liverpool 9 dakikada crystal palace gibi bir takımdan 3 gol yiyor ve maç 3-3 biterken büyük ihtimal şampiyonluğa veda etmiş oluyorlar. gerrard kariyerindeki tek şampiyonluk görme şansını yitiriıyor bu 9 dakikada. skorun şoku ve üzüntüsüyle sevdiğim bir kardeşime mesaj attım. "sorun beşiktaş'ta değil bizde lan, kimi desteklesek inanılmaz hatalar yapıyor. bizde bir sıkıntı var" dedim.
liverpool'lu oyuncuların chelsea maçındaki inançsız oyunu sonrasında bunu ön gördüğünü ve asıl sorunun bizim onlara duyduğumuz sonsuz inancın, onlarda olmamasıydı dedi...
bırakalım biz bu işi dedim, fifa oynar, sanal sevinçlerimizi yaşarız biz de. gerçeği kalmadı zaten. kendi kendimize sağlayamıyoruz bu inancı dedim. güneşsiz günlerden bahsedip farkında olmadan inanç gardımızı düşürüyorduk ki şu mesaj geldi;
"sevinmek için sevmedik biz abi. galibiyetin, şampiyonlukların peşinden değil sevginin peşinden koştuk. gerçekten şereftir bu yolda yürümek. önemli olan bunu başarabilmek. Beşiktaş sevgisi aşk'ın gerçek tanımı gibi, hayatın gerçeği bir nevi."
doğru söylüyordu.
inançtı bütün mesele.
bir şeylerin doğruluğu veya yanlışlığı... olabiletesinin yüksekliği... ihtimalleri... cartı curtu... yoktu, önemli değildi. inanç gerekiyordu. bu yüzden yusuf şimşek'li beşiktaş şampiyon olmuştu. schrödinger'in kedisine ne olduğu zehirlenip zehirlenmediği umurunda olmamalıydı, yaşıyor olduğuna inanmalıydı.
çünkü kedinin o kutudan sağ çıkabilme ihtimaliydi şampiyonluk.
inanç insanı hedefe bağlayan belki de tek şey.
inanç
bir duygu veya düşünceye yürekten bağlanma.
BİR ERKEK İSMİ.
kişiden kişiye değişendir.
saygı duyulandır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?