sessiz olunması gereken ilk şart olan mekan.
kütüphaneden eve o kadar kitabı taşıyamıyorum. bel fıtığı oldum anasını satıyım. hepi topu bir paragraf alıntılayacağım kaynağı niye eve taşıyayım manyak mıyım ben? derken kütüphanede çalışmaya karar verdim. konumla ilgili 10 kitabı yığdım masaya, güzel güzel okuyorum not alıyorum. fısıltılar rahatsız etmeye başladı önce, kıl bir tipim sanırım, sağ masamdakine ters ters baktım. sustular. topuklu ayakkabılı bir kız geçti yanımdan, belli ki koca kütüphanede nasıl kitap aranacağını bilmiyor. dolanıyor da dolanıyor. tak tak tak tak. kalktım, sırf gitsin diye yardım edip kitabını buldum. muhtemelen 1. sınıf olan başkaları geldi, kıkırdıyorlar. sessiz olmalarını rica ettim, bu defa fısıldayarak kıkırdıyorlar. kıskanıyorum gençlik ateşlerini. ben gözümde kalın gözlüklerim, kafam önde hayatlet gibi girip çıkıyorum rafların arasından. gömülüp okuyorum, yazıyorum sonra. sıfır iletişim. olmaz olsun böyle gençlik ateşi.
akşam saatleri olduğundan dolayı kalabalıklaştı. oradan kalkıp başka bir salona taşıdım kendimi ve tüm kitap yükümü. yeni gittiğim salonun tam ortasında deri koltuk takımı var. hangi akıllı bir kütüphaneye deri koltuk yapar aklım almadı bir süre. çünkü birisi oturduğu vakit carrtt corttt diye ses çıkarıyor. gitti bütün konsantre. sonra hiç beceremesem de ipodumu açıp, müzik dinleyerek çalışmaya başladım. bendeki şans, ipodun şarjı bitti. ortalama 30 saniyede bir koltuğa birileri oturup kalkıyor. önlerindeki masadan fışır fuşur gazete açma-karıştırma sesi geliyor. tırnaklarımı yemeye başladım. hiç tırnak yemem. oradan alt kata göç ettim. bodrum gibi bir yer. girişin hemen altı olduğundan her saniye tak tak tak tak ayak sesleri. kafama çökecek sanki. biraz sese alışıp çalışmaya devam ettim.
yan masama yeni 3 kişi daha geldi. matematik çalışıyorlardı. fısır fısır fısır. kafayı yiyecektim. tekar kitaplarımı topladım üst katın da üstüne çıktım. her yer dolu. bir an sinir bastı. zaten kitap alma hakkımı da doldurdum kitapları alıp eve götüremiyorum. yani bir şekilde çevremizi rahatsız etmemeyi öğrenmeliyiz, mesela kütüphaneler asla arkadaşlarınla gidebileceğin bir yer değil. yalnız olmalısın arkadaş. insan olan her yerde bir şekilde ses oluyor, sese tahammülü de ben öğrenmeliyim sanırım.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?