çarşı'yı kuran küçük grubun içindekilerden biri. pankartlarına büyük saygı ve hayranlık duyduğum ama sosyal medyada gördüğüm kadarıyla egosu yüksek bir tribün emekçisi. kendisine twitter'dan basit bir soru soran bir taraftara dalga geçer gibi cevaplar vermişti. ayrıca pankartlara yerleştirdiği eşşek kadar "dewe" imzası da abartı gelmeye başladı. yani bu tribünde herkes erol abi'den başka pankart yapan olmadığını biliyor. hem imzası pankartın görselliğini de etkiliyor. bence gerek yok. ayrıca geçen sezon euroleague'deki olympiakos deplasmanında bıçaklandığına dair ciddi söylentiler vardı.
endüstriyel futbol denen illetin sonuçlarından bizim için en can sıkıcı olanıdır. evet futbol değişti; para kazanmak lazım, bu kulübün bir şekilde düzlüğe çıkması lazım eyvallah ona lafımız yok. biz hiçbir şey almayan bir taraftar topluluğu da değiliz zaten ama madem bizi müşteri olarak görüyorsunuz, e arkadaş adam gibi işler yapın. kart1903 diyorsun verdiğim paranın %65'i adını bilmediğim bir şirkete gidiyor. kombine diyorsun bu sene ortalama kombine fiyatımız barcelona, dortmund ve bayern münih'ten pahalı. üstelik kasımpaşa'da oynuyoruz, inönü'yle aynı fiyatları koyuyorlar ve en önemlisi sezonu burada bitireceğimizin garantisi de yok (gezi olayları yüzünden) kartal yuvası konusuna gelince, tamam beni müşteri olarak görüyorsun madem, adam gibi hizmet ver. sen sıradan bir marka değilsin farkına var artık. örneğin x markasını beğenmezsen y'den alırsın da kartal yuvası'nda bir şey beğenmezsen gs store'dan alabilir misin? gidip sırf üzerinde amblem var diye sıradan bir t-shirte hayvani etiketler koyma kardeşim. 110 liraya forma mı olur ya? ulan o amblem olmasa hiçbir güç bana o salak kumaşlı şeyi giydiremez. kulüp de biraz farkına varsın bazı şeylerin.
resmi internet sitemize yaptığı açıklamada istanbul'u çok beğendini söylemiş. ayrıca daha önce taraftar videolarımızı izlemiş ve çılgın olduğumuzu düşünüyormuş. valla ne yalan söyleyeyim ben de öyle düşünüyorum.
bugün erciyes deplasmanında kazanması halinde kaç hafta olduğunu bilmediğim kadar uzun bir süre sonra eksik-gedik maç olmaksızın haftayı lider kapatacak canımız, kanımız ve tabii ki takımımız. böyle maçları son yıllarda pek kazanamadık, bugün şeytanın bacağını kırma vaktidir.
"beşiktaş, soru işaretleriyle ve tromsö şokuyla başladığı sezonun 2. haftasında oturduğu liderlik koltuğunu sezon bitene kadar bırakmadı ve şampiyonluğa ulaştı.."
"beşiktaş, soru işaretleriyle ve tromsö şokuyla başladığı sezonun 2. haftasında oturduğu liderlik koltuğunu sezon bitene kadar bırakmadı ve şampiyonluğa ulaştı.."
bugün galatasaray karşısında attığı golle hem takımına 1 puan kazandıran hem de lig tarihinin en genç golcüsü olan 97'li genç. ayrıca geçen sene 19 şubatta okulda check-in yapan arkadaşına attığı "geliyorum ben yok yazdırma" mentionunu buldum. nerden nereye cidden.
fatih terim'in milli takımın başına geçmesi hakkında "sneijderleri, drogbaları da tc vatandaşı yapsınlar hatta milli takım yerine çıksın galatasaray oynasın" diyerek ayar veren güzel beşiktaşlı.
bugünkü maçta rte lehine bağırıp, beşiktaş'a küfretmişler. döner bıçaklarıyla kavga ederek tribün kültürünün içine eden göt kılı ordusudur bu arkadaşlar. üst üste koyup sikmek gerekir.
haberin veriliş şekli şöyle: "ŞOK! İNONU STADI'NIN ALTINDAN SU CIKTI!" hayır sevgili puşt denizin dibindeki yerden ne çıkmasını bekliyordun cephanelik falan mı? bu süreçte kimin niyetinin ne olduğunu biz çok iyi anladık. stadımız yapılınca yine sağlam kayacak kimse merak etmesin.
adını görür görmez gülmeme sebep olan ülke. sebebi lise 1'deki coğrafya hocamın amerika'yı bastıra bastıra "AMARİKA" şeklinde söylemesiydi. sol frame sağolsun, yine sağlam güldüm görünce. coğrafya hocamız da güzel insandı. güneş ve dünya'nın ilişkisi için kendi ekseninde döner, ardından da "görüyorsunuz çocuklar, ben güneş'im kravatım da ay. ben dönerken o da tam ters vaziyette etrafımda dönüyor" şeklinde açıklama yapardı. ygs'de en kötü dersimin coğrafya olduğunu belirtememe gerek yok sanırım.
benim de içinde bulunduğum grup. pek bir işe yarıyor mu bilmiyorum, doğrusu pek ihtimal de vermiyorum. sonuçta ezan okunurken içmek de günah gecenin bir yarısı içmek de. alışkanlık haline gelmiş bir şey uzun lafın kısası.
yaşasaydı bugün doğum gününü kutlayacaktı. tribün tarafından çok sevilip sayılan birisiymiş. öldürüldü, olayın sinan engin aleyhine açılan pankartla ilgisi olduğu yazılıp çizildi. tabi gerçek sebep bu muydu, başka meseleler de var mıydı bilemez kimse. ancak öyle ya da böyle tribüne yıllarını vermiş ve çok cefa çekmiş birisi olduğu kesin. mekanı cennet olsun. bizlerden ordaki güzel beşiktaşlılara selam götürsün.
the shawshank redemption, green street hooligans, scarface, carlito's way, the damned united ve hangover serisi ilk aklıma gelenler.
türkiye'de diğer takımlardan farklı bir konumdayız. hani kült kulüp belki biraz abartı olur ama farklıyız işte. en basitinden aslında ufacık bir semt takımı olup da 10-15 milyon taraftarımız var, dünya'da başka örneği yoktur bunun. işte bu değişik takım, yine değişik insanları kendine aşık etmiştir. yani bunun sebebi direkt kulübümüzün yapısı ve semtimizdir bence.
burada kendisi hakkında destan yazabileceğim, ancak sözlüğe olan saygım ve seviyenin düşmemesini istediğim için susma hakkını kullandığım topçu. umarım ikinci maçın başında 1-0 öne geçip tüm maç yatarız. bu arkadaş da kafayı yer. ya da temizinden 5 atarız, o da güzel olur.
dün 367 liralık güzide kuponu beşiktaş'tan yatınca, sinirlenip maçı izlediği cafede maçın son dakikalarına doğru "ulan beşiktaş, eskiden ruh halime zarar verirdin şimdi cebimi de rahat bırakmaz oldun" nidalarıyla ortamdaki beşiktaş taraftarının gerginliğini biraz olsun almıştır. kendisi bu satırları yazarken bile tromsö'nün o yerden kalkmayan siyahi topçusuna ağzına geleni söylemektedir.
pazar gecesi başlayan mutluluğumuzu "hoop, bir dakika arkadaşlar biz beşiktaşız siz de beşiktaş taraftarısınız. öyle uzun uzun sevinçler bizim kitabımızda yazmaz" diyerek perşembe gecesi noktalandırmışlardır. canları sağolsun, cas davası sonucu zaten olumsuz çıkacak ve eleneceğiz. ligi koyalım ligi.
benim bildiğim tromsö ve antep maçlarını olimpiyat'ta oynayacağız. ancak şöyle bir durum var ki, cas sonucu 2. tromsö maçından önce açıklanabilir ve maça bile çıkmadan elenebiliriz. o yüzden uygulanması zor.
sosyal medyada dolaşan her fotoğrafında yüzünde içten bir gülümseme olan abim. o kadar içten gülüyor ki, fotoğrafa uzun süre bakamıyorum. suçluluk duyuyorum. bir insanı, bir aileyi, o ailenin umutlarını öldürenler, ali ismail korkmaz'ın katilleri hala dışarda dolaşıyor. hesabını soracağız. bugün olmazsa yarın. ali ismail korkmaz'ı unutmayacağız. ruhu şad olsun.
gerek twitter'da gerekse arkadaş arasında kendisine "ömer son of fat" dediğim futbolcumuz. ağzıma yapıştı bir kere. benzerleri için:
(bkz: ekrem mountain)
(bkz: samet ohdady)
(bkz: ekrem mountain)
(bkz: samet ohdady)
fikret orman yönetiminden önce yıllık 5 milyon dolar, şu sıralarda ise yıllık 20 milyon dolar kazandığımız proje. tabiki bu para kulübün kasasına girmiyor, gelirler temlik altında olduğu için doğrudan borçlara gidiyor. temlik 2016 yılında kalkacak ve buradan aldığımız kira kulübümüze direkt katkı yapacak. burada yeni yönetimi kutlamak lazım, işin üzerine gittiler ve eskiden aldığımız paranın 4 katı kira almaya başladılar. ancak hala buradan hak ettiğimizi aldığımıza inanmıyorum. samimi söylüyorum, bu iş bu yıl içinde tam olarak hallolsa 5-6 yıl sonra türkiye'nin mali yapısı en zengin kulübü oluruz. (yeni stadın yapıldığını ve loca gelirlerini de göz önünde bulundurarak söylüyorum bunu)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?