bir ezginin günlüğü şarkısına da ismini veren istanbul ilçesi. söz ve müziği hüsnü arkan'a ait olan şarkının sözleri:
Bir akşam masası, iki kişiyiz, sen ben
Gidiyorsun hiçbir şey söylemeden, birden
Kadıköy?de bir yağmurlu bahçeden
Yıllar külleniyor, izi kalıyor aşkın
Yüreğim kurtulsa da yangından, alevden
Yana yana kül olayım, unutup yine sevdalanayım
Geçmem bir daha Kadıköy?den
Sen uzaklarda ülkem, ben gurbette bir göçmen
Zamanı durdurabilsem, ne ben kalsam ne sen gitsen
Yana yana kül olayım, unutup yine sevdalanayım
Geçmem bir daha Kadıköy?den
Ey akşam vapuru, sana mı kalır dünya
Ben o yağmurlu iskeleye inmem, inmem
Yana yana kül olayım, unutup yine sevdalanayım
Geçmem bir daha Kadıköy?den.
http://fizy.com/#s/1gr2r6
kadıköy
asla bir takıma ev sahipliği yapamayacak yerleşke. bazı densizler beşiktaş semti ile takım arasında ki bağlantıyı yakalamak isterler ama nafile çabadır bu
istanbula şehir dışından gelip kaçamak yapan er kişilerin en önemli buluşma mekanlarındandır, ama bilmezler ki altı yol ve moda sahili bu işler için çok demode yerlerdir.
..an itibari ile rıhtım-bahariye arası, 3000 küsür fenerbahçeli taraftarın isyanı ile inlemektedir.
Maç günleri hariç istanbulun en güzel semtidir.
khalkedonia. antik yunan dilinde tam olarak "körler memleketi"... (ya da körlerya)
hacı hikayesi de tam olarak şöyle oluyor bunun. byzas diye bi mendebur,(ki bu bi hayali karakter olabileceği gibi gerçek bir insan da olabilir-zira olayın mit mitos ne dersen artık-) "ben ülke kuracağım" diyerekten baba ocağından ayrılmaya karar verir. sene ya 1967 ya 1972 çıkaramadım tam, işte amerikanın vietnam dan döndüğü seneler... neyse tıraşı keseyim, bu byzas boş adam değil, adamın babası yunan kralı falan torba torba t.şakları var yani. neyse bizim byzas dönemin tüm götü sıkışan yunanlıları gibi soluğu oracle da alıyor. burası bi tapınak hem de apollon tapınağı. apollon da ay tanrısı olduğu gibi gelecekten haber veren tek tanrı. bu yüzden kendisini antik yunanlılar pek sever, apollon tapınaklarında her cuma namazdan sonra bol bol bağış zekat efenime söyliyim hocaya börekler mi dersin baklavalar(ki baklavanın da yunanlıların olduğu bilgisi burdan geliyor-ki yok öyle bi şey) falan böyle vıcık vıcık bi ortam...
neyse orakıl'daki rahipler byzas a, "sen öyle bi coğrafyaya şehir kuracaksın ki herkesin gözü burada olacak, tanrılar kıskanacak, makyaj yapan karılar kalem çekeyim derken gözlerini çıkaracak, elma soyan amcalar elini kesecek, ata binen başbakan attan düşecek öyle böyle bi yer olmayacak yani" gibilerinden gaz dolu sözlerle fişeklerler çocuğu...
byzas da sorar "ee nerede bu yer"
rahip cevaplar "körler memleketinin karşısında"
byzas az gider uz gider dere tepe düz gider ve bugün ki sarayburnuna gelir. "sikerler körler memleketini ben buraya yerleşirim, buraya bi gecekondu dikeriz, şuraya da bi balkon yaparız bi de çingene mangalı kurduk mu tamam ya... oh püfür püfür, bu ne güzel coğrafya a.. koyim" diyerek yolda görüp durduğu kamyoncudan aldığı karpuzu bi yumrukta yarar ailecek yerler. üstüne denize girmeye giderken de
"lan yengeniz şimdi bikiniyle denize girecek kolaçan edin etrafı" diyerek amcaoğullarını civarı keşfe yollar.
gözcüler keşiften döndüklerinde byzas a, karşı kıyıda bi yerleşim yeri olduğunu söylerler. byzas ın artık içi tamamen rahattır. zira bura memlekette rahiplerin sözünü ettiği yerdir. çünkü bizim kadıköylüler boğazın güzelliği varken, iki sikko ada gören o salak yere yerleşmesi için ya dangalak ya da kör olması gerekir.
şimdi bu hikayeden çıkacak iki sonuç var.
1-) istanbul kurulmadan önce kadıköy vardı.
2-) byzas yanılmıştı, orası körler memleketi değildi. yani bu kadıköylüler istanbul kurulmadan önce de dangalaklardı.(kendimden biliyorum)
hacı hikayesi de tam olarak şöyle oluyor bunun. byzas diye bi mendebur,(ki bu bi hayali karakter olabileceği gibi gerçek bir insan da olabilir-zira olayın mit mitos ne dersen artık-) "ben ülke kuracağım" diyerekten baba ocağından ayrılmaya karar verir. sene ya 1967 ya 1972 çıkaramadım tam, işte amerikanın vietnam dan döndüğü seneler... neyse tıraşı keseyim, bu byzas boş adam değil, adamın babası yunan kralı falan torba torba t.şakları var yani. neyse bizim byzas dönemin tüm götü sıkışan yunanlıları gibi soluğu oracle da alıyor. burası bi tapınak hem de apollon tapınağı. apollon da ay tanrısı olduğu gibi gelecekten haber veren tek tanrı. bu yüzden kendisini antik yunanlılar pek sever, apollon tapınaklarında her cuma namazdan sonra bol bol bağış zekat efenime söyliyim hocaya börekler mi dersin baklavalar(ki baklavanın da yunanlıların olduğu bilgisi burdan geliyor-ki yok öyle bi şey) falan böyle vıcık vıcık bi ortam...
neyse orakıl'daki rahipler byzas a, "sen öyle bi coğrafyaya şehir kuracaksın ki herkesin gözü burada olacak, tanrılar kıskanacak, makyaj yapan karılar kalem çekeyim derken gözlerini çıkaracak, elma soyan amcalar elini kesecek, ata binen başbakan attan düşecek öyle böyle bi yer olmayacak yani" gibilerinden gaz dolu sözlerle fişeklerler çocuğu...
byzas da sorar "ee nerede bu yer"
rahip cevaplar "körler memleketinin karşısında"
byzas az gider uz gider dere tepe düz gider ve bugün ki sarayburnuna gelir. "sikerler körler memleketini ben buraya yerleşirim, buraya bi gecekondu dikeriz, şuraya da bi balkon yaparız bi de çingene mangalı kurduk mu tamam ya... oh püfür püfür, bu ne güzel coğrafya a.. koyim" diyerek yolda görüp durduğu kamyoncudan aldığı karpuzu bi yumrukta yarar ailecek yerler. üstüne denize girmeye giderken de
"lan yengeniz şimdi bikiniyle denize girecek kolaçan edin etrafı" diyerek amcaoğullarını civarı keşfe yollar.
gözcüler keşiften döndüklerinde byzas a, karşı kıyıda bi yerleşim yeri olduğunu söylerler. byzas ın artık içi tamamen rahattır. zira bura memlekette rahiplerin sözünü ettiği yerdir. çünkü bizim kadıköylüler boğazın güzelliği varken, iki sikko ada gören o salak yere yerleşmesi için ya dangalak ya da kör olması gerekir.
şimdi bu hikayeden çıkacak iki sonuç var.
1-) istanbul kurulmadan önce kadıköy vardı.
2-) byzas yanılmıştı, orası körler memleketi değildi. yani bu kadıköylüler istanbul kurulmadan önce de dangalaklardı.(kendimden biliyorum)
Istanbul'un eskı yerlesım yerıdır ama aslında buraya ıstanbul pek demezlerdı zaten sur ıcınde de kalmamıstır mesela bızans ımparatorlugu kurulurken korler ulkesının karsısına kurulun denmıstır ve ondan sonra yarım adaya yerlesılmıstır
Buranın suyu da havası da o zamanlar ıcın en ıyısıdır. Benım ıcın en guzel sehır ıstanbul en guzel semt kadıkoy'dur gerek ıcmek gerek yemek gerek alısverıs.
Duzeltme eskı demısım en eskı olacagıdı.
Buranın suyu da havası da o zamanlar ıcın en ıyısıdır. Benım ıcın en guzel sehır ıstanbul en guzel semt kadıkoy'dur gerek ıcmek gerek yemek gerek alısverıs.
Duzeltme eskı demısım en eskı olacagıdı.
barlar sokağı ile nice insan için anlamı başka olan sahil bölgesi.
her aradığımı sadece orada bulabildiğim,denizine,moda'sına ayrı öldüğüm,haydarpaşasını ayrı sevdiğim,babamın iş yeri ve rahmetli dedemin evinin orada bulunması sebebiyle küçüklüğümün geçtiği,barlar sokağına lise yıllarımı verdiğim zamanında sevgilmle haldun taner'inde buluştuğum istanbul'da yaşamak ve ölmek istediğim tek yer.ayrıca mezun olur olmaz orada ufak bi evim olsun diye çabalayacağım.
taksim gezi parkı direnişi boyunca yapılan hiçbir eylemde polisin girmediği semt; ta ki dün geceye [ybkz]swh[/ybkz] kadar.
https://pbs.twimg.com/media/BT1XwbSIMAANpLB.jpg:large
https://pbs.twimg.com/media/BT1Y1YmIYAATD7S.jpg:large
https://pbs.twimg.com/media/BT3I2JVIUAAWFtW.jpg:large
https://pbs.twimg.com/media/BT3SbldCIAAIcIT.jpg:large
https://pbs.twimg.com/media/BT3eOhnCYAAtGaR.jpg
https://pbs.twimg.com/media/BT1YBTACQAAcGZ9.jpg:large
https://twitter.com/MikhailBakunin/status/377553352433082369
https://pbs.twimg.com/media/BT1XwbSIMAANpLB.jpg:large
https://pbs.twimg.com/media/BT1Y1YmIYAATD7S.jpg:large
https://pbs.twimg.com/media/BT3I2JVIUAAWFtW.jpg:large
https://pbs.twimg.com/media/BT3SbldCIAAIcIT.jpg:large
https://pbs.twimg.com/media/BT3eOhnCYAAtGaR.jpg
https://pbs.twimg.com/media/BT1YBTACQAAcGZ9.jpg:large
https://twitter.com/MikhailBakunin/status/377553352433082369
bir ezgi'nin günlüğü şarkısıdır. der ki " geçmem bi daha kadıköy' den".
dün gece gerçekten zor anlar yaşadığımız semtimiz. evde kapı, pencere ne varsa kapattık zira gaz evimize kadar etki etti.
an itibariyle 4 ayrı noktasında çevik kuvvetin konuşlandığı semt: moda otopark, halk eğitim merkezi, iskele, söğütlüçeşme. aynı taksim gibi. kadıköy de işgal altında artık. şehrin en merkezi, en önemli iki meydanı, polis ablukası altında ve halk bu sebeple huzursuz. oh harika, ohoh.
taksim gezi parkı direnişinin 2. bölümünün yaşandığı semt. bir akşam çıktım sadece polis çok bilinçli ve dersine çalışmış bir şekilde direnişçilerin azaldığı saatte şiddeti üst seviyeye çıkartıyor. başından beri sadece kadıköy'ün direniş için efsaneleşmemesi gerektiğini, tıpkı gezi parkı ve beşiktaş ilçesinde yaşanan aynı anda gösterilen reaksiyonlar gibi reaksiyonların bu semte de gösterilmesi gerektiğine ısrar edenlerdenim. tek başına yalnız kalıyor semt ve insanları buraya çağırmak anlamsız. yapılıyorsa yine her yerde yapılmalı eylemler.
taksim gezi parkı direnişinin 2. perdesine ev sahipliği yapan ilçe. tek başına göğüs germeye çalışması; odak noktası olması insanları da; direnişin kendisini de zayıflatıyor; doğrudur.
ama direnişin şu an için en dinç olduğu yerdir burası. yani yayılacaksa yine buradan yayılacak ateş.
ama direnişin şu an için en dinç olduğu yerdir burası. yani yayılacaksa yine buradan yayılacak ateş.
camda asılı olan bayrağımın polis gaz kapsülüyle yandığı semt. gecenin 3'ünde bomboş sokağa 5 gaz kapsülünün atıldığını gördü bu gözler.
semt sakinlerinin bugün yaptığı basın açıklaması:
--alıntı--
SOKAK BİZİM, MAHALLE BİZİM, KADIKÖY BİZİM, İSTANBUL BİZİM…
YETMEZ DÜNYA BİZİM…
Üç aydan fazla oldu. İki ağaçtan, yedi fidana geldik.
13 Eylül Cuma akşamı Kadıköy’de polisin yoğun gaz saldırısından sonra fenalaşan Serdar Kadakal kardeşimiz hayatını kaybetti. Kadıköy’e ansızın gelen polis şiddeti bir canımızı daha aldı. Acımız ve öfkemiz daha da büyüdü.
Haziran Direnişinde mesele zaten hiçbir zaman sadece Park değildi,
Zabıtayla başlayan saldırılar, çevik kuvvetle devam etti. Fakat biz hep sivildik.
Biz Haziranda vapurlara sığmadık,
Metrobüse alınmadık,
Köprüyü yürüyerek geçtik.
Evden çıkıp sokaklara taştık.
Hep sokaktaydık.
Kadıköy'de biz parklarında ve meydanlarında hep bir aradaydık.
Yürüdük, Konuştuk, Tepkimizi dile getirdik
Hiçbir güvenlik sorunu yaşamadık
10 Eylül’de ansızın semte polisler geldi.
Sanki altı canı onlar almamışlar, o kadar yarayı onlar açmamışlar gibi.
Şiddeti kimin kullandığı hepimizin malumuyken, barbar olan bizmişiz gibi.
Kısaca, Polis geldi bizim can, mal güvenliğimiz ve huzurumuz kalmadı!
Bilmeyenlere söyleyelim, Kadıköy asıl polis yokken
sakin ve güvenli olan bir yerdir.
Polisin gelmesiyle birlikte gecelerdir komşularımızla dayanıştık.
Kadıköylü esnaf, bütün zararına rağmen “önce Kadıköylü” olmaya devam etti.
Biz burada semtimizi hep beraber savunduk.
Yürüdüğümüz kaldırım, boyadığımız bonibon, alışveriş yaptığımız esnaf, selamlaştığımız komşu bizim. Soluduğumuz hava, içtiğimiz su, yaşadığımız şehir bizim. Hepimiz bu semtte, şehirde ve dünyada aynı gemiye biniyoruz ve o gemi, bütün saldırınıza, şiddetinize ve öfkenize rağmen batmayacak.
Kadıköy’e, sahip çıkmaya devam edeceğiz ÇÜNKÜ;
Gözlerimizi, canlarımızı, ve sabrımızı kaybettik. Kalanlar olarak artık;
Kardeşliğimiz,
Komşuluğumuz,
Yeminine sadık doktorlarımız,
Kaybolan adaleti arayan avukatlarımız var.
Kadıköy’ün Caferağa, Osmanağa, Yeldeğirmeni, Acıbadem Mahalle Meclisleri olarak
İstanbullu olarak,
Vatandaş olarak,
Sokaklarda olmaya ve demokratik haklarımıza sahip çıkmaya devam edeceğiz,
Her türlü provokasyona, imzasız çağrılara ve sivil polislere karşı
uyanık olacağız.
Meydanlarımızda ve Parklarımızda, Sokağımızda, Caddemizde, Mahallemizde,
POLİSİ İSTEMİYORUZ
POLİS ŞİDDETİNİ İSTEMİYORUZ
KADIKÖY CAFERAĞA, OSMANAĞA, YELDEĞİRMENİ, ACIBADEM
MAHALLE MECLİSLERİ
--alıntı--
--alıntı--
SOKAK BİZİM, MAHALLE BİZİM, KADIKÖY BİZİM, İSTANBUL BİZİM…
YETMEZ DÜNYA BİZİM…
Üç aydan fazla oldu. İki ağaçtan, yedi fidana geldik.
13 Eylül Cuma akşamı Kadıköy’de polisin yoğun gaz saldırısından sonra fenalaşan Serdar Kadakal kardeşimiz hayatını kaybetti. Kadıköy’e ansızın gelen polis şiddeti bir canımızı daha aldı. Acımız ve öfkemiz daha da büyüdü.
Haziran Direnişinde mesele zaten hiçbir zaman sadece Park değildi,
Zabıtayla başlayan saldırılar, çevik kuvvetle devam etti. Fakat biz hep sivildik.
Biz Haziranda vapurlara sığmadık,
Metrobüse alınmadık,
Köprüyü yürüyerek geçtik.
Evden çıkıp sokaklara taştık.
Hep sokaktaydık.
Kadıköy'de biz parklarında ve meydanlarında hep bir aradaydık.
Yürüdük, Konuştuk, Tepkimizi dile getirdik
Hiçbir güvenlik sorunu yaşamadık
10 Eylül’de ansızın semte polisler geldi.
Sanki altı canı onlar almamışlar, o kadar yarayı onlar açmamışlar gibi.
Şiddeti kimin kullandığı hepimizin malumuyken, barbar olan bizmişiz gibi.
Kısaca, Polis geldi bizim can, mal güvenliğimiz ve huzurumuz kalmadı!
Bilmeyenlere söyleyelim, Kadıköy asıl polis yokken
sakin ve güvenli olan bir yerdir.
Polisin gelmesiyle birlikte gecelerdir komşularımızla dayanıştık.
Kadıköylü esnaf, bütün zararına rağmen “önce Kadıköylü” olmaya devam etti.
Biz burada semtimizi hep beraber savunduk.
Yürüdüğümüz kaldırım, boyadığımız bonibon, alışveriş yaptığımız esnaf, selamlaştığımız komşu bizim. Soluduğumuz hava, içtiğimiz su, yaşadığımız şehir bizim. Hepimiz bu semtte, şehirde ve dünyada aynı gemiye biniyoruz ve o gemi, bütün saldırınıza, şiddetinize ve öfkenize rağmen batmayacak.
Kadıköy’e, sahip çıkmaya devam edeceğiz ÇÜNKÜ;
Gözlerimizi, canlarımızı, ve sabrımızı kaybettik. Kalanlar olarak artık;
Kardeşliğimiz,
Komşuluğumuz,
Yeminine sadık doktorlarımız,
Kaybolan adaleti arayan avukatlarımız var.
Kadıköy’ün Caferağa, Osmanağa, Yeldeğirmeni, Acıbadem Mahalle Meclisleri olarak
İstanbullu olarak,
Vatandaş olarak,
Sokaklarda olmaya ve demokratik haklarımıza sahip çıkmaya devam edeceğiz,
Her türlü provokasyona, imzasız çağrılara ve sivil polislere karşı
uyanık olacağız.
Meydanlarımızda ve Parklarımızda, Sokağımızda, Caddemizde, Mahallemizde,
POLİSİ İSTEMİYORUZ
POLİS ŞİDDETİNİ İSTEMİYORUZ
KADIKÖY CAFERAĞA, OSMANAĞA, YELDEĞİRMENİ, ACIBADEM
MAHALLE MECLİSLERİ
--alıntı--
polisin stres atma yeri. nasılsa seçmeni olmadığı için orantısız şiddetin allahı uygulanıyor burada. en ufak bir olayda hemen talan ediyorlar sokakta gezenleri gözaltına alıyorlar.
Pazarı vardı eskiden boğadan aşağı doğru inen sokakta. Yerini değiştirdiler daha da gitmem. Ama o sokaktaki küçük mağazalarda da güzel ve ucuz bişeler buluyordum. Aslında gidebilirim ya. Hatta çok ucuza pantolon alınabilecek yerler vardı. Evet evet gitmeli bi gün modaya inmeli boydanboya yürümeli. Vapurla dönerken sarayburnu izlenmeli.
evlendikten sonraki semtim.
gururlanıyor insan bu semtte yaşadığı zaman. soma için eylem yapan 100 kişilik grubu 100-150 kişilik çevik kovaladığında insanlar evlerinin camlarından, balkonlarından destek veriyor eylemcilere. polislerin üstüne saksılar, sürahiler atılıyor. öyle ya da böyle direniyor.
bir beşiktaş değil tabii ama istanbul'un beşiktaş'tan sonra ki en yürekli, en renkli semti.
gururlanıyor insan bu semtte yaşadığı zaman. soma için eylem yapan 100 kişilik grubu 100-150 kişilik çevik kovaladığında insanlar evlerinin camlarından, balkonlarından destek veriyor eylemcilere. polislerin üstüne saksılar, sürahiler atılıyor. öyle ya da böyle direniyor.
bir beşiktaş değil tabii ama istanbul'un beşiktaş'tan sonra ki en yürekli, en renkli semti.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?