ibrahim altınsay

3 /
konuşkankartal
Bildiğimiz veya bilemediğimiz kimi sebeplerden ötürü istifa etmiş yöneticidir.
Kendince haklı olduğu tarafı vardır şöyle ki bir kişiye görev ve sorumluluk verip ortaya atmışken sonrasında “ah pardon” diyerek ani bir kararla yine ağa babaların dendiği uygulanacaksa, bunun öyle kolay tölere edilmesini beklememeliyiz.
Birçoğumuz şu kötü günlerde böyle bir ayrılığı hüsranla karşılıyoruz ancak senelerini bu kulübe vermiş bir insanı da “her zamanki gibi” bu kadar kolay harcamamalıyız.Hem sözlüğe hem de Beşiktaşla ilgili diğer forumlara baktığımda düne kadar yere göğe sığdıramadığımız bu adamın şimdi Beşiktaşlılığını sorgulayıp, çok kolay tükaka diyebiliyoruz.
özellikle “zaten yönetici değildi”, “parayı o vermiyordu” gibi söylemler profesyonelliği ve bilgiye saygıyı içselleştiremediğimizin bir göstergesi.medeni popülasyonlarda bir kişinin para sahibi olması veya başkan olması tüm yetkileri kendisine tahsis etmez.Emeğe ve bilgiye saygı şarttır.
şahsi fikrim ise fikret orman ın bu krizi iyi yönetemediği ve ibrahim altınsay 'ın da kolay pes ettiği yönündedir.
dingoc
---------------alıntı---------------
Yeniden Yapılanma Projesi"nin Beşiktaş ve ülke futbolu için tek çare olduğuna inancım tam. Bu yolda atılacak her adımda, istek olursa, elimden gelen her türlü desteği göstermeye devam edeceğim
---------------alıntı---------------

giderken bile adamlık dersleri sergileyerek, kırmadan dökmeden hareket eden adam
gidiyorum bu
az önce canlı telefon bağlantısı ile katıldığı bir futbol programında[ybkz]swh[/ybkz] aşağıdakine yakın açıklamalarda bulunmuştur;

* bugün yaptığım yazılı açıklamanın çok fazla dışına çıkmak istemiyorum. yönetim kurulundaki arkadaşlarımız arasında yaptığımız konuşmaları burada söylemek doğru olmaz.

* açıklamamda belirttiğim plân dahilinde çalışmalara başladık. ve bu doğrultuda genç ve yetenekli oyunculara yöneldik. oğuzhan özyakup buna bir örnektir.

*plânın % 100'ü tamamlandı. sıra uygulama safhasına gelmişti. belirlenen alternatifli hoca listesinden en uygun olanı seçilecekti. ancak günler ilerledikçe bu plâna yönelik kuşkuların ve uygulama noktasındaki kararsızlıkların arttığını gördüm. böyle bir ortamda kalmanın doğru olmayacağını düşündüm.

*belki de ben hata yaptım. sonuçta kimse başladığı bir işi yarıda bırakmak istemez. ancak şartlar böyle gelişti.

* benim kafamdaki isimler içerisinde sven göran eriksson yoktu.

* ben ayrılmış olsam bile hazırladığımız plânın arkadaşlar tarafından uygulanacağına inanıyorum. bana ihtiyaç duyduklarında her zaman yardıma hazırım.
burakaydin
mustafa denizli nin gidişinin ardından adama yazık oldu düşüncesine kapıldım ve haklıyım da.

adam sırf eriksson u getiriyoruz diye istifa etti ve siz gönderip mustafa denizli ile anlaştınız.

çok yazık oldu bu çok değerli futbol adamına çook.
kaerin
bütün zor zamanlarda pes edip giden eski beşiktaş yöneticisi. iyi bir beşiktaşlıdır çok seviyoruz kendisini ama bu kadar kolay bırakıp gitmesi bizleri üzüyor.
mddinc
BJK yönetimlerinde görev almış ve son yönetimin futbol komitesine fahri olarak katılmış eski yönetici.
mddinc
yönetim kurulundaki iç dengelerin durumuyla ilgili olarak küstürülüp yönetimden ayrılmış olan eski yöneticimiz.
kanta kuzen
hayal ettiğimiz beşiktaş'ı bize verebilecek en doğru isimdi. yönetime fahri de olsa katılması ve destek vermesi tüm beşiktaş taraftarlarını heyecanlandırmıştı. kendisinin yönetimden ayrılmasının nedeni kapalı kapılar arkasında yapılan çıkar hesaplarıdır diye düşünüyorum.

fikret orman ve yönetimi krediyi hak ediyorlar evet, mali anlamda da iyi işler yapıyorlar. keza stad projesi ile ilgili gayet olumlu adımlar atılıyor. pazar günü ne durumda olduğu açık bir şekilde anlatılacak. yalnız futbol takımının yeniden yapılandırılması sürecinde bu adama gerekli hareket imkanı tanınmadı. arkasından işler çevrildi. o da haklı olarak istifa etti.

herkesin bildiği üzere oğuzhan özyakup'u takıma kazandıran kendisidir. (her ne kadar bu konuda adı anılmasa da- samet aybaba kendi transferi gibi lanse etmeye çalışıyor.) şimdi
kendisinin yönetime önerdiği ve yönetimin almadığı oyuncuların kısa bir listesini yapalım:

- miguel perez michu: 2M euro bonservis bedeli çok görüldüğü için transferine onay verilmemiştir yönetim tarafından. orta saha oyuncusudur ama şu anda swansea forması ile epl'de gol krallığında 3. sıradadır. Şu an transfermarkt'ta öngörülen bonservis bedeli 13 M Eurodur.

- aziz eraltay: devre arasında bursaspor'a transfer edilen sol bek. samet aybaba gökhan süzen peşinde koşmaktan dönüp bir kere bile bu adama bakmadı. (gökhan'ın menejeri ve samet aybaba arasında geçenler de ayrı bir konu)

- şener özbayraklı: yine bursaspor tarafından transfer edilen sağ bek.

bu iki oyuncunun bildiğim kadarıyla ortak özellikleri hücum yönleri güçlü olan bek oyuncuları olmaları. yani adamlar sonradan bek olmamışlar ki bizim beşiktaşta uzun süredir görmediğimiz bir durumdur bu.

- ferhat özkiraz: bu oyuncuyu ilk kez boluspor'a elendiğimiz maçta izlemiş ve beğenmiştim. ikinci olarak da bu sene inönü'de oynanan bursaspor maçında izlemiştim. hilbert ve uğur boral'a yaptıkları karşısında hayran kalmamak elde değil. ama biz bu genç arkadaş yerine olcay şahan'ı aldık. yine alabilirdik olcay şahan'ı. en azından kendisi bu kadar alternatifsiz kalmaz ve antep maçında yaptığı laubali hareketlerden biraz olsun kaçınırdı.

bu oyuncular sırasıyla 86,90,90 ve 89 doğumlu. alın size gençleşme hamlesi. ucuza kendi yıldızını çıkarma fırsatı. altınsay bu değişime uygun teknik direktör arayışındaydı. vangaal de buna son derece uygundu ama onun da alternatifleri vardı. peki yönetim(daha açık konuşmak gerekirse tamer kıran) ne yaptı? ericsson'a herkesten habersiz imza attırdı, tepkilerden sonra anlaşmadık denildi ama ericsson ülkeye ayak basmadan oturduğu yerden attığı imza ile tazminat aldı. ve bu konu hiç bir şekilde konuşulmadı bile.

sonra altınsay hemen kaçıp giden adam oluyor ya ona yanıyorum. asıl hesabı fikret orman'a, tamer kıran'a sormak yerine bu adamın arkasından sallamak kolaya kaçmaktır. yeni yönetim yeniden yapılanmaya dair elindeki müthiş şans ve krediyi altınsay'ı yönetimden uzaklaştırarak ve altınsay önderliğinde hazırlanan "yeniden yapılanma planı"na sırtını dönerek kaybetmiştir. ama hala geç değildir. kendisi beşiktaş aşığı bir adamdır. ikna edilebilir. tek adam yetkisi verilmesin elbette ki öyle bir beklenti içinde olduğunu da sanmıyorum ama her anlamda profesyonel olacağız diyorsa yönetim, ikna edin basketbol takımı gibi futbol takımına da ceo olarak bu adamı atasın. yeri geldiğinde hesabını da sorsun.

arkası gelmeyen dertlerimizin azalması için uygulanması gereken reçetedir kendisi.
kanta kuzen
sezon bitmeden yeni teknik direktör, transfer edilecek oyuncular muhabbetine hiç girmeden, ilk olarak ikna edilerek kulübe geri dönmesi sağlanması gereken kişidir. en son bugün aşağıda yer alan linkte de görüleceği üzere, bu adam genç yetenek avcısı.

ama genç yeteneği bulmak kadar onu eğitmek de önemli. bu adam o yapıyı kurabilecek kapasitededir. tamer kıran ya da fikret orman ile başarılabilecek birşey de değildir salt olarak. ekibe tekrar dahil olması gerekiyor.

http://www.haber1903.com/Besiktas-11647-ibrahim_altinsay_taylani_cok_istemisti.html
ala rase
"samet'i duyunca ericksson'a razıydım" diyen insan. keşke istifa etmemiş olsaydı ve ralf ragnick'i takımın başında görebilseydik.

önce tamer kıran ardından fikret orman tekrar çalışmak istediklerini deklare ettiler. ancak fikret orman'ın duruşu "dostlar alışverişte görsün" hesabı bir duruş gibi geliyor bana. çünkü altınsay'ın asıl ayrılış nedeni fikret orman'ın yeterince arkasında duramayışıydı.

ancak tüm olumsuzluklara rağmen "geri kafalı" zihniyetin dolu olduğu ortama dönme heveslisi hala. hala gelip beşiktaş için çalışmak istiyor. ve bu istek sadece ufak bir "hadi gel" demeye bakıyor.

ayrıca kendisi ile ilgili herkes "genç yetenek yetenek avcısı" demekte. ancak altınsay nouma, zago, ronaldo, giunti, cordoba gibi yetenekli yabancıları da bulup getiren isimdir. büyük futbol adamıdır vesselam.

not : kendisine ulaşabileceğim bi' mail adresi bilen yazar arkadaşlar varsa mesaj kutumu yeşillendirebilirler pek tabii.
şutmesafesişutpozisyonu
futbol görüşne ve kişiliğine saygı duyduğum bir adam ama beşiktaş taraftarı tarafından mitleştirilcesine övülmesi , yapılan her olumlu transferde ona pay çıkartılıp, her kötü transferi ise ahh bunu samet yaptı, yada bunu ibrahim onaylamamıştı demek artık komik olmaya başladı. sonuçta kendisi 2000-2004 yılları arasında yönetimde hemde futbol şubesinin içersindeydi ve bu dönemde yapılan bazı transferler ;
dmitri khlestov ,erman güracar ,zoubaier baya,sixten veit ,peter kjaer ,tamer tuna ,ümit aydin gibi hem yabancı hemde genç yetenek olarak takıma kazandırılıp fiyasko ile sonuçlanan transferlerdir.ayrıca tüm bu transferlerde sadece futbol şubesi ve ibrahim altınsay değil, teknik ekip ve tüm yönetim sorumludur, tıpkı ronaldo, zago, cordoba gibi transferlerde olduğu gibi ki bu üç adamlardan ikisi örenk olarak lucescunun özel ısrarı sonucu takıma kazandırılmıştı.
artık bırakalım bu kişilere dayalı düzeni, bugün ibrahim olur yarın hüseyin önemli olan bir sistem ve ekip ile bu işleri yapabilmek.
ala rase
#259543



--ali ece--

son zamanlarda beşiktaş taraftarı ibrahim altınsay’ın bu fark yaratan futbol vizyonunu dile getirdikçe bazıları tarihi gerçekleri saptırıyorlar. o yüzden bir parantez açmamız tarihin daha fazla çarpıtılmasının önüne geçmemiz için hayati önem taşıyor. görev yaptıkları dönemlerde beşiktaş’a tarihinin en kötü sonuçlarını aldıran ve tarihi borçlanmaya sebep olanlar altınsay’ın 2001-2002 yılları arasında daum’un 2. dönemindeki yabancılardan ‘vurmaya’ çalışıyorlar.

futbol gerçeği ise ibrahim altınsay’ın bizzat dönemin başkanı serdar bilgili’ye verdiği ‘daum’un dönüşü beşiktaş’a faydalı olmaz’ raporu. daum’un transfer ettiği baya, veit, stavrum ve bir sezonda 3 yabancı kaleci myhre, asper, kjaer (şimdilerin tff başkanı yıldırım demirören’e ikizi gibi benzeyen kaleci) ile altınsay’ın hiçbir ilgisi yok. hatta ibrahim altınsay, daum gibi bu isimleri de veto etmiş ancak dönemin ‘kulüp dengeleri’ nedeniyle bu hayal kırıklığı transferlerde ipler daum’a bırakılmıştı.

--ali ece--

http://www.totemspor.com/yazarlar/ali-ece/besiktas-taraftari-baskan-fikret-ormana-soruyor-200413
dingoc
beşiktaş taraftarının bir anda yarattığı kahramanlardan biri. kendisinin futbol bilgisinden zerre süphe duymuyorum; ve çözüm olarak ismi bence de çok değerli. ama bu adam gelince dertler biter mantığı; bu adam gelince gerisi tamam mantığı yanlış olan. hadi geldi diyelim altınsay reyiz; aldığı adamlarda sorun oldu. bu sefer köşede başarısızlık bekleyen adamlar hop çıkacak meydana. samet hocayı yolladınız bakın ne oldu. nerede altınsay, nerede dahi yönetici.
mesele bir adamı kurtarıcı olarak göstermemek, sistemi kurumlar üzerinden kurmak.
oyunbozan
01 haziran 2004 salı

radikal futbol eki -
fransa teknik direktörü santini nasıl beşiktaş’a “evet” dedi

gerçekti rüya oldu
bjk yönetimine aday olduğumuzda ilk ve en önemli konumuz futbol takımının başına geçecek teknik direktörün belirlenmesiydi... nasıl bir yapılanma amaçlıyoruz, geleceği nasıl inşa edeceğiz, hoca’dan ne bekliyoruz, önce bunları belirledik. yani elbiseyi biçtik. sonra sıra geldi provalara. bu elbiseyi en iyi kim doldurabilir, en iyi kim taşıyabilirdi?
öncesi
a takımdan minik takıma, arama-tarama sisteminden futbolcu sağlığına önde gelen avrupa kulüplerinin düzeyine ulaşmalıydık, hem de beşiktaş olarak... aynı zamanda da ilk günden itibaren futbolseverleri tribünlere çekecek, zevk veren bir futbol oynamalıydı takımımız. taraftarın sevgilisi olmalıydı. türkiye ligi’nde ve avrupa kupalarında ilk günden hedefe yürümeliydik. sistem ve takım yaratmış, genel yöneticilik özelliği gelişmiş, zevk veren futbol oynatan, büyük turnuva deneyimi olan bir teknik direktör (td) gerekti bize. beşiktaş’ın 1970’lerde yaptığı hamleyi 2000’lerin avrupa arenasında yaratacak ve yönetecek biri gerekti.
bilgisine ve yorumlarına güvendiğim arkadaşlarla çalışmaya başladık. kaçınılmaz olarak fransız isimler ağır basıyordu. fransız oyuncu ve hocaların gerçekten ayakkabı numaralarını bile bilen öğretim görevlisi dostum öktem başol çok yardımcı oldu.
benim td favorim, sochaux mucizesinin mimarı olan hocaydı. ancak sonraları kendisiyle görüşecek, kesinlikle fransa’da kalmak istediğini öğrenecektim. sonraki favorim olan isim de bizim tanımımıza uyuyordu. ileriki günlerde onunla da her konuda anlaşacaktık. ardından düşündüğümüz üçüncü ismi yazdık. ön görüşme yaptığımız jean tigana’yı ise teknik direktörlük hevesi pek kalmadığı ve fulham’da zaman zaman futbolculara taktığı için sona bıraktık. bruno metsu, phillip troussiere gibi hocaları ise şimdilik yedekte tuttuk.
santini harekatı
tam bu sırada kulaklarımıza inanamadığımız bir haber aldık. fransa milli takımının teknik direktörü jacques santini, avrupa şampiyonası’nın sonucu ne olursa olsun ulusal takımı bırakacak ve iddialı bir lig takımında çalışacaktı. kararını da 1 haziran’a kadar kesin vermek istiyordu. haberi bize veren kişi fifa lisanslı, güvenilir bir menajerlik bürosunun ortağıydı.
fransa’nın ve efsane saint etienne’in orta saha oyuncusuydu santini. sakatlık yüzünden futbolu bırakınca toulouse, lille, sochaux ve saint etienne’de teknik direktörlük yapmış, orta sıralarda gezinen lyon’u yeni baştan yaratarak şampiyonluğa ulaştırmıştı. lyon o zamandan bu yana şampiyonluğu bırakmayacaktı. ben de santini’yi şampiyonlar ligi’nde fenerbahçe’yi yendikleri maçlarda ve elbette geçen yaz konfederasyon kupası’nda fransa’nın başında izlemiştim. ulusal takımla 21 maç oynamış, 18 maçı kazanmış, sadece dostluk maçında çekler’e yenilmişti... tam bizim aradığımız isimdi...
hareket planımız kökten değişmişti.
11 mayıs 2004 – cannes
11 mayıs salı günü, film festivali için cannes’a uçuyorum. amacım hem festivali izlemek hem de td ve futbolcular konusunda temasta bulunmak.
santini’yle telefonda konuşuyorum. resmi ve tek yetkili menajeri thierry gras ile görüşmemizi istiyor öncelikle... kurduğumuz telefon trafiği sonucunda thiery ile çarşamba günü nice’de oynanacak nice-toulouse maçı öncesinde görüşmek ve sonra da maçı izlemek üzere anlaşıyoruz. kendisine ilgilendiğimiz futbolcuları da aktarıyorum.
12 mayıs 2004 – nice
thierry ile çarşamba günü maç öncesinde nice havaalanı yakınında bir otelde buluşuyoruz. ihtiyacımızı anlattıyorum. o da hoca’nın beşiktaş’a saygı duyduğunu, beşiktaş gib iddialı bir kulüpte çalışabileğini söylüyor. “istanbul’un üç büyüğünden biri olabilir” demiş hoca “ama inönü stadı’nda oynayan takım olursa daha iyi olur”. daha sonra santini’den bu statta istanbulspor’la bir avrupa kupası maçı yaptıklarını öğreneceğim. iki elinin parmaklarını açıp 10 işareti yapacak ve “10 numara sizde değil mi?” diye soracak. “evet” diyeceğim “sergen zaten hep bizim futbolcumuzdu”. hoca, beşiktaş’ın her iki chelsea maçını da izlediğini, sergen’i ve takımı tanıdığını ekleyecek...
thierry değişik teklifler olduğunu söylüyor ve santini’nin koşullarını sıralıyor. koşullar oldukça ağır ama kapıyı kapatmamak için “görüşebiliriz” diyorum. hoca ile telefonda kısaca iyi dileklerde bulunuyoruz ve maça yollanıyoruz.
nice ve toulouse 1-1 berabere kalıyor. stat dökülüyor ve maç çok sıkıcı. ancak toulouse’da oynayan ve bizim de listemizde olan orta saha oyuncusu döktürüyor; hem mücadeleci, hem teknik, hem de son derece enerjik... sonra bu futbolcuyu santini’ye söylediğimde “onu ben yetiştirdim” diyecek ve fransız basınına da beşiktaş’a götürebileceğini açıklayacak...
maçtan sonra nice ve toulouse’un futbol direktörleriyle yemekte buluşuyoruz, futboldan ve futbolculardan konuşuyoruz.
15 mayıs 2004 – monaco
cumartesi günü monaco-rennes maçı öncesinde monte carlo’ya geçiyorum. maç öncesi monaco futbol direktörü ile listemizde olan bir santraforun transferi için görüşüyorum. futbolcuyu verebileceklerini söylüyorlar, koşulları da makul, pazarlıkla bizim istediğimiz yerlere çekilebilir. maçı futbolcunun menajeri ve thiery ile birlikte izliyorum. 90 dakika oynuyor ve harika bir asist yapıyor. kulübün izniyle maçtan sonra futbolcuyla buluşup merhabalaşıyoruz. rennes’de izlemek istediğim orta saha oyuncusu ve santrafor ise oynamıyor. çok beğendiğim ancak transfer ücreti çok yüksek olan savunmacı-ön libero faty yine etkili... monaco’nun aristokratik harika stadında maçı rennes 4-1 kazanıyor.
santini ile haftaya paris’te buluşmak ve detayları görüşmek için telefonda anlaşıyoruz. hoca özellikle tesisler ve takım hakkında bilgi istiyor.
ertesi gün film festivali’ni yarıda kesip istanbul’a dönüyorum. zaman azalıyor.
17-23 mayıs 2004 – istanbul
istanbul’a dönünce konuyu arkadaşlarımızla görüşüyorum. ikinci sıradaki td adayımızla anlaşma noktasına geliyoruz. santini hakkında da istihbarat topluyoruz. hangi koşullarda evet diyeceğini anlamaya çalışıyoruz. uzakdoğu’dan ve ortadoğu’dan iki milli takımdan ve ingiltere’den tottenham’dan teklif olduğunu, hocanın gönlünde iddialı bir avrupa kulüp takımının yattığını öğreniyorum.
çok hevesli görünmemek için seçim çalışmalarını bahane edip o hafta içinde randevu vermiyorum. sonraki hafta perşembe günü için anlaşıyoruz. fransa milli takımı andorra ile oynayacağı hazırlık maçı için montpellier’de kampa girecek. maçtan bir gün önce buluşacağız. hoca 16.00-19.00 arası bizimle birlikte olacak, sonra futbolcularla yemek yiyecek, sonra yine bizimle buluşacak.
27 mayıs 2004- montpellier
montpellier’e bizi ulaştıracak uçuş seferlerini baktırıyorum, çok karışık çıkıyor. sonunda bir özel uçak ayarlıyoruz. iki yıl önce mondragon seferine çıkıp cordoba ile döndüğümüz uçak bu. yönetim kurulu üyesi adaylarımızdan kerem üstünkaya da bana katılıyor. o da hocayı görmeli, dinlemeli, pazarlıklara katılmalı. ikinci görüş çok önemli. ben, kerem, öktem başol ve bize aracılık eden fıfa menajeri yola çıkıyoruz. hocayla anlaşırsak öktem onun toplumla, kulüple ve medya ile ilişkilerini düzenleyen yardımcısı olacak.
montpellier sadece fransa’nın değil avrupa’nın en güzel en estetik kentlerinden biri... kentin sayfiyesi grand motte’a geçiyoruz. buluşacağımız otelin bahçesinde özel toplantı yerimiz ayrılmış bile.
santini tam saat 16.00 geliyor. üzerinde milli takım eşortmanları var. fotoğraflarından daha genç ve enerjik... hemen söze girip 1970’den beri beşiktaş’ı anlatıyoruz. tesislerimizi gösteriyoruz. ihtiyacımızı açıklıyoruz. kadrodan gidecekleri, transfer düşüncelerimizi ve bütçemizi aktarıyoruz. dikkatle dinliyor. sonra uluslararası basına demeç verir gibi tek ek konuşuyor ve çeviri araları bırakıyor. ingilizce biliyor ama fransızca’yı tercih ediyoruz. konuşmaları çeviren öktem’in paris aksanına şaşırıyor...
santini, istanbulspor’la, fenerbahçe’yle ve milli takımla oynadığını söylüyor. “penaltıyı atsaydınız konfederasyon kupası’nı siz kazanacaktınız” diyor. inönü’yü ve istanbul’u sevmiş. ümraniye tesislerinden etkileniyor. “akademi ( altyapı) nerede kalıyor, nerede çalışıyor”diye soruyor.beşiktaş’ı biliyor. fransız futbolcular yüzünden chelsea maçlarını izlemiş. “kadronuz iyi ama kalitesinin yükselmesi gerek” diyor, “altyapı için zaman var ama önce takımı ligde ve uefa kupası’nda başarı için hazırlamalıyız”. sonra bir mühendis gibi detaylı sorular soruyor: deplasmanlara nasıl gidilir, maçlar hangi günlerde oynanır, sahaya kaç kişiyle çıkılır, yedekler ligi var mı? olmadığını öğrenince “hafta içleri özel maç almalıyız” diyor.
sonra mevcut kadroyu ve transferleri konuşuyoruz. sergen’i fotoğraflarından tanıyor, cordoba’nın bizde olmasına seviniyor, zago gidecekse yerine aynı kalitede birini almak gerektiğini söylüyor. “takımı 4 kategoride futbolcudan oluşan bir piramit gibi kurmalıyız, en tepede uluslararası yıldızlar olmalı” diye anlatıyorum. “kim mesela”, diyor, “crespo” olur mu?”. “ücretinde anlaşırsak neden olmasın ama biz yeni batistuta denilen bir arjantinli var, onu tercih ederiz. belki siz ikna edersiniz”. “bu futbolcuyu duydum. araştıracağım.”...
futbolcuları da konuştuktan sonra sıra geliyor teknik kadroya. birinci yardımcısı türk olacak. feyyaz uçar’ı anlatıyoruz, etkileniyor. ikinici yardımcı fransız; oynamayanlarla ilgilenecek daha çok. kondüsyonerini ve fizyosunu da getirecek. altyapının başına fransa’nın önde gelen akademi direktörlerinden birini getirecek, takımların başına ise eski bjk’lı futbolcuları vereceğiz. bir de izlemeci(scout) getirecek, oynayacağımız takımların bir önceki maçlarını izleyecek, ayrıca arama tarama sistemimizi düzenleyecek.
santini sanki kırk yıllık beşiktaşlıymış gibi sakin ama kararlı anlatıyor. gözleri parlıyor. sanki hoca’yla kamptayız ve yeni sezonu hazırlıyoruz. üç buçuk saat sonra izin isteyip ayrılıyor. ulusal takım toplanmadan önce, desailly, thuram, zidane, lizarazu, barthez ve henry ile gizli bir toplantı yapıp avrupa şampiyonası’nın stratejisini belirleyecek. “turnuva sırasında çok tartışmak, konuşmak iyi olmaz” diyor. “thiery tam ve tek yetkili. onunla anlaşma konularını görüşebilirsiniz” diyerek ayrılıyor.
sonra işin en çetin ve tatsız yanı başlıyor. kerem’le birlikte gece 12.00’ye kadar uğraşıyor, tartışıyoruz. thiery birkaç kez santini’yi arıyor ve sonunda lucescu’nunkilere benzer koşullarda anlaşıyoruz. getireceği ekibin ücretlerini bile belirliyoruz. thiery hoca ile telefonda son kez konuşuyor ve onun adına ön anlaşmayı imzalıyor. ertesi sabah vekaletname belgesini ve fransız federasyonu onaylı yetki belgesini de anlaşmaya ekleyecek.
28 mayıs 2004- montpellier
santini basını atlatıp sabah kahvaltısına geliyor. herkes memnun. “artık beşiktaşlılar kupa’da fransa’yı tutacak ama biz de sizden kupa’yı istiyoruz” diyoruz. fotoğraf çektiriyoruz. seçimde başarılar diliyor. maçtan sonra saint etienne’e gidip eşiyle planlar yapacak ve bize dönecek. eşinin ve yardımcısının haftaya istanbul’a gelmesini kararlaştırıyoruz.
belgeleri alıp montpellier’de bir internet kafeden fakslıyoruz, fotoğrafları geçiyoruz... yeniden uçağımızdayız. rüya gerçek olmaya başladı. derwall’in türkiye’ye gelişinden daha önemli bir olay bu. tasarladıklarımız olursa, rakiplerimizi ezip geçecek ve en az 5 yıla damgasını vuracak bir takım yapacağız... avrupa altımızda uzanıyor.
sonrası
pazar akşamı kongre’den dönerken hoca’yı arıyorum. cep telefonu kapalı. “mesaj bırakın” diyor...
daha sonra konuşacağız. 2 haziran’a kadar bekleyecek ve tottenham’a imza atacak. bizi avrupa kupası’na davet edecek. “çeyrek finale kalın geliriz” diye yanıtlayacağım…
ama o pazar akşamı sahil yolundan dönerken kötü bir fransızcayla cep telefonuna mesaj bırakacağım. seçimi kazanamadığımızı söyleyecek ve ekleyeceğim:
“mersi mösyö. herşey için çok mersi.”

ibrahim altınsay.

http://www.altinsay.com.tr/news_detail.asp?id=36&type=6
prnavis
beşiktaş'a dönmeyecek eski beşiktaş yöneticisi. ne kadar iyi beşiktaşlı varsa hepsi takıma küstürüldü ve hiç biri dönmek istemiyor. hem neden dönsün ki adamlar? yapmak istedikleri icraatlerin engellendiğini izlemek için mi?
3 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol