federer'in 3-1 galibiyeti ile finale yükseldiği maç olmuştur. ve eğer spikeri yanlış anlamadıysam 8. finaline çıkarak pete samparas'ın wimbledoon rekoruna ortak olacaktır.
federer'in dünyanın bir numarası olmasına sadece 2 oyun puanı kalan maçtır. an itibarı ile setlerde federer 2-1 önde oyunlarda da 4-1 puanlarda da 30 - 0 önde. hadi aslanım al şu çakma 1 numaradan birinciliği.
(bkz: sus ve yalamaya devam et)
en güzel grup ölümüne maçların oynanacağı ölüm grubudur diyerek almaya gideceğim kombinelerdir. ölmek kaçınılmazsa zevk almaya çalışcaz arkadaşım yok öyle yalnız bırakmak.
büyük memelere bakmamın amacı sadece daha sağlıklı kan basıncı ve kalp ritmine sahip olmam için tedavi içerikli olmasıdır. işte buda reçetem :(http://www.posta.com.tr/saglik/HaberDetay/Iri_goguslere_bakmak_omru_uzatiyor.htm?ArticleID=104674
edit: tedavinin adı memeteropi.
edit: tedavinin adı memeteropi.
(bkz: simsiyah)
basketbol takımımızın bu yılki maçlarının +18 uyarısyla geçeceğinin sinyallerini veren süper koç.
(bkz: fransız öpücüğü)
(bkz: french kiss)
(bkz: fransız öpücüğü)
(bkz: french kiss)
son iki yıldır özellikle önlenemez yükselişe geçen cenabetliğidir efendim. şöyle ki son iki yıldır beşiktaşta yöneticisinden futbolcusuna basketçisine koçuna kadar bu taraftar kime fazla ilgi, alaka, sevgi gösterse bu adamlar ya gidiyor ya başına bi şanssızlık geliyor.
aklıma gelenleri tarih sıralamasız gelişi güzel yazmak gerekirse de; allen iversondan başlamak isterim ki kendileri ilk beşiktaşın çocuğu facialarındandır. 2 maç oynayıp sonra bir daha kendisinden haber alınamadı. sonra bu yd döneminde tek bir yöneticiyi çok sevdik dün itibarı ile adı şikeci ve istenmeyen hatta çok ağır sövülen adam olan gene beşiktaşın çocuğu serdal adalı. devamında içimizden yetiştirdik dediğimiz hocamız tayfur havutçu ki bu adamın giydiği trençkota bile laf söyletmeyenler sonralarında en çok sövenlerinden olmuştur ayrıca o da şikecidir. derken basketbol takımımıza bir dünya starı geldi deron williams, onuda çok sevdik adam canlı izlediğim bir maçta tam elli sayı attı ve tabiiki o da gitti. bitmez denen lokavt bitti. ardından mucizeler yaratan bir takım kuruldu sezon yarısında. "besiktağşin coçiği ergie atama" diyen takım kaptanı david hawkins ve hocası ergin ataman bugün lanetliler arasında sanırım delibozuk bonsuda gidiyormuş, kadife bilekli ercegimizde gitti. geriye bir tek arroyo kaldı şu an inşallah o gitmezde gs yi yendiğimiz maçlardan sonra ergin hocam seni kim arroyo geyiğinden mahrum kalmayız. derken futbolda ki son yaprak dökümümüz takımın en sevileni ernst gönderilecek deniyor. ve geçen yıl sevgisini içimize sığdıramadığımız egemen korkmaz danda ayrılık haberi gelince artık içimde ki kimi sevsek başına bir hal geliyor lanetim çığ gibi büyümeye başladı. ha bir de direnip efsane olan ersan gülüm çıktığı ilk idmanda sakatlandı buda unutulmasın.
muhakkak dahasıda vardır ama ilk çırpıda aklıma gelenler bunlardı ve ben bu bahsettiğim yolu beşiktaştan geçenlere bir şiyir armağan etmek istiyorum atilla ilhan'dan, böyle bir sevmek. taam bunların hiçbiri kadın değil ama hepsini sevdik ve aslında yokmuşlar amk.
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
azıcık okşasam sanki çocuktular
bir akşam korkudan gözleri sislenir.
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle birsevmek görülmemiştir
hayır,sanmayınki beni unuttular
hala ara sıra mektupları gelir.
gerçek değildiler birer umuttular
eski bir şarkı belki bir şiir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
yanlızlıklarımda elimden tuttular
uzak fısıltıları içimi ürpertir
sanki gök yüzünde birer buluttular
nereye kayboldular şimdi kim bilir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir
aklıma gelenleri tarih sıralamasız gelişi güzel yazmak gerekirse de; allen iversondan başlamak isterim ki kendileri ilk beşiktaşın çocuğu facialarındandır. 2 maç oynayıp sonra bir daha kendisinden haber alınamadı. sonra bu yd döneminde tek bir yöneticiyi çok sevdik dün itibarı ile adı şikeci ve istenmeyen hatta çok ağır sövülen adam olan gene beşiktaşın çocuğu serdal adalı. devamında içimizden yetiştirdik dediğimiz hocamız tayfur havutçu ki bu adamın giydiği trençkota bile laf söyletmeyenler sonralarında en çok sövenlerinden olmuştur ayrıca o da şikecidir. derken basketbol takımımıza bir dünya starı geldi deron williams, onuda çok sevdik adam canlı izlediğim bir maçta tam elli sayı attı ve tabiiki o da gitti. bitmez denen lokavt bitti. ardından mucizeler yaratan bir takım kuruldu sezon yarısında. "besiktağşin coçiği ergie atama" diyen takım kaptanı david hawkins ve hocası ergin ataman bugün lanetliler arasında sanırım delibozuk bonsuda gidiyormuş, kadife bilekli ercegimizde gitti. geriye bir tek arroyo kaldı şu an inşallah o gitmezde gs yi yendiğimiz maçlardan sonra ergin hocam seni kim arroyo geyiğinden mahrum kalmayız. derken futbolda ki son yaprak dökümümüz takımın en sevileni ernst gönderilecek deniyor. ve geçen yıl sevgisini içimize sığdıramadığımız egemen korkmaz danda ayrılık haberi gelince artık içimde ki kimi sevsek başına bir hal geliyor lanetim çığ gibi büyümeye başladı. ha bir de direnip efsane olan ersan gülüm çıktığı ilk idmanda sakatlandı buda unutulmasın.
muhakkak dahasıda vardır ama ilk çırpıda aklıma gelenler bunlardı ve ben bu bahsettiğim yolu beşiktaştan geçenlere bir şiyir armağan etmek istiyorum atilla ilhan'dan, böyle bir sevmek. taam bunların hiçbiri kadın değil ama hepsini sevdik ve aslında yokmuşlar amk.
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
azıcık okşasam sanki çocuktular
bir akşam korkudan gözleri sislenir.
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle birsevmek görülmemiştir
hayır,sanmayınki beni unuttular
hala ara sıra mektupları gelir.
gerçek değildiler birer umuttular
eski bir şarkı belki bir şiir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
yanlızlıklarımda elimden tuttular
uzak fısıltıları içimi ürpertir
sanki gök yüzünde birer buluttular
nereye kayboldular şimdi kim bilir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir
ömrümde duyduğum gördüğüm en malca şeyler kategorisinde ilk beşi zorlayacağı kesin olan kendini süsleyerek püsleyerek meşhur bir hayali karaktere benzetme durumunun adıymış efendim bu durum. nette yanlışlıkla rast gelmem sonucu öğrendiğim bu cosplay mallığı sanırım uzakdoğu menşeeli veyada oralarda uygulaması sık görülen bir durum. genelde japon çizgi film karakterleri manga ve hentai kılıklarına giren bu değişiklerin türk olanları da varmış.http://kisalt.be/whi17f verdiğim linkin devamında ve öncesinde de yeteri kadar gerzeğe ulaşabilirsiniz.
düşman savaş uçağı düşüren ilk türk pilotu.
---------------alıntı---------------
6 Ocak 1896 tarihinde istanbul'da doğdu. I. Dünya Savaşı'na katıldı. Yaralanınca istanbul'a dönerek Yeşilköy'deki Tayyare Mektebi'ne girerek Pilot Astsubay olarak mezun oldu. Birinci Dünya savaşı sırasında pilot brövesi alarak 7. Tayyare Bölüğü'nde Ruslara karşı harekata katılan Vecihi Bey başarılı keşif ve bombardıman uçuşları yapmış ve bu arada girdiği bir hava muharebesinde bir Rus uçağını indirmiştir. Vecihi Hürkuş, uçak düşüren ilk Türk tayyarecidir.[1]Daha sonra Ruslara esir düşen Vecihi Bey Hazar Denizinde bulunan Nargin Adasından yüzerek iran üzerinden kaçmayı başarmış ve yurda dönerek 1918 yılı yaz başında Yeşilköy'de konuşlanmış bulunan 9. Harp Tayyare Bölüğü'nde görev almıştır.
Bu bölükte görevli iken bir av uçağı tasarımı yapan Vecihi Bey'in bu projesi Mondros ateşkes anlaşmasının imzalanması ile yarım kalmıştır. Kurtuluş Savaşı'na katılan Vecihi Bey, özellikle inönü ve Sakarya savaşı sırasında çok başarılı keşif ve destek uçuşları yaptığı gibi bir Yunan uçağını da indirmiştir. Kurtuluş Savaşı'nın ilk ve son uçuşunu yapan pilottur. izmir (Gaziemir - Seydiköy) hava meydanına ilk giren ve işgal eden kişi olur.
Vecihi Bey'e kırmızı şeritli istiklal Madalyası verilmiştir. Ayrıca TBMM tarafından üç kez Takdirname verilmiştir. üç takdirname verilen tek kişidir.
Savaştan sonra izmir'de yeni tayyarecileri eğitmeye başlar. Edirne'ye yanlışlıkla inen bir yolcu uçağını almakla görevlendirilir. Hizmeti karşılığı uçağa "Vecihi" adı verilince, uçak inşa etmek düşünceleri canlanır. izmir Seydiköy Hava Mektebi'nde -bugünkü Gaziemir Hava Teknik Okullar Komutanlığı- uçak yapımı projesine devam eder. 1924'te ganimet olarak Yunanlılardan ele geçen motorlardan yararlanarak ilk Türk uçağını imal eder. 28 Ocak 1925'de "VECiHi K-VI"adını verdiği uçağını uçurur. Ancak ödül yerine onu ceza beklemektedir. Vecihi Hürkuş'un ödül beklerken ceza almasının nedeni, havacılıktan anlayan kimsenin bulunmamasıydı. izin verecek merci olmadığı için, izinsiz havalanmış, bu yüzden de cezalandırılmıştır.
Daha sonra askeri havacılıktan ayrılarak uçak tasarımı ve yapımı çalışmalarına devam etmiştir. Havacılığa gönül veren Tayyareci Vecihi Hürkuş da sadece Türk havacılık tarihinin değil, belki de tüm Türkiye tarihinin en ilginç simalarından birisiydi.
1930'da Kadıköy'de bir keresteci dükkânını kiralayarak, 3 ay içinde ilk Türk sivil uçağını, aslında ikinci uçağı VECiHi K-XIV'ü inşa etti. ilk uçuşunu 16 Eylül 1930'da Kadıköy Fikirtepe'de büyük bir kalabalık ve basın topluluğu karşısında yapmıştır. Bu uçuştan sonra VECiHi K-XIV ile önce Yeşilköy'e, sonra Ankara'ya uçmuştur. Uçabilirlik Sertifikası için iktisat Bakanlığına başvurmuş, 14 Ekim 1930'da Tayyarenin teknik vasıflarını tespit edecek kimse bulunmadığından gereken vesika verilmemiştir cevabını almış. Hürkuş, bunun üzerine bakanlık nezdinde yapılan girişimler sonucu uçağa istenen belgenin alınması amacıyla uçağı sökerek demiryollarından kiraladığı vagonla çekoslovakyaya gönderilmesi için müsaade almıştır. Hürkuş, 6 Aralık 1930da Praga geldiğinde henüz tayyare gelmemişti. Tayyareye ait statik raporu gibi resmi evrak önce çek diline çevrilmiş, uçak gelince tekrar monte edilerek uçağın malzemeleri ve her türlü teknik kontrolü yapıldıktan sonra uçuşu istenmiş. Her türlü uçuş şekilleri ile uçuşun kontrolü tamamlanmıştır.
Hürkuş 23 Nisan 1931de çekoslovakyalı yetkililer tarafından civardaki bir gazinoda düzenlenen bir törenle, başköşesinde Yaşasın Türk Tayyareciliği yazılı bir pankartla onurlandırılarak uçuş müsaadesini almıştır. 25 Nisan 1931de çekoslovakyadan uçarak Türkiyeye gelmek için yola çıkıp 5 Mayıs 1931de Türkiyeye gelmiştir.
Vecihi Hürkuş, 1931 yılında, THK (Türk Tayyare Cemiyeti) yararına Türkiye turu yaptı. Birinci Tur (02.09.1931): Ankara, Kızılcahamam, Gerede, Bolu, Ereğli, Zonguldak, Cide, Sinop, Samsun, Trabzon, Of, Rize, Gümüşhane, Bayburt, Suşehri, Zara, Hafik, Sivas, şarkışla, Akdağmadeni, Sorgun, Yozgat, Sungurlu, Kalecik, Ankara.
ikinci Tur (09.11.1931) : Ankara, Gölbaşı, Bağla, şereflikoçhisar, Aksaray, Konya, Beyşehir, Seydişehir, Alanya, Manavgat, Antalya, Fethiye, Köyceğiz, Muğla, Göktepe, Kale, Tavas, Karacasu, Babadağ, Denizli, çal, çivril, Karahallı, Ulubey, Uşak, Kütahya, Eskişehir, çukurhisar, inönü, Bozüyük, Karaköy, Söğüt, Geyve, Adapazarı, izmit, istanbul.
1930'lu yıllarda ilk Türk Sivil Havacılık Okulu'nu (Vecihi Sivil Tayyare Mektebi 1932) açmıştır. Okulda ilk Türk kadın pilotumuz Bedriye Gökmen ile birlikte 12 pilot yetiştirmiştir. istanbul Kadıköy'de (Kalamış)ilk sivil uçağımız VECiHi K-XIV, ilk eğitim ve spor uçağımız VECiHi K-XV, 160 Beygirlik Mersedes uçak motorlu deniz kızağı VECiHi SK-X üretilmiştir. Nuri Demirağ Bey, bir tayyare yapımı için 5000 TL vermiş, böylece 1933de Vecihi Hürkuş tarafından NURi BEY adı verilen VECiHi K-XVI kabin uçağı yapılmıştır. Vecihi Bey zor koşullarda eğitim yaparken bazı kurumların, örneğin TEKEL idaresinin ve iş BANKASInın reklamlarını yapmış, bazı vatansever yetkili kuruluşların da yardımları olmuştur.
1954 yılında ilk sivil havayolu şirketimiz Hürkuş Havayollarını kurmuştur.
Türk Havacılık tarihinin en üretken ve girişimci kişilerinden olan Vecihi Hürkuş Ankara'da 16 Temmuz 1969 tarihinde Gülhane Askerî Tıp Akademisi Hastanesi'nde vefat etmiştir.
---------------alıntı---------------
---------------alıntı---------------
6 Ocak 1896 tarihinde istanbul'da doğdu. I. Dünya Savaşı'na katıldı. Yaralanınca istanbul'a dönerek Yeşilköy'deki Tayyare Mektebi'ne girerek Pilot Astsubay olarak mezun oldu. Birinci Dünya savaşı sırasında pilot brövesi alarak 7. Tayyare Bölüğü'nde Ruslara karşı harekata katılan Vecihi Bey başarılı keşif ve bombardıman uçuşları yapmış ve bu arada girdiği bir hava muharebesinde bir Rus uçağını indirmiştir. Vecihi Hürkuş, uçak düşüren ilk Türk tayyarecidir.[1]Daha sonra Ruslara esir düşen Vecihi Bey Hazar Denizinde bulunan Nargin Adasından yüzerek iran üzerinden kaçmayı başarmış ve yurda dönerek 1918 yılı yaz başında Yeşilköy'de konuşlanmış bulunan 9. Harp Tayyare Bölüğü'nde görev almıştır.
Bu bölükte görevli iken bir av uçağı tasarımı yapan Vecihi Bey'in bu projesi Mondros ateşkes anlaşmasının imzalanması ile yarım kalmıştır. Kurtuluş Savaşı'na katılan Vecihi Bey, özellikle inönü ve Sakarya savaşı sırasında çok başarılı keşif ve destek uçuşları yaptığı gibi bir Yunan uçağını da indirmiştir. Kurtuluş Savaşı'nın ilk ve son uçuşunu yapan pilottur. izmir (Gaziemir - Seydiköy) hava meydanına ilk giren ve işgal eden kişi olur.
Vecihi Bey'e kırmızı şeritli istiklal Madalyası verilmiştir. Ayrıca TBMM tarafından üç kez Takdirname verilmiştir. üç takdirname verilen tek kişidir.
Savaştan sonra izmir'de yeni tayyarecileri eğitmeye başlar. Edirne'ye yanlışlıkla inen bir yolcu uçağını almakla görevlendirilir. Hizmeti karşılığı uçağa "Vecihi" adı verilince, uçak inşa etmek düşünceleri canlanır. izmir Seydiköy Hava Mektebi'nde -bugünkü Gaziemir Hava Teknik Okullar Komutanlığı- uçak yapımı projesine devam eder. 1924'te ganimet olarak Yunanlılardan ele geçen motorlardan yararlanarak ilk Türk uçağını imal eder. 28 Ocak 1925'de "VECiHi K-VI"adını verdiği uçağını uçurur. Ancak ödül yerine onu ceza beklemektedir. Vecihi Hürkuş'un ödül beklerken ceza almasının nedeni, havacılıktan anlayan kimsenin bulunmamasıydı. izin verecek merci olmadığı için, izinsiz havalanmış, bu yüzden de cezalandırılmıştır.
Daha sonra askeri havacılıktan ayrılarak uçak tasarımı ve yapımı çalışmalarına devam etmiştir. Havacılığa gönül veren Tayyareci Vecihi Hürkuş da sadece Türk havacılık tarihinin değil, belki de tüm Türkiye tarihinin en ilginç simalarından birisiydi.
1930'da Kadıköy'de bir keresteci dükkânını kiralayarak, 3 ay içinde ilk Türk sivil uçağını, aslında ikinci uçağı VECiHi K-XIV'ü inşa etti. ilk uçuşunu 16 Eylül 1930'da Kadıköy Fikirtepe'de büyük bir kalabalık ve basın topluluğu karşısında yapmıştır. Bu uçuştan sonra VECiHi K-XIV ile önce Yeşilköy'e, sonra Ankara'ya uçmuştur. Uçabilirlik Sertifikası için iktisat Bakanlığına başvurmuş, 14 Ekim 1930'da Tayyarenin teknik vasıflarını tespit edecek kimse bulunmadığından gereken vesika verilmemiştir cevabını almış. Hürkuş, bunun üzerine bakanlık nezdinde yapılan girişimler sonucu uçağa istenen belgenin alınması amacıyla uçağı sökerek demiryollarından kiraladığı vagonla çekoslovakyaya gönderilmesi için müsaade almıştır. Hürkuş, 6 Aralık 1930da Praga geldiğinde henüz tayyare gelmemişti. Tayyareye ait statik raporu gibi resmi evrak önce çek diline çevrilmiş, uçak gelince tekrar monte edilerek uçağın malzemeleri ve her türlü teknik kontrolü yapıldıktan sonra uçuşu istenmiş. Her türlü uçuş şekilleri ile uçuşun kontrolü tamamlanmıştır.
Hürkuş 23 Nisan 1931de çekoslovakyalı yetkililer tarafından civardaki bir gazinoda düzenlenen bir törenle, başköşesinde Yaşasın Türk Tayyareciliği yazılı bir pankartla onurlandırılarak uçuş müsaadesini almıştır. 25 Nisan 1931de çekoslovakyadan uçarak Türkiyeye gelmek için yola çıkıp 5 Mayıs 1931de Türkiyeye gelmiştir.
Vecihi Hürkuş, 1931 yılında, THK (Türk Tayyare Cemiyeti) yararına Türkiye turu yaptı. Birinci Tur (02.09.1931): Ankara, Kızılcahamam, Gerede, Bolu, Ereğli, Zonguldak, Cide, Sinop, Samsun, Trabzon, Of, Rize, Gümüşhane, Bayburt, Suşehri, Zara, Hafik, Sivas, şarkışla, Akdağmadeni, Sorgun, Yozgat, Sungurlu, Kalecik, Ankara.
ikinci Tur (09.11.1931) : Ankara, Gölbaşı, Bağla, şereflikoçhisar, Aksaray, Konya, Beyşehir, Seydişehir, Alanya, Manavgat, Antalya, Fethiye, Köyceğiz, Muğla, Göktepe, Kale, Tavas, Karacasu, Babadağ, Denizli, çal, çivril, Karahallı, Ulubey, Uşak, Kütahya, Eskişehir, çukurhisar, inönü, Bozüyük, Karaköy, Söğüt, Geyve, Adapazarı, izmit, istanbul.
1930'lu yıllarda ilk Türk Sivil Havacılık Okulu'nu (Vecihi Sivil Tayyare Mektebi 1932) açmıştır. Okulda ilk Türk kadın pilotumuz Bedriye Gökmen ile birlikte 12 pilot yetiştirmiştir. istanbul Kadıköy'de (Kalamış)ilk sivil uçağımız VECiHi K-XIV, ilk eğitim ve spor uçağımız VECiHi K-XV, 160 Beygirlik Mersedes uçak motorlu deniz kızağı VECiHi SK-X üretilmiştir. Nuri Demirağ Bey, bir tayyare yapımı için 5000 TL vermiş, böylece 1933de Vecihi Hürkuş tarafından NURi BEY adı verilen VECiHi K-XVI kabin uçağı yapılmıştır. Vecihi Bey zor koşullarda eğitim yaparken bazı kurumların, örneğin TEKEL idaresinin ve iş BANKASInın reklamlarını yapmış, bazı vatansever yetkili kuruluşların da yardımları olmuştur.
1954 yılında ilk sivil havayolu şirketimiz Hürkuş Havayollarını kurmuştur.
Türk Havacılık tarihinin en üretken ve girişimci kişilerinden olan Vecihi Hürkuş Ankara'da 16 Temmuz 1969 tarihinde Gülhane Askerî Tıp Akademisi Hastanesi'nde vefat etmiştir.
---------------alıntı---------------
ismini ilk düşman uçağı düşüren türk savaş pilotu vecihi hürkuş'tan almıştır.
iddaa'nın neredeyse ispanyayı sürdirek favori gösterdiği karşılaşmadır. ispanyanın iddaa oranı 1.90 iken italya'nın 3.00 dır beraberlik ise 2.90'dır. ayrıca şahsi kanaatim italya ispanyayı ortalama 82 paslık pozisyonlarla 2-0 yenerek kupaya ulaşacaktır. yürüyedur gökmavililer yada her ne skimse [ybkz]swh[/ybkz]
en güzel nilüferin seslendirdiği içmelere doyum olmayan bir türk hafif müziği şarkısı.
içtiğim meyhanede şarkıyı söyleyen başrol oyuncusu gibi birisinin olması durumunda "bütün hesaplar benden" dedikten sonra alkol komasına gireceğim ve son cümlemin -"lan değişik, hastane masraflarıda senden mi?" olacağı meyhanedir.
içtiğim meyhanede şarkıyı söyleyen başrol oyuncusu gibi birisinin olması durumunda "bütün hesaplar benden" dedikten sonra alkol komasına gireceğim ve son cümlemin -"lan değişik, hastane masraflarıda senden mi?" olacağı meyhanedir.
moda ile alakalı bir yarışmada jüri olan ivana sert adlı soyismi gibi katır kutur taş gibi sert olan ablanın aksanlı olarak bizimle değilsin deme şekli.
samet aybaba'nın kendisine bizımla deyılsın dediği beşiktaşımızın formasını giyen gelmiş geçmiş en kariyerli futbolcularındandır. gidişine üzülür kendisi için hayırlı olmasını dilerim.
girmiş olduğu entryleri görünce --konu ne olursa olsun-- manyak mısın kızım yeaaa diye içimden geçirdiğim kırmızı saçlı kız. [ybkz]swh[/ybkz]
(bkz: simsiyah)
kendilerinden bir tane edinmem durumunda, arkasına futbolcu ismi yazdırmama inadımı kırıp samet aybaba yazdıracağım formalardır. şaka lan şaka recep çetin yazdırırım ulvi güveneroğlu [ybkz]swh[/ybkz]yazdırırım ama genede samet yazdırmam. ayrıca samet aybaba futbolcu değil teknik direktördür.
kendisini gönderen yada gönderilmesi için ayak oyunu yapıp kampa almayan kim olursa olsun (yönetim yada teknik diektör) yanlış yoldadır. bana hiç kimse gençleşiyörüz yada sistemimi değiştiriyörüz diye bir gerekçe sunmasın saçmadır. git aurelio'yu gönder git necip'i gönder ulviyi hatta recepi gönder anlarım ama daha göreve başlamadan ama ernsti gönderiyorsan sen hiç beşiktaş maçı seyretmemişsindir seni anlamam.
şimdi son sezon oynadığı maçlar dahil şu an ki kadroda bırakın aynı bölgede, takımda herhangi bir bölgede daha iyi futbolcu yok. ne duygusal olarak nede profesyonel olarak bir izahı olduğunu sanmıyorum bu yapılanın. konuşmak için erken ama egolarının kurbanı olacaksa eğer birilerinin, umarım daha 6. haftada sahada gözümüzü alacak bir keli aramayız.
şimdi son sezon oynadığı maçlar dahil şu an ki kadroda bırakın aynı bölgede, takımda herhangi bir bölgede daha iyi futbolcu yok. ne duygusal olarak nede profesyonel olarak bir izahı olduğunu sanmıyorum bu yapılanın. konuşmak için erken ama egolarının kurbanı olacaksa eğer birilerinin, umarım daha 6. haftada sahada gözümüzü alacak bir keli aramayız.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?