derin bir aidiyetsizlik hissidir.
"kendisi olamamak" şeklinde, toplum normları dışında kalmış ve kendisini baskı altında tutmakta olan birinden söz etmiyorum. çok daha karmaşık, içinde bulunduğu açmazın sahasının çok daha geniş olduğu birinin durumundan bahsediyorum. çalışmak için yaşamak gibi bir olguyu bir türlü benimseyememiş, sorumluluk duygusu yüzünden de yaşamak için çalışmak olgusunun sınırlarına da sürekli giriş-çıkış yapan biri. kariyer hedefleri ve sahip olma güdüsünden arınmış; bu nedenle de, hedefsiz ve amaçsız olmakla yaftalanan ve yargılanan biri...
sosyal ilişkilerinde çakma samimiyeti reddettiğinden, etrafında çok fazla kişi olmayabilir. sevdiği kişilerden çok daha fazla sayıda seveni vardır belki de, ama konu o değil. isyan hâlindedir içten içe, rakı masasında ise ayan beyan. sırf "check in" yapmak ve onlarca fotoğraf çekerek sosyal medyada "aa bakın, ne kadar da sosyal bi insanım" demek için oturmadığı rakı masası. ses tonunda, tepkilerinde, gülüşünde bile samimiyetsizlikle itham edilmenin, oturması için sandalyesini çektiği rakı masası. içtikçe derin mevzulara girdiği, mevzu derinleştikçe de üzerindeki ilginin azalarak bittiği ve sonunda yalnız başına oturmaya karar verdiği rakı masası. gerçekle yüzleşemeyen, yaşamak için kendine nedenler uyduran ve bu nedenleri hedef olarak benimseyebilmiş insanlar tarafından, pesimist ve boş olmakla yaftalanan ve yargılanan biri...
sevmek kavramına, genel kanının dışında ve üzerinde, çok farklı anlamlar yüklemiş olabilir. sadece sevgili anlamında demiyorum; dostlarına karşı, sadece saf bir insanın besleyebileceği kadar, güven ve saygı büyütmüştür. dostlukta bile, çok muhabbetin tez ayrılık getireceğini düşünmemiş. muhabbet ettiğinden çok da susmuştur aslında; ama, dostum dediği adamların, yanındayken eğlenemediği için kendisinden uzaklaştığını gördükçe, daha da içine kapanmıştır zaman içinde. zaten, eğlenmek algısının geçirdiği evrime inanmakta güçlük çekmektedir, ki balığın koktuğu baş tam olarak da bu noktadır. melankolik olmakla yaftalanan biri...
şimdi o insan soruyor size:
kariyer kavramı, sizin için neden bu kadar önemli ve hayati?
sadece, yapmakta olduğunuz işi sorumluluk bilinciyle, hakkıyla, gereğiyle yapıyor olmak, size neden yeterli gelmiyor?
yaşamınızı sürdürebilecek oranda para kazanmak ve ota boka sahip olmadan, mutlu bir şekilde yaşamak ütopya mı sizin için?
sahi, mutluluk lâfından ne anlıyorsunuz?
mutlu olmak gibi bir zorunluluğun olduğunu kim söyledi size?
tam olarak hangi gün, bu kadar açgözlü olmaya evrildiniz?
insanlara şirin görünmek, sürekli eğlenen biri olduğunu göstermek, statü sahibi olduğunu gözlerinin içine sokmak gibi yapmacıklıklarınız, gece rahat uyumanızı sağlıyor mu? çünkü öyle değilsiniz de...
en son ne zaman itirafta bulundunuz?
en son ne zaman samimi oldunuz?
samimiyetten ne anlıyorsunuz?
kaç tane yüzünüz var?
kaçı gerçekten lâzım oluyor, sıradan bir gün içerisinde?
sıradanlıktan anladığınız nedir?
birinin gözlerinin içine, en son ne zaman baktınız?
düşen birinin elini, çekinmeden ve beklenti içine girmeden, hiç tuttunuz mu?
hiç sevdiniz mi?
sevgi nedir?
gözyaşının gerçek tadını aldınız mı hiç?
aldığınızı iddia ediyorsanız, hangi yüzünüzden akıyordu o damla, o sırada?
yalnız ve beş kuruşsuz kalmaktan daha büyük korkularınız yok mu cidden?
o değil de, rûhunuza kaç para verdiler tam olarak?
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?