nüfusu 70.000 civarlarında olan öğrenci şehri, şu sıralar bir boğaz köprüsü yapımı planlanmakta.
çanakkale
hemen hemen işimiz gereği her gün andığımız buram buram destan kokan ilimiz...
minik, tatlı, sıcak şehir; memleketim...
fırsat buldukça günü birlik gittiğim şehir. şakirin yerinde çay, kordonunda bira içilir.
bir türlü gidip göremediğim şehir.
emeklilik yaşamak için birebir olan şehir...özellikle de eceabat ilçesi...ufak bahçeli bir ev...bir köpek belki...ağustos ayında bile bunaltmayan bir hava...güzel insanlar...daha ne olsun emeklilik için...
GEÇİLMEZ ULAN !
nedense bikaç gündür gidesim geldi diye şarkılar söylediğim şehir.
bogaza karşı oturdugunda bütün dertlerinin bittigi şehir, memleketim ..
geçilemiyen şehir (bkz: çanakkale geçilmez )
tarihin en büyük savunma destanının yazıldığı kuzey ege ilimiz. şairin " bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı / düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı" dizelerini tam anlamıyla hissettiğiniz yer.
destanlarıyla , halkıyla , iklimiyle , doğasıyla , doğal güzellikleriyle , her T.C. vatandaşını gidip görmesi gezmesi gereken şirin batı anadolu şehri.
son zamanların en ciddi soğuklarından biriyle karşı karşıya olduğumuz şehirdir. allahım bu ne soğuk böyle, az önce dışarı çıkmam gerekti resmen yüzüm dondu, şu an hala mimiklerim tam olarak yerine gelmedi.
ankara, eskişehir soğuğunun çok felaket olduğunu söylerler. ben 6-7 yıl boyunca kocaeli soğuğunu da tattım, o da felaketti gerçekten. lâkin bu bambaşka bir şey. yaşadığınız en soğuk anı düşünün, bunun yanına bir de insanı uçuracak derecede esen soğuk rüzgarı koyun. bak insanı uçuracak diyorum, normal sıradan insan değil benim gibi +100 (evet gerçekleri açıklamayacağım bu konuda böyle yuvarlak konuşurum sadece, üzerime gelme sözlük!) kg bir insanı bile neredeyse uçuracak bir rüzgardan bahsediyorum. daha ne diyeyim yahu, allah bizi bu soğuktan korusun.
ankara, eskişehir soğuğunun çok felaket olduğunu söylerler. ben 6-7 yıl boyunca kocaeli soğuğunu da tattım, o da felaketti gerçekten. lâkin bu bambaşka bir şey. yaşadığınız en soğuk anı düşünün, bunun yanına bir de insanı uçuracak derecede esen soğuk rüzgarı koyun. bak insanı uçuracak diyorum, normal sıradan insan değil benim gibi +100 (evet gerçekleri açıklamayacağım bu konuda böyle yuvarlak konuşurum sadece, üzerime gelme sözlük!) kg bir insanı bile neredeyse uçuracak bir rüzgardan bahsediyorum. daha ne diyeyim yahu, allah bizi bu soğuktan korusun.
rüzgârıyla ünlü şehir. son günlerde bu ününün hakkını fazlasıyla vermektedir. kış, soğuk bir nebze çekilebilirdi ah o adeta felç eden soğuk rüzgârı olmasa!
bunlar bir kenara keyiflidir de. eğer boğaza yakın bir evde oturuyorsanız, gemi düdüğü sesi her defasında mutlu eder. muhtemelen bir daha hayatınızın hiçbir döneminde 475tl kiraya boğaz kenarında bir evde oturamayacağınızı bildiğinizden düdük sesi daha bir tatlı gelir. hayatımın çok enteresan bir döneminde geldim bu şehire, 3.5 yılımı verdim, henüz biraz daha var verilecek günler, olsun veririz; çünkü o da bana hayatımın aşkını verdi. sırf bunun için bile, soğuğuna, uyuz esnafına, hiçbir şey bulunamayan mağazalarına, sürekli sıkış tepiş olan otobüslerine ve memlekete binyirmiüç kilometre uzak olmasına katlanılır. katlanılmalıdır.
bunlar bir kenara keyiflidir de. eğer boğaza yakın bir evde oturuyorsanız, gemi düdüğü sesi her defasında mutlu eder. muhtemelen bir daha hayatınızın hiçbir döneminde 475tl kiraya boğaz kenarında bir evde oturamayacağınızı bildiğinizden düdük sesi daha bir tatlı gelir. hayatımın çok enteresan bir döneminde geldim bu şehire, 3.5 yılımı verdim, henüz biraz daha var verilecek günler, olsun veririz; çünkü o da bana hayatımın aşkını verdi. sırf bunun için bile, soğuğuna, uyuz esnafına, hiçbir şey bulunamayan mağazalarına, sürekli sıkış tepiş olan otobüslerine ve memlekete binyirmiüç kilometre uzak olmasına katlanılır. katlanılmalıdır.
30 aralık 2014 itibariyle sabah saatlerinde başlayan kar yağışının iyice şiddetlendiği şehir. ama böyle lapa lapa değil, ince ince ve fakat tipi şeklinde yağıyor. daha önce yağan yağmur nedeniyle yerler ıslak olduğu için kar tutmaz sanıyordum ama tutacak gibi duruyor. kar ve aşırı soğuğun yanı sıra en kötü şey sık sık giden elektrikler. bugün 2 defa kesildi, ilkinde bir saat kadar ikincisinde de yirmi dakika kadar gelmedi. 2004 yılında efsane bir kar yağışı yaşadığımız için insan korkuyor.
2004 yılında üniversiteye hazırlanıyordum, sömestr tatiliydi. inanılmaz soğukların ardından kar yağışı başladı ve durmak bilmedi. anayollarda refüjleri kapatacak kadar biriken kar ara sokaklarda daha da birikmişti elbette. tamamen karla kaplı arabalar vardı. şehir içinden geçen sarıçay donmuştu hatta. işin en kötü kısmı ise suların ve elektriklerin kesilmiş olmasıydı. 1 hafta boyunca su da elektrik de gelmedi. su ihtiyacı için balkonda biriken karları kullanıyorduk fakat elektrik inanılmaz zorlayıcı oluyordu. hiçbir yerde kalmayan mumları karaborsadan bulabiliyorduk ancak. fırınların birçoğunda ekmek çıkmıyordu. biz ailecek evin bir odasına toplanmış orada oturuyorduk. annem küçük tüpte yemek yapıyordu, biz de onun sıcaklığıyla ısınıyorduk. ama en çok ısıtan şey ise arkadaşımın gitarı eşliğinde içtiğimiz şaraplardı. 1 hafta boyunca yerden kalkmayan karlar nedeniyle hayvanlar da zor durumdaydı. hatta evimizin civarında kurtlar bile gezmeye başlamıştı. şimdi anlattıkça içim darlanıyor ama çok fenaydı gerçekten, bir afetti adeta. ama benim için en büyük afet 25 ocak 2004 beşiktaş samsunspor maçını izleyememekti. o akşam markete çıkmıştım, iki kişi maç hakkında konuşuyordu. 5 kırmızı olmuş beşiktaş hükmen mağlup falan deyince inanamayıp adamların muhabbetine dalmıştım, "yalan söylemeyin lan!" diye.
2004 yılında üniversiteye hazırlanıyordum, sömestr tatiliydi. inanılmaz soğukların ardından kar yağışı başladı ve durmak bilmedi. anayollarda refüjleri kapatacak kadar biriken kar ara sokaklarda daha da birikmişti elbette. tamamen karla kaplı arabalar vardı. şehir içinden geçen sarıçay donmuştu hatta. işin en kötü kısmı ise suların ve elektriklerin kesilmiş olmasıydı. 1 hafta boyunca su da elektrik de gelmedi. su ihtiyacı için balkonda biriken karları kullanıyorduk fakat elektrik inanılmaz zorlayıcı oluyordu. hiçbir yerde kalmayan mumları karaborsadan bulabiliyorduk ancak. fırınların birçoğunda ekmek çıkmıyordu. biz ailecek evin bir odasına toplanmış orada oturuyorduk. annem küçük tüpte yemek yapıyordu, biz de onun sıcaklığıyla ısınıyorduk. ama en çok ısıtan şey ise arkadaşımın gitarı eşliğinde içtiğimiz şaraplardı. 1 hafta boyunca yerden kalkmayan karlar nedeniyle hayvanlar da zor durumdaydı. hatta evimizin civarında kurtlar bile gezmeye başlamıştı. şimdi anlattıkça içim darlanıyor ama çok fenaydı gerçekten, bir afetti adeta. ama benim için en büyük afet 25 ocak 2004 beşiktaş samsunspor maçını izleyememekti. o akşam markete çıkmıştım, iki kişi maç hakkında konuşuyordu. 5 kırmızı olmuş beşiktaş hükmen mağlup falan deyince inanamayıp adamların muhabbetine dalmıştım, "yalan söylemeyin lan!" diye.
büyük çoğunluğunun Beşiktaşlı olduğu şehir. nufusu 115 bin. şehir içerisinde çanakkale beşiktaşlılar derneği var. beşiktaş futbol okulu var konuştuğum herkesten beşiktaşlı olduğunu duydum. dardanelsporun bile bi tesis ve stadından başka bişeyi yokken heryer beşiktaş çanakkalede. renklilerden eser yok.
en büyük ilçesi biga olan şehir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?