insanı şizofrenleştirebilecek kitap.mavi kapagı ile insanın beynini daha çok çalıştırıyor.
tutunamayanlar
Tutunamayan (disconnectus erectus): Beceriksiz ve korkak bir hayvandır.insan boyunda olanları bile vardır. ilk bakışta, dış görünüşüyle, insana benzer. Yalnız, pençeleri ve özellikle tırnakları çok zayıftır. Dik arazide, yokuş yukarı hiç tırmanamaz. Yokuş aşağı, kayarak iner. (Bu arada sık sık düşer). Tüyleri yok denecek kadar azdır. Gözleri çok büyük olmakla birlikte, görme duygusu zayıftır. Bu nedenle tehlikeyi uzaktan göremez.
Erkekleri yalnız bırakıldıkları zaman acıklı sesler çıkarırlar. Dişilerini de aynı sesle çağırırlar. Genellikle başka hayvanların yuvalarında (onlar dayanabildikleri sürece) barınırlar. Ya da terk edilmiş yuvalarda yaşarlar. Belirli bir aile düzenleri yoktur. Doğumdan sonra ana baba ve yavruları ayrı yerlere gider. Toplu olarak yaşamayı da bilmezler ve dış tehlikelere karşı birleştikleri görülmemiştir. Belirli bir beslenme düzenleri de yoktur. Başka hayvanlarla birlikte yaşarken onların getirdikleri yiyeceklerle geçinirler. Kendi başlarına kaldıkları zaman genellikle yemek yemeyi unuturlar. Bütün huyları taklit esnasına dayandıkları için, başka hayvanların yemek yediğini görmezlerse, acıktıklarını anlamazlar.(Bu sırada çok zayıf düştükleri için avlanmaları tavsiye edilmez)
içgüdüleri tam gelişmemiştir. Kendilerini korumayı bilmezler. Fakat -gene taklitçilikleri nedeniyle- başka hayvanların dövüşmesine özenerek kavgaya girdikleri olur. şimdiye kadar hiçbir tutunamayanın bir kavgada başka bir hayvanı yendiği görülmemiştir.Bununla birlikte hafızaları da zayıf olduğu için, sık sık kavga ettikleri, bazı tabiat bilginlerince gözlenmiştir.(aynı bilginler, kavgacı tutunamayanların sayısının gittikçe azaldığını söylemektedir)
Din kitapları, bu hayvanları yemeyi yasaklamışsa da, gizli olarak avlanmakta ve etleri kaçak olarak satılmaktadır. Tutunamayanları avlamak çok kolaydır. Anlayışlı bakışlarla süzerseniz hemen yaklaşırlar size. Ondan sonra tutup öldürmek işten değildir. insanlara zararlı bazı mikroplar taşıdıkları tespit edildiğinden, Belediye Sağlık Müdürlüğü de tutunamayanların kesimini yasak etmiştir. Yemekten sonra insanlarda görülen durgunluk, hafif sıkıntı, sebebi bilinmeyen vicdan azabı ve hiç yoktan kendini suçlama gibi duygulara sebep oldukları, hekimlerce ileri sürülmektedir.Fakat aynı hekimler, tutunamayanların bu mikropları kasaplık hayvanlara da bulaştırdıklarını ve bu sıkıntılardan kurtulmanın ancak et yemekten vazgeçmekle sağlanabileceğini söylemektedirler.
Hayvan terbiyecileri de tutunamayanlarla uzun süre uğraşmış ve bunları sirklerde çalıştırmak istemişlerdir .Fakat bu hayvanların beceriksizleri nedeniyle hiçbir hüner öğrenemediklerini görünce vazgeçmişlerdir. Ayrıca birkaç sirkte halkın karşısına çıkarılan tutunamayanlar, onları güldürmek yerine mahzun etmişlerdir. (Halk gişelere saldırarak parasını geri istemiştir)
Filden sonra, din duygusu en kuvvetli olan hayvanlar olarak bilinir. öldükten sonra cennete gideceği bazı yazarlarca ileri sürülmektedir. Fakat toplu yada tek gittikleri her yerde hadise çıkardıkları için bunun pek mümkün olmayacağı sanılmaktadır.
Başları daima öne ezik gezdikleri için, çeşitli engellere takılırlar ve her tarafları yara bere içinde kalır. Onları bu durumda gören bazı yufka yürekli insanlar, tutunamayanları ev hayvanı olarak beslemeyi de denemişlerdir. Fakat insanlar arasında barınmaları ev düzenine uymamaları nedeniyle- çok zor olmaktadır. Beklenmedik zamanlarda sahiplerine saldırmakta ve evden kovulunca da bir türlü gitmeyi bilmemektedirler. Evin kapısında günlerce, acıklı sesleriyle bağırarak ev sahibini canından bezdirmektedirler.(Bir keresinde ev sahibi dayanamayıp kaçmışsa da, tutunamayan, sahibini kovalayarak, gittiği yerde ona rahat vermemiştir)
şehirlere yakın yerlerde yaşadıkları için, onları şehrin içinde, çitlerle çevrili ve yalnız tutunamayanlara mahsus bir parkta tutarak, sayılarının azalmasını önlemeyi düşünmenin zamanı artık gelmiştir.
Erkekleri yalnız bırakıldıkları zaman acıklı sesler çıkarırlar. Dişilerini de aynı sesle çağırırlar. Genellikle başka hayvanların yuvalarında (onlar dayanabildikleri sürece) barınırlar. Ya da terk edilmiş yuvalarda yaşarlar. Belirli bir aile düzenleri yoktur. Doğumdan sonra ana baba ve yavruları ayrı yerlere gider. Toplu olarak yaşamayı da bilmezler ve dış tehlikelere karşı birleştikleri görülmemiştir. Belirli bir beslenme düzenleri de yoktur. Başka hayvanlarla birlikte yaşarken onların getirdikleri yiyeceklerle geçinirler. Kendi başlarına kaldıkları zaman genellikle yemek yemeyi unuturlar. Bütün huyları taklit esnasına dayandıkları için, başka hayvanların yemek yediğini görmezlerse, acıktıklarını anlamazlar.(Bu sırada çok zayıf düştükleri için avlanmaları tavsiye edilmez)
içgüdüleri tam gelişmemiştir. Kendilerini korumayı bilmezler. Fakat -gene taklitçilikleri nedeniyle- başka hayvanların dövüşmesine özenerek kavgaya girdikleri olur. şimdiye kadar hiçbir tutunamayanın bir kavgada başka bir hayvanı yendiği görülmemiştir.Bununla birlikte hafızaları da zayıf olduğu için, sık sık kavga ettikleri, bazı tabiat bilginlerince gözlenmiştir.(aynı bilginler, kavgacı tutunamayanların sayısının gittikçe azaldığını söylemektedir)
Din kitapları, bu hayvanları yemeyi yasaklamışsa da, gizli olarak avlanmakta ve etleri kaçak olarak satılmaktadır. Tutunamayanları avlamak çok kolaydır. Anlayışlı bakışlarla süzerseniz hemen yaklaşırlar size. Ondan sonra tutup öldürmek işten değildir. insanlara zararlı bazı mikroplar taşıdıkları tespit edildiğinden, Belediye Sağlık Müdürlüğü de tutunamayanların kesimini yasak etmiştir. Yemekten sonra insanlarda görülen durgunluk, hafif sıkıntı, sebebi bilinmeyen vicdan azabı ve hiç yoktan kendini suçlama gibi duygulara sebep oldukları, hekimlerce ileri sürülmektedir.Fakat aynı hekimler, tutunamayanların bu mikropları kasaplık hayvanlara da bulaştırdıklarını ve bu sıkıntılardan kurtulmanın ancak et yemekten vazgeçmekle sağlanabileceğini söylemektedirler.
Hayvan terbiyecileri de tutunamayanlarla uzun süre uğraşmış ve bunları sirklerde çalıştırmak istemişlerdir .Fakat bu hayvanların beceriksizleri nedeniyle hiçbir hüner öğrenemediklerini görünce vazgeçmişlerdir. Ayrıca birkaç sirkte halkın karşısına çıkarılan tutunamayanlar, onları güldürmek yerine mahzun etmişlerdir. (Halk gişelere saldırarak parasını geri istemiştir)
Filden sonra, din duygusu en kuvvetli olan hayvanlar olarak bilinir. öldükten sonra cennete gideceği bazı yazarlarca ileri sürülmektedir. Fakat toplu yada tek gittikleri her yerde hadise çıkardıkları için bunun pek mümkün olmayacağı sanılmaktadır.
Başları daima öne ezik gezdikleri için, çeşitli engellere takılırlar ve her tarafları yara bere içinde kalır. Onları bu durumda gören bazı yufka yürekli insanlar, tutunamayanları ev hayvanı olarak beslemeyi de denemişlerdir. Fakat insanlar arasında barınmaları ev düzenine uymamaları nedeniyle- çok zor olmaktadır. Beklenmedik zamanlarda sahiplerine saldırmakta ve evden kovulunca da bir türlü gitmeyi bilmemektedirler. Evin kapısında günlerce, acıklı sesleriyle bağırarak ev sahibini canından bezdirmektedirler.(Bir keresinde ev sahibi dayanamayıp kaçmışsa da, tutunamayan, sahibini kovalayarak, gittiği yerde ona rahat vermemiştir)
şehirlere yakın yerlerde yaşadıkları için, onları şehrin içinde, çitlerle çevrili ve yalnız tutunamayanlara mahsus bir parkta tutarak, sayılarının azalmasını önlemeyi düşünmenin zamanı artık gelmiştir.
"Ben Karagöz filan değilim. Herkes birikmiş bizi seyrediyor. Dağılın! Kukla oynatmıyoruz burada. Acı çekiyoruz."
''Bir silgi gibi tükendim ben. Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım. Mürekkeple yazmışlar oysa. Ben kurşun kalem silgisiydim. Azaldığımla kaldım.''
"her zaman, birisi sizden önce davranır. oysa,gelip geçici biridir bu. sinemada,sizden önce,son boş koltuğu alan kör bir yabancı..."
"her zaman, birisi sizden önce davranır. oysa,gelip geçici biridir bu. sinemada,sizden önce,son boş koltuğu alan kör bir yabancı..."
türk edebiyatının ilk postmodern eserlerinden sayılır. 1970 yılında trt roman ödülü'nü kazanmıştır. öyle bir kitaptır ki bu, bir kere okuduktan sonra asla atamazsınız içinize çöreklenen o duyguyu.
(bkz: selim ışık) (bkz: turgut özben) (bkz: olric)
(bkz: selim ışık) (bkz: turgut özben) (bkz: olric)
türk edebiyatının en önemli eserlerinden biridir,oğuz atay yardırmıştır adeta.
''olric onca karın üstüne güneş vurdu.. şimdi eriyen karın altından cesetler çıkmaya başlayacak.. sokakta kalmış masum, sokakta ölmüş masumiyet çıkacak şimdi olric.. bankamatik soğukluğunda benden daha çok yaşamayı hak edenler, yaşamaktan yine utanacaklar.. olric acıyorum sana ve bana, sıcak düşler kuramadık soğuk ülkemin vicdanında.. ahh olric üşüyorum, yine bir çocuk daha ölüyor farklı coğrafyalarda.. ahh olric kardan nefret eden çocuklar gördükçe çıldırıyorum.. bak yine bir çocuk hayali daha, cesetler çoğalıyor olric.. kafamın içindeki bunca kazı niye ben verecektim size işe yaramayan göz yaşlarımı.. olric bir hamlede öldürsene beni, bu işkenceye dayanamıyorum. elin sende kalsın olric, uzatma bana,ben adam olmam ben iflah olmam"
''olric onca karın üstüne güneş vurdu.. şimdi eriyen karın altından cesetler çıkmaya başlayacak.. sokakta kalmış masum, sokakta ölmüş masumiyet çıkacak şimdi olric.. bankamatik soğukluğunda benden daha çok yaşamayı hak edenler, yaşamaktan yine utanacaklar.. olric acıyorum sana ve bana, sıcak düşler kuramadık soğuk ülkemin vicdanında.. ahh olric üşüyorum, yine bir çocuk daha ölüyor farklı coğrafyalarda.. ahh olric kardan nefret eden çocuklar gördükçe çıldırıyorum.. bak yine bir çocuk hayali daha, cesetler çoğalıyor olric.. kafamın içindeki bunca kazı niye ben verecektim size işe yaramayan göz yaşlarımı.. olric bir hamlede öldürsene beni, bu işkenceye dayanamıyorum. elin sende kalsın olric, uzatma bana,ben adam olmam ben iflah olmam"
sayın Oğuz ATAY in neden erkenden hayata gözlerini yumduğunu anlamamı sağlayan eser.
klasikleşmiş olan eser.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?