murat alper tarafından bestelenip, edip akbayram tarafından seslendirilen unutulmaz nazım hikmet şiiri. aynı zamanda beşiktaşımızın efsane tezahüratlarından biridir.
Güzel günler göreceğiz çocuklar
Motorları maviliklere süreceğiz
Çocuklar inanın, inanın çocuklar
Güzel günler göreceğiz, güneşli günler
Motorları maviliklere süreceğiz
Hani şimdi bize
Cumaları, pazarları çiçekli bahçeler vardır,
Yalnız cumaları, yalnız pazarları
Hani şimdi biz
bir peri masalı dinler gibi seyrederiz
Işıklı caddelerde mağazaları,
Hani bunlar
77 katlı yekpare camdan mağazalardır.
Hani şimdi biz haykırırız
Cevap:
Açılır kara kaplı kitap: Zindan
Kayış kapar kolumuzu
Kırılan kemik, kan
Hani şimdi bizim soframıza
Haftada bir et gelir
Ve, çocuklarımız işten eve
Sapsarı iskelet gelir
Hani şimdi biz
İnanın, güzel günler göreceğiz çocuklar
Güneşli günler göreceğiz
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar
Işıklı maviliklere süreceğiz
Çocuklar inanın, inanın çocuklar
Güzel günler göreceğiz güneşli günler
Motorları maviliklere süreceğiz
http://www.youtube.com/watch?v=Au1CNESyTKc
(bkz: çocuklar inanın inanın çocuklar)
güzel günler göreceğiz çocuklar
çocuklara kendilerinden daha çok güvenen kişi söylemi.
hem günün 10 saatini çocuklarla geçirdiğim bir işte çalışıp hem beşiktaş taraftarı olup, birazcık da idealist olunca, bu şiirin/şarkının çok özel bir yere sahip olup, en karanlık zamanlarda akla düşmesi kaçınılmaz oluyor. mesela ben artık haber izleyemiyorum, okuyamıyorum da. bir şekilde öğreniyorum ama, detayını, yorumunu öğrenesim gelmiyor. insanlara bakıyorum, yeni yetişen nesile bakıyorum, çok zor diyorum, her şey siyah oluyor. sonra bir gün sokaklara çıkıyoruz, "özgürlüğümüze dokunmayın" demek için; o kalabalığı görüyorum, beğenmediğimiz yeni nesilin, hakkını hepimizden daha çok aradığına şahit oluyorum. işte o an bu şarkı çalmaya başlıyor. işe geliyorum, her haber ve yaşanan her şey o günün lanet bir gün olduğuna işaret ederken, sadece 5 dakika çocukların yanında duruyorum. siyah yerini beyaza bırakıyor ve yine bu şarkı çalmaya başlıyor. sonra beşiktaş'a bakıyorum, kirli oyunları, hesap kitapları, kandırılan sevdalıları görüyorum. kendimi siyahın içinde buluyorum. sonra necip uysal çıkıyor sahneye ve bu şarkı başlıyor, bana beyazı geri getiriyor. hiçbir zaman polyanna olmadım, istesem de olamam zaten. ama beyaz olmadan siyahın eksik kalacağını iyi biliyorum. inanmadan yaşanmayacağını da. bu yüzden karamsar konuşurken bile içten içe hep inanıyorum ben, bir nevi totem işte. işte öyle bir şey...
durduk yerde neden bunları anlattın, bize ne diyen varsa şayet:
(bkz: yazarın 1903 üncü entrysini girmesi)
durduk yerde neden bunları anlattın, bize ne diyen varsa şayet:
(bkz: yazarın 1903 üncü entrysini girmesi)
özellikle temmuz ayı içerisinde karşılaşılan kötü olaylar neticesinde güzel günlerin yakında geleceğine inanarak dilime dolanan tezahürattır.
Büyük yalan
motorları maviliklere sürmeyi bekleye bekleye, hayat ne garip vapurlar falan çizgisine eğrilen çocukların göremediği günler. çok pis siktiler bizi çok pis.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?