insanın ilgisini çeken ve onu mutlu eden şeylerle ilgilenmesine kimsenin kulp takmaması ve anlamsız yorumlar getirmemesidir. sevdiğin şeyleri rahat rahat yapabilmektir.
özgürlük
sahip oldunan şeylerle parabolik şekilde değişen kavram. hiç bir şeyiniz yoksa, dünyanın en özgür insanı sizsinizdir. aşırı zenginseniz yine oldukça özgürsünüzdür. bunlar parabolün yukarı doğru çıkan kolları, bir de en dipteki tepe noktası var, orta halli memur kesim, özgürlükten en az nasibini alan... bunların dışında bir çift kanat da özgürlüğün büyük bir kıstası olsa gerek.
bir paul eluard şiiri, zülfü livaneli şarkısıdır.
sözleri;Okul defterlerime
Sırama ağaçlara
Kumlar karlar üstüne
Yazarım adını
Okunmuş yapraklara
Bembeyaz sayfalara
Taş kan kağıt veya kül
Yazarım adını;
Yaldızlı tasvirlere
Toplara tüfeklere
Kralların tacına
Yazarım adını
Ormanlara ve çöle
Yuvalara çiğdeme
çın çın çocuk sesime
Yazarım adını
En güzel gecelere
Günün ak ekmeğine
Nişanlı mevsimlere
Yazarım adını
Gök kırpıntılarına
Güneş küfü havuza
Ay dirisi göllere
Yazarım adını
Tarlalara ve ufka
Kuşların kanadına
Gölge değirmenine
Yazarım adını
Fecrin her soluğuna
Denize vapurlara
Azgın dağın üstüne
Yazarım adını
Bulutun yosununa
Kasırganın terine
Tatsız kaba yağmura
Yazarım adını
Parlayan şekillere
Renklerin çanlarına
Fizik gerçek üstüne
Yazarım adını
Uyanmış patikaya
Serilip giden yola
Hıncahınç meydanlara
Yazarım adını
Yanan lamba üstüne
Sönen lamba üstüne
Birleşmiş evlerime
Yazarım adını
iki parça meyvaya
Odama ve aynaya
Boş kabuk yatağıma
Yazarım adını
Obur köpekçiğime
Dimdik kulaklarına
Acemi pençesine
Yazarım adını
Kapımın eşiğine
Kabıma kacağıma
içimdeki aleve
Yazarım adını
Camların oyununa
Uyanık dudaklara
Sükütun ötesine
Yazarım adını
Yıkılmış evlerime
Sönmüş fenerlerime
Derdimin duvarına
Yazarım adını
Arzu duymaz yokluğa
çırçıplak yalnızlığa
ölüm basamağına
Yazarım adını
Geri gelen sağlığa
Kaybolan tehlikeye
Hatırasız ümide
Yazarım adını
Bir tek sözün şevkiyle
Dönüyorum hayata
Senin için doğmuşum
Seni haykırmaya;
öZGüRLüK.
http://tinyurl.com/3pz5hl6
sözleri;Okul defterlerime
Sırama ağaçlara
Kumlar karlar üstüne
Yazarım adını
Okunmuş yapraklara
Bembeyaz sayfalara
Taş kan kağıt veya kül
Yazarım adını;
Yaldızlı tasvirlere
Toplara tüfeklere
Kralların tacına
Yazarım adını
Ormanlara ve çöle
Yuvalara çiğdeme
çın çın çocuk sesime
Yazarım adını
En güzel gecelere
Günün ak ekmeğine
Nişanlı mevsimlere
Yazarım adını
Gök kırpıntılarına
Güneş küfü havuza
Ay dirisi göllere
Yazarım adını
Tarlalara ve ufka
Kuşların kanadına
Gölge değirmenine
Yazarım adını
Fecrin her soluğuna
Denize vapurlara
Azgın dağın üstüne
Yazarım adını
Bulutun yosununa
Kasırganın terine
Tatsız kaba yağmura
Yazarım adını
Parlayan şekillere
Renklerin çanlarına
Fizik gerçek üstüne
Yazarım adını
Uyanmış patikaya
Serilip giden yola
Hıncahınç meydanlara
Yazarım adını
Yanan lamba üstüne
Sönen lamba üstüne
Birleşmiş evlerime
Yazarım adını
iki parça meyvaya
Odama ve aynaya
Boş kabuk yatağıma
Yazarım adını
Obur köpekçiğime
Dimdik kulaklarına
Acemi pençesine
Yazarım adını
Kapımın eşiğine
Kabıma kacağıma
içimdeki aleve
Yazarım adını
Camların oyununa
Uyanık dudaklara
Sükütun ötesine
Yazarım adını
Yıkılmış evlerime
Sönmüş fenerlerime
Derdimin duvarına
Yazarım adını
Arzu duymaz yokluğa
çırçıplak yalnızlığa
ölüm basamağına
Yazarım adını
Geri gelen sağlığa
Kaybolan tehlikeye
Hatırasız ümide
Yazarım adını
Bir tek sözün şevkiyle
Dönüyorum hayata
Senin için doğmuşum
Seni haykırmaya;
öZGüRLüK.
http://tinyurl.com/3pz5hl6
Asıl özgürlük ne biliyor musunuz ? Bir bira açıp ardından 'siktir' çekmek.
baş rolünü [ybkz]swh[/ybkz]ın oynadığı braveheart[ybkz]swh[/ybkz] filminde başı kesilmeden önce bağırdı kelime.[ybkz]swh[/ybkz]
birinin size bahşedebileceği bir şey değildir. hiçbir baskıya, ayrımcılığa ve zulme maruz kalmadan yaşayabilmektir ve üzerinde yaşadığımız topraklarda, sanırım hiçbir zaman tam olarak gerçekleşmedi. yaşadıkları zulüm, cumhuriyet tarihi kadar eski olan insanlar yaşıyor bu ülkede. medya bize ne söylediyse, ona inandık bugüne kadar. inanmayanlar vardı elbette ama dinlemedik onları. "bölücü, terörist" dediler, inandık. yaşadıklarının belki yüzde biri kadar zulüm görüp, bunu medyanın nasıl çarpıttığını görünce anladık gerçekleri. aslında onları anlamak için yapacağınız şey çok basit. nerede, kimin çocuğu olarak doğacağımızı, kendimiz seçmiyoruz. kimsenin böyle bir şansı yok. doğu'da veya güneydoğu'da bir şehirde doğduğunuzu düşünün. doğduğunuzdan itibaren duyduğunuz ve konuştuğunuz dili konuşmanıza izin verilmediğini; bu dili konuşmamanız için size veya sevdiklerinize, hayal bile edemeyeceğiniz kadar korkunç işkenceler yapıldığını; köylerinizin yakıldığını; ailenizin öldürüldüğünü; şehrinizin bombalandığını ve nesiller boyu süren bir cehennemi yaşadığınızı düşünün. size bunları yapan devleti sevebilir miydiniz? ben sevemezdim. bu insanlar özgür değil, hem de çok uzun yıllardır; şurada yazan insanların çoğunun yaşından çok daha eskiye dayanıyor onların çektiği çile. yaşayan birine sorun, anlatsın. ben sadece, yıllar sonra anlamış ve bundan utanç duyan biri olarak söylüyorum bunları. hepimiz orada doğmuş ve sırf bu sebepten terörist damgası yiyip, ayrımcılığa uğramış olabilirdik. ayrımcılığın olduğu yerde, özgürlükten söz edemezsiniz. öyle işte.
gürcan yurt robinson crusoe ve cuma öykülerinin birinde şu şekilde tanımlamıştır.
şu sana el sallayanlar parmaklıkların mıydı?
esaretle vedalaştığını mı sandın?
ayakların prangadan sıyrıldı diye mi mutlusun yoksa
kendini kandırma...
ellerinin kelepçeden kurtulması değildir özgürlük!
çırpınan kanatlar alkış sesine dönüşüp
ayaklarını yerden kesse, vuslata erdim sanma...
başını her kaldırdığında gökyüzü göz kırpsa sana,
voltaları çayırlarda atsan, özgürüm diye bağırsan
kaç yazar!!!
ayak parmakların görünmez çamurdan
matarandaki son yudumu içersin...
namlular soğuyup, barut kokusunu bahar yeli uçurduğunda,
zaferin şaşkınlığını ve savaşın tatlı yorgunluğunu
ter içinde hissetmektir, özgürlük!...
şu sana el sallayanlar parmaklıkların mıydı?
esaretle vedalaştığını mı sandın?
ayakların prangadan sıyrıldı diye mi mutlusun yoksa
kendini kandırma...
ellerinin kelepçeden kurtulması değildir özgürlük!
çırpınan kanatlar alkış sesine dönüşüp
ayaklarını yerden kesse, vuslata erdim sanma...
başını her kaldırdığında gökyüzü göz kırpsa sana,
voltaları çayırlarda atsan, özgürüm diye bağırsan
kaç yazar!!!
ayak parmakların görünmez çamurdan
matarandaki son yudumu içersin...
namlular soğuyup, barut kokusunu bahar yeli uçurduğunda,
zaferin şaşkınlığını ve savaşın tatlı yorgunluğunu
ter içinde hissetmektir, özgürlük!...
(bkz: braveheart)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?