabancı oyuncu azalarak gidecekti ve bu sene de 4 yada 5 yabancı olacaktı. Hiçbir rakibimiz buna göre bir planlama da yapmamıştı. Bir tek biz yaptık, gelecek vaad eden oyuncuları takıma kazandırıp, onların pişmesini bekliyorduk. Sonra bir gecede bir de baktık ki yabancı kısıtlaması kararı kaldırımlı ve Beşiktaş Başkanı ve Yönetimi bunu kabul etmiş. İNANAMADIM. BU OLACAK İŞ DEĞİLDİ ve olamazdı. Şimdi bunun hesabını da hiç kimsede çıkıp vermedi. Beşiktaş neden buna izin vermişti? Neden yıllardır yaptığı ve gururla anlattığı planlamasından vazgeçmişti? Neyin karşılığında bunu yapmıştı? Rakiplerinin sıkışacağı apaçık ortada olan bir avantajı neden bırakmıştı?
Bunun sebebini hala bilmiyorum. Bu kuralın devamında, kulübümüzün, rakiplerimize oranla sağlayacağı avantajları yitirmesinin sorumluluğu kimdedir? Bunun izahatı hala yapılmamıştır.
Demek ki rakiplerimiz iyi yönetildikleri gibi, biz ise onların dezavantajlı durumlarını da hiçbir karşılık almaksızın bir anda avantaja çeviriyoruz. Sorumluluk? Sorumluluk yok tabi.
Demek ki Sayın Başkanımızın 5 yıllık öngörüsündeki 3. Şartın gerçekleşmesi üstelik doğrudan bizim tasarruflarımızla mümkün değil.
O halde dostlarım, stad bitecek tüm dertler bitecek gibi rasyonel olmayan hamaset kokan isteklere kapılmamanızı öneririm. Çünkü sorunun kaynağını statsızlık olduğunu düşündüğünüz için bu sorun çözüldüğünde de her şeyin harika olacağını zannediyorsunuz ki kazın ayağı maalesef ki öyle değil. Uğrayacağınız sükutu hayal sonrasında sorumlu aramaya başladığınızda bu söylediklerimi hatırlarsınız.
Bence tüm bu durumların sosyolojik kaynağı şudur: Hani askerlikte bize anlatılır ya. Yaşamışızdır da çoğumuz. Bir asker ne kadar büyük hata yaparsa yapsın, komutanının karısına çakı gibi çıkıp avazınız çıktığı kadar “Emret komutanım” diye bağardığınızda, o komutan o askeri hemen affeder yada ona olumlu bakıp cezasını çok hafifletir ya, bizim Sayın Başkanla durumumuz da birebir aynı.
Sayın Başkan, son derece iyi niyetli, bundan hiç şüphem yok, ancak yeterli mi uzak görüşlü mü, bundan çok ciddi kuşkularım var.
Yaptığı bunca olumsuz şeye karşın çıkıyor TV ekranlarına hitabet dersleri aldığı belli olan tok ve kendine güvenen görüntüsü ile birkaç konuşma yapıyor. Tamam işte, bizim taraftarların gözünde hemen prens oluveriyor. O hatalı ama avazı çıktığı kadar emret komutanım diye bağaran askeri gören komutan gibi oluyoruz hepimiz. Bir anda Sayın Başkan’a karşı bir yumuşamalar. Onun her yaptığını savunmalar, onu eleştirenleri Camianın haini ilan etme küstahlıklarında bulunmalar yada Yıldırım Demirören’in paralı köpekleri diye nitelemeler, paraları kesildi diye Sayın Başkan’ı kötülüyorlar diye iftira atmalar falan filan.
Kardeşim, bir stat yapıyor diye, ki asla küçümsemiyorum, yaptığı diğer yönetimsel hataları görmezden mi geleceğiz? Onu sorumsuz mı kılacağız? Dokunulmaz mı kılacağız? Sizler Sayın Başkan’ı böylesi eleştirilmez kılarak Beşiktaş’ımızı Fenerbahçeleliştiriyor, Sayın Fikrat Orman’ı da Aziz Yıldırımlaştırıyorsunuz, farkında değilsiniz sanırım.
En diyorum ki stat yapıyor doğru ancak, kendisinin de söylediği gibi rakiplerimizi yakalayabilmemiz için gerekli iyi yönetimi kesinlikle gösteremiyor. Hiç hesap vermiyor. Sorumluluktan kaçıyor.
Ben sayayım mı yaptıkları hataları?
Yıldırım Demirören’den hesap soracağım dedi. Kulubün bir kuruşunu ona bırakmam dedi. Hesap sordu mu 4 senedir? Apaçık bizlere yalan söyledi.
Yıldırım Demirören ‘e borçlarla ilgili önemli mesafeler katettik. Büyük bir kısmını bağışlayacak, bazı şeylerin ortaya dökülmesi camiayı da güç durumda bırakır dedi. O borçların tek bir kuruşunu dahi bağış saydıramadı. Apaçık yalan söyledi.
Stat şu zaman bitecek? Mümkün değil diyorlar, göreceksiniz bitecek diyor, hatta mümkün değil diyenlerin sözlerini de işçilere motivasyon olması için stadyuma astıklarını ekliyor, Bekliyorsunuz, bitmemiş, motive etmek için söyledim, diyor. İşçilerin alınterinin karşılıklar ile motive edileceğini bilmiyor olabilir mi? Sanki o işçiler Beşiktaş taraftarı da bu sözlerden motive olacaklar!!! Stadın bitiş tarihi ile ilgili sayısız kez yalan söyledi. Beşiktaş taraftarının zekasıyla adeta alay etti.
İstanbul’da mis gibi Kasımpaşa Stadyumu dururken ve adamlar bize kendi statlarını da kullandırırken, ortada incir çekirdeğini doldurmayacak sebeplerle Kasımpaşa kulübü ile kavga etti, bizi stadımızdan etti. İnanılmaz bir vurdumduymazlıkla uzak görüşlü bir yöneticinin yapmayacağı bir kavganın içine çekti Beşiktaş’ı. Sonuç ortada.
Yabancı sınırlamasının kaldırılmasını KARŞLIĞINDA SOMUT HİÇBİR ŞEY ALMADAN bir gecede kabul ederek kendi kulübümüzün 3 yıllık tüm planlarını alt üst ettiği gibi, sıkışmakta olan rakiplerimize inanılmaz bir haksız avantaj sağladı (Bunun asıl adı ihanet değilse bile ihanetten önceki son duraktır, buna da emin olun).
Eneramo, Sezer Öztürk, Gökhan Süzen, Dentinho vs. gibi yapıldığında bile herkese inanılmaz saçma gelen transferlere imza attı.
Ve çıktı TV’lere , ben taraftara, stadın bitiş tarihi ile ilgili BEYAZ YALANLAR söyledim, deme cüretinde bulundu. Beşiktaş Başkanı’nın “Beyaz yalanlar söyleyen başkan” olarak anılmasını sağladı. Bugünden sonra da kimse bize yok Beşiktaşlılık duruşu falan filan geyik muhabbetleriyle zekamızla dalga geçmeye çalışmasın. Öyle bir şeyi söylemeye artık utanmamız gerekir. Kimse de çıkıp Beşiktaş Başkanı beyaz yada tatlı, ASLA YALAN SÖYLEMEZ. Diyemedi. Neden? Neden olacak: Şakşakçıları bunu söylemeye cesaret edecekleri hain, Beşiktaş düşmanı, paralı köpek, neması kesilmişler diye yaftalar hafazanallah.
Kim ne söylerse söylesin, kim ne derse desin? Başkanımız Sayın Fikret Orman son derece başarısız ve kötü bir yönetici olarak anılacaktır.
alıntı--
düzenleme: web sitesi adresi
ertesi gün işe gideceklerinden dolayı hafta içi günlerde ortalarda görünmemeleri normal tafya.
erkekler arasında kadınları sınıflandırmada kullanılan en basit ölçü birimi.
twitter kullananların bastırması gereken hashtag.
imdb'de gelmiş geçmiş en yüksek puanı almış film. 9,3 puan.
fiba'nın transfer yasağı getirdiği şubemiz.
https://haber1903.com/n-8406-besiktasa-sok-transfer-yasagi-geldi.html
https://haber1903.com/n-8406-besiktasa-sok-transfer-yasagi-geldi.html
fikret orman'ın açık açık "hesap açtık kulübe para bağışı yapın" demek yerine, feda sezonu adı altında beşiktaş taraftarına pazarladığı, hiçbir işlevi olmayan kart.
beşiktaş adına ve yakın geçmişte bende yer etmiş olanlar (gollerin sıralaması önem teşkil etmiyor);
- quaresma'nın kayserispor'a attığı trivela (melih şendil: ayağının dışıyla böyle vurulur mu topa?!)https://www.youtube.com/watch?v=4lpkpTjivag,
- simao'nun fener'e, kale çizgisine taksi tutsan 15 tl yazacak yerden attığı gol (melih gümüşbıçak: sezonun golü adeta)
https://www.youtube.com/watch?v=fUfMobZ05qs
- ramon motta'nın club brugge'e attığı gol (ercan taner: şapkalar değil herşey çıkarılır bu gole)
https://www.youtube.com/watch?v=P3WgmVYntVk
- jose kleberson'unun, kale çizgisine taksi tutsan bu sefer 17-18 tl civarı yazacak yerden attığı gol (melih şendil: muh-te-şem bir gol!)
https://www.youtube.com/watch?v=DWJF8BinUSw
-manuel fernandes'in manisaspor'a attığı gol (lick tv (spikerin ismini bilmiyorum idare edin): yok böyle bir gol!)
https://www.youtube.com/watch?v=N2ejJikO7gI
evet uzaktan atılmış gollere karşı ayrı bir sempatim var.
- quaresma'nın kayserispor'a attığı trivela (melih şendil: ayağının dışıyla böyle vurulur mu topa?!)https://www.youtube.com/watch?v=4lpkpTjivag,
- simao'nun fener'e, kale çizgisine taksi tutsan 15 tl yazacak yerden attığı gol (melih gümüşbıçak: sezonun golü adeta)
https://www.youtube.com/watch?v=fUfMobZ05qs
- ramon motta'nın club brugge'e attığı gol (ercan taner: şapkalar değil herşey çıkarılır bu gole)
https://www.youtube.com/watch?v=P3WgmVYntVk
- jose kleberson'unun, kale çizgisine taksi tutsan bu sefer 17-18 tl civarı yazacak yerden attığı gol (melih şendil: muh-te-şem bir gol!)
https://www.youtube.com/watch?v=DWJF8BinUSw
-manuel fernandes'in manisaspor'a attığı gol (lick tv (spikerin ismini bilmiyorum idare edin): yok böyle bir gol!)
https://www.youtube.com/watch?v=N2ejJikO7gI
evet uzaktan atılmış gollere karşı ayrı bir sempatim var.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?