manuel fernandes

45 /
saanen
bir tek ''ben bu takımda oynamak istemiyorum.'' demesi kaldı. onu da yakında yapar sanırım.
beşiktaş'ta kalmak istemediği her halinden belli oluyor. zerre önemsemiyor takımı da, taraftarı da. hiç istek yok.
adım gibi eminim ki defolup gittiği takımda taş gibi futbol oynayıp beşiktaş taraftarını yine kahredecek.
mjoranda
kredisi tükenmiştir. daha doğrusu o krediyi kendisi bile bile tüketmiştir. bu saatten sonra ne kendisinin beşiktaş'a katkısı olur ne de beşiktaş'ın ona..

(bkz: trip atan erkek)[ybkz]swh[/ybkz]
isyan devrim beşiktaş
her sözleşme dönemi bu tarz oyuncuları görmekten bıktım artık. seni seviyoruz, heyecanlandırıyorsun oynamak istediğinde. fakat bu tavırlar nedir ya. sanki zorla oynatıyoruz amına koyim. yıllık 2 milyon euro'yu al, sonra sözleşme dönemi geldiğinde istediğin para verilmiyor diye oynama, yok ya! ulan sen bu senenin parasını almıyor musun çatır çatır, öyle tripli tripli oynamak, topa koşmamak da ne? sonra hoca seni haklı olarak oyundan alınca yedek kulübesine uğramadan soyunma odasına git. afedersin ama böyle yapan adama siktir git demekten başka bir şey düşmez.

bak şimdi böyle yazınca bu adamı istemiyormuşum gibi olmasın, severim o ayrı. ama bu tavır, bu anlayış sürdüğü sürece durmasın daha iyi.
ederson
problemi yeteneğinin azlığında olmayan futbolcu. başka birşeyler, rest çekmeler, ince hesaplar, kötü kokular var bariz bu işte. yoksa bir futbolcunun standartı düşmez bu kadar.

beşiktaş taraftarı olarak duygusal bir tarafımız var, başarıya açlığımızdan ve geçmişteki oyuncu harcama şenliklerinden dolayı, yetenekli oyuncularla ister istemez duygusal bir bağ kurmaya çalışıyoruz. fernandes'in bazı özellikleri var ki, mevkisi itibariyle hakikaten çok ekstra özellikler bunlar. buna rağmen kritik bazı mental yetilerden de yoksun kendisi. zaten öyle olmasa, 25 yaşında türkiye'ye neden yolu düşsün ki? kabul edelim veya etmeyelim, türkiye'ye 30'undan evvel transfer olan yıldız futbolcuların böyle defolarının olması kadar normal birşey yok. her neyse, fernandes'in bu mental eksileri (ki en barizi fm diliyle decisions'tır) yeteneklerini skora yansıtmasında yetersiz kalmasına neden oluyor. buna taraftarın kendisiyle kurduğu bağı da eklersek fernandes'in bir sorunsal olarak karşımıza çıkmasında payı olan iki önemli maddeye değinmiş oluruz.

peki 1.5 senedir dillerden düşmeyen sözleşme sorunlarının bugünlerde hiç mi payı yok? fikret orman haklı olarak kulübün ekonomik şartlarını ileri sürerek kabarık sözleşme yapmak istemiyor kendisiyle. "almadan verilmez" mentalitesinde yaklaşıyor olaya. yabancı bir futbolcuya bu tarz bir yaklaşım bilemiyorum ne kadar doğru. sen kadroyu 30 kişiden kurup, yedek kaleci olacak cenk'in sözleşmesini iki katına çıkaracaksın, eneramo'ya, holosko'ya milyonlar bayılacaksın ama takımında fark yaratan oyuncuya "ama şartlarımız böyle" diyeceksin. türk futbolcusu zaten büyük kulüpleri hem maddi açıdan hem de kariyeri açısından bir zirve noktası olarak gördüğünden bu tarz şeyleri pek kurcalamıyor. her neyse anlatmak istediğim şu, futbolcuyu geçtim insanlara bir robotmuşçasına aynı tarz yaklaşmak ne kadar doğru? evet, beşiktaş ilkeli bir kulüp ama bu ilkeleri yabancı futbolculara benimsetmen için çok daha büyümen gerekiyor senin. beşiktaş'ı bir cazibe merkezi hâline getirmen gerekiyor. her insanın hayatta farklı öncelikleri var, kimisi de parayla motive oluyor işte fernandes gibi. belki de maça çıkmadan gizlice transfer görüşmeleri yürütüyor. kimse bilemez. bildiğimiz şey şu ki, bu adam motivasyonunu tamamen yitirmiş hâlde, adeta bezgin bekir durumunda.

dün maçtan sonra epey sinirlendim kendisine yalan yok, ama aklı selim düşünüp olaya geniş bir pencereden bakınca manzara aşağı yukarı böyle gözüküyor. umarım fernandes olayı futbolculara değer biçme konusunda bir ders olur gelecekte hepimize. umarım kulüp olarakta "vermeden alacak" duruma gelebiliriz bir gün.

toparlamak bir saatimi aldı bu entry'i, yordun beni be fernandes..
kabileasamoah
sonu ricardo quaresma gibi olacak olan top tepicimiz. 2 metre yanında ki adama pres yapmıyorsan, sahada laubali hareketlerde bulunuyorsan, sana reis deyip başının üstünde taşıyan taraftarları sinir krizine sokuyorsan senin bu kulüpte işin yoktur hacı. bu saatten sonra ocak dışısın.
gidiyorum bu
bu aralar ana akım medyadaki şık takım elbise-kaygan traş-kemik çerçeve gözlük triosunda rol sahibi olan adamlardaki kronikleşmiş "kazanılması gerek" takıntısının beşiktaş özelindeki yeni öznesidir. şöyle bir temel yargı hâkim olmuş bu arkadaşlara, eline blok flütü alan diğer basın mensupları da peşinden fon yapıyor: ciddi bedeller ödeyerek transfer ettiğiniz, avrupa'da ortalama yahut üzerinde isim yapmış bir oyuncu transfer ettiyseniz ve bu oyuncunun mental problemlerinden kaynaklanan davranış bozuklukları, karakter zaafları söz konusu ise ne pahasına olursa olsun siz onu kazanmakla yükümlüsünüz.

schalke 04, gayet verimli sezonlar geçiren cassio lincoln ile ipleri kopardığında bu arkadaşların almanya'daki meslektaşlarının hiçbirinin ağzından "mavi beyazlıların lincoln'ü kazanma yoluna gitmeleri gerekiyordu, yanlış yaptılar" temalı bir yazı göremezsiniz. lincoln'un takımdaşlık anlayışı içinde belirgin olan zaafları ortaya dökülür ve gönderilişinin sebepleri mantıksal bir zemine oturtularak kamuoyu ile paylaşılır.

bizim buradaki ezberci kalem efendilerine sormak lâzım: adriano, inter'den gönderilirken kendi sonunu hazırlıyor da neden ricardo quaresma'nın beşiktaş ile irtibatı kesilirken "kaybetmek kolay kazanmak zor" edebiyatı dilinizden düşmüyor? edebiyatı da severim ayrıca. o başka bir konu.

zlatan barcelona'dan ayrılırken gözlük çerçevenizin orta kısmını işaret parmağınızla yukarıya doğru itip "ibra çok iyi bir futbolcu ama aynı zamanda problemli bir isim" derken hissettiğiniz özgüven, nasıl oluyor da konu beşiktaş olunca "manuel fernandes'i kazanmak" ana fikirli bir söylemde yol gösterici bir bilge hüviyetine bürünüyor?

pek çok kulüp verdiğinin karşılığını tam anlamıyla alamadığı oyuncusuyla yollarını şu veya bu şekilde ayırdığında iş akdinin feshedilmesi gözüyle bakılıyor da neden beşiktaş benzer konularda uhrevi bir misyon üstlenmekle mükellefmiş gibi yargılara varılıyor?

"manuel fernandes kazanılmalı", "ricardo quaresma kazanılmalı", "hugo almeida kazanılmalı". kuzum siz beşiktaş'ı ne zannediyorsunuz? dergâh falan mı? ne öneriyorsunuz? birbirleriyle eşit boyda ve eğri olmayan odun mu kestirelim? her gün birer saat telkinde mi bulunalım?

hepiniz böyyük böyyük kanallarda kendinize koltuk bulmuş, ortalama üzeri bir eğitimden geçmiş adamlarsınız. kıraathane ekolünü zaten hiç saymıyorum. siz kendinizi biliyorsunuz. kasketleriniz, gözlükleriniz, şapkalarınız ele veriyor. söylesenize bana neden beşiktaş emeğinin karşılığını ödediği bir oyuncusundan performans talep etmesi için bir de ekstradan huyuna suyuna gitmek zorunda? avrupa'dan a kulübü, b kulübü x oyuncusunu gönderirken "gözünün yaşına bakmadı" oluyor da beşiktaş'a gelince neden "yararlanmasını bilemedi, elinde tutamadı" oluyor?

biz marijan mrmic'ten, zlatko yankov'dan, daniel amokachi'den, stefan kuntz'dan, ronny johnsen'den, miroslav karhan'dan, john carew'den, fabian ernst'ten, tomas sivok'tan yararlanmasını mı bildik de beşiktaş'ta aldıkları paranın karşılığını terlerinin son damlasına kadar geri verdiler? ne yaptık mesela? çocuklarını okuldan alıp eve mi bıraktık? her antremandan önce incil'den 15 dk pasajlar mı okuduk? haftada iki gün evlerine temizliğe mi gittik?

bir saçma salak tutturmuşsunuz "kazanılması lâzım" tekerlemesi, geleceğe dair söyleyeceğiniz bir şey kalmayınca savuruyorsunuz da savuruyorsunuz.

manuel fernandes meselesi bir zaman sonra makûl çerçeve içinde çözülür nihayete erer de sizin bu demode tutarsızlıklarınız için bir formül var mı?

yoksa bunları yazmak kolay da zor olan sizi de kazanmak mı?

oyunbozan
kendisi olcay şahan'dan sonra en az sakatlanan hatta sakatlansa bile o hafta oynanacak olan maça öyle ya da böyle çıkan futbolcu. bu söylediğim bilgi akşam gazetesinin bakış açısı. bencesi kendisi olcay şahan'dan sonra en az sakatlanan futbolcu. sakatlanırsa kendisini siktin sene riske atmayacak bir yönü olduğunu düşünüyorum..

şunu yazarken bile bu ligin en iyi orta saha oyuncusu olduğunu görüyorum. oynarsan.
roberto baggio
kasımpaşa maçında[ybkz]swh[/ybkz] stattan sahaya inip kendisine tekme atan kardeşin taşşaklarından öpüyorum, keşke yumruk da atsaydın ağzının ortasına.
kadıköy panteri
bu takıma fazladır. fernandes ne yapsın bu kadar yeteneksiz adamın arasında. adamı zorlaya zorlaya 10 numara yaptık. şimdi de kafamızdaki 10 numara gibi oynamazsa ona küfrediyoruz. bugün maçın en çok koşanlarından biri fernandes. oğuzhan, almeida ve olcay ikinci yarılarda bildiğin sıçıyor. o yüzden fernandes göze batıyor bu kadar.

suç fernandes'te değil bu adamdan alex de souza performansı bekleyenlerde. oğuzhan'ın 90 dakika oynayan versiyonunu bul fernandesle atiba'yı arkasına koy bakalım takım nasıl oynuyor.
sarpstacus
herkesin, oynattığı için bilic'e salvo yaptığı, bir kişinin de çıkıp "ya arkadaşlar tamam fernandes'i ben de beğenmiyorum da hoca bu herifi kesse kimi oynatacak?" diye sormadığı adam.
isyan devrim beşiktaş
türkiye'de artık futbol oynamak istemediğini söylediğine dair iddialar olan futbolcu. muhtemelen kulüp tarafından hafta içi kadro dışı bırakılır ve devre arasında takımdan ayrılır. çok sevmiştik ama olmadı, yapılmaması gereken şeyleri yaptı, olsun yolu açık olsun.

ayrıca bir konuda kendisine hak veriyorum, ben de böyle bir türkiye'de artık futbol izlemek istemiyorum. midem kaldırmıyor. biraz vicdan, çok değil.
oyunbozan
15 aralık 2013 kasımpaşaspor beşiktaş maçında nasıl yaptı bilmiyorum ama beşiktaş taraftarına tükürdüğü söyleniyor. sebebi ne olursa olsun eğer böyle bir şey yaptıysa siktirsin gitsin. eskiden vitrin filan diyordum mesela aman beşiktaş'ım kazansındı derdim. şu haber doğrulanırsa net adını bir daha hiçbir şekilde anmayacağım futbolcu olur kendileri.

"eğer, doğruysa"
45 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol