yazar olmamı takip eden ilk günlerde büyük keyif alarak yazdığım site. özellikle son zamanlarda türeyen troll'ler yüzündense eskisi kadar yazasım gelmiyor. yine de bu troll denen elemanları hesaba katmazsak, kaliteli sözlük.
avrupa'dan ihraç olayları yüzünden, basit bir taraftar olan benim bile konsantrasyon sağlayamadığım maç. gerçekten oyuncuların ruh hali nasıl çok merak ediyorum. davanın olumlu sonuclanması çok düşük bir ihtimal gibi gözüküyor, oyuncular da mutlaka biliyordur bu durumu. şahsen maç için beklentilerim; oğuzhan, pedro franco ve muhammet'i izlemekten ibaret.
dünya'nın diğer ülkelerindeki polislerden zerre farkı yoktur. kendilerini bir bok zannedenlerden oluşmuş kurumlardır. merak ediyorum, böyle kasklı falan şekilde birilerine saldırınca akıllarından "ulan ne güçlüyüz, biz adaletiz" falan mı geçiyor. hayır öyleyse bestede söylendiği gibi kaskını çıkar, copunu bırak biz de gösterelim aslında ne kadar zavallı olduğunu.
dün cas davası çıkışında "papağan gibi aynı şeyleri tekrarlayıp duruyoruz" diyen kişi. arkadaş benim yaptığım boşboğazlığı temizlemek için orada çünkü. ben sordum yusuf turanlı denen menajer bozması bir orospu çocuğuna hasagiç'in oynayıp oynamadığını. o yüzden sıkılmış böyle bir demeç vermiş. özür dilerim tayfur bey, keşke bunları söylemeseydim menajer arkadaşıma, keşke oyuncularımın arkasından ibneler demeseydim, keşke yine aynı menajer takımın başında sahaya çıktığım ilk maçtan sonra "teknik direktörlük yakıştı hocam" dediğinde "kulübede götüm dondu" gibi bir şey söylemeseydim. sinirlendin tabi, sıkıldın. özür dileriz tekrardan.
önder özen'in seneye geleceği söylenen 5+0+3 kuralını göz önünde bulundurarak holebas'ı almaması ve kiralık oyunculara yönelmesi bu sorunu bence derinleştirecektir. köybaşı'nı kazanmaya çalışmasını anlıyorum ama realist düşünmek zorundayız. bilimsel gerçekler ortada, bu adamın eski veriminde olup olmayacağı belirsiz. trabzon maçında sıkıntı yaşamadık ama çekirge bir sıçrar iki sıçrar, ersan'la bu iş gitmez. tromsö için de geç kalındı ama artık erciyes maçına kadar yetişsin şu iş.
"şeref bey spor kompleksi vodafone park" bence çok daha güzel olur. "inönü yerine park yapılsın, çevreci çarşı'nın samimiyetini görelim" gibi aptalca yorumlar yapanlara da inceden dokundurmuş oluruz hem.
(bkz: çok iyi oldu çok da güzel oldu tağam mı)
(bkz: çok iyi oldu çok da güzel oldu tağam mı)
her şey güzel giderken gelen şok bir ayrılık kararı, maç beşiktaş'ın üstünlüğüyle devam ederken kalede görülen son dakika golü, güvendiğiniz birinden yenilen dost kazığı vb. gibi anlık olaylardan sonra kafa dağıtmaya yarayacak şeydir ve muhakkak bulundurulması gerekir.
yemekle beraber güzel gidebilecek biradır kendileri. onun dışında cila için ideal değildir çünkü fazla hafiftir. işte orada efes devreye girip işi bitirir.
teke tek karşılaştığınızda sıkıntı yaratmayacak durumdur ama yaşadım biliyorum, siz tek eski sevgiliniz de yeni sevgilisiyleyse çok kötüdür. hele yeni sevgilisi, sizin kızın eski sevgilisi olduğunuzu biliyorsa daha fenadır. şimdi baktım da böyle bir travmayı yaşayıp da nasıl hayatta kalmışım, vallahi helal bana be.
dün gece arena'ya girerken çakmağını ayakkabısının içine saklayarak soktuğu gelen bilgiler arasında.
stadın adının sadece vodafone arena olmasını istemem ama inönü spor kompleksi vodafone arena'yı da istemiyorum. başkanın söz verdiği gibi içinde şeref bey geçen bir stadyum olsun, sonuna da sponsor adı eklensin işte.
kazanacağımız para büyük, anlaşmanın kapsadığı tarihlerse uzun. yıllara oranladığımızda nasıl bir rakam çıkıyor, ek gelirler nasıl olacak vs gibi soruları şahsen pek cevaplayabileceğimi düşünmüyorum. o ekonomistlerin işi sanırım. benim için önemli olan, paranın nasıl kullanılacağı. stadın yapımı ve localarla beraber gs ve fb kadar gelirimiz olacak gibi bu kalemde ancak parayı bol bulup eski usül transferlere yönelmememiz lazım. bizim her şeyden önce transferde bir strateji belirleyip yıllara göre bunu değiştirmememiz gerekiyor. bu işlerin olup olmayacağınıysa zaman gösterecek. anlaşmaya sadece hayırlı olsun diyebiliriz şu an.
hep söylüyorum, kimin ne olduğu zerre umrumda değil ama ultras kültürü denilen bir şey var. sen adını ultraslan koyup sonra da polisle basın açıklaması yapamazsın, pankartın indirildiğinde şikayet edemezsin, yönetimden destek alamazsın, hele hele bugünkü gibi bir aptallığı hiç yapamazsın. he yapmak mı istiyorsun, git adını aslanağzı, sarı pençe vb. siktiriboktan bir şey olarak değiştir. sonra ne yaparsan yap. gidip deplasmanda leedsli taraftarları bıçaklayacaksın, sonra da kurduğun grubun adını ultraslan koyacaksın, siktirin lan ordan kepazeler.
büyük yanlışlar yaptığını düşünsem de kendisinin önder özen konusunda hakkını vermem gerekiyor. son günlerde görüyoruz bazı beşiktaş muhabirlerinin önder hoca'ya nasıl çaresizce saldırdığını. sebebi de belli, laf alamıyorlar ağzından. adam boş boş konuşmuyor. bu da işlerine hiç gelmiyor bu yavşakların ve bu laf alamayanlar eminim hoca'nın arkasından her türlü oyunu oynuyor gitmesi için. fakat fikret orman bu zamana kadar dik durmayı başardı. hoca'nın kulüpte yaptığı değişikliklere pek karışmadı, bu sayede devrim sancılı bile olsa başladı diyebiliriz. bu yüzden başkan kocaman bir teşekkürü hak ediyor.
kendisi hakkında bir alıntı yapmak istiyorum: "ATiBA HUTCHiNSON, çATISMALAR BASLASIN!" simdiden gonlumuzde taht kuran kanadalı orumcek adam.
tek kelimeyle efsanedir. ayrıca hem semtte hem olimpiyat'ta gördüğüm kadarıyla yok satıyor. rakiplere sahayı dar edecek kara kartal imajıyla da uyumlu. tribünden ve tv'den bakınca da mükemmel gözüküyor. imkanı olan herkes alır umarım.
kendisi karşılaşmak istediğim beşiktaşlı güzide muhabirlerden birisidir. karşılaşırsam söyleyeceğim aynen şu olacaktır: ulan dürzü, sen kimsin ki görevi devam eden beşiktaş futbol direktörü hakkında "benim tercihim değildi" diyebiliyorsun? nasıl oluyor da utanmadan prosinecki olayında beşiktaş'ı suçlu buluyorsun? söyle bakalım seni şimdi mi sikeyim, yoksa sabaha mı bırakayım?
bu muhabirlerin yaklaşık %80'i şerefsiz, haysiyetsiz, ekmek yediği yere ihanet eden ibnelerdir. bunlara karşı yapılması gereken şeyler; tesislere almamak ve gazete yönetimini başka muhabirler göndermeye zorlamaktır. taraftar olarak bize düşen de gördüğümüz yerde tehdit, dayak artık hangi yol uygun geliyorsa sindirmektir. unutmayın, bir tane beşiktaş var ve ben beşiktaş'ın bu orospu çocukları yüzünden zarar görmesine artık katlanamıyorum. umarım herhangi biriyle bir yerde karşılaşıp üzerime düşeni yapma fırsatını bulurum.
ligin son haftalarına şampiyonluk yarışında iddialı şekilde girmemiz sonucunda yönetim bilet talebini göz önünde bulundurur ve maçı olimpiyat'a aldırır, taraftar da doldurur. bunun dışında mümkün değil.
super kupa'da ankara bb ile oynayacagımız macın yeri rize olmus. ya kardesim rize'ye millet nasıl gidecek, salon nasıl dolacak diye bu federasyon dusunmuyor anladık da biz hentbolun bu ulkedeki lokomotifiyiz. allah askına sozumuzu gecirelim biraz. bu mac istanbul, izmir ya da ankara'da olsa salon full olurdu. simdi bakalım kac kisi gidebilecek rize'ye. bitirin amator bransları bitirin.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?