Penaltılara giderse lokum olur.
zamanında ''maddi manevi'' dedikten sonra benim için 0 olmuştu. Daha da düşemez. Mehmet Okur ve Enes Kanter'le birlikte bir başka gereksiz insan.
Coğrafyanın, kültürün, dini inancın, yaşam serüveninin, yaşam felsefesinin yanıtı etkileyeceği soru.
Herkesin kendi adına konuşması doğru olacaktır. Genelleme olmaz.
Herkesin kendi adına konuşması doğru olacaktır. Genelleme olmaz.
(bkz: paralı asker)
Şenol hocanın maça Olcay-Kerim kanatlarıyla çıkmasını arzuladığım maç.
Bir de şu var kafamda:
Atiba-Sosa
Quaresma-Kerim-Olcay
En iyisini hoca bilir.
Bir de şu var kafamda:
Atiba-Sosa
Quaresma-Kerim-Olcay
En iyisini hoca bilir.
Trabzon'un orta saha ikilisi Aytaç ve Okay, savunma ikilisi Douglas ve Mustafa Yumlu. Onur, Ekici, Akakpo, Aykut, Güray, Bosingwa kadroda yok. Muhammet Demir'le Cardozo'nun attığı gollerin toplamı Gomez'in tek başına attıklarından az. Bu nedenlerle beni korkutmayan maç.
Öyle bir penaltı kurtardı ki, kahvehanedekiler Barcelona'yı yenmişiz gibi sevindi. Gram abartmıyorum.
Rizespor seyircisinin tribünleri doldurduğu maç. Burnuma pis kokular gelmeye başladı. Bizimkiler Barcelona gelse, izlemeye gitmezdi lan. Hayır olsun.
Skoru bulamadığımız takdirde Kerim'in yerini Cenk'e bırakacağı maç. Ben isterdim ki Sosa kanada geçsin. Ama bu da olumlu.
Son 3 gündür benzerleri yaşanan istatistik.
Aziz'den siparişi almış spor kanalı. Bu siparişle de kendini iyice belli etmiştir.
(bkz: fener'in köpeği ntvspor)
http://www.ntvspor.net/haber/haber-t/151185/mehmet-topaldan-buyuk-fedekarlik
(bkz: fener'in köpeği ntvspor)
http://www.ntvspor.net/haber/haber-t/151185/mehmet-topaldan-buyuk-fedekarlik
Abaza Burak'a verdiğim doğum günü hediyesiydi. Diğerleri kol saati, gömlek falan almıştı. Ama en ihtiyaç duyduğu şeyi ona ben armağan etmiştim. Durex bir numaradır.
İzlemeye başladığım futbolcu. Henüz yalnızca Real Madrid ve Atletico Madrid'e karşı mücadelesini seyrettim. Bu takımlara karşı verilen mücadele oyuncunun yalnızca belli özelliklerini açığa çıkarır. Vereceğim bilgiler de bu bağlamda düşünülmeli. 4-5 maçını daha izleyip kanaate varacağım. Beşiktaş'a uygun görürsem, -her türlü yolla- adını yönetime hatırlatacağım.
İnigo 1991 doğumlu ve 181 cm uzunluğunda savunma oyuncusu. Tandemin solunda oynuyor ve maçlarda sol tarafı terketmeye meyilli değil gibi. Hamleli dedikleri türden bir defans değil. Rhodolfo gibi, yüzü dönük rakibe uzak markaj yapıyor. Yine Rodo gibi, iyi sezgilere sahip. Sezgisi, uzak markaj tercihi ve bir stopere göre süratli sayılacak oluşuyla savunma arkasına adam kaçırmayacak tipte oyuncu. Rakip hücumlarda fazla öne atılmıyor. Kafası hep en uçtaki adamda. Rakibin hızlı hücumlarında da hamle yanlısı olmadığından, yine geri koşusuyla rakibi oyalayıp hataya zorlamaya çalışıyor. Kafa toplarına çok hakim diyemeyiz. Ama Pedro Franco'yla da aynı kefeye konmamalı. Zira kafacı olmaması da onun(ya da RS oyun düzeninin) tercihi. Yoksa ceza sahası içine gelen yüksek toplarda daha agresif oluyor ve zamanlaması da harika.(Benzema'ya nefes aldırmadı) Ayrıca kafasını ayağı gibi kullanıyor. Gerçekten çok isabetli kafa pasları var. Bunu riskli bölgelerde de başarıyla uyguluyor. Rodo'ya bir benzer yönü de garanticiliği. Mesela kaleden topu almadan önce rakip forvetten iyice uzaklaşıyor. Topu en uygun arkadaşına paslıyor. Rodo'dan farkı, topu ayaktan hızlı çıkarması. Emin bölgeye attığı paslar arkadaşının -yerine göre- 5, -yerine göre- 10 metre önüne oluyor. Bu basit bir özellik gibi gözükse de oyuncunun karakter analizi açısından önemli bir husus. Orta sahada topla buluştuğu zaman, kafasını kaldırıp en doğru adresi hızlıca belirliyor. Bu bölgeden çıkardığı paslar genelde hızlı ver yerden oluyor. Karşı kanada uzun paslar atmayı seçmiyor. Yetenekleri mi buna uygun değil, yoksa tarzı mı bu henüz bilmiyorum. Real ve Atletico maçlarında kalesine en yakın futbolcuydu. Hem top çıkarırken, hem top kovalarken partnerini gözlüyor. El işaretlerine sık sık başvurarak takım arkadaşlarını düzene sokmaya çalışıyor. İnigo için lider özellikli diyebiliriz. 3 övgüyle tanımlarsam; zeki, teknik ve olgun diyebilirim.
Bu yazılanlar yalnızca Real ve Atletico gibi 2 üst seviye takıma karşı oynadığı oyunlardaki performansından esinlenerek yazılmıştır. Daha denk ya da alt seviye takımlara karşı oyunu önde oynamaya ne denli uygun olduğunu anlayacağız.
şutmesafesişutpozisyonu bundan 2.5 sene önce bilgiyi vermiş. Gerçekten yaşının üzerinde deneyime sahip olduğundan Real ve Barca'nın talip olması şaşırtıcı olmaz. Ama kendisi teknik açıdan Javier Mascherano'nun çok gerisinde. Barca'nın onu istememe şansı zayıf değil. Madrid'te ise o bölgede 3 büyük topçu var. Burada esas önemli olan 2016 avrupa şampiyonası. Şampiyonada oynarsa değeri çok yükselecektir. Real Sociedad'ın da ligi bitiminde sıralaması önemli olacak. Umarım ilk 6'da bitirmezler. Zira oyuncuyu tutmak zorlaşır. Hem zaten RS'nin FFP korkusu yaşadığını tahmin edebiliyorum. Futbolcunun sözleşmesi 2017'de bitiyor. Bir başka önemli husus ise Beşiktaş'ın şampiyonluğu. Şampiyonlar ligi kartımız elimizi güçlendirecektir.
to be continued...
İnigo 1991 doğumlu ve 181 cm uzunluğunda savunma oyuncusu. Tandemin solunda oynuyor ve maçlarda sol tarafı terketmeye meyilli değil gibi. Hamleli dedikleri türden bir defans değil. Rhodolfo gibi, yüzü dönük rakibe uzak markaj yapıyor. Yine Rodo gibi, iyi sezgilere sahip. Sezgisi, uzak markaj tercihi ve bir stopere göre süratli sayılacak oluşuyla savunma arkasına adam kaçırmayacak tipte oyuncu. Rakip hücumlarda fazla öne atılmıyor. Kafası hep en uçtaki adamda. Rakibin hızlı hücumlarında da hamle yanlısı olmadığından, yine geri koşusuyla rakibi oyalayıp hataya zorlamaya çalışıyor. Kafa toplarına çok hakim diyemeyiz. Ama Pedro Franco'yla da aynı kefeye konmamalı. Zira kafacı olmaması da onun(ya da RS oyun düzeninin) tercihi. Yoksa ceza sahası içine gelen yüksek toplarda daha agresif oluyor ve zamanlaması da harika.(Benzema'ya nefes aldırmadı) Ayrıca kafasını ayağı gibi kullanıyor. Gerçekten çok isabetli kafa pasları var. Bunu riskli bölgelerde de başarıyla uyguluyor. Rodo'ya bir benzer yönü de garanticiliği. Mesela kaleden topu almadan önce rakip forvetten iyice uzaklaşıyor. Topu en uygun arkadaşına paslıyor. Rodo'dan farkı, topu ayaktan hızlı çıkarması. Emin bölgeye attığı paslar arkadaşının -yerine göre- 5, -yerine göre- 10 metre önüne oluyor. Bu basit bir özellik gibi gözükse de oyuncunun karakter analizi açısından önemli bir husus. Orta sahada topla buluştuğu zaman, kafasını kaldırıp en doğru adresi hızlıca belirliyor. Bu bölgeden çıkardığı paslar genelde hızlı ver yerden oluyor. Karşı kanada uzun paslar atmayı seçmiyor. Yetenekleri mi buna uygun değil, yoksa tarzı mı bu henüz bilmiyorum. Real ve Atletico maçlarında kalesine en yakın futbolcuydu. Hem top çıkarırken, hem top kovalarken partnerini gözlüyor. El işaretlerine sık sık başvurarak takım arkadaşlarını düzene sokmaya çalışıyor. İnigo için lider özellikli diyebiliriz. 3 övgüyle tanımlarsam; zeki, teknik ve olgun diyebilirim.
Bu yazılanlar yalnızca Real ve Atletico gibi 2 üst seviye takıma karşı oynadığı oyunlardaki performansından esinlenerek yazılmıştır. Daha denk ya da alt seviye takımlara karşı oyunu önde oynamaya ne denli uygun olduğunu anlayacağız.
şutmesafesişutpozisyonu bundan 2.5 sene önce bilgiyi vermiş. Gerçekten yaşının üzerinde deneyime sahip olduğundan Real ve Barca'nın talip olması şaşırtıcı olmaz. Ama kendisi teknik açıdan Javier Mascherano'nun çok gerisinde. Barca'nın onu istememe şansı zayıf değil. Madrid'te ise o bölgede 3 büyük topçu var. Burada esas önemli olan 2016 avrupa şampiyonası. Şampiyonada oynarsa değeri çok yükselecektir. Real Sociedad'ın da ligi bitiminde sıralaması önemli olacak. Umarım ilk 6'da bitirmezler. Zira oyuncuyu tutmak zorlaşır. Hem zaten RS'nin FFP korkusu yaşadığını tahmin edebiliyorum. Futbolcunun sözleşmesi 2017'de bitiyor. Bir başka önemli husus ise Beşiktaş'ın şampiyonluğu. Şampiyonlar ligi kartımız elimizi güçlendirecektir.
to be continued...
Çayeli'nin delisi diye tanınır.
Her ne kadar kendisi Köksal Baba ile özdeşleştirilse de Köksal Baba gibi değildir, gösterişi sevmez. Şiddeti ciddiye alır, şaka unsuru olarak kullanmaz.
Aslında Mirzali şakayı sever. Ama şaka ile alayın farkını ayırt edecek olgunluktadır. Onunla alay ettiniz mi karşılığını alırsınız. Bu konuda bir gram acıması yoktur. Kendi adaletini kendi kurgular, evrensel hukuk onu bağlamaz. En hoşlanmadığı sözcük ''lastik'tir. Ona lastik deyip kaçanlar olur. Mirzali, benzinciden liseye kadar, ayakkabı tabanı parçalanana kadar o densizi kovalar. Zaten ondan kaçmak için ya ara yollara sapıp izinizi kaybettirmeniz gerekir ya da dolmuşa atlamanız.
Dediğim gibi, kendisi şakayı sever. Hep şakayı yapan taraf olmak ister. İlk başta korkutur şakazedeyi, korktuğunu anlayınca gülümser ve şakazedeyi de güldürür. Aslında insanları mutlu etmekten başka misyonu hiç olmadı. Bunu anlamak isteyenler kendisini alay etme aracı olarak gördüler. Tek başına alay eden topukladı. Yanındaki kalabalık ile dalgasını geçenler, Mirzali'nin kalabalık gruba saldıracak kadar deli olmadığını bilirdi. Belki de en aklıselimimizdir Mirzali.
Her seçim öncesi ilçenin gençleri, Mirzali'den aday olmasını isterler. Bilirler elinin harama uzanmayacağını, dürüstlükten şaşmayacağını. Mirzali gülüp geçer onlara. Siyasetin kirli yönünü iyi bildiğinden o toplara girmez. ''Onurlu bir yaşam'' der Mirzali, ''her makamdan yeğdir benim için.'' Sevmez de şöhreti, parayı ve her türlü kudreti. Kudret onun içindedir ve de cesaret.
Hiç unutmuyorum, ailesinden edep dersi görmemiş bir genç ''lastik buraya, lastik buraya'' diyerekten Mirzali'yi tahrik edince, Mirzali bu genci dershaneye kadar kovaladı. Dershane müdürü, Mirzali'yi sakinleştirmeye çalışırken o unutulmaz kelimeler döküldü Mirzali'nin ağzından: Sizler gibi onursuz bilgeler olmadım. Sefilim ama kişilik sahibiyim ve bunun için Tanrı'ya duacıyım. Hep ilmi reddedeceğim ve hep sizden esinlenenlere acıyacağım.
Her ne kadar kendisi Köksal Baba ile özdeşleştirilse de Köksal Baba gibi değildir, gösterişi sevmez. Şiddeti ciddiye alır, şaka unsuru olarak kullanmaz.
Aslında Mirzali şakayı sever. Ama şaka ile alayın farkını ayırt edecek olgunluktadır. Onunla alay ettiniz mi karşılığını alırsınız. Bu konuda bir gram acıması yoktur. Kendi adaletini kendi kurgular, evrensel hukuk onu bağlamaz. En hoşlanmadığı sözcük ''lastik'tir. Ona lastik deyip kaçanlar olur. Mirzali, benzinciden liseye kadar, ayakkabı tabanı parçalanana kadar o densizi kovalar. Zaten ondan kaçmak için ya ara yollara sapıp izinizi kaybettirmeniz gerekir ya da dolmuşa atlamanız.
Dediğim gibi, kendisi şakayı sever. Hep şakayı yapan taraf olmak ister. İlk başta korkutur şakazedeyi, korktuğunu anlayınca gülümser ve şakazedeyi de güldürür. Aslında insanları mutlu etmekten başka misyonu hiç olmadı. Bunu anlamak isteyenler kendisini alay etme aracı olarak gördüler. Tek başına alay eden topukladı. Yanındaki kalabalık ile dalgasını geçenler, Mirzali'nin kalabalık gruba saldıracak kadar deli olmadığını bilirdi. Belki de en aklıselimimizdir Mirzali.
Her seçim öncesi ilçenin gençleri, Mirzali'den aday olmasını isterler. Bilirler elinin harama uzanmayacağını, dürüstlükten şaşmayacağını. Mirzali gülüp geçer onlara. Siyasetin kirli yönünü iyi bildiğinden o toplara girmez. ''Onurlu bir yaşam'' der Mirzali, ''her makamdan yeğdir benim için.'' Sevmez de şöhreti, parayı ve her türlü kudreti. Kudret onun içindedir ve de cesaret.
Hiç unutmuyorum, ailesinden edep dersi görmemiş bir genç ''lastik buraya, lastik buraya'' diyerekten Mirzali'yi tahrik edince, Mirzali bu genci dershaneye kadar kovaladı. Dershane müdürü, Mirzali'yi sakinleştirmeye çalışırken o unutulmaz kelimeler döküldü Mirzali'nin ağzından: Sizler gibi onursuz bilgeler olmadım. Sefilim ama kişilik sahibiyim ve bunun için Tanrı'ya duacıyım. Hep ilmi reddedeceğim ve hep sizden esinlenenlere acıyacağım.
Belki de Beşiktaşlı futbolcular arasında giyinmeyi bilen tek futbolcu. Üstteki yazıya yanıt olsun diye yazmıyorum, hakikaten bizimkiler giyinmeyi bilmiyor. Tolga ve Şenol Güneş için aynını söyleyemem.
20.Hafta Beşiktaş - Gaziantepspor maçı dışında kendi performansıyla oynamadığını düşünüyorum. Buna rağmen gol kralı olacak ve inşallah Ali Gültiken'in gol sayısına ulaşarak Beşiktaş'ı şampiyon yapacak.
Dün oynadığı oyunu her maç oynasın Beşiktaş puan kaybetmez. Sonradan oyuna giren Kerim'in oynadığı oyun ise küme düşürür. Olcay'ın tek yapması gereken oyunun içinde kalmak. Bunu yaptığı sürece takımı uçurmayacak ama katkısını vermiş olacak. Hem şu unutulmasın:Beşiktaş'ın oyununda Olcay'ın yedeği yoktur.
Oyunu rakip sahaya yıkmak isteyen Beşiktaş için faydalı oyuncu. Zira topu fazla ayağında tutmadan öne oynuyor ya da dikine sürüyor. Ama bazen fazla özgüvenle hatalar yapıyor. Hele kanatlardayken rakibi küçümsüyor, yanından geçemeyeceğini düşünüyor. Sonra bi' bakmışsın yanından uçup gitmiş.
Küçük takımlara karşı uygundur. Güçlü rakiplere karşı Rodo'yu tercih ederim.
Küçük takımlara karşı uygundur. Güçlü rakiplere karşı Rodo'yu tercih ederim.
Yahu değerli yazar kardeşlerim! Şu: "Oğuzhan, Quaresma'ya pas atmıyor" sözünü bari siz söylemeyin. Adamın en çok pas aldığı futbolcu muhtemelen Oğuzhan'dır.
Tanım: koyacağımız maç.
Tanım: koyacağımız maç.
Haziran ayında Menchester City ile sözleşme imzalamazsa menejerinin okul çocuğu olduğu kanaatine varacağım.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?