manuel fernandes'in yerine genç samet girdi.
14 kasım 2013 beşiktaş shakhtar donetsk maçı
ismail köybaşı - ramon motta değişikliği bence uygun bi değişiklik değil. cezalı duruma düşen motta'nın yerine ismail'den başkası oynamayacak. oynamayan bi adamı dinlendirmek istemiş olamaz heralde biliç. gerçi 4-1 in açılmasından da çekinmiş olabilir bu yüzdense bu değişiklik saygı duyarım.
beksiz çıksak daha az gol yiyeceğimizi düşündüğüm maç
73. dakikada filip holosko yerine uğur boral'ın girdiği karşılaşma.
dakika 80 ve ömer şişmanoğlu yerine genç oyuncumuz alperen doğan girdi.
kardeşimi askere göndereceğim haftaya denk gelen bir hazırlık maçı olması nedeniyle önceleri çok önemsemediğim maç.
peki ya şimdi?!!
gözümde adeta bir memleket meselesi.
peki ya şimdi?!!
gözümde adeta bir memleket meselesi.
beşiktaş futbol takımının tel tel döküldüğü karşılaşma. ötesi berisi yok. nasıl silik bir ilk yarı idi; 1 attığımıza pişman olduk.
takım savunması neydi biri oturup bu 11 adama anlatmalı
takım savunması neydi biri oturup bu 11 adama anlatmalı
milli takıma giden oyuncuların yokluğuna bağlı olarak zoraki değişen dizilişin takım savunmasını brezilya ürünü hücumlar karşısında helâk ettiği karşılaşma.
devre arasında yazacaktım aslında bu entry'i ama maç sonuna kadar beklememin daha mantıklı olduğuna karar verdim. 11 oyuncudan 4’ünün orijinal mevkisinin striker olduğu 4-2-2-2'ye benzer bir dizilişle yer aldık sahada.
(bkz: michael eneramo)
(bkz: filip holosko)
(bkz: dentinho)
(bkz: ömer şişmanoğlu)
ismail ve holosko(+uğur boral) sakatlıktan yeni dönmüş, geri kalanı ise birbirleriyle oynamaya alışık olmayan ve maç tecrübesi az isimler. hâl böyleyken shaktar gibi bir takıma karşı alınan bu sonuç için bence takımı ve hocayı eleştirmek haksızlık olur dostlar.
bilic'i eleştirebileceğimiz tek nokta 30 küsür kişilik a takım kadrosunun 11 haftalık periyot sonunda hâlâ hazır 18 tane oyuncusunun bulunmaması. yani sezon başında geçen sene başımızı epey ağrıtan sakatlıkların da etkisiyle alternatifi bol ve doğru kullanıldığında verim alınabilecek potansiyelli oyuncular kazandırıldı bu takıma. buna rağmen en ufak sakatlıkta ve ceza durumunda oldukça aksıyoruz. düşündürücü olan konu bu.
onun dışında zaten bildiğimiz bir tablonun yansımasıydı bu karşılaşma. fernandes'in miadı taraftarın gözünde dolmuş göründü, ağzıyla kuş tutsa yaranamayacak daha sanırım. takımın tümü tel tel dökülürken ve takım defansif ve ofansif organizasyon konusunda bitikken dâhi günah keçisi ilân edilebiliyor adam. en iyisi gönderelim ve rahat edelim gitsin, sonra da en büyük beşiktaş diye mastürbasyon yapmaya devam edelim. ben istediği paranın ne olduğunu bilmiyorum, yönetim el altından bilgi mi sızdırıyor, yoksa medya tarafından üzerine mi oynanıyor anlamıyorum ama bildiğim birşey varsa her ne yapılıyorsa kesinlikle başarılı oluyor. teknik açıdan yeterliliklerini sorgulayabiliriz, özelliklerini, karakterini, katkısını tartışabiliriz ama kin duyma aşamasına gelen çok sayıda beşiktaşlı görüyorum. garipsiyorum, çünkü bu adamın sınırlarını biliyorum. bu adam hiçbir zaman bir hero değildi zaten, zorla hero yapmaya çalıştık, beşiktaş’ı sahiplensin istedik, gladyatör olsun, önder olsun istedik. aslında çok şey istedik, bir sanatçıdan bir siyasetçi yaratmak istedik. nihayetinde bu tutmadı, tutmayınca da sinirlendik, adam asmaca oynamak istedik. bugün gelinen nokta tam olarak böyle ne yazık ki.
evet, bence de kimse beşiktaş'tan üstün değildir, ama bu mottonun arkasına sığınıp dar vizyonlara kılıf uydurmak yanlış. Yıllarca bu böyle olmadı mı? 8 yıllık kara dönemde tüpçü genlerimizle öyle bir oynadı ki, sabır namına pek şey kalmadı taraftarda, ondan daha vahimiyse etraflıca düşünemez olduk artık. yıllardır gelmeyen başarılar, herkese mesihmiş gibi sarılmamıza neden oluyor. hayal dünyamızda yarattığımız ütopyayı reelde göremeyince de anında sahte mesih olarak yaftalıyoruz herkesi. ben bu duruma karşı çıkıyorum, çünkü bu böyle gittiği sürece isimler değişse de senaryo 5 sene sonra da 15 sene sonra da aynı kalacak. nice genç futbolcular, nice yıldız isimler, nice bilic’ler, nice önder özen’ler sonsuz bir kısır döngünün birer parçaları olarak harcanıp gidecekler. maradona benzeri bir tanrının bir daha dünyaya gelme ihtimâlini yok sayarsak bu durum değişecek gibi de görünmüyor dostlar.
farkında olmadan kendi kanserimizi kendi ellerimizle yaratıyoruz aslında. aynı anda hem bir idealistin dik duruşuna ve romantik tutkusuna hem de bir mağaza müşterisinin doymak bilmez isteklerine sahip olmaya çalışıyoruz. buna da beşiktaş kanseri ismini veriyoruz. düşündürücü olan esas konu bu.
devre arasında yazacaktım aslında bu entry'i ama maç sonuna kadar beklememin daha mantıklı olduğuna karar verdim. 11 oyuncudan 4’ünün orijinal mevkisinin striker olduğu 4-2-2-2'ye benzer bir dizilişle yer aldık sahada.
(bkz: michael eneramo)
(bkz: filip holosko)
(bkz: dentinho)
(bkz: ömer şişmanoğlu)
ismail ve holosko(+uğur boral) sakatlıktan yeni dönmüş, geri kalanı ise birbirleriyle oynamaya alışık olmayan ve maç tecrübesi az isimler. hâl böyleyken shaktar gibi bir takıma karşı alınan bu sonuç için bence takımı ve hocayı eleştirmek haksızlık olur dostlar.
bilic'i eleştirebileceğimiz tek nokta 30 küsür kişilik a takım kadrosunun 11 haftalık periyot sonunda hâlâ hazır 18 tane oyuncusunun bulunmaması. yani sezon başında geçen sene başımızı epey ağrıtan sakatlıkların da etkisiyle alternatifi bol ve doğru kullanıldığında verim alınabilecek potansiyelli oyuncular kazandırıldı bu takıma. buna rağmen en ufak sakatlıkta ve ceza durumunda oldukça aksıyoruz. düşündürücü olan konu bu.
onun dışında zaten bildiğimiz bir tablonun yansımasıydı bu karşılaşma. fernandes'in miadı taraftarın gözünde dolmuş göründü, ağzıyla kuş tutsa yaranamayacak daha sanırım. takımın tümü tel tel dökülürken ve takım defansif ve ofansif organizasyon konusunda bitikken dâhi günah keçisi ilân edilebiliyor adam. en iyisi gönderelim ve rahat edelim gitsin, sonra da en büyük beşiktaş diye mastürbasyon yapmaya devam edelim. ben istediği paranın ne olduğunu bilmiyorum, yönetim el altından bilgi mi sızdırıyor, yoksa medya tarafından üzerine mi oynanıyor anlamıyorum ama bildiğim birşey varsa her ne yapılıyorsa kesinlikle başarılı oluyor. teknik açıdan yeterliliklerini sorgulayabiliriz, özelliklerini, karakterini, katkısını tartışabiliriz ama kin duyma aşamasına gelen çok sayıda beşiktaşlı görüyorum. garipsiyorum, çünkü bu adamın sınırlarını biliyorum. bu adam hiçbir zaman bir hero değildi zaten, zorla hero yapmaya çalıştık, beşiktaş’ı sahiplensin istedik, gladyatör olsun, önder olsun istedik. aslında çok şey istedik, bir sanatçıdan bir siyasetçi yaratmak istedik. nihayetinde bu tutmadı, tutmayınca da sinirlendik, adam asmaca oynamak istedik. bugün gelinen nokta tam olarak böyle ne yazık ki.
evet, bence de kimse beşiktaş'tan üstün değildir, ama bu mottonun arkasına sığınıp dar vizyonlara kılıf uydurmak yanlış. Yıllarca bu böyle olmadı mı? 8 yıllık kara dönemde tüpçü genlerimizle öyle bir oynadı ki, sabır namına pek şey kalmadı taraftarda, ondan daha vahimiyse etraflıca düşünemez olduk artık. yıllardır gelmeyen başarılar, herkese mesihmiş gibi sarılmamıza neden oluyor. hayal dünyamızda yarattığımız ütopyayı reelde göremeyince de anında sahte mesih olarak yaftalıyoruz herkesi. ben bu duruma karşı çıkıyorum, çünkü bu böyle gittiği sürece isimler değişse de senaryo 5 sene sonra da 15 sene sonra da aynı kalacak. nice genç futbolcular, nice yıldız isimler, nice bilic’ler, nice önder özen’ler sonsuz bir kısır döngünün birer parçaları olarak harcanıp gidecekler. maradona benzeri bir tanrının bir daha dünyaya gelme ihtimâlini yok sayarsak bu durum değişecek gibi de görünmüyor dostlar.
farkında olmadan kendi kanserimizi kendi ellerimizle yaratıyoruz aslında. aynı anda hem bir idealistin dik duruşuna ve romantik tutkusuna hem de bir mağaza müşterisinin doymak bilmez isteklerine sahip olmaya çalışıyoruz. buna da beşiktaş kanseri ismini veriyoruz. düşündürücü olan esas konu bu.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?