44-41 ilk yarı sonucu 2.periyot hücumda iyi ivme yakaladık yanılmıyorsam ilk 2 dakka sayı atamadık ama daha sonradan ivme kazandık aynı performansı savunmada gösterirsek neden olmasın be çocuklar haydi görelim sizi
20 ekim 2013 galatasaray liv hospital beşiktaş integral forex maçı
ilk yarıyı 44-41 geride tamamladığımız karşılaşma. 14 sayı geriden gelerek farkı eritmemiz moral oldu. chris lofton ilk yarı itibariyle hiç potaya bakmıyor neredeyse. bir adet üçlüğü var sadece. colton iverson pota altında sert kalabilmemiz için çok önemli. hem furkan aldemir ile hem de nathan jawai ile müthiş boğuştu. ancak jamon gordon'un içeri penetrelerine bir çözüm bulamadık. ilk iki çeyrekte bizi çok zor durumlara düşürdü.
53-55 öndeyiz 4:19 3.periyot
son çeyreğe 63-61 geride girdiğimiz karşılaşma. ryan broekhoff daha yeni oyuna sokuldu. bu adamlar ne zaman oynayacak bu maçta oynamayacaksa.
bitime 3.14 kala sadece 4 sayı gerideyken ahmet kandemir'in teknik faul aldığı karşılaşma. aferin sana. "koçum" benim.
an itibariyle 77-73
doron perkins'in kaya gibi direndiği karşılaşma.
çok kritik serbest atışları sokamadığımız karşılaşma. lofton 0/2 attı.
87-82 kaybettiğimiz karşılaşma. söylenecek çok şey var da kendimi tutuyorum. carlos arroyo, galatasaray'ın % 50'sidir. yarım galatasaray'ı yenemedik. chris lofton şu maç sonrası esaslı bir sorguya çekilmelidir. ryan broekhoff koca maç boyunca neden 9 saniye süre almıştır? cevabı verilmelidir. muratcan güler 5 faul aldıktan sonra, en kritik saniyelerde maç boyunca kullanmadığın kartal özmızrak'ı oyuna sokmak hangi dehanın ürünüdür? açıklanmalıdır.
ve biz her tansiyonu yüksek maçta kandemir'in aldığı teknik faullerden rakibe minimum 3-4 sayı hediye etmek zorunda mıyız? onu da dilber ay yanıtlasın.
ve biz her tansiyonu yüksek maçta kandemir'in aldığı teknik faullerden rakibe minimum 3-4 sayı hediye etmek zorunda mıyız? onu da dilber ay yanıtlasın.
tribünde galatasaraylı taraftarların arasında izlediğim karşılaşma. başlarda fena gitmiyordum, bir ara galatasaray farkı açılınca iyice sakinleştim ama oyun dengelenince işler benim açımdan çığrından çıktı. hele son periyot nasıl oldu da dayak yemedim hala anlamıyorum. açık açık küfrettim 2-3 pozisyonda. lofton serbest atışları kaçırınca sinirden aşağı düşecektim. sonuçta kaybettik, maçı sıkıntı yaşamadan tamamlayıp salondan çıktım. basketboldan pek anlamıyorum ama şunları biliyorum; böyle başa baş giden bir maçta son anlara molasız girilmez, her şey ortadayken o teknik faul alınmaz ve şutör denilen bir adam en kritik noktada 2'de 0 atmaz. ayrıca ergin ataman'ın teknik faul alması için bizim benche döner bıçağıyla dalması mı lazım? ve galatasaray yanlış hatırlamıyorsam kırk küsür serbest atış kullandı, bu nasıl yönetim?
ellerimizle verdiğimiz bir maç daha. hastalık haline geldi artık. bir de maçı protokol tribününde izledik bir arkadaşla, nasıl olduğunu kısmına hiç girmiyorum şimdilik ama bu truva işini, sanırım bırakmamız gerek. neyse. maçın özeti: en kritik anda teknik faul aldığın ve son hücuma molasız girdiğin bir maçı kazanamazsın. tamam, itiraz haklı olabilir ve ergin ataman'ın, hakemi neredeyse dövme raddesine gelen itirazlarına rağmen kendisine teknik çalınmamış olabilir ama bu adam [ybkz]swh[/ybkz] huy edinmiş bunu. hazırlık turnuvasında bile hakeme itiraz nedeniyle teknik faul almış bir adamdan söz ediyoruz. galatasaray liv hospital 42 serbest atış kullanmış, biz 12. burada da büyük bir dengesizlik var gibi görünüyor ama o teknik faule neden olan pozisyon dışında, aleyhimize çalınan pek fazla hatalı düdük yoktu gibi. ama galatasaray'ın, hiçbir çeyrekte faul hakkını doldurmaması da pek normal değil tabi. neyse. ben maç öncesi dedim; "yenileceksek baştan farkı açsınlar, hiç umutlanmayalım." dedim ama yine korktuğum başıma geldi. hele şu en kritik serbest atışları kaçırma hastalığı, bu takıma nereden bulaştı, anlamak mümkün değil. oyuncu fark etmeksizin kaçırıyoruz. hadi birini ribaund almak için kaçırdın diyelim (ki alamadın onu da), bari ilkini at yahu. carlos arroyo'suz ve bu kadar çok top kaybı yapan galatasaray'ı da bulamayız bir daha, geçmiş olsun. haftaya da fenerbahçe ülker'den alırız ağzımızın payını, mis. demek yine bize hüsran, yine bize kahır var. o 4 kupayı aynı sene içinde almayacaktık, yapmayacaktık onu hiç...
ayrıca, galatasaray taraftarının, başlangıcından birkaç dakika önce "oley oley ergin ataman, cimbombom'un çocuğu ergin ataman" tezahüratı yaptığı maç. o kısım biraz eğlenceliydi. bir de "imparator fatih terim" ve "siktir ol git bülent tulun" diye bağırdıkları dakikalarda baya neşelendik. azıcık daha erken kaçıp "işte böyle, her sene böyle..." tezahüratını da duymayaydık, iyiydi. güzel destek verdiler ama genel anlamda. özellikle "bu sene" ile başlayan, basketbol takımına özel yaptıkları, musalla taşı melodili besteyi çok beğendim. orijinal ve yaratıcı.
twitter'dan takip ettiğim, belli bir bölümde umudumu kestiği fakat fark azalınca içimin kıpırdadığı karşılaşma. ne yazık ki yenildik. ben daha farklı bir mağlubiyet alacağımızı düşünüyordum.
pisi pisine kaybettiğimiz maçlardan bir başkası.
arroyo'suz cinconu, koç hatalarıyla yenememek gelecek adına endişe verici.
arroyo'suz cinconu, koç hatalarıyla yenememek gelecek adına endişe verici.
ahmet kandemir'in, tamamen maça konsantre olması gereken dakikalarda (11.30) uçkur peşinde koştuğu maç. kanıtları elimde ve hatta sosyal medyada da paylaşmıştım.
not: maç 13.00'te oynanmıştı.
not: maç 13.00'te oynanmıştı.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?