futbol

2 /
gidiyorum bu
türkiye özelinde ne pahasına olursa olsun "kazanmak" saplantısının hunharca meze edildiği hafta sonlarının akşam sofrası. anlaşılan o ki artık ne uğruna renkli kartondan şapka kırpılacak ortamlar var ne de gazete ilavelerinden kesilip bekâr odalarının duvarlarını süsleyecek çocukluk kahramanları.

rakibe saygı dediğimiz beylik adlandırma sadece seremoni esnasında karşındakilerle tokalaşmaktan ibaret midir? kulübünden, sporcusuna, teknik direktöründen, yönetcisine kadar sezon başlarında gayri resmî imzalanan dostluk anlaşmaları, kampanyalar, çekilen reklam spotları centilmenliği diriltmek adına mıdır yoksa kendinden olmayana gösterilen zalimliği bir müddet erteleme adına mı? bunu etraflıca düşünmek gerekecek. ben dâhil hemen her akadaşımın tribünde ya da ekran başında gösterdiği olağan/haklı tepkilerden bir an sıyrılacak olursak;

nedir bir "sporcuyu", yerde yatan meslektaşını farkettiği hâlde salt "yenilmemek" adına duyarsızlaştıran? hangi ortanın, hangi plasenin, hangi uzak direğe gönderilen kafa şutunun akıbeti "hamamın namusunu" kurtarmaya yetecek? üniversite sınavını kazanamadığı takdirde kendisine hayatının mahvolacağı enjekte edilen çocukların futbolcuya evrilmiş hâli değil midir bir bakıma mehmet topuz ve benzerleri?

hemen her alışverişinde "fiş almazsam kaça bırakırsın?" sorusunun taht kurduğu bir toplumda burak yılmaz'ın "hırsızlığı" mıdır odaklanılması gereken? yoksa "ne var yani futbol bu? herkes yapıyor." rahatlığının burak'a kazandırdığı meşruiyet mi? engin baytar'ın yaptığı tamam da omuzlarda takım otobüsüne taşınması fikri karşısında sevkedilecek bir "profesyonel" disiplin kurulu biliyor musunuz? ben düşündüm. bulamıyorum.

günlük hayatta insan ilişkilerimiz nasılsa; futbola, futbolcumuza, tarafgirliğimize de aynısını yansıtıyoruz galiba. "ne var yani?", "ne olmuş yani?", "herkes yapıyor", "şu kadar sene evvel de onlar yapmıştı" tarzı can simitlerini şişirecek kadar nefesimiz kuvvetli. burası tecrübeyle sabit. peki siyasetten spora hayatın bütün bekleme salonları için aslında milyonlarca engin baytar, mehmet topuz, burak yılmaz biriktirmiyor muyuz?

o yana da dönder sar beni. bu yana da dönder sar beni.[ybkz]swh[/ybkz]
dingoc
büyükçe çrikinleşen, geliştikçe vahşileşen sektör. dünyanın en eski mesleğinin, yeşil çimen üzerinde ki icrası
roll a joint
paralı izletilmesi sevenlerini kendinden uzaklaştıran oyun. adam sabahtan akşama kadar 50 lira için çalışmış evine gelmiş sen la liga maçlarına şifre koyuyorsun, sonra izlenmesi bedava olan bundesliga liginin devleri gelip senin devlerine çakıyor ve sen jamiryodan başka bir kelam edemiyorsun ya o çok güzel oluyor ntv spor.
avcarlıçürük
işin içine futbol haricinde ne varsa karıştığı bir ortamda, futbolu sadece futbol üzerinden yorumlamak anlamsız ve boştur. kendi kendinize gelin güvey olursunuz anca. siyaset ilk kez bu sene bulaşmadı futbola evet ama beşiktaş inönü stadyumu ilk kez yıkıldı bu sene. ve hükümetin elinde rehine konumunda şu an. futbol federasyonu'nun başındaki yıldırım demirören, başbakanın talimatıyla o koltuğa oturmuş ve yine aynı kişinin talimatıyla milliyet gazetesi'ni satın almıştır. tayyip erdoğan'dan azar yiyen erdoğan demirören, telefonda hüngür hüngür ağlamıştır. bütün bunlar bu sezon olup biten olaylar ve sadece görebildiğimiz kısmı bu. o yüzden, yapılan teknik-taktik yorumların hepsi boş geliyor bana. bazılarının gözü futbolla kör olmuş bence. ben matematikle uğraşmayı pek sevmem ama birkaç dakikanızı ayırıp, bu sezon skandal hakem kararları ve saha dışı olaylar nedeniyle kaybettiğimiz puanları kaybetmeseydik şu an nerede olurduk, hesaplayın bakalım bir. o zaman görelim, siyasetin futbolu yönetmesinin arkasına mı sığınıyoruz yoksa istesek de kaçamadığımız bu gerçeğin altında eziliyor muyuz. mağdur olan ve arkasında durulması gereken tek kişi fikret orman değil. sadece futbolla ilgilenmesi gerekirken, bir dünya pislikle de mücadele etmek zorunda kalan ve bunu da şu ana kadar alnının akıyla başaran adamlar da hak ediyor aynı hoşgörüyü ve sabrı. "give them a break".
şutmesafesişutpozisyonu
beşiktaş'ın hakkının sırf bu yıl yendiğini düşünenlerin pek anlamadığı ortada olan spordur. geçen seneye dönün bir bakım bakalım 3-3'lük galatasaray maçı ile başlayıp, gaziantep, sivas maçında verilmeyen penaltılar, sonrasında ibb maçları, sivas maçı, içerideki eskişehir maçında uydurma penaltı, bursa maçında rakibi 10 kişi bırakamayan fırat vb. ben 30 yıldır beşiktaş'ın hakkının yenmediği bir sezon hatırlamıyorum, şimdi buradan yola çıkarak hakem hataları olmasaydı böyle olurdu böyle olurdu demek olmuyor, geçen sene sırf gs maçında uydurma penaltı olmasaydı burak'ın pozisyonunda beşiktaş 25. haftada lider olacaktı. ben ingilizce anlamam ama insanlık ve adalet herkes içindir, adanalı samet için de hırvat biliç için de....
2 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol