yargıya zerre kadar güvenin olmadığı bir ülkede doğal olan durumdur. eğer aksi olursa ;
(bkz: bırakınız assınlar, bırakınız kessinler)
türkiye'de idam cezasının olmaması
sosyal medyada bu kadar çok idamın dönmesi hükumetin bir planıydı dediğimde bunu yanaktan makas almalık çocuk görüşü olarak yorumlayanları 19:00 ana haber bültenlerine davet ediyorum.
adaletin olmadığını ortaya koyan bir başka durum.
başbakan olacak şahıs çocuk katilleri ve istismarcıları için idam cezasının olması gerektiğini söylemiş. peki ya "polise emri ben verdim" diyen içinde olacak mı idam cezası ?
başbakan olacak şahıs çocuk katilleri ve istismarcıları için idam cezasının olması gerektiğini söylemiş. peki ya "polise emri ben verdim" diyen içinde olacak mı idam cezası ?
http://www.mynet.com/haber/guncel/idam-geri-mi-geliyor-1213953-1
alıntı--
Sağlık Bakanı Müezzinoğlu, çocuk cinayetlerinin ardından gündeme gelen 'idam' talepleri için, ‘Vicdanları sızlatan suçlar için idamın geri getirilmesi tartışılabilir’ dedi.
alıntı--
hükumetin klasik bir eylemi olarak "halk istedi getirdik" olayı bir kez daha bu konuda da gözler önüne seriliyor.
alıntı--
Sağlık Bakanı Müezzinoğlu, çocuk cinayetlerinin ardından gündeme gelen 'idam' talepleri için, ‘Vicdanları sızlatan suçlar için idamın geri getirilmesi tartışılabilir’ dedi.
alıntı--
hükumetin klasik bir eylemi olarak "halk istedi getirdik" olayı bir kez daha bu konuda da gözler önüne seriliyor.
olmaması gerekendir. hatta gerekliliğinin konuşulması bile kanımca caiz değildir. önce idam nedir, neden idam cezası verilir'i tartışmak gerekir. devlet dediğimiz yapının bir insanın ölümüne karar vermesi gibi bir yetkisi olamaz, ancak bir insanın idama sebebiyet verecek suçları işlemesini önlemek esas görevidir, görevden öte (vurgula: zorunluluktur). pedofiliye, tecavüze, işkence ile bir insan öldürmeye neler sebep oluyor önce bunu araştırmalıdır. misal toplumun eğitim seviyesini yükseltmek ve akıl sağlığını korumak için çalışmalıdır.
eğer herkes için eşit bir hukuk sisteminden bahsedebiliyor olsaydık şu an bu konuyu konuşuyor bile olmazdık. bu da başka bir mesele.
eğer herkes için eşit bir hukuk sisteminden bahsedebiliyor olsaydık şu an bu konuyu konuşuyor bile olmazdık. bu da başka bir mesele.
hakkında yürüttüğünüz bir fikir sonucu "direkt" sığ zihniyetli ilan edilebileceğiniz durum.
konuyu biraz daha deşmekte fayda var sanıyorum ki. şimdi öncelikle şahsi görüşüm, idam cezasının düşünülüp tartışılabileceği yönünde. zira, tartışma ortamını "direkt" reddetmek zaten başlı başına zorbalıktır ve esasen kaçınılan gerici tutumun acıklı bir tezahürüdür.
uygulanıp uygulanmaması yönünde durduğum net bir nokta olduğunu söyleyemem. çünkü bir kere, uygulamada devlet eliyle toplum nam ve hesabına birinin canını almaktan bahsediyoruz. korkunç olmadığını iddia etmiyorum. fakat öbür tarafta ceza infaz mantığının temelinde yatan esaslı unsurlardan biri olan kamu vicdanı var. çocuk tecavüzü, herkesin aklına gelen ilk örnek. peki gereği gibi uygulanmış hangi ceza bu insanlık dışı fiili, insani bir çerçeveye geri getirebilir? ya da şöyle sorayım, kim ikna olur failin yediği müebbetle? bence kâfi diyorsanız, bu sizin görüşünüzdür; sike sike, eşşek gibi saygı duyarım!
ayrıca şöyle bir durum var, sadece barbarlığa meyilli geri kalmış toplumlarda değil, amerika gibi medeniyetin beşiği kabul edilen ülkelerin bazı bölgelerinde de görülebilen bir ceza türüdür idam. orada da halen tartışılmakta bu durum, hatırlatayım.
ha evet, siyasilerin şahsi emellerine hizmet edebilecek çok büyük bir silah haline de gelebilir bu cezanın kanunileşmesi. bu ülke bunları da gördü ve çok acı çekti, katılıyorum. zaten benim için bu konuda nötr kalmamın en büyük sebebidir bu durum. bir tarafta erdal eren varken bu görüşü savunamıyor insan ister istemez.
yani sadece sosyal medyada vs. tartışılması nedeniyle, idam cezasının muktedirlerin aklına düşeceğine ve sırf bu nedenle kanunlaşacağına falan inanıyorsanız; tam böyle yanağından makas almalık sevimli bir insansınız demektir. küçükken hastalandığımda doktor 10 tane iğne vermişti ve ben tabi ki iğneden çok korkuyordum. gün içinde babama hatırlatmazsam o gün iğneden yırtabileceğime falan inanıyordum. ona benzettim biraz nedense.
demem o ki, roma hukukundan şer'i hukuka evrilen türk hukuk düzeninin iktidardakilerce ajandasının çoktan hazır olduğunu bilmiyormuş gibi konuşulmasın nolur. artık akp iktidarının herhangi bir hukuki düzenleme için somut bir nedene ihtiyacı yoktur. hatta efkan ala'nın da bir ses kaydında vurguladığı üzere devlet icraatı için hukuki düzenlemenin kendisine bile gerek kalmamıştır artık.
önemli not: tartışma kültürü önemli bir özelliktir. bunun gelişmemiş olduğunu kabul etmek ise gelişime atılan önemli bir adımdır.
konuyu biraz daha deşmekte fayda var sanıyorum ki. şimdi öncelikle şahsi görüşüm, idam cezasının düşünülüp tartışılabileceği yönünde. zira, tartışma ortamını "direkt" reddetmek zaten başlı başına zorbalıktır ve esasen kaçınılan gerici tutumun acıklı bir tezahürüdür.
uygulanıp uygulanmaması yönünde durduğum net bir nokta olduğunu söyleyemem. çünkü bir kere, uygulamada devlet eliyle toplum nam ve hesabına birinin canını almaktan bahsediyoruz. korkunç olmadığını iddia etmiyorum. fakat öbür tarafta ceza infaz mantığının temelinde yatan esaslı unsurlardan biri olan kamu vicdanı var. çocuk tecavüzü, herkesin aklına gelen ilk örnek. peki gereği gibi uygulanmış hangi ceza bu insanlık dışı fiili, insani bir çerçeveye geri getirebilir? ya da şöyle sorayım, kim ikna olur failin yediği müebbetle? bence kâfi diyorsanız, bu sizin görüşünüzdür; sike sike, eşşek gibi saygı duyarım!
ayrıca şöyle bir durum var, sadece barbarlığa meyilli geri kalmış toplumlarda değil, amerika gibi medeniyetin beşiği kabul edilen ülkelerin bazı bölgelerinde de görülebilen bir ceza türüdür idam. orada da halen tartışılmakta bu durum, hatırlatayım.
ha evet, siyasilerin şahsi emellerine hizmet edebilecek çok büyük bir silah haline de gelebilir bu cezanın kanunileşmesi. bu ülke bunları da gördü ve çok acı çekti, katılıyorum. zaten benim için bu konuda nötr kalmamın en büyük sebebidir bu durum. bir tarafta erdal eren varken bu görüşü savunamıyor insan ister istemez.
yani sadece sosyal medyada vs. tartışılması nedeniyle, idam cezasının muktedirlerin aklına düşeceğine ve sırf bu nedenle kanunlaşacağına falan inanıyorsanız; tam böyle yanağından makas almalık sevimli bir insansınız demektir. küçükken hastalandığımda doktor 10 tane iğne vermişti ve ben tabi ki iğneden çok korkuyordum. gün içinde babama hatırlatmazsam o gün iğneden yırtabileceğime falan inanıyordum. ona benzettim biraz nedense.
demem o ki, roma hukukundan şer'i hukuka evrilen türk hukuk düzeninin iktidardakilerce ajandasının çoktan hazır olduğunu bilmiyormuş gibi konuşulmasın nolur. artık akp iktidarının herhangi bir hukuki düzenleme için somut bir nedene ihtiyacı yoktur. hatta efkan ala'nın da bir ses kaydında vurguladığı üzere devlet icraatı için hukuki düzenlemenin kendisine bile gerek kalmamıştır artık.
önemli not: tartışma kültürü önemli bir özelliktir. bunun gelişmemiş olduğunu kabul etmek ise gelişime atılan önemli bir adımdır.
sadece kasıt ile adam öldüren kişiler için uygulanırsa karşısında değilim. yani 6 yaşında bir çocuğu kaçırıp, tecavüz ederek öldüren birisinin ben cellatı olurum. tıpkı abd'nin bir çok eyaletinde olduğu gibi bu kişilerin öldürülmesi bence olması gereken.
ama işin birde last director'ün dediği boyutu var, böyle bir ceza uygulanmaya başlar ise ve sınırlar konulamaz ise ki, ülkemizde her şey sulandırılır ve iktidarın oyuncağı olur ki ,işte bu durumda suçsuz insanlar haksız yere idam edilebilir.
bu noktada ülkede zaten suçluların bırakın idam'ı falan doğru dürüst ceza almadığını söylemek sanırım yanlış olmaz. o yüzden bu cezayı hak eden bir çok kişi olsa bile, bu ceza'nın geri gelmesi yinede ülke şartlarında doğru değildir. dolayısı ile sözün özü bende karşısındayım.
ama işin birde last director'ün dediği boyutu var, böyle bir ceza uygulanmaya başlar ise ve sınırlar konulamaz ise ki, ülkemizde her şey sulandırılır ve iktidarın oyuncağı olur ki ,işte bu durumda suçsuz insanlar haksız yere idam edilebilir.
bu noktada ülkede zaten suçluların bırakın idam'ı falan doğru dürüst ceza almadığını söylemek sanırım yanlış olmaz. o yüzden bu cezayı hak eden bir çok kişi olsa bile, bu ceza'nın geri gelmesi yinede ülke şartlarında doğru değildir. dolayısı ile sözün özü bende karşısındayım.
idam cinayettir ve siyasilerin katilliğini yasalaştırmasıdır.
alıntı--
Prof. Rr. Semih Gemalmaz’ın “Türkiye’de Ölüm Cezası 1920-2000” adlı eserinde verilen bilgilere göre 1920 ile 1984 yılları arasında ülkemizde 15’i kadın toplam 712 kişi idam edildi. İdam edilen 712 kişinin ezici bir çoğunluğunu 20-30 yaş grubundakiler oluşturuyor. Yine bunların çoğunun sabıkasız olduğu, yani yaşamlarındaki ilk ve son suçun bedelini çok ağır ödedikleri dikkat çekiyor.
Ancak bu rakama, Türkiye Büyük Millet Meclisi Denetimi dışındaki İstiklal Mahkemeleri’nin kararıyla idam edilenler dahil değil. 1925’de esas olarak irticai faaliyetlere karşı kurulan bu mahkemelerin en az bin kişi hakkında idam kararı çıkarttığı ileri sürülüyor. İstiklal mahkemeleri dışındaki idamların ilk önemli örneği menemen olayının ardından yaşandı.
MENEMEN OLAYI
23 Aralık 1930 günü Menemen’de Yedek Asteğmen Kubilay Bey’in şehit edilmesi olayı ile ilgili olarak 105 sanıktan 37’sini ölüm cezasına çarptırdı. Meclis, bunlardan 28’inin ölüm cezalarının yerine getirilmesine karar verdi.
Cumhuriyet tarihinin casusluk gerekçesiyle tek idamı ise 1949 yılında infaz edildi. Sovyetler Birliği hesabına çalıştığı saptanan Aram Şanesyan adlı kişi asıldı.
MENDERES, ZORLU VE POLATKAN’IN İDAMLARI
Türkiye’nin tarihinde, on yıl boyunca başbakanlık yapmış olan Adnan Menderes ile Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın 16 ve 17 Eylül 1961’de idamları da yer alıyor.
5 Temmuz 1964’de ise, iki asker, Kara Harp Okulu Komutanı Talat Aydemir ile Süvari Birliği Komutanı Fethi Gürcan’ın yönetime el koymak için darbe girişiminde bulundukları gerekçesiyle idam edildiler.
DENİZ GEZMİŞ’İN İDAMI
6 Mayıs 1972’de ise sol görüşlü üç genç, Türk Halk Kurtuluş Ordusu üyesi Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan idam edildi. Türkiye tarihinde en tartışılan idam cezası infazlarından bir diğeri ise, Erdal Eren’inkiydi.
Eren, kendisine isnat edilen suçu işlediği tarihte resmi kayıtlara göre, 18 yaşını 7 ay 23 gün geçmişti. Yargı aşamasında, avukatı, sanığın yaşının suç işleme tarihinde 18 yaşından küçük olduğu ve bu nedenle kemik grafisi alınması isteminde bulundu.
Eren’in babası da, oğlunun nüfusta büyük gösterildiğini ifade etti. Ama yine de eren, 13 Aralık 1980 tarihinde Ankara’da idam edildi.
28 Ocak 1983 tarihinde ise, Esenboğa Havalimanı’na terörist saldırıda bulunan Asala militanlarından yaralı yakalanan Levon Ekmekçiyan’ın ölüm cezası infaz edildi. Türkiye’de uygulanan son idam cezası 24 Temmuz 1984 tarihinde sol örgüt mensubu Hıdır Arslan’ın İzmir’deki infazı oldu.
O tarihten bu yana pek çok idam cezası verilmiş olmasına rağmen bugüne kadar idam infazı uygulanmadı.
alıntı--
[ybkz]swh[/ybkz]
alıntı--
Prof. Rr. Semih Gemalmaz’ın “Türkiye’de Ölüm Cezası 1920-2000” adlı eserinde verilen bilgilere göre 1920 ile 1984 yılları arasında ülkemizde 15’i kadın toplam 712 kişi idam edildi. İdam edilen 712 kişinin ezici bir çoğunluğunu 20-30 yaş grubundakiler oluşturuyor. Yine bunların çoğunun sabıkasız olduğu, yani yaşamlarındaki ilk ve son suçun bedelini çok ağır ödedikleri dikkat çekiyor.
Ancak bu rakama, Türkiye Büyük Millet Meclisi Denetimi dışındaki İstiklal Mahkemeleri’nin kararıyla idam edilenler dahil değil. 1925’de esas olarak irticai faaliyetlere karşı kurulan bu mahkemelerin en az bin kişi hakkında idam kararı çıkarttığı ileri sürülüyor. İstiklal mahkemeleri dışındaki idamların ilk önemli örneği menemen olayının ardından yaşandı.
MENEMEN OLAYI
23 Aralık 1930 günü Menemen’de Yedek Asteğmen Kubilay Bey’in şehit edilmesi olayı ile ilgili olarak 105 sanıktan 37’sini ölüm cezasına çarptırdı. Meclis, bunlardan 28’inin ölüm cezalarının yerine getirilmesine karar verdi.
Cumhuriyet tarihinin casusluk gerekçesiyle tek idamı ise 1949 yılında infaz edildi. Sovyetler Birliği hesabına çalıştığı saptanan Aram Şanesyan adlı kişi asıldı.
MENDERES, ZORLU VE POLATKAN’IN İDAMLARI
Türkiye’nin tarihinde, on yıl boyunca başbakanlık yapmış olan Adnan Menderes ile Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın 16 ve 17 Eylül 1961’de idamları da yer alıyor.
5 Temmuz 1964’de ise, iki asker, Kara Harp Okulu Komutanı Talat Aydemir ile Süvari Birliği Komutanı Fethi Gürcan’ın yönetime el koymak için darbe girişiminde bulundukları gerekçesiyle idam edildiler.
DENİZ GEZMİŞ’İN İDAMI
6 Mayıs 1972’de ise sol görüşlü üç genç, Türk Halk Kurtuluş Ordusu üyesi Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan idam edildi. Türkiye tarihinde en tartışılan idam cezası infazlarından bir diğeri ise, Erdal Eren’inkiydi.
Eren, kendisine isnat edilen suçu işlediği tarihte resmi kayıtlara göre, 18 yaşını 7 ay 23 gün geçmişti. Yargı aşamasında, avukatı, sanığın yaşının suç işleme tarihinde 18 yaşından küçük olduğu ve bu nedenle kemik grafisi alınması isteminde bulundu.
Eren’in babası da, oğlunun nüfusta büyük gösterildiğini ifade etti. Ama yine de eren, 13 Aralık 1980 tarihinde Ankara’da idam edildi.
28 Ocak 1983 tarihinde ise, Esenboğa Havalimanı’na terörist saldırıda bulunan Asala militanlarından yaralı yakalanan Levon Ekmekçiyan’ın ölüm cezası infaz edildi. Türkiye’de uygulanan son idam cezası 24 Temmuz 1984 tarihinde sol örgüt mensubu Hıdır Arslan’ın İzmir’deki infazı oldu.
O tarihten bu yana pek çok idam cezası verilmiş olmasına rağmen bugüne kadar idam infazı uygulanmadı.
alıntı--
[ybkz]swh[/ybkz]
hukuken yoktur ama pratikte vardır ve uygulanır. en basit örneği kan davalarıdır. ya da çok duyarız etrafımızda cinayetleri. bu cinayetlerin bir kısmı yapılan haksızlıklara karşı tepkiden kaynaklanmıştır. manyağın biri gidiyor adamı, eşini, çocuğunu öldürüyor sonra indirimiydi zıvırıydı derken devede kulak bir ceza alıp hapishanede keyfine bakıyor. bu durumda ölenlerin ardında kalan ciğeri yanmış insanlar da mahkemenin vermediği idam cezasını kendisi veriyor ciğerini bir nebze olsun soğutuyor.
hırsızlık, hainlik falan neyse de bir adam öldürmüş birisi hapishanede 15 yıl yatınca bu adalet olmuyor. cana kıymanın cezası bu olamaz.
cezalar caydırıcı olduğu müddetçe etkilidir. acı ama gerçek olan budur. kişi o cürmü işlemekten çekinmelidir ki o kadar büyük yanlışlar yapmasın.
burada adamın idam olup ölecek olmasına üzülüyorsunuz ama o adamın yaktığı canları düşünmüyorsunuz. allah korusun ama kız kardeşinize tecavüz edip öldüren birisi içeride 15-20 yıl yatsa ciğeriniz soğuyacak mı?
ha siyasi nedenlerle vesaire idam cezasının suistimal edilebilecek olması hukuk sisteminin kötü işlemesinden ve siyasi ahlaka sahip olmayan idarecilerden kaynaklıdır o ayrı.
belki de ben gereksiz sertim bu konuda bilemiyorum ama ez cümle konu hakkındaki kaanatim budur.
hırsızlık, hainlik falan neyse de bir adam öldürmüş birisi hapishanede 15 yıl yatınca bu adalet olmuyor. cana kıymanın cezası bu olamaz.
cezalar caydırıcı olduğu müddetçe etkilidir. acı ama gerçek olan budur. kişi o cürmü işlemekten çekinmelidir ki o kadar büyük yanlışlar yapmasın.
burada adamın idam olup ölecek olmasına üzülüyorsunuz ama o adamın yaktığı canları düşünmüyorsunuz. allah korusun ama kız kardeşinize tecavüz edip öldüren birisi içeride 15-20 yıl yatsa ciğeriniz soğuyacak mı?
ha siyasi nedenlerle vesaire idam cezasının suistimal edilebilecek olması hukuk sisteminin kötü işlemesinden ve siyasi ahlaka sahip olmayan idarecilerden kaynaklıdır o ayrı.
belki de ben gereksiz sertim bu konuda bilemiyorum ama ez cümle konu hakkındaki kaanatim budur.
isabettir. islamın içindeki tutarsızlıktan biridir. zira biliyorsunuz kitap buyurur ki allahın verdiği canı allah alır.
isabettir. çünkü türkiye'de idam olsa bu durum şimdiki adalet [ybkz]swh[/ybkz] sisteminde siyasilerin eline vereceğiniz (vurgula: silah) dışında bir şey olmaz. çünkü türkiye'de masumlar içeridedir, hırsızlar, tecavüzcüler, katiller dışarıdadır.
eğer idam cezası olsaydı türkiye'de mardin'de (vurgula: 14 yaşındaki bir kıza tecavüz eden devlet memurları) yine cezasız kalacaktı, eğer türkiye'de idam cezası olsaydı zaman gazetesinin tacizci yazarları o dönemin siyasi koruması sayesinde yine serbest kalacaktı, eğer türkiye'de idam cezası olsaydı balyoz davasından içeri girenler için şimdi serbest kalışları değil yayınlanan özür mesajları konuşuluyor olacaktı...
her sıkıştığımızda idam cezası diyerek toplumu ölümle cezalandırmaya iten sığ zihniyetler toplumun içindeki şiddet ve öldürme merakını açık şekilde göstermektedir zaten.
isabettir.
isabettir. çünkü türkiye'de idam olsa bu durum şimdiki adalet [ybkz]swh[/ybkz] sisteminde siyasilerin eline vereceğiniz (vurgula: silah) dışında bir şey olmaz. çünkü türkiye'de masumlar içeridedir, hırsızlar, tecavüzcüler, katiller dışarıdadır.
eğer idam cezası olsaydı türkiye'de mardin'de (vurgula: 14 yaşındaki bir kıza tecavüz eden devlet memurları) yine cezasız kalacaktı, eğer türkiye'de idam cezası olsaydı zaman gazetesinin tacizci yazarları o dönemin siyasi koruması sayesinde yine serbest kalacaktı, eğer türkiye'de idam cezası olsaydı balyoz davasından içeri girenler için şimdi serbest kalışları değil yayınlanan özür mesajları konuşuluyor olacaktı...
her sıkıştığımızda idam cezası diyerek toplumu ölümle cezalandırmaya iten sığ zihniyetler toplumun içindeki şiddet ve öldürme merakını açık şekilde göstermektedir zaten.
isabettir.
hayatın içinden bazı vak'alarda insanın aklına gelen durum.
teknik anlamda, bir ceza infaz yöntemi olarak öldürmek; ceza hukuku mantığının, hatta genel hukuk mantığının aksi bir yöntemdir. çünkü ceza hukukunun en temel prensiplerinden biri; suç işleyenin, işlediği suçun cezasını doğru, adil ve (vurgula: kamu vicdanını onaracak bir biçimde) çekmesi suretiyle yeniden topluma kazandırılmasına hizmet etmektir.
ancak bazen öyle şeyler yaşanıyor ki; faili nasıl cezalandırırsanız cezalandırın kamu vicdanını onaramıyor, tatmin edemiyorsunuz.
evrensel hukuki değerlere ve hukuk öğretisine gönülden inanan biri olarak evet maalesef ben bile kimi zaman ölüm cezasının gerekliliğine inanıyorum.
teknik anlamda, bir ceza infaz yöntemi olarak öldürmek; ceza hukuku mantığının, hatta genel hukuk mantığının aksi bir yöntemdir. çünkü ceza hukukunun en temel prensiplerinden biri; suç işleyenin, işlediği suçun cezasını doğru, adil ve (vurgula: kamu vicdanını onaracak bir biçimde) çekmesi suretiyle yeniden topluma kazandırılmasına hizmet etmektir.
ancak bazen öyle şeyler yaşanıyor ki; faili nasıl cezalandırırsanız cezalandırın kamu vicdanını onaramıyor, tatmin edemiyorsunuz.
evrensel hukuki değerlere ve hukuk öğretisine gönülden inanan biri olarak evet maalesef ben bile kimi zaman ölüm cezasının gerekliliğine inanıyorum.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?