Kısacası Ben
babası fenerbahçeli olup kendi beşiktaşlı olan çocuk
bu güzel çocuklardan birisi de benimdir efendim.
aslında burada söze babamdan başlamalıyım belki de. ailemde babamın tarafı, dedem-babannem, amcalarım-yengelerim-kuzenlerim, halam-eniştem-kuzenlerim hepsi fenerbahçelidir. hem de öyle böyle değil hasta fenerbahçelidir. dedem 91 yaşında, hala haberleri dinlerken spor haberlerinde daha bir dikkat kesilir. gözleri iyice bozulana kadar, yani bundan birkaç yıl öncesine kadar maçları izlerdi hep. babam da bu ailenin bir ferdi olarak çok hasta fenerbahçelidir. abim babamın yolundan gidip fenerbahçe'yi seçmiş, fakat benim hatıralarımda hep dayım ve dedemden kaynaklı beşiktaşlılık var. nedense bilmiyorum, beşiktaşlı olmuşum. o zaman neydi beni beşiktaş'a çeken bilmiyorum ama çok iyi yapmışım, bundan eminim.
babam çocukken hep uğraşmıştı benimle, fenerbahçeli olayım diye. saçlarım ilkokula başlayana kadar rıdvan gibi kestirilirdi. önler kısa, arkalar uzun. bir gün bana fenerbahçeli olursam forma alacağını söylemişti babam. ben cevap vermedim, o da suskunluğumu kabulleniş zannedip bir forma almıştı bana, 8 numara. dükkanın kapısından çıkınca sormuştu, en büyük kim diye. ben de babama ilk çalımımı atmıştım orada; "beşiktaş!" diye bağırıp, gülmüştüm. formayı geri vermekle tehdit etmişti babam ama ben önemli olmadığını söylemiştim. o da vermedi, yıllarca giyilmeden durdu odada şeytan rıdvan'ın forması.
ben büyüdükçe takım değiştirmeyeceğime ikna olmuştu artık babam. bu kez de rekabet başlamıştı evin içinde. her beşiktaş-fenerbahçe derbisi öncesi anlaşırdık, birbirimizle dalga geçmeyeceğiz diye. ben mağrur beşiktaşlı olarak yendiğimiz maçlarda sözümde durur asla dalga geçmezdim onlarla. fakat onlar tipik fenerbahçeli olarak yenildiğimiz her maç delicesine dalga geçerlerdi benimle. çabuk sinirlenen biri olarak çıldırır, bağırır küserdim onlarla. oradan geliyor sanırım, beşiktaşım'a laf söyleyen birini duyunca sinirlenip, anında cevap vermek isteği. ben babamı karşıma almışım yıllar önce, siz kimsiniz ulan!
son yıllara kadar böyle devam etti bu. üniversite okuduğum yıllarda yanında olmadığım için dalga geçemezdi babam rahat rahat. ama telefon eder, bu kez de öyle rahatlardı. 5 mayıs 2007 beşiktaş fenerbahçe maçında kezman'ın golüyle 1-0 yenilmiştik fenerbahçe'ye. ben de sınıftan bir arkadaşımla maçı dışarıda izliyordum. maçı kaybedince babam aramadan kapattım telefonu. bu mutluluğu ona yaşatmayacaktım bu kez. biraz sonra arkadaşımın telefonu çaldı, o açtı ve telefonu bana verdi, seni arıyorlar diye. şaşırdım, telefonu aldım; babam. bir kere şarjım yok diye babamı o arkadaşımın telefonundan aramışım, o zaman kaydetmiş numarasını. şimdi de onun yanındayımdır diye aramış. ne yaptı etti, yine dalgasını geçti sağolsun, zaten o azmin ardından ben de bir şey diyemedim daha fazla.
şimdilerde aramızdaki rekabet devam ediyor yine. ama artık birbirimizin maçlarında daha sakin kalıyoruz, birbirimizi kırmamak için. babam o yıllarda bana beşiktaş'ı seçme şansı vermeseydi, üzerime baskı kursaydı belki bambaşka biri olacaktım. ama o her şeye rağmen benim arkamda durdu hep, aile toplantılarından neden bu çocuğu da fenerli yapmadın dediklerinde. ona bunun için bile ne kadar teşekkür etsem azdır. belki birçokları gibi babamın omuzlarında bir beşiktaş maçı izleme keyfi yaşayamadım, sergen'in attığı golden sonra babama sarılamadım ama olsun. o bana rekabeti öğretti, saygıyı öğretti. daha ne isteyebilirim ki ondan.
aslında burada söze babamdan başlamalıyım belki de. ailemde babamın tarafı, dedem-babannem, amcalarım-yengelerim-kuzenlerim, halam-eniştem-kuzenlerim hepsi fenerbahçelidir. hem de öyle böyle değil hasta fenerbahçelidir. dedem 91 yaşında, hala haberleri dinlerken spor haberlerinde daha bir dikkat kesilir. gözleri iyice bozulana kadar, yani bundan birkaç yıl öncesine kadar maçları izlerdi hep. babam da bu ailenin bir ferdi olarak çok hasta fenerbahçelidir. abim babamın yolundan gidip fenerbahçe'yi seçmiş, fakat benim hatıralarımda hep dayım ve dedemden kaynaklı beşiktaşlılık var. nedense bilmiyorum, beşiktaşlı olmuşum. o zaman neydi beni beşiktaş'a çeken bilmiyorum ama çok iyi yapmışım, bundan eminim.
babam çocukken hep uğraşmıştı benimle, fenerbahçeli olayım diye. saçlarım ilkokula başlayana kadar rıdvan gibi kestirilirdi. önler kısa, arkalar uzun. bir gün bana fenerbahçeli olursam forma alacağını söylemişti babam. ben cevap vermedim, o da suskunluğumu kabulleniş zannedip bir forma almıştı bana, 8 numara. dükkanın kapısından çıkınca sormuştu, en büyük kim diye. ben de babama ilk çalımımı atmıştım orada; "beşiktaş!" diye bağırıp, gülmüştüm. formayı geri vermekle tehdit etmişti babam ama ben önemli olmadığını söylemiştim. o da vermedi, yıllarca giyilmeden durdu odada şeytan rıdvan'ın forması.
ben büyüdükçe takım değiştirmeyeceğime ikna olmuştu artık babam. bu kez de rekabet başlamıştı evin içinde. her beşiktaş-fenerbahçe derbisi öncesi anlaşırdık, birbirimizle dalga geçmeyeceğiz diye. ben mağrur beşiktaşlı olarak yendiğimiz maçlarda sözümde durur asla dalga geçmezdim onlarla. fakat onlar tipik fenerbahçeli olarak yenildiğimiz her maç delicesine dalga geçerlerdi benimle. çabuk sinirlenen biri olarak çıldırır, bağırır küserdim onlarla. oradan geliyor sanırım, beşiktaşım'a laf söyleyen birini duyunca sinirlenip, anında cevap vermek isteği. ben babamı karşıma almışım yıllar önce, siz kimsiniz ulan!
son yıllara kadar böyle devam etti bu. üniversite okuduğum yıllarda yanında olmadığım için dalga geçemezdi babam rahat rahat. ama telefon eder, bu kez de öyle rahatlardı. 5 mayıs 2007 beşiktaş fenerbahçe maçında kezman'ın golüyle 1-0 yenilmiştik fenerbahçe'ye. ben de sınıftan bir arkadaşımla maçı dışarıda izliyordum. maçı kaybedince babam aramadan kapattım telefonu. bu mutluluğu ona yaşatmayacaktım bu kez. biraz sonra arkadaşımın telefonu çaldı, o açtı ve telefonu bana verdi, seni arıyorlar diye. şaşırdım, telefonu aldım; babam. bir kere şarjım yok diye babamı o arkadaşımın telefonundan aramışım, o zaman kaydetmiş numarasını. şimdi de onun yanındayımdır diye aramış. ne yaptı etti, yine dalgasını geçti sağolsun, zaten o azmin ardından ben de bir şey diyemedim daha fazla.
şimdilerde aramızdaki rekabet devam ediyor yine. ama artık birbirimizin maçlarında daha sakin kalıyoruz, birbirimizi kırmamak için. babam o yıllarda bana beşiktaş'ı seçme şansı vermeseydi, üzerime baskı kursaydı belki bambaşka biri olacaktım. ama o her şeye rağmen benim arkamda durdu hep, aile toplantılarından neden bu çocuğu da fenerli yapmadın dediklerinde. ona bunun için bile ne kadar teşekkür etsem azdır. belki birçokları gibi babamın omuzlarında bir beşiktaş maçı izleme keyfi yaşayamadım, sergen'in attığı golden sonra babama sarılamadım ama olsun. o bana rekabeti öğretti, saygıyı öğretti. daha ne isteyebilirim ki ondan.
güzel bir babaya sahip çocuktur. çocuğuna sevgisi de vardır, saygısı da.
çocuk denmez ama:
(bkz: leia)
(bkz: leia)
(bkz: dark knight )
#174803
entrye istinaden
babası fenerli olup dayısının beşiktaşlı yaptığı çocuk sanırım kerami pestenkerani. tabi yazdıklarına bakınca çocuk değil kocaman adam.
babası beşiktaşlı olup da fenerli olan çocuk sayısı da çoktur.[ybkz]swh[/ybkz]
entrye istinaden
babası fenerli olup dayısının beşiktaşlı yaptığı çocuk sanırım kerami pestenkerani. tabi yazdıklarına bakınca çocuk değil kocaman adam.
babası beşiktaşlı olup da fenerli olan çocuk sayısı da çoktur.[ybkz]swh[/ybkz]
olası bir durumdur. benim babam galatasaraylı, iki kardeşimden biri fenerbahçeli diğeri trabzonsporlu.
küçükken babasının omzunda maç izleyemecek ve geçmişin acısını kendi ayakları üzerinde durdumaya başladığı an çok sağlam çıkaracak çocuktur.
edit: ayrıca her "beşiktaşlı olunmaz beşiktaşlı doğulur" bestesi duyduğunda içi sızlayandır. hiçbir zaman fenerbahçeli olmamış ama malesef doğduğunda babası benim çocuğum fenerbahçeli diye ortalıkta gezmiştir.
edit: ayrıca her "beşiktaşlı olunmaz beşiktaşlı doğulur" bestesi duyduğunda içi sızlayandır. hiçbir zaman fenerbahçeli olmamış ama malesef doğduğunda babası benim çocuğum fenerbahçeli diye ortalıkta gezmiştir.
babası fanatik fenerbahçeli olmasına rağmen -enteresandır- onu bu doğrultuda en ufak bir şekilde yönlendirmiyorsa rotasını kendisi çizmiş olan çocuktur.
gerektiğinde babasını koluna takıp, şükrü saraçoğlu stadyumu'nda maç izlemeye götüren ve istanbul'da yaşamayan babasının ilk kez orada maç izlemesine vesile olan, hayırlı evlat. bir arkadaş değil, bizzat ben. [ybkz]swh[/ybkz]
karakterli çocuktur, değerlendirebilirse önemli bir kaynağa sahiptir. zira bu o çocuk için zorlu bir hadisedir. zorluklar, günün sonunda insana katkı sağlayan şeylerdir. var böyle tanıdığım bir-iki kişi. isim vermek gibi olmasın;
(bkz: forzaquila)
(bkz: semt bizim aşk bizim)
ben beşiktaşlı bir babaya sahibim şahsen ve sanırım bu, dünyanın en süper durumu olabilir sözlük.[ybkz]swh[/ybkz]
(bkz: forzaquila)
(bkz: semt bizim aşk bizim)
ben beşiktaşlı bir babaya sahibim şahsen ve sanırım bu, dünyanın en süper durumu olabilir sözlük.[ybkz]swh[/ybkz]
çocuk değilim ama babam fenerbahçe kongre ve divan üyesi. o yüzden belki de en büyük heycanları ve rekabeti fenerbahçe derbilerinde yaşarım, ama yine de her şeye rağmen galatasaray kadar nefret etmem fenerbahçe'den. bugün geriye baktığımda beşiktaşlı olmamın tesadüf olmadığını, kişilik yapım ile diğer takımların uyuşmadığını daha açık görebiliyorum. bu hayatta belki en çok babamı seviyorum ama yine de bu akşam benfica'yı destekiyorum.
(bkz: roll a joint)
(bkz: queen)
bu benim. derbilerden sonra eve gitmek istemiyorum. uyuz ediyor adamı.
(bkz: semt bizim aşk bizim )
(bkz: forzaquila)
doğru yolu bulmuş çocuktur.
benim efendim bu şahıs sadece babam değil sülalemin yüzde doksanı fenerlidir.sanırım babamın hoşgörüsü de bu konuda etkilidir. çünkü kendisi beni defalarca beşiktaş maçına götürmüş ve hiçbir zaman beşiktaşlılığıma karışmamıştır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?