https://twitter.com/YuruGunese/status/630406830070611968
ingiltere'den bizlere selam göndermiş hoca.
slaven bilic
arsenal'i yenince astra diye adı sanı bilinmeyen bir takıma uefa'da elenme başarısızlığı unutulan teknik direktör.
ya arkadaş önceki sezonları geçtim ama geçen sene ligde şampiyon olamamak büyük hüsran oldu benim için. rakipleri hiç bu kadar zayıf yakalamamıştık. affedemem bu konudaki hatasını.
ya arkadaş önceki sezonları geçtim ama geçen sene ligde şampiyon olamamak büyük hüsran oldu benim için. rakipleri hiç bu kadar zayıf yakalamamıştık. affedemem bu konudaki hatasını.
ingiltere premier lig kariyerine galibiyet ile başlayan hoca
(bkz: 9 ağustos 2015 arsenal west ham united maçı)
[ybkz]swh[/ybkz]
(bkz: 9 ağustos 2015 arsenal west ham united maçı)
[ybkz]swh[/ybkz]
en iyi yaptığı şey oyun geometrisini takıma doğru biçimde vermek olan teknik adam. şenol güneş yıldız parlatıyor belki, belki çok daha başarılı olacağız belki hatalarından ders almakta bilic gibi kör değil ama geometriyi bilic kadar iyi yaptığına inanmıyorum. takım çok iyi görünse de savruk ve kopukluklar göze çarpıyor. belli dakikalardan sonra rakip orta sahayı çok çabuk geçiyor.
geometri ve beslenme pek iyi. fizik, kimya, matematik başarısız olan hırvat.
hakkında çok ciddi iddiaların olduğu kişi. ben doğruluğuna inanıyorum.
--alıntı--
Bilic’i Beşiktaş’a getiren menajerlerden biri olan Ahmet Özkaya, Hırvat teknik adama yazdığı mektupta “Seni Beşiktaş’a ben getirdim. Ama menajerlik ücretimi alamadım” diyor. Özkaya, kendi payına düşen miktarın, Bilic’in gizli menajerlik yapan ağabeyine verildiğini söylüyor. Ayrıca “Bilic ve ağabeyi, müzmin sakat olan Eneramo’yu üçkağıt yaparak Beşiktaş’a aldılar” iddiasında bulunuyor
Elimde bir mektup var. Bilic’e yazılan bir mektup... Kim mi yazmış? Bilic’i Beşiktaş’a getiren menajerlerden biri olan Ahmet Özkaya... Ne mi yazmış? Meali şu:
- Bay Bilic... Seni Beşiktaş’a ben getirdim. Menajerliğini ben yaptım. Sayemde Beşiktaş’ı çalıştırdın... Menajerlik ücretimi niye ödemiyorsun? Niye sözünde durmuyorsun! Yakışıyor mu!.. Bana 57 bin 500 Euro borcun var. Çabuk öde lütfen... Yoksa yasal yollardan hakkımı arayacağım.
Beşiktaş divan kurulu üyesi olan ve 4 yıldır da menajerlik yapan Ahmet Özkaya... Aynen şu iddialarda bulunuyor:
- 2 sezon önce... Beşiktaş teknik direktör arıyordu. O dönem Kayserispor’u çalıştıran Prosinecki ile görüştüm. Kendisini iyi tanıyordum. Kayserispor’a ben getirmiştim. Çok iyi ve çok güvenilir bir teknik adamdır. Fakat... Kayserispor ile sözleşmesi devam ettiği için... Olumsuz sonuçlandı. Bunun üzerine Prosinecki’ye ‘Senin sözüne inanırım. Kimi önerirsin’ diye sordum. Bilic’in adını verdi. Hemen... Menajerlik yapan Ertan Göksu ile temasa geçtim. Çünkü Ertan Göksu, Bilic’in resmi menajeri olan Darko Nejasmic’i yakından tanıyordu. Karşılıklı görüşmeler sonucu... Bilic sözleşmeyi imzaladı. Buna göre Bilic... İlk yıl için 1 milyon 600 bin Euro, ikinci yıl için de 1 milyon 700 bin Euro alacaktı. Bilic imzayı atar atmaz, “Sen kralsın Ahmet... Senin üzerine adam tanımam. Sayende Beşiktaş’ı çalıştıracağım” diye boynuma sarıldı.
Beşiktaş’ta Süleyman Seba döneminde 8 yıl boyunca futbolcu izleme komitesinde görev yapan Ahmet Özkaya... Devamını şöyle getiriyor:
- Takdir edersiniz ki ortada bir menajerlik ücreti var. Ne kadar mı? Bilic’in 2 yıllık sözleşmesi 3 milyon 300 bin Euro olduğuna göre... Yüzde 10 üzerinden, 330 bin Euro... Nitekim ödedi bunu Beşiktaş... Darko Nejasmic ile Ertan Göksu’nun hesabına peyderpey toplam 330 bin Euro yatırıldı. Buna göre... Bilic’in resmi menajeri olan Darko, 330 bin Euro’nun yarısı olan 165 bin Euro’yu... Ertan Göksu ile ben de 165 bin Euro’nun yarısı olan 82 bin 500’er Euro’yu alacaktık. Fakat... Olmadı. Ertan Göksu kendi hesabından benim hesabıma sadece 25 bin Euro yatırdı.
Özkaya, devam ediyor:
- Aylar ayları kovaladı. Haliyle... Paramın peşine düştüm. Bana 57 bin 500 Euro daha verilmesi gerekiyordu... Ertan Göksu’yu defalarca aradım. Ertan Göksu da defalarca bana “Senin payına düşen miktarı... Bilic’in ağabeyi Domagoc tahsil etti. Çünkü... Domagoc da gizli menajerlik yapıyor” dedi. Param verilmedi. Oysa... Domagoc’un bu sürece en ufak bir katkısı olmamıştı. Tamam gizli menajer ama... O kadar... Ağabey-kardeş ilişkisi sonucu paralar Domagoc’un cebine girmiş. Olur mu böyle şey... Ben de bunun üzerine Bilic’i aradım. Çünkü benim muhatabım Bilic... Ama... Telefonuma hiç çıkmadı... Daha önce bana “Kralsın” diyen Bilic, benden sürekli kaçtı. Bunun üzerine ben de kendisine taahhütlü mektup yolladım. Mektubun kendisine ulaştığını iyi biliyorum. Ortak dostlar söyledi... Kayıtsız kaldı. Ayrıca telefonuna da çok sayıda mesaj attım. Yine kayıtsız kaldı.
Ve ayrıca... İnanılmaz bir iddiada bulunuyor Özkaya:
- Eneramo’yu tanırsınız... Hani şu müzmin sakat olan Eneramo... Sivasspor’da oynadıktan sonra boşa çıktı. Ama ne oldu, biliyor musunuz! Eneramo’yu Beşiktaş’a zorla aldırdılar. Aldıran da Bilic’in ağabeyi Domagoc... Bu transferde de rol oynayan Domagoc, kardeşi Bilic’e söyleyerek Eneramo’yu Beşiktaş’a transfer ettirdi. Eneramo’nun müzmin sakat olduğunu Bilic de biliyordu, ağabeyi de... Ki o dönem Eneramo boşta geziyordu... Ve sakattı. Eneramo, sözleşme öncesi gerekli olan sağlam raporunu temin edebilmek için 1 ay boyunca hastane hastane dolaştı. Ama alamadı. Hiçbir hastane sağlam raporu vermedi. Fakat sonunda... Allem edildi, kallem edildi, bir hastaneden sağlam raporu uyduruldu. Bu raporla da sözleşme imzalandı. Hem de 2 yıllık... Yıllığı 1 milyon 200 bin Euro’dan... Haliyle Beşiktaş’ın 2 milyon 400 bin Euro’su havaya uçtu. Yazık değil mi? Beşiktaş resmen dolandırıldı. Söylemeye gerek yok tabii, Bilic’in ağabeyi bu cambazlık sonucu yüklüce para kazandı. Eneramo ise haliyle pek fayda sağlayamadan sakat sakat Beşiktaş’tan ayrıldı.
Son olarak... Şunu ifade ediyor Özkaya:
- Bilic, West Ham’la 9 ay önce flörte başladı. Ama hep sakladı. ‘Ortada bir şey yok’ dedi. Beşiktaş’ı oyaladı. Herkesi kandırdı. Sonunda da gitti.
Durum bu... Ortada ilginç iddialar var. Hemen söyleyeyim: Hayat, Bilic’in ağabeyi Domagoc’a güzel... Camiada herkes biliyor, Domagoc’un nasıl bir menajerlik yaptığını... Severim ben böyle menajerliği... Kardeş, teknik direktör... Ağabey, menajer... Getir, götür... Oh ne güzel... Olursa ikimize, olmazsa neyimize... Sonra da... Etik, metik...
Tabii, bu arada, asıl olan... Görüldüğü üzere... Menajerlerin tatlı bir dünyası var. Yeter ki... Biraz ahbap çavuş ilişkisi... Biraz da cambazlık ve kurnazlık... Artık kim kimi kandırırsa... Kim kimden ne alırsa... El altından işler... İteleme... İndiragandi... Şu, bu...
Sahi... Tonla para indiren bu menajerler... Hiç vergi ödüyorlar mı acaba! Hiç fatura kesiyorlar mı acaba!
Bir araştırılsa... Tadına doyum olmaz!
Ahmet Özkaya’nın Bilic’e yazdığı mektupta ilginç tanımlamalar da var. Diyor ki Özkaya mektubunda; “Sizin bir işçi oğlu ve iyi bir avukat olduğunuzu biliyorum. Paramı istiyorum. Çünkü fatura kesme ve devlete vergi ödeme zorunluluğum var.”
--alıntı--
kaynak: habertürk, atilla türker.
--alıntı--
Bilic’i Beşiktaş’a getiren menajerlerden biri olan Ahmet Özkaya, Hırvat teknik adama yazdığı mektupta “Seni Beşiktaş’a ben getirdim. Ama menajerlik ücretimi alamadım” diyor. Özkaya, kendi payına düşen miktarın, Bilic’in gizli menajerlik yapan ağabeyine verildiğini söylüyor. Ayrıca “Bilic ve ağabeyi, müzmin sakat olan Eneramo’yu üçkağıt yaparak Beşiktaş’a aldılar” iddiasında bulunuyor
Elimde bir mektup var. Bilic’e yazılan bir mektup... Kim mi yazmış? Bilic’i Beşiktaş’a getiren menajerlerden biri olan Ahmet Özkaya... Ne mi yazmış? Meali şu:
- Bay Bilic... Seni Beşiktaş’a ben getirdim. Menajerliğini ben yaptım. Sayemde Beşiktaş’ı çalıştırdın... Menajerlik ücretimi niye ödemiyorsun? Niye sözünde durmuyorsun! Yakışıyor mu!.. Bana 57 bin 500 Euro borcun var. Çabuk öde lütfen... Yoksa yasal yollardan hakkımı arayacağım.
Beşiktaş divan kurulu üyesi olan ve 4 yıldır da menajerlik yapan Ahmet Özkaya... Aynen şu iddialarda bulunuyor:
- 2 sezon önce... Beşiktaş teknik direktör arıyordu. O dönem Kayserispor’u çalıştıran Prosinecki ile görüştüm. Kendisini iyi tanıyordum. Kayserispor’a ben getirmiştim. Çok iyi ve çok güvenilir bir teknik adamdır. Fakat... Kayserispor ile sözleşmesi devam ettiği için... Olumsuz sonuçlandı. Bunun üzerine Prosinecki’ye ‘Senin sözüne inanırım. Kimi önerirsin’ diye sordum. Bilic’in adını verdi. Hemen... Menajerlik yapan Ertan Göksu ile temasa geçtim. Çünkü Ertan Göksu, Bilic’in resmi menajeri olan Darko Nejasmic’i yakından tanıyordu. Karşılıklı görüşmeler sonucu... Bilic sözleşmeyi imzaladı. Buna göre Bilic... İlk yıl için 1 milyon 600 bin Euro, ikinci yıl için de 1 milyon 700 bin Euro alacaktı. Bilic imzayı atar atmaz, “Sen kralsın Ahmet... Senin üzerine adam tanımam. Sayende Beşiktaş’ı çalıştıracağım” diye boynuma sarıldı.
Beşiktaş’ta Süleyman Seba döneminde 8 yıl boyunca futbolcu izleme komitesinde görev yapan Ahmet Özkaya... Devamını şöyle getiriyor:
- Takdir edersiniz ki ortada bir menajerlik ücreti var. Ne kadar mı? Bilic’in 2 yıllık sözleşmesi 3 milyon 300 bin Euro olduğuna göre... Yüzde 10 üzerinden, 330 bin Euro... Nitekim ödedi bunu Beşiktaş... Darko Nejasmic ile Ertan Göksu’nun hesabına peyderpey toplam 330 bin Euro yatırıldı. Buna göre... Bilic’in resmi menajeri olan Darko, 330 bin Euro’nun yarısı olan 165 bin Euro’yu... Ertan Göksu ile ben de 165 bin Euro’nun yarısı olan 82 bin 500’er Euro’yu alacaktık. Fakat... Olmadı. Ertan Göksu kendi hesabından benim hesabıma sadece 25 bin Euro yatırdı.
Özkaya, devam ediyor:
- Aylar ayları kovaladı. Haliyle... Paramın peşine düştüm. Bana 57 bin 500 Euro daha verilmesi gerekiyordu... Ertan Göksu’yu defalarca aradım. Ertan Göksu da defalarca bana “Senin payına düşen miktarı... Bilic’in ağabeyi Domagoc tahsil etti. Çünkü... Domagoc da gizli menajerlik yapıyor” dedi. Param verilmedi. Oysa... Domagoc’un bu sürece en ufak bir katkısı olmamıştı. Tamam gizli menajer ama... O kadar... Ağabey-kardeş ilişkisi sonucu paralar Domagoc’un cebine girmiş. Olur mu böyle şey... Ben de bunun üzerine Bilic’i aradım. Çünkü benim muhatabım Bilic... Ama... Telefonuma hiç çıkmadı... Daha önce bana “Kralsın” diyen Bilic, benden sürekli kaçtı. Bunun üzerine ben de kendisine taahhütlü mektup yolladım. Mektubun kendisine ulaştığını iyi biliyorum. Ortak dostlar söyledi... Kayıtsız kaldı. Ayrıca telefonuna da çok sayıda mesaj attım. Yine kayıtsız kaldı.
Ve ayrıca... İnanılmaz bir iddiada bulunuyor Özkaya:
- Eneramo’yu tanırsınız... Hani şu müzmin sakat olan Eneramo... Sivasspor’da oynadıktan sonra boşa çıktı. Ama ne oldu, biliyor musunuz! Eneramo’yu Beşiktaş’a zorla aldırdılar. Aldıran da Bilic’in ağabeyi Domagoc... Bu transferde de rol oynayan Domagoc, kardeşi Bilic’e söyleyerek Eneramo’yu Beşiktaş’a transfer ettirdi. Eneramo’nun müzmin sakat olduğunu Bilic de biliyordu, ağabeyi de... Ki o dönem Eneramo boşta geziyordu... Ve sakattı. Eneramo, sözleşme öncesi gerekli olan sağlam raporunu temin edebilmek için 1 ay boyunca hastane hastane dolaştı. Ama alamadı. Hiçbir hastane sağlam raporu vermedi. Fakat sonunda... Allem edildi, kallem edildi, bir hastaneden sağlam raporu uyduruldu. Bu raporla da sözleşme imzalandı. Hem de 2 yıllık... Yıllığı 1 milyon 200 bin Euro’dan... Haliyle Beşiktaş’ın 2 milyon 400 bin Euro’su havaya uçtu. Yazık değil mi? Beşiktaş resmen dolandırıldı. Söylemeye gerek yok tabii, Bilic’in ağabeyi bu cambazlık sonucu yüklüce para kazandı. Eneramo ise haliyle pek fayda sağlayamadan sakat sakat Beşiktaş’tan ayrıldı.
Son olarak... Şunu ifade ediyor Özkaya:
- Bilic, West Ham’la 9 ay önce flörte başladı. Ama hep sakladı. ‘Ortada bir şey yok’ dedi. Beşiktaş’ı oyaladı. Herkesi kandırdı. Sonunda da gitti.
Durum bu... Ortada ilginç iddialar var. Hemen söyleyeyim: Hayat, Bilic’in ağabeyi Domagoc’a güzel... Camiada herkes biliyor, Domagoc’un nasıl bir menajerlik yaptığını... Severim ben böyle menajerliği... Kardeş, teknik direktör... Ağabey, menajer... Getir, götür... Oh ne güzel... Olursa ikimize, olmazsa neyimize... Sonra da... Etik, metik...
Tabii, bu arada, asıl olan... Görüldüğü üzere... Menajerlerin tatlı bir dünyası var. Yeter ki... Biraz ahbap çavuş ilişkisi... Biraz da cambazlık ve kurnazlık... Artık kim kimi kandırırsa... Kim kimden ne alırsa... El altından işler... İteleme... İndiragandi... Şu, bu...
Sahi... Tonla para indiren bu menajerler... Hiç vergi ödüyorlar mı acaba! Hiç fatura kesiyorlar mı acaba!
Bir araştırılsa... Tadına doyum olmaz!
Ahmet Özkaya’nın Bilic’e yazdığı mektupta ilginç tanımlamalar da var. Diyor ki Özkaya mektubunda; “Sizin bir işçi oğlu ve iyi bir avukat olduğunuzu biliyorum. Paramı istiyorum. Çünkü fatura kesme ve devlete vergi ödeme zorunluluğum var.”
--alıntı--
kaynak: habertürk, atilla türker.
hakkında yazılanlar ayanın beyanıdır. bu adam tam bir leş çıktı. kandırılan beşiktaşlılar için üzülüyorum en çok, ama alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste. bu adam west ham'ı falan yönetemez. en çok evinde akdeniz akşamlarını çalar söyler. ama ben buna değil gedikli tv yorumcusu bay beyaz baykuşa kızıyorum.
ciğeri beş para etmez kişilerin üzerinden prim yapmaya çalıştığı eski teknik direktörümüz.
arkadaşlar tamam teknik direktör olarak beğenmiyordunuz. ama haklı olduğunuzu ispat etmek için böyle ciğersiz adamların sözlerine prim yaptırmayın ne olur ya. hiç aklı başında birinin sözlerimi bu yukarıdakiler allah aşkına. yapmayın gözünüzüs seveyim.
arkadaşlar tamam teknik direktör olarak beğenmiyordunuz. ama haklı olduğunuzu ispat etmek için böyle ciğersiz adamların sözlerine prim yaptırmayın ne olur ya. hiç aklı başında birinin sözlerimi bu yukarıdakiler allah aşkına. yapmayın gözünüzüs seveyim.
beşiktaş'a kimin getirdiğini anlamadığım hoca.
Önder Özen'in instagram hesabından yapmış olduğu açıklama şöyle;
"İki yıl önceydi. Atatürk caddesinde ellerim cebinde yürüyordum. Beşiktaş camiası yeni hocasını bekliyordu ve henüz ortada ciddi bir aday bile yoktu. Marcelo Bielsa projeyi çok beğenmiş ama Avrupa'nın doğusu için erken olduğunu söylemişti. Favre ise çok önce Gladbach'la sözleşme uzatmıştı. Boşta uygun biri yoktu ve benim için çember daralmıştı. Zor durumdaydım. Derken telefon çaldı. Yürürken telefonu açtım. Arayan Fenerbahçe kongre üyesi olan bir arkadaşımdı. Bilic'in Lokomotif Moskova'dan ayrılacağını duyduğunu söyledi. O dakikadan sonra, Split'te imza atana kadar yani yaklaşık 2.5 hafta sadece Bilic'e ulaşmak-projeyi anlatmak-ikna etmek ve imza attırmak için Semih Usta ile birlikte büyük uğraş verdik. Sonunda anlaştık ve bir yıl birlikte çalıştık. Daha sonra o bir yıl daha devam etti. Belki bir kupa kaldırmadı ama sıkıntılarını içine atarak çalıştı ve kulübünü iyi temsil etti. Haklı veya haksız cezalar aldı, göçebe hayatı yaşadı takımıyla birlikte. Son 20 yılın 18'inde şampiyon olamamış bir takımın antrenörüydü ve "şampiyon yapamaz, final oynatamaz" eleştirilerine maruz kaldı. Salkım saçak dolu bir İnönü atmosferi göremeden gidiyor. Beğenmeyenlerin de canı sağolsun.
Sadece iki yıldır tanışıyor olsak da ilk yılını çok yoğun yaşadık. Bazen tartıştık, bazen kırdık birbirimizi, bazen de "birbirimize vitaminler, moraller verdik". Ama ilk gün olduğu gibi son günde de beraberdik.
Dostluğun için teşekkür ederim. Yolun açık olsun dostum. Umarım "geçici çözümleri değil kalıcı ve gerçekçi planları olan" bir ailenin parçası olmak üzere tekrar yolun düşer İstanbul'a."
bilic'i kim getirmiş, kim tavsiye etmiş? ahmet özkaya mı, önder özen mi?
bir beşiktaşlının kaynağı ciner grubunun gazetesi olur mu ya?
Önder Özen'in instagram hesabından yapmış olduğu açıklama şöyle;
"İki yıl önceydi. Atatürk caddesinde ellerim cebinde yürüyordum. Beşiktaş camiası yeni hocasını bekliyordu ve henüz ortada ciddi bir aday bile yoktu. Marcelo Bielsa projeyi çok beğenmiş ama Avrupa'nın doğusu için erken olduğunu söylemişti. Favre ise çok önce Gladbach'la sözleşme uzatmıştı. Boşta uygun biri yoktu ve benim için çember daralmıştı. Zor durumdaydım. Derken telefon çaldı. Yürürken telefonu açtım. Arayan Fenerbahçe kongre üyesi olan bir arkadaşımdı. Bilic'in Lokomotif Moskova'dan ayrılacağını duyduğunu söyledi. O dakikadan sonra, Split'te imza atana kadar yani yaklaşık 2.5 hafta sadece Bilic'e ulaşmak-projeyi anlatmak-ikna etmek ve imza attırmak için Semih Usta ile birlikte büyük uğraş verdik. Sonunda anlaştık ve bir yıl birlikte çalıştık. Daha sonra o bir yıl daha devam etti. Belki bir kupa kaldırmadı ama sıkıntılarını içine atarak çalıştı ve kulübünü iyi temsil etti. Haklı veya haksız cezalar aldı, göçebe hayatı yaşadı takımıyla birlikte. Son 20 yılın 18'inde şampiyon olamamış bir takımın antrenörüydü ve "şampiyon yapamaz, final oynatamaz" eleştirilerine maruz kaldı. Salkım saçak dolu bir İnönü atmosferi göremeden gidiyor. Beğenmeyenlerin de canı sağolsun.
Sadece iki yıldır tanışıyor olsak da ilk yılını çok yoğun yaşadık. Bazen tartıştık, bazen kırdık birbirimizi, bazen de "birbirimize vitaminler, moraller verdik". Ama ilk gün olduğu gibi son günde de beraberdik.
Dostluğun için teşekkür ederim. Yolun açık olsun dostum. Umarım "geçici çözümleri değil kalıcı ve gerçekçi planları olan" bir ailenin parçası olmak üzere tekrar yolun düşer İstanbul'a."
bilic'i kim getirmiş, kim tavsiye etmiş? ahmet özkaya mı, önder özen mi?
bir beşiktaşlının kaynağı ciner grubunun gazetesi olur mu ya?
hala arkasından konuşa konuşa bitiremediğimiz teknik adam. gitti bitti işte.
gitti diye yaptığı pislikleri hasır altı etmemiz gerekmez. laf kondurmayanlar rahatsız olabilir, ama bu açıklamaları yapan adam seba döneminden beri bu kulübü içinde yer alan geçek bir beşiktaşlı. yani ciğeri beş para etmeyen kim bu çok açık.
101. yılda kaçan şampiyonluğun ve dolayısıyla kirli 2003-2004'ün baş müsebbibi. yani kesin orada da parmağı vardır.
ulan bari artık şu gitar goygoyunu kesin ya...
ulan bari artık şu gitar goygoyunu kesin ya...
özellikle başarılı olduğu avrupa arenasında kendisini aramayacağımızı umduğum teknik adam. şenol geometriyi oturtsa da rahat rahat maç izlesek diyorum. inşallah sekteye uğramayız.
liverpool uzmanı teknik direktör.
west ham'la çıktığı arsenal ve liverpool deplasmanlarından altı puanla dönmüş olan eski hocamız. beş gol atıp hiç yemediler bu iki maçta. iç sahadaysa iki maç yapıp ikisini de kaybetti takımı. hakikaten enteresan hoca bilic reis.
Ortalama bi hocadır. Taktiksel olarak takımları sahada derli topludur,disiplinlidir fakat rakip takımlarin hocalarının akıllıca hamlelerine hiç bir zaman aynı şekilde karşılık veremiyor Türkiye de olduğu sürece öyleydi. Ayriyetten bu ülkede yönetilmesi en zor olan takım Beşiktaş tır nedeni ise biz ne kadar çabalarsak çabalayalim bizin hakkınız çalinirken rakiplerimiz kayırılır. O yüzden bu ülkede Beşiktaş ı futbolu yalayıp yutmuş kurt hocalardan başkalarının şampiyon yapması çok zordur. Bence Bilicin felsefesi etkiliydi ama yaratıcı düşünemiyordu sıkıntılı anlarda. O yüzden hep west ham seviyesinde kalacak.
bugün 47 yaşına giren eski antrenörümüz.
ingiltere'de sürpriz sonuçlar almaya devam eden eski hocamız.
5 maçta 5 galibiyet alıp gol yemeyen manchester city'i 2-1 yenerek ligde maç fazlasıyla 6. haftada 12 puanla ikinciliğe yükseltmiştir takımını.
5 maçta 5 galibiyet alıp gol yemeyen manchester city'i 2-1 yenerek ligde maç fazlasıyla 6. haftada 12 puanla ikinciliğe yükseltmiştir takımını.
premier lig'deki 'buyuk takim'lar sallamadigi icin mac ve maclar kazanan eski hocamiz.
simdi sanirim olay soyle gelisiyo; 'futbolun besigi', 'sir' unvanlari, futbolcularin hayallerini susleyen lig + ulke falan filan... bunlari simdi siktir edin, unutun.
bi tane hoca var, hirvat bu adam. bu adami ulkemizin tanimasi -oncesi varsa bilemedim, affola- euro 2008'e denk geliyor sanirsam. adam tikir tikir top oynatiyor hirvat milli takimina. almanlarin oldugu gruptan 3'te 3 yaparak cikiyor ve sonra sanssiz bi sekilde 'cilgin turkler'le karsilasiyor ceyrek finalde. olaganustu bir futbol oynayan 'cilgin turkler' hirvatlari son saniye goluyle uzatmaya giden macta penaltilarla eliyor. (ayni 'cilgin turkler'in gunumuze kadarki son uluslararasi macerasi oluyor bu euro 2008 bu arada)
sonra bu hoca hirvatlarin basinda 2010 dunya kupasi elemelerinde ingiltere ve ukrayna'nin oldugu grupta; ukrayna'nin ingiltere'yi yenmesiyle 3. olarak 2010 dunya kupasina gidemiyor. ('zaaa xd', 'ukrayna sikti, soktu' gibi bolumler eklersiniz hater arkadaslar buralara) ha bu arada ayni ukrayna playoff maclarinda yunanistan'a eleniyor. bildiginiz yunanistan. evet.
ama gel gor ki gerizekali hirvatlar bu hocayi kovmuyorlar. cunku futboldan anlamiyor bu gerzekler. ya da iste bizim gibi romantiklerle ayni dusuncede olduklari icin, istikrar onlar icin de onemlidir belki de, tutuyorlar bu hocayi takimin basinda.
tarih geliyor, gidiyor 'cilgin turkler' ile bu hirvat hocanin yolunu bir kez daha kesistiriyor euro 2012 elemeleri playoff maclarinda. hirvat hocaya eslesme icin soruyorlar "hoca bu 'cilgin turkler' euro 2008'de koymustu size, intikaminizi alcak misiniz?" diye. bizim hirvat hoca "intikam cirkin bi soz, turkler o maci durustce kazandilar ve yari finale hakederek ciktilar" diyor. (ilginc tabi. misal terim olsa "sisiriyolar, indiriyolar, vuruyolar. gordunuz kac tane kacirdik, beceriksiz bizim oyuncular hiaminaaa" minvalinde konusurdu muhtemelen) bunlari diyor ve gelip tt arena'da 3 tane atiyor, sahadan siliyor ve gidiyor euro 2012'ye.
euro 2012'de ispanya ve italya'nin oldugu gruptan 3. olarak eleniyor bu 'capsiz' hirvat hocamiz. italya ispanya ile 1-1 berabere kalirken 'capsiz' hirvat hocamiz ispanya'ya karsi sahadan 88. dakikada yedikleri golle 1-0 yenik ayrilip elenirken; 'fazla hucum oynattigi' gerekcesiyle elestiriliyor. bu elestirilere "futboldaki en buyuk yanilgi cok defans oyuncusuyla gol yemeyecegini cok hucum oyuncusuyla da gol atacagini sanmaktir. oysa ki asil olay defansif oyuncularin hucuma verdigi katki ile ofansif oyuncularin defansa verdigi katki arasindaki dengeyi iyi kurabilmektir. ayni bizim ispanya karsisinda yaptigimiz gibi. macin hakemi biraz daha adil olabilseydi ya da soyle diyeyim busquets'in corluka'ya yaptigi faulu gorebilseydi yenilmez denilen ispanya'yi burada cok rahat bir sekilde yenebilrdik." seklinde cevap vererek tabi ki de 'tribunlere oynamistir'. halbuki 'senyor' terim olsaydi "yani tabi ispanya. zor rakip. ne yapabilirsiniz ki? dunyanin en iyi takimi. cok zor." seklinde inanilmaz tespitler yapardi. neyse iste oyle.
bu hirvat hocanin sonraki kariyeri malumunuz. kisa suren rusya macerasi. ardindan da besiktas.
simdi aglamadan, zirlamadan, bahane bulmadan, itin gotune sokmadan adam gibi elestiri yapiyosak yapalim. kimse bilic efsane hoca demiyor. ama birileri surekli bilic'ten bir sik olmaz diye diye 2 sene boyunca salladi durdu. simdi de onder ozen'in beyanlari ortadayken sikim sokum gazetelerin, yarak kurek muhabirlerin, kose yazarlarinin (artik her ne sikimse) ipe sapa gelmez iddialariyla bu adamin arkasindan sallama devri baslamis. ben kendi adima bilic'e yeri geldi kizdim, kufrettim, yeri geldi giderse kendimi sikerim diye buyuk laflar da ettim. ama bilic'i surekli itin gotune sokmaya calisan adamlar hicbir olumsuz faktoru gormeden sadece bilic'e sallamis olmak icin soz soylediler.
dar rotasyonu gormediler.
68 haftalik deplasmani siklemediler.
sakatliklar umurlarinda bile olmadi.
verilen transfer listesinin 3-4-5. siralarindaki oyuncularin alinabilmesi zaten onemli degildi.
hakemlerin acik secik mac katletmelerini dillendirdigimiz icin -kendi icimizde bile- bizleri 'aglak' olarak nitelendirdiler.
onder ozen - bilic ikilisi ile baslatilan proje daha 1 yili doldurmadan ahmet nur cebi kazmasinin egosuna kurban edildi, her sey suya dustu, sil bastan yapildi ses cikarmadilar.
ve sonunda bilic'in de oyle ya da boyle basini yediler.
simdi artik bu adam siktir oldu gitti, sizle isi yok, sizin de onunla isiniz yok. bari basligina gelip hala "maldi olm o sizi kandirdi. siz de malsiniz" diye 8 yas laflari etmeyin de size gore sacma sapan olan romantizmimizi kendi kendimize yasayalim. gidin siz q7'nizle ya da q17'nizle (artik her ne sikimse) ilgilenin. biraz estetik futbol izleyin falan.
unutmadan sunu da ekleyeyim; futbol oyle 3-5-2, 4-3-3 bilmem ne ile olmuyo arkadaslar. mentalite denilen bisey var amina koyum. 5 tane forvet koyunca 5 tane gol atamiyorsun mesela. siz hala bilic'e soverken su lafini geceleri yatmadan once, tok karnina birer kez icinizden yada bagirarak okuyun. belli mi olur ise yarar belki:
"futboldaki en buyuk yanilgi cok defans oyuncusuyla gol yemeyecegini cok hucum oyuncusuyla da cok gol atacagini sanmaktir. oysa ki asil olay defansif oyuncularin hucuma verdigi katki ile ofansif oyuncularin defansa verdigi katki arasindaki dengeyi iyi kurabilmektir."
not: arada gelip boyle sacma sacma atarlanip gidiyorum ama kusura bakmayin artik. olur oyle. benden yana sikinti olduysa pesin pesin ozur diliyorum, affedin. saglicakla.
simdi sanirim olay soyle gelisiyo; 'futbolun besigi', 'sir' unvanlari, futbolcularin hayallerini susleyen lig + ulke falan filan... bunlari simdi siktir edin, unutun.
bi tane hoca var, hirvat bu adam. bu adami ulkemizin tanimasi -oncesi varsa bilemedim, affola- euro 2008'e denk geliyor sanirsam. adam tikir tikir top oynatiyor hirvat milli takimina. almanlarin oldugu gruptan 3'te 3 yaparak cikiyor ve sonra sanssiz bi sekilde 'cilgin turkler'le karsilasiyor ceyrek finalde. olaganustu bir futbol oynayan 'cilgin turkler' hirvatlari son saniye goluyle uzatmaya giden macta penaltilarla eliyor. (ayni 'cilgin turkler'in gunumuze kadarki son uluslararasi macerasi oluyor bu euro 2008 bu arada)
sonra bu hoca hirvatlarin basinda 2010 dunya kupasi elemelerinde ingiltere ve ukrayna'nin oldugu grupta; ukrayna'nin ingiltere'yi yenmesiyle 3. olarak 2010 dunya kupasina gidemiyor. ('zaaa xd', 'ukrayna sikti, soktu' gibi bolumler eklersiniz hater arkadaslar buralara) ha bu arada ayni ukrayna playoff maclarinda yunanistan'a eleniyor. bildiginiz yunanistan. evet.
ama gel gor ki gerizekali hirvatlar bu hocayi kovmuyorlar. cunku futboldan anlamiyor bu gerzekler. ya da iste bizim gibi romantiklerle ayni dusuncede olduklari icin, istikrar onlar icin de onemlidir belki de, tutuyorlar bu hocayi takimin basinda.
tarih geliyor, gidiyor 'cilgin turkler' ile bu hirvat hocanin yolunu bir kez daha kesistiriyor euro 2012 elemeleri playoff maclarinda. hirvat hocaya eslesme icin soruyorlar "hoca bu 'cilgin turkler' euro 2008'de koymustu size, intikaminizi alcak misiniz?" diye. bizim hirvat hoca "intikam cirkin bi soz, turkler o maci durustce kazandilar ve yari finale hakederek ciktilar" diyor. (ilginc tabi. misal terim olsa "sisiriyolar, indiriyolar, vuruyolar. gordunuz kac tane kacirdik, beceriksiz bizim oyuncular hiaminaaa" minvalinde konusurdu muhtemelen) bunlari diyor ve gelip tt arena'da 3 tane atiyor, sahadan siliyor ve gidiyor euro 2012'ye.
euro 2012'de ispanya ve italya'nin oldugu gruptan 3. olarak eleniyor bu 'capsiz' hirvat hocamiz. italya ispanya ile 1-1 berabere kalirken 'capsiz' hirvat hocamiz ispanya'ya karsi sahadan 88. dakikada yedikleri golle 1-0 yenik ayrilip elenirken; 'fazla hucum oynattigi' gerekcesiyle elestiriliyor. bu elestirilere "futboldaki en buyuk yanilgi cok defans oyuncusuyla gol yemeyecegini cok hucum oyuncusuyla da gol atacagini sanmaktir. oysa ki asil olay defansif oyuncularin hucuma verdigi katki ile ofansif oyuncularin defansa verdigi katki arasindaki dengeyi iyi kurabilmektir. ayni bizim ispanya karsisinda yaptigimiz gibi. macin hakemi biraz daha adil olabilseydi ya da soyle diyeyim busquets'in corluka'ya yaptigi faulu gorebilseydi yenilmez denilen ispanya'yi burada cok rahat bir sekilde yenebilrdik." seklinde cevap vererek tabi ki de 'tribunlere oynamistir'. halbuki 'senyor' terim olsaydi "yani tabi ispanya. zor rakip. ne yapabilirsiniz ki? dunyanin en iyi takimi. cok zor." seklinde inanilmaz tespitler yapardi. neyse iste oyle.
bu hirvat hocanin sonraki kariyeri malumunuz. kisa suren rusya macerasi. ardindan da besiktas.
simdi aglamadan, zirlamadan, bahane bulmadan, itin gotune sokmadan adam gibi elestiri yapiyosak yapalim. kimse bilic efsane hoca demiyor. ama birileri surekli bilic'ten bir sik olmaz diye diye 2 sene boyunca salladi durdu. simdi de onder ozen'in beyanlari ortadayken sikim sokum gazetelerin, yarak kurek muhabirlerin, kose yazarlarinin (artik her ne sikimse) ipe sapa gelmez iddialariyla bu adamin arkasindan sallama devri baslamis. ben kendi adima bilic'e yeri geldi kizdim, kufrettim, yeri geldi giderse kendimi sikerim diye buyuk laflar da ettim. ama bilic'i surekli itin gotune sokmaya calisan adamlar hicbir olumsuz faktoru gormeden sadece bilic'e sallamis olmak icin soz soylediler.
dar rotasyonu gormediler.
68 haftalik deplasmani siklemediler.
sakatliklar umurlarinda bile olmadi.
verilen transfer listesinin 3-4-5. siralarindaki oyuncularin alinabilmesi zaten onemli degildi.
hakemlerin acik secik mac katletmelerini dillendirdigimiz icin -kendi icimizde bile- bizleri 'aglak' olarak nitelendirdiler.
onder ozen - bilic ikilisi ile baslatilan proje daha 1 yili doldurmadan ahmet nur cebi kazmasinin egosuna kurban edildi, her sey suya dustu, sil bastan yapildi ses cikarmadilar.
ve sonunda bilic'in de oyle ya da boyle basini yediler.
simdi artik bu adam siktir oldu gitti, sizle isi yok, sizin de onunla isiniz yok. bari basligina gelip hala "maldi olm o sizi kandirdi. siz de malsiniz" diye 8 yas laflari etmeyin de size gore sacma sapan olan romantizmimizi kendi kendimize yasayalim. gidin siz q7'nizle ya da q17'nizle (artik her ne sikimse) ilgilenin. biraz estetik futbol izleyin falan.
unutmadan sunu da ekleyeyim; futbol oyle 3-5-2, 4-3-3 bilmem ne ile olmuyo arkadaslar. mentalite denilen bisey var amina koyum. 5 tane forvet koyunca 5 tane gol atamiyorsun mesela. siz hala bilic'e soverken su lafini geceleri yatmadan once, tok karnina birer kez icinizden yada bagirarak okuyun. belli mi olur ise yarar belki:
"futboldaki en buyuk yanilgi cok defans oyuncusuyla gol yemeyecegini cok hucum oyuncusuyla da cok gol atacagini sanmaktir. oysa ki asil olay defansif oyuncularin hucuma verdigi katki ile ofansif oyuncularin defansa verdigi katki arasindaki dengeyi iyi kurabilmektir."
not: arada gelip boyle sacma sacma atarlanip gidiyorum ama kusura bakmayin artik. olur oyle. benden yana sikinti olduysa pesin pesin ozur diliyorum, affedin. saglicakla.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?