can dündar

1 /
kübra
"sakın bir erkekten değişmesini beklemeyin. çünkü kütük tersten okuyunca yine kütüktür." diyen gazeteci/yazar.
konuşkankartal
32.gün'deki çaylaklık zamanlarını hatırladığım, tarihi belgesel yapımı konusunda eline su dökülemeyecek ve kimi yazılarıyla da internet ortamında kült olmuş gazetecidir.. kimi zaman ne yapmak istediğini anlamadığım yollara sapsa da bunu sanatçı romantikliğine vermek en doğrusudur.
bundan 1 sene evvel kadarıyla da magazin malzemesi olmuş ve birçok kişiyi hayal kırıklığına uğratmıştır. bu esnada yaptığı bir çıkış vardır ki takdirimi kazanmıştır: sevgilisiyle yaşadığına kaçamak diyenlere,ben kaçamak yaşamadım sevdim, bunun hesabını da sadece bir kişiye veririm demiştir.. her ne kadar yaptığı doğru olmasa da bu hatanın içinde bile en doğru şekilde davranmayı başarmıştır..
konuşkankartal
babasının ölümünün ardından bugün yazdığı elveda yazısı ile hüznü gözlerime yaşatmış kişidir.

http://www.milliyet.com.tr/elveda-baba-/can-dundar/guncel/yazardetay/14.12.2010/1325998/default.htm
konuşkankartal
bugün yazdığı yazıda recep tayyip erdoğan'ın sinirlilik haline dokundurmuş yazardır:


Son dönem Başbakan'ın Meclis grup konuşmalarında dikkatimi çeken bir şey var:
Başbakan sürekli sorup-cevaplayarak konuşuyor.
Ben okul yıllarımdan hatırlıyorum bu tarzı... öğretmenler böyle konuşur:
Bu durumda havuza giren suyu ne yapmamız gerekir? Toplamamız gerekir.”
Amaç, talebeyi yoklamak ve öğretilenin kulağında kalmasını sağlamaktır.
Dikkat edin, fark edeceksiniz; Başbakan aynen bu üslupla konuşmaya başladı:
Aralık ayı ihracatımızı da ne yaptık? Artırdık.”
Çözüm noktasında kararlılığımızı gösterdik. Göstermeye de ne yapıyoruz? Devam ediyoruz.”
Çok karakteristik bir öğreten adam tarzı...

* * *
Erdoğan'ın mazlum dönemi konuşmalarıyla, muktedir dönemi konuşmalarını karşılaştıran bir akademik çalışma çok ilginç sonuçlar verebilir. Çünkü bize, iktidar erkinin dili nasıl bir keskinleştirip bir kırbaca dönüştürdüğünü gösterebilir.
Okuduğu şiir nedeniyle hapse girdiği yıllarda en çok ifade özgürlüğüne vurgu yapan Erdoğan, şimdi kendisine muhalif görüşler ifade eden gençler kıyasıya dövüldüğünde hiç üzülmeden "emniyet görevini yaptı"”diyebiliyor.
1970'lerin 250 lira maaşlı iETT işçisi, işçiler 1 Mayıs'ta yürümek istediğinde "ayaklar baş olursa kıyamet kopar"”cümlesini telaffuz edebiliyor.
İçki içenlerden söz ederken "tıksırıncaya kadar içiyorlar" diye lanetleyebiliyor.
Heykele ucube”demesini, padişah gibi yıkın emri vermesini eleştirenlere "biz sanatı da biliriz" cevabını verebiliyor.
Kültür Bakanı kendisine kalkan olmaya çalıştığında onu küçük düşürme pahasına hatasında ısrar edebiliyor.
Muhaliflerini "ağzı olan konuşuyor" diye susturabiliyor.
TV dizileri RTüK korkusuyla sansürlendiğinde özgürlüklere kefil olma vaadini unutup "tarihe gölge düşüren olursa gereğini yaparız"” diyor.
Örnekler çoğaltılabilir.
Bunlar, bir mütehakkimin sözleridir.
Daha da gelmem Arena'ya, nankörler tavrı, bunun son örneğidir.

* * *
Başbakan'a öfke kontrolü tavsiye edenlere katılmıyorum.
Bu güç, kontrolsüz değil aslında... Çünkü hesaplı:
Hedefini, diş geçirebileceklerinden seçiyor.
Mesela o öfke, referandumda vaat edilen ve "yetmez ama evet"çileri ikna eden bir 12 Eylül hesaplaşmasına yönelmiyor da, hep korunmasız olana, yumurta atan talebeye, heykel yapan sanatçıya, yuh çeken taraftara yöneliyor.
Ama her öfkeli çıkışla, karşı cephe biraz daha büyüyor.
Baştan kokan balıklar gibi, baştan gerilen ülke, tabana doğru büyüyen bir gerilime gidiyor.
Herkes, GS yönetimi gibi uysalca boyun eğip kamerada ıslık çalanları avlayarak stat diyeti olarak taraftarının kellesini vermiyor.
Ağzı olup konuşanlar, baş olamamış ayaklar, tıksırıncaya kadar içenler, tekme tokat dayak yiyenler, heykeli sökülenler, eski destekçiler, "Yetmez ama evet"çiler isyan bayrağı açıyor.
"Padişahım çok yaşa" sloganları, "senden büyük Allah var"a dönüyor.
Gerginlik noktasında rüzgâr eken ne yapıyor?
Fırtına biçiyor.”
fani madida
bugünkü yazısı ile sümeyye erdoğan'ın tiyatro salonunda yaşadıklarını gayet makul ve mantıklı bir şekilde açıklamış gazeteci. tabi bunu yaparken sümeyye erdoğan'ı övmeden de geçmemiş. bilet alırken başbakanın kızı kimliğini kullanmadığını iddia etmiş sümeyye erdoğan'ın. tabi zaten ben de gitsem yer bulamasam bana da protokolden bilet verirler hemen. neyse bu yalakalığı da yazısının nazar boncuğu olsun. söz konusu yazı şudur;

http://gundem.milliyet.com.tr/ikinci-genc-osman-faciasi/gundem/gundemyazardetay/14.04.2011/1377277/default.htm
mefetzeger
türkiyenin en iyi araştırmacı yazarlarından . yazdığı kitapların pek çoğu hatta hemen hemen hepsi best seller olmuştur. kanımca okunması gereken ve aklıma ilk gelen kitapları; yüzyılın aşkları, sarı zeybek, ergenekon destanı, kırmızı bisiklet....bununla birlikte belgesellere de imza atmıştır. pek çok insanın defalarca izlediği sarı zeybek bunların en bilinenidir. mustafa adlı filmiyle yanlış anlaşılmış halkın tepkisini üzerine çekmiştir.
cengizselcuk
bugünkü yazısı ile beni oldukça şaşırtmış ve kendisine şu maili atmama sebep olmuştur.

"ilk defa bir Can Dündar yazısı beni şaşırttı.

ve bu yazıyı Can Dündar yazmış olamaz dedim kendi kendime..

Biri bana en sevdiğin yazar kim derse tereddütsüz Can Dündar derdim. şimdi ise düşüneceğim..

Can üstad neden bu satırları yazar diye ? kitabını okudum, sinemasına gittim. Ama bu yazı... Bilemiyorum abi...

eline silah açıp dağa çıkan bu adamlara yoldaşlık eden insanlara ithaf ettiğin cümleleri,kaç Türk'ün kanını almaya devam edecek bu zihniyete ithaf ettiğin saygıyı onlar sana etmez bilesin..."

http://gundem.milliyet.com.tr/ahmet-turk-u-cok-ararsin-devlet-baba-/gundem/gundemyazardetay/22.03.2012/1518334/default.htm
konuşkankartal
Bugünki yazısında özlenen tavrını koymuş yazardır ve haklı bir konuya parmak basmıştır.
Sürekli olarak baskıcı, korkulan, yasakçı devletin daha ne kadar despot olabileceğini sorgulamaktadır.
Terörü, cinayeti, bölücülüğü destekliyor değilim ancak otuz senedir ortadır ki karşılıklı şiddet ve silahlanma bir sonuç vermemektedir.birilerimiz kabul etmese de kürtler bu topraklarda yüzlerce yıldır varlar ve bu bayramı kutluyorlar.bu insanların bayramının kutlanmasını engelleyip, caddelerde şiddet gösterilerine sevk ettirmek sadece bu “teröristlerin” sorunu mudur? Geçen sene bir hafta kutlanan bayramın bugün sadece bir günde kutlanmasında ısrar etmek devletin militarizme sevketmesi değil midir?
Toplamında bu kavgayı kaç türkün kanı kaç kürdün kanı şeklinde niceliğe bağlayıp kan davasını sürdürürsek, hesap çizelgesinde daha çok çizik olacaktır.
Unutulmamalıdır ki ölenlerin ve arkasında kalanların hepsi insandır, bu kavgaya her iki taraftan akıtılan para herkesin eğitiminden, sağlığından,sanatından gitmektedir.
dcgulse
bugünkü yazısı gayet açıklayıcı olmuş.

http://gundem.milliyet.com.tr/herkes-kazandi/gundem/gundemyazardetay/07.06.2012/1550271/default.htm
pomfrit
5 eylül 2012 afyonkarahisar cephanelik patlaması ardından takdir-i ilahi yorumunda bulunan orman ve su işleri bakanı veysel eroğlu'nun bu söylemi hakkında 8 eylül 2012 günü köşesinde fransız düşünür vaoltaire'den de esinlenerek güzel bir yazı kaleme alan gazeteci, yazar. yazıdan can alıcı bir kaç cümle:

"kanlar içinde yatan bu çocuklar hangi suçu işlemişlerdir ki ilahi adalet böyle tecelli etmiştir? pakistan'da sıkça olduğunu söylediğiniz şeyin, finlandiya'da hiç görülmemesinin ilahi manası nedir? askere bomba taşıtmanın ilahiyatla ilgisi nedir? ilgisi varsa niye ülkeyi diyanet değil de hükümet yönetmektedir?"

"asıl mücadele cehaletle medeniyet arasında, kendi tedbirsizliğini, basiretsizliğini, aczini, Allah'a havale edip koltuğa yapışan kafayla, felaketin nedenini sorgulayan, hesabını soran, çaresini arayan, bulamazsa koltuğunu bırakan kafa arasında..."
avcarlıçürük
--alıntı--

Gezi parkı direnişine destek verdiği için AKP ve medyasının hedef tahtasına koyduğu Can Dündar'ın da ''zorunlu izne çıkarıldığı'' iddia edildi. Medya kulislerine yansıyan bilgilere göre, AKP iktidarı, Can Ataklı'dan sonra Milliyet Yazarı Can Dündar'ın da ''süresiz izne çıkarılması'' yönünde Demirören Grubu'na telkinde bulundu. AKP'nin, Can Dündar'ın Mısır'a ilişkin yaptığı yazı dizisinden de rahatsızlık duyduğu öğrenildi.

gercekgundem.com'un edindiği bilgiye göre, son olarak 10 Temmuz tarihinde Mısır'da yaşananları yerinde gözlemleyen ve gazetesine aktaran Dündar, o günden bu yana yazmadı. Mısır'daki gelişmeleri aktardığı yazı dizisin altına ''İzninizle yarım kalan tatilime devam edeceğim. Dönüşte devam etmek ümidiyle...'' yazan Dündar, ''dönemeyeceği'' kaygısını taşıdığını da satırlara yansıtmış oldu.

Milliyet Gazetesi'ndeki kaynaklarımızdan edindiğimiz bilgiye göre, Can Dündar'ın izni ''süresiz''e dönecek. Can Dündar, Vatan Yazarı Can Ataklı'ya yapıldığı gibi uzun süre köşesinden uzak tutulacak. Daha sonra ise gazeteyle ilişkisi kesilecek.

--alıntı--


akp hükümetinin, taksim gezi parkı direnişi intikamının yeni kurbanı. artık bu iktidar, yandaşlarına kötü niyetini ispatlamak için artık daha ne yapmalı, bilemiyorum.
avcarlıçürük
beklenen olmuş ve milliyet gazetesi'ndeki işine son verilmiştir. özgür mumcu, güzel özetlemiş durumu:

"Gazeteciler asker baskısıyla kovulunca antidemokratik, iktidar baskısıyla kovulunca demokratik. Anladık mı?"

28 şubat döneminde kovulduysanız mağdursunuz ama şu dönemde kovduluysanız, darbecisiniz. demokrasi hülooooğğ!

http://t24.com.tr/haber/can-dundar-baski-sonuc-verdi-once-derya-gitti-sonra-ben-enkazi-fikret-devraldi/235875
avcarlıçürük
işten atılmasının ardından, twitter'da açtığı yeni hesap da spam saldırısına uğramış ve askıya alınmış. tahammülsüzlüğe, hınca bak. işte bunlar hep demokrasi.
1 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol