confessions

anonymous

3. nesil Yazar - - Yazar -

  1. toplam entry 4366
  2. takipçi 0
  3. puan 74864

beşiktaş futbol takımı

anonymous
24 mayıs 2015 galatasaray Beşiktaş maçında hakemi galatasarayi tebrik ederim.hafta ici kamuoyu olusmasi macin yonetimine yansidi. Bunca kotu tercihe ragmen Beşiktaş hapsetti futbolcu kalitesive isteğiyle. Bilic gitmek istedigini cok net gosterdi degisikliklerle dizilisle geometriyle. Sans yoktu girmedi Ba harikaydi sosa saga gectiginde harika oynadi opare berbatti atiba neden ondeydi cozemedim frei gibi bi bencile nasil tahammul edildi cozemedim.ve neden hala mustafa ve necip aski. Anlamadim. Cenke yazik oluyo. Atinc cok iyiydi pozisyon bilgisinin dahada gelismesi lazim. Ersani keser umarim. Tolgaya zaten laf yok. Maci futbolcular istedi bilic istemedi. Torenin maciydi ama diz sismis yalan gibi geldi. Fenerbahce son haftayi bekleyecek artik. Ana fikir su. Kaliten gs den ustun ve bu macta rahattin baskiyla bas edebildin Beşiktaşim. Ve elvada comandante. Gitmek icin yanlis mac sectin mesaj vermek bu macta olmazdi. Benden bu kadar.

derbileri kaybedip şampiyonluğu kazanmak

anonymous
ilkinin gerçekleşip 2.sinin gerçekleşmediği söz öbeği. dunku maçı bilic kazanmak istemedi. belkide yapmak isteyip fırsat bulamadıgı bir şeyler denedi belki de birilerine mesaj verdi ama futbolcular istedi bilic istemedi maçı. derbi konusunda bilic loserdır kabul ama loser olan asla taraftar değildir. taraftar maç skoruna ve şampiyonluğa bir yere kadar katkı koyar ve koyabileceği son yere kadar katkısını koymuştur. burada loser olan yönetimdir. loser sebebi lobi eksikliği omurgasız duruştur. demirören pisliğidir ligtv dir vs. taraftar böyle demeyip nevzat demiri basıp patır kütür topçuları dövse binayı yaksa birilerinin hoşuna gidecek.

derbileri kaybedip şampiyonluğu kazanmak

anonymous
bazıları için önemli, bazıları için de tersinin önemli olduğu durum. derbiler tabiki önemlidir. ama sadece psikolojik olarak. insanlar bu tarz maçlarda egolarını kişisel üstünlüklerini karşı çoğunluğa kabul ettirmek isterler, hangimiz istemeyiz ki. kaybedince bu durum bizim için hüsrana sebep olur, çocuklarımız yeğenlerimiz okullarında alay konusu olur, canları sıkılır insan içine çıkmak istemezler. ama her şeye rağmen bunca kötü derbi karnesine rağmen sezon sonu şampiyon olabiliyorsan bu tüm her şeyi siler. bazıları için de derbileri kazansın şampiyon olmasın önemli değildir. bence bu gereksiz duygusallığa girer. pskolojik tarafını geçtim her maç 3 puandır. neden bu konuyu açtım nereden geldim bu konuya. bilic in başarısız olduğunu bir tane bile derbi kazanamadığını ve yarınki maçıda kaybederek loser olarak tarihimizde yer edineceğini söyleyenler var. onlara sorum şu. takım sezon sonu şampiyon olsaydı eğer loser diyebilecek miydiniz yoksa comandante demeye devam mı edecektiniz. keşke tüm derbileri kaybetseydi de Beşiktaş'ım ama şampiyon olabilseydi. kendi ayağımıza sıkmamızın bi mantığı yok. olay matematikte. matematiğe inanırsak biraz daha (tabi duygusallığı tamamen kaybetmeden) gerek taraftar etkisi olarak gerek lobimizin tff ye etkisi olarak daha rahata ereceğimizi haksızların bize daha az yapılacağını düşünüyorum. kalple hareket etmek güzel ama beyinle de korele etmek gerekir.

şenol güneş

anonymous
istatistiklerin mini etek gibi olduğunu bize hatırlatan teknik direktör. oyuncuları yetiştirmiş olsa da bir winner değil loser dır. eğer değişecekse teknik direktörümüz bu isim şenol güneş olmamalıdır. kanımca tabi...

hayırlı cumalar

anonymous
milletin toplu mesaj silsilesini harekete geçirdiği gün. biz de şöyle bir cuma mesajı verelim o zaman.

Bahçesinden Erik Çaldığı İçin Çocuğu Acımasızca Kovalayan Ama Milyonları Götürenlere Sessiz Kalan Amcalar İçinde mi Hayırlı Cumalar ?

bir ekonomik tetikçinin itirafları

anonymous
alıntı--

Sene 2005 Türkiye ile bir alâkası olmayan John Perkins kitabında anlatıyor; "Kendi otomobilini üretemeyen ülkeye borç verip otobanlar yaptırırız. Sonra onlara arabalarımızı satarız. Sonra bankalarını satın alırız. O bankalardan halka ucuz krediler verip daha çok araba almalarını sağlarız. Böylece verdiğimiz o krediyi arabamızı satarak geri alırız, hem de faiziyle. O ülkeye dünya bankası ya da kardeş kurumlardan kredi ayarlarız. Ayarlanan kredi "ASLA" o ülkenin hazinesine gitmez. O ülkede ‘proje‘ yapan bizim şirketlerimizin kasasına girer. Enerji santralleri, sanayi alanları, limanlar, dev havaalanları yapılır. Aslında insanların işine yaramayan bir yığın beton. Bizim şirketlerimiz kazanır o ülkedeki birileri de nemalandırılır. Toplum bu düzenekten hiçbirşey kazanmaz. Ama ülke büyük bir borcun altına sokulmuş olur. Bu o kadar büyük bir borçtur ki ödenmesi imkansızdır. Plan böyle işler. Sonunda ekonomik danışmanlar/tetikçiler olarak gider onlara deriz ki; "Bize büyük borcunuz var ödeyemiyorsunuz. O zaman petrolünüzü satın, doğal gazınızı bize verin, askeri üslerimize yer gösterin, askerlerinizi birliklerimize destek olmaları için savaştığımız bölgelere gönderin, Birleşmiş Millletler de bizim için oy verin! Elektrik su kanalizasyon sistemlerinizi özelleştirin! Onları Amerikan şirketlerine ya da diğer çok uluslu şirketlere satın..." Sosyal hizmetleri, teknik sistemleri, eğitim kurumlarını, sağlık kurumlarını hatta adli sistemleri ele geçiririz. Bu, ikili, üçlü, dörtlü bir darbeler serisidir."
Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları - John Perkins


alıntı--

slaven bilic

anonymous
“Her şeyin bittiği yerde başlayan şehre bazen güzel şeyler de gelirdi... Ama hiçbiri uzun süre kalmazdı...'' Vizontele Tuuba
Yine bir hikayenin sonundayız. Beşiktaş’ın kederli ama bir o kadar da mağrur çocuklarının hayatına giren ender güzel şeylerden birisi yine yol ayrımında. Kimi sevsek, kime değer versek elimizden aldılar, kopardılar. İlk defa yaşamıyoruz bu duyguyu korkarım ki son da olmayacak ..
Beşiktaş taraftarı tarihi boyunca skorlarla başarılarla tatmin olan bir taraftar olmadı. Hep birini sevmek için farklı şeyler aradı, kendisine benzeyeni, pes etmeyeni, varsın olsun başarısız da olsa hep “Şerefiyle oynayan, Hakkı’yla kazanan”lara gönlünü verdi.
Boyalı basının her fırsatta göndermeye çalıştığı Tigana’ya “ l'aigle noir /inadına Tigana” diyerek sahip çıktı. Tigana başarılı olduğu için değil; taraftar biliyordu ki bu ülkede futbol endüstrisi ve adam harcamaya akbaba gibi hali hazırda bekleyen boyalı basın ilk önce teknik direktörlerin kellesini alıyordu. Yönetimlerinde işine geliyordu, batırdıkları kulüplerde teknik direktör değişikliği ile baskının kendi üzerlerine gelmesini engelliyordu. Bu yüzden istikrar diyordu taraftar. Gordon Milne ile gelen efsanevi başarılarda bu istikrar ve sabrın sonucunda gelmişti.
Boyalı basınla arası pek iyi olmayan, bir başka aykırı isim girdi hayatımıza…
Adı Schuster’di.Futbolculuğunda ki çılgınlığı aynen hocalığına da yansımıştı, Demirören’in kağıt üzerinde yaptığı fantastik transferle bir anda “çılgın” bir takım hüviyetine bürünmüştük, ama yine sonuçlar sahaya yansımıyordu.. Biz yine Schuster’i koşulsuz sevmiştik, Türkiye’de futbol 1950 lerdeki gibi oynanıyor diyerek var olan gerçekliği yüzümüze vuruyordu. Ama ülkemizdeki futbol egemenlerinin istediği malzemeyi vermeyince o da uzun süreli kalamadı. Ceketini alıp birden çekip gitti, biz ona “dayı” demiştik
..O da ona uygun davrandı..
Arada Samet Aybaba dönemi oldu ..Sevmedik ..sebepleri malum ..tekrar yazmaya gerek yok .
Son göz ağrımız Slaven Bilic’ti.. Kulübün bir değişime ihtiyacı vardı, köklü bir devrime belki de ..Yeni yönetim Samet Aybaba hatasından sonra “galiba bunlarda iş var “ dedirtecek şekilde ezberleri bozarak futbol şube sorumlusu olarak Önder Özen’i getirdi. Medya ilk basın toplantısında yine derdini belli etmişti, planlarını açıklayan Önder Özen’e “ siz Tanrı parçacığı mısınız ? “ diye küstahça bir soru yöneltti. Önder Özen sakindi, karşısındaki kişinin anlamayacağını bile bile durumu izah etti. Beşiktaş’ın başarıya doymuş, isim yapmış teknik direktörlere değil, hırslı, yükselişte ve hedefi olan, kulübün mayasına uygun bir isme ihtiyacı vardı. Önder Özen futbol bilgisini konuşturarak teşhisi koydu ve Slaven Bilic Beşiktaş’a merhaba dedi. Önder Özen paralı futbol yöneticilerinin egosuna kurban gitti ama Slaven Bilic kalmıştı. İyisiyle kötüsüyle ikinci sezon bitmek üzere, 3 hafta önce liderken “ bu gece düşlerim dehşetli güzel” derken şimdi Bilice küfür eden bir güruhla aynı takımı tutuyoruz. Endüstriyel futbol artığı bu güruh puslu havalarda yine çıktı ortaya ..Yönetiminde elbette işine gelecek, kes Bilice faturayı sıyrıl işin içinden, aylardır ilerlemeyen stat inşaatı, Reza Zerrafın kulüp üyeliği, yıllar sonra basketbol takımının play off’a kalamaması, kulübe gelen haciz, küme düşen amatör şubeler, taraftarla barışık olamama hep karşısında durma, şampiyonluk yolundaki futbolculara aylardır ödenemeyen maaşlar, Demirören’den hesap soramama, hakem hatalarına ve Beşiktaş’ın haksızlığa uğramasına ses çıkarmayıp Bodrum’da gününü gün eden bir başkan tüm günahları Bilice faturayı keserek ödeyecek.
Rüzgarın yönü yine aleyhimize, Comandante diye bağrımıza bastığımız, İngiliz takımlarına karşı boynumuzu eğdirmeyen, taraflı tarafsız herkesin saygı duyduğu, kenarda bizden birisi olan Bilic’e veda etmek üzereyiz. Keşke bu kadar alışmasaydık, keşke başarıdan daha çok başka şeylere önem verenlerin sayısı daha fazla olsaydı da olmasaydı sonumuz böyle ..
Artık kızdığında “come on give me a break” diyen Gökhan Gönül taç kullanırken onunla şakalaşan, yenildiği maçtan sonra bile rakip oyuncuları tek tek tebrik eden, Gs stadında Fb stadında rakip takım taraftarlarının fotoğraf çektirmek istediği, yeni traş olmuş bir baba gibi “ öp bakim “diye Necip’e yanağını uzatan, sol yumruğu havada tribünleri selamlayan, Lig tv muhabirine ayar veren, Beşiktaş ahlakını tepeden tırnağa futbolcularına veren, onlarla baba-oğul, abi-kardeş ilişkisi kuran bir Bilic’imiz olmayacak . Sezon boyunca göze hoş gelen futbol oynatmasına rağmen, hakem hataları ve stat sorunu olmasa açık ara şampiyon olacağına inandığımız Bilic’i spor kamuoyu derbi kazanamayan ve Beşiktaş’ı 3. Yapmış hoca olarak hatırlayacak. Ama bizim kalbimizdeki yeri orası değil, asla unutmayacağız ..
Burası hayal kırıklıklarının başkenti Bilic, “Her şeyin bittiği yerde başlayan şehre bazen güzel şeyler de gelirdi... Ama hiçbiri uzun süre kalmazdı...'' sende o güzel şeylerden birisi oldun. Yaşattığın sevinçler, hayaller ve verdiğin dersler için sana binlerce Teşekkür..
“Aşksa bitti; gülse, hiç dermedik
bul kendini kuytularda, hadi dal
seninle bir bütün olabilirdik
Hoşçakal canımın içi, Hoşçakal..”
Ferhat Talan / belestepe.com

slaven bilic

anonymous
eğer giderse çok büyük bir hataya düşeceğiz. lucescu dan sonra takıma geometriyi dizilişi öğretebilen, bunun yanında ahlakıyla Beşiktaş duruşuyla gönüllerde taht kuran bir adam bu kulübe zor gelir. 3 hafta önce liderken comandante bilic diyenler bugün bilic i topun ağzına koyuyorlar ama o hep bizim için comandante olarak kalacak. elbette hataları vardır. büyük hoca olamamakla suçlanmıştır. doğrudur çok şöhretli bir kariyeri yok ama bizimle aşısı tutan bir kimyası var. adam harcamayı çok seviyoruz ancak ilk sezonu geçiş dönemi olarak sayarsak her insan 2. bir şansı hak eder. özellikle bu isim bilicse kesinlikle hak eder.
hatırlayın gordon milne başarısız olduğu sezonda koltugu sallantıdayken seba ona sahip çıktı ve 3 sene üstüste ve namağlup şampiyonluğu bize getirdi. umarım doğru kararı yönetim verecektir. her suçu hocaya atıp kenara çekilmek kolay. zoru kovalayalım bir kere de. Seni seviyoruz Comandante, tıpkı quaresmayı, gordon milne i, lucescuyu ferdinand ı noumayı ibrahim üzülmezi sever gibi. zamansız gidişi olan diğer tüm kahramanlarımız gibi. asıl gitmesi gerekenler koltukta otururken sen bu ülkeye fazla iyi geldin be slaven.
121 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol