beşiktaş taraftarının en büyük hastalığı... yıllardır takoz, kazma, 8-9 sene beşiktaş forması giyipte orta açamayan, adam geçemeyen, iki şut çekemeyen, bir adım gelişme çabası göstermeyen, kuru kuru koşan oyuncuları izlememizin baş sebebi düşünce... galatasaray'da bile bu türe örnek olarak sadece sabri sarıoğlu kalmışken, daha uzun yıllar beşiktaş taraftarı olarak bizleri kanser edecek lanet...
bu durum beşiktaş'ta öylesine bir kanser halini almıştır ki; artık 8-9 sene beşiktaş forması giyip kendini geliştirmeyen, üç orta açamamış, 4 gol atamamış, iki adam geçemeyen adamları arlanmazca bağrımıza basar olduk... onlara komik lakaplar takıp güya bağrımıza basarak boktanlığa, sıradanlığa, kalitesizliğe, yeteneksizliğe, gelişime kapalılığa, tembelliğe övgüler düzer olduk...
- böyle hata mı olur ya! ayıp artık ya! bir adım ilerle be oğlum!
- "ha! o mu? o koşuyor hocam ama ya!"
adam en önemli avrupa maçında orta sahada rakibe asist yapıp, ardı sıra boş boş, amaçsızca kalenin içine kadar koşuyor, gol atan adamı izliyor;
bir diğeri birbirinin kopyası iki gol pozisyonunda aynı adama iki kere eskortluk yapıyor...
koşuyor işte... nereye, ne için, ne amaçla koştuğunun önemi yok...
mesela ben de her akşam 1 saat koşuyorum bizim evin oradaki koşu yolunda...
10 sene beşiktaş'ta forma giyer 700 daire yaparım şerefsizim. "kalas cihan" diye de komik bir lakap takın bana, öyle sevin, razıyım... koşarım vallahi, iyi koşarım...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?