15 ekim 2013 türkiye hollanda maçı

healthsoldier
hemen hemen her milli takım taraftarının dolu dolu duygularda olduğu maçtır. kendi hissayatlarımı yazacağım. açıkçası karşımızdaki rakibin gücüne oyuncularına bile bakmadan inanmıştım kazanacağımıza. ilk dakikadaki yoğun baskıyla biraz da alevlenmiştim yeneceğiz diye. ve o acı gol geldi. sustum. sadece gülümsedim. ardından gelen 25 dakikalık yoğun baskı. top oynatmıyoruz portakallara. dedim "atacağız, yeneceğiz biz bunları." ve burak'ın ayağından açtığı top. hiç bu kadar yaratıcı küfürler etmemiştim. en başından beri söylüyorum burak fırsatçı olabilir hızlı olabilir gol atabilir belki de maçı kazandırabilir. ama burak hiç bir zaman bir santrafor olamaz. o adamdan forvet olmaaaaaz. ayağından açtığı topu amatör bir adam bile gol yapabilirdi. ayrıca sürekli kaleyi yoklayan gökhan töre gibi bir oyuncu neden yedek bekler hiç anlamam. belki de dün en beğendiğim oyuncu ardaydı. milli takımımızda ona ayak uydurabilecek bir forvet olsayı belki 1-2 gol atabilirdik. en kötüsü de ne biliyor musun. hani o portakalların teknik patronu van gaal mıdır nedir geçen maçta "türkiye çıkamaz gruptan" demişti ya. onu haklı çıkarmamızdır en kötüsü.

bize kanser olmamız için beşiktaş yeterdi. bir de sen çıktın milli takım...
tahazaki
grubu 4. sirada bitirmemizi saglayan mac olmustur. geride 7 puanli estonyayi ve 0 puanli andorayi biraktik. helal olsun cocuklar...
musalla tasi
hollanda'nın gelip fatih terim'e futbol öğrettiği karşılaşmadır. bu adamın gerçekten b c planları yok. takımı geriye düştüğünde tek yaptığı oyuncusuna, hakeme ya da herhangi birine küfür etmek, sağı solu tekmelemek ya da elindekileri fırlatmak. olcan adın sezon başından beri sol bek oynamış. senin elinde zaten hasan ali gibi ileri çıkma özelliği olmayan bir bek var sol tarafta, olcan ile başlamak kanatlardan birini direkt iptal etmek demek oldu. son üç milli maçta asist yapmış gökhan töre ile neden başlamazsın ki. selçuk inan sezon başından beri yokları oynuyor eğer gökhan'ı kesme nedenin son maçlardaki form grafiği ise. hele burak yılmaz. neymiş de estonya maçında gol atana kadar oyunda tutmuş. sayın teknik direktörümüz, milli takım oyuncuların güven kazanacağı, form tutacağı bir yer değildir. bu mecra en formda olan futbolcuları oynatacağın yerdir. bize ne burak yılmaz'ın kendine güveninden. bu oyuncu daha önce gol krallıkları yaşadı, şl'de 8 gol attı ama son zamanlarda formsuz, güçsüz, isteksiz, beceriksiz.

tıpkı galatasaray'ın madrid'le oynadığı maça döndürdü maçı. ilk golü yedikten sonra takımda orta saha diye bir şey kalmadı. dağıldı takım. bu kadar yüksek motivasyonla takımı sahaya sürersen işler en küçük ters gittiğinde oyuncuların sudan çıkmış balığa dönerler işte öyle. herkesi ümitlendirip sonra bu oyunu oynatmaya hakkınız yok. selçuk, umut, burak ve hatta arda yokları oynadılar.

türk milli takımına yazık oldu. elimizdeki bu oyuncuların büyük turnuva görmeden emekli olmaları gerçekten üzücü. bir dahaki sefere inşallah.
gidiyorum bu
0-2 sona eren karşılaşma. aslında buraları oynamayı çok iyi öğrendiğimiz söylenebilir. ilk yarının ve ikinci yarının başında birer tane yiyip oyunu rölantide götürüyoruz. böylece tribündeki seyirci stres yaşamıyor. "oturup rahat rahat bir maç izleyemiyoruz" dememeli kimse.
forzaquila
delicesine ihtiyaç duyduğumuz dünya kupası'na gidebilmek için mutlaka geçmemiz gereken finaldir.

hatırlayın 2002'yi, maçları okulda izleyen çocukları; onlar bugün kocaman adam oldu. hatırlayın o günlerdeki naifliğimizi, sevincimizi. ülke futbolundaki pislikler nedeniyle sırt çevirmeyi saçma buluyorum. 2002'de haluk ulusoy'a, mehmet ağar'a mı bakıyorduk? o çocuklar bunları biliyor muydu? ha keza iş ülke futbolundaki pisliğe gelecekse brezilya'nın '98 ve 2002'ye gitmemesi lazımdı vicdani ret sunup, neyse.

kaybettiğimiz naiflik, mutluluk, bugünün çocuklarının gelecekte gözleri parlayarak anlatacakları hikayelere ihtiyacı var, onlara borçluyuz bunu.

nasıl kazanılır bilmem. kazanmak zorundayız. kazanamazsak da dert değil; belçika'yı, bosna'yı, kolombiya'yı desteklerim ama hepimiz biliyoruz ki asla 2002'deki gibi olmaz, olmayacak. o yüzden kazanmalıyız işte.

http://www.fourfourtwo.com.tr/2013/10/15/dunya-kupasina-ihtiyacimiz-var-cunku/
kerami pestenkerani
müsabakayı kazanma oranımız, kasapların kanlı ellerinden kaçan kurbanlıkların kesilmeme şansına muadil olduğu halde olur da gökten ofsaytta sezilmeyen transparan iki adet futbolcu inerse ve müsabakayı kazanırsak gazete başlıklarını okumak istemiyorum.

"çifte bayram",
"millîlerden en güzel bayram harçlığı"
forzaquila
sezon finali. bir şekilde kazanmanın şart olduğu maç. hollanda her daim kazanmayı amaçlayan, gücünü göstermek isteyen bir ekip de olsa deplasman maçlarında o cevvallikleri kalmıyor pek. bu bakımdan başarı ihtimalimiz var. bir de dünya kupası görelim artık be, gerçekten ihtiyaç var öyle bir şeye.

sonuç olarak biletimi aldım, kazanamazsak da benim için güzel aktivite olacak robben, van persie, kevin strootman, van der vaart, oyuna girerse memphis depay gibi adamları izlemek gerçekten hoş bir şey.

önder johan'ın askerlerinden olsam da hiç azılı bir hollanda destekçisi olmadım. mesela euro 2004'de çek cumhuriyeti'ni destekliyordum ve koller baba hollanda'yı paramparça ettiğinde zevk içindeydim, ya da ne bileyim 2010 dünya kupası yarı finalinde uruguay'ı desteklemiştim kendilerine karşı. o yüzden johan cruyff resimli total football tişörtümü giyip gitmeyeceğim.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol