ozdemirozdemir

(bkz: tosun paşa)

hakkında birçok genelleme bulunan bir zihinsel süreçtir. akvaryum balıkları üzerinde ki deneylerle klasik ve edimsel şartlama aracılığı ile bir balığa çokça yetenek kazandırılabilinmiş olduğundan üç veya dokuz saniye gibi komik bir rakam pek karşılamaz ancak, hafızadan kastınızın ne olduğu da önemlidir. bir balıktan belirli hareketleri tekrar etmesini ve bir balığa belirli uyarıcılara istendik tepki vermesini sağlamak çok mümkün olmasına rağmen, kendilerinden matematik bir düşünce yapısı beklemek hayal kırıklığı yaratır.

tekrar eden davranışların sönmelerinin gerçekleşmesine rağmen günler ve haftalar sonra tekrar hatırlayabilmeleri, tahminimizden daha fazla yaşam içgüdüsü ve hafızaya sahip olduklarının kanıtıdır.

mesela;
http://www.youtube.com/watch?v=jgRrrNL-mi4

diğer adıyla perhiz, kullanımı sağlıksız bir aşırılığa çıkmış herhangi durumu azaltma yada optimal oranına döndürme işlemdir. çoğu türk kadınında pazartesi başlar ve aynı gün biter. bir alışkanlığın değişmesinin zor bir süreç gerektirdiğinin kanıtıdır.

geleceğe dönüş filminde tam adı emmett lathrop brown olan "doktor"dur. delorean'ı zaman makinesine çeviren, libyalı terörist grupta plutonyum çalıp yakıt yapan, kopernik ve einstein adında iki köpeği olmuş, sonraları jules ve verne isimli iki çocuğu olan ve filmin sonunda zamanda yolculuk yapan treni keşfeden deli doktordur, uzun süredir özlenilendir.

gece gece, geleceğe dönüş izlettim kendime kardeş.

niklerin arkasına gizlenip bir grup oluşturmuş mizah engelli bir sürünün, bir toplum yapısına etki edebileceğini düşündüğü oluşumdur. espri desen yok, mizah desen yok sadece aşırılık ve bokunu çıkarma, insanların değerleri ile alay var. belki kuruluş amaçları bu değildi ancak şimdi geldikleri nokta budur.

playstation yada bizim bildiğimiz hali ile plesteyşın birde oynanan, şimdi ki oyunlara taş çıkaran muhteşem oyundur. grafikler çok iyi değildir belki ancak, öyle zekice planlanmış bir seneryoda ilerlersin ki, şimdi oynayacağın o uçuk grafikli oyunları yirmiye katlar, o oranda da zevk verir. hele birde, yanında sevdiğin biri ile birlikle düşünerek oynuyorsan bir solukta hiç sıkılmadan bitirirsin, bir daha başlarsın.

aylarca adını ezgi bildiğim, gözlerimin her yerde aradığı hayalim, hayali sevgilimi hatırlatan özer atik parçası.

sözleri;
--spoiler--

bahar geldi istanbul'a, neden bilmem vuruldum sana.
cemre oldun düştün yüreğime haberin olmasa da.
cesur değilim sana hislerimi anlatacak kadar.
emin değilim daha beni sevebileceğinden bile

bir rüya görüyorum uyandırmandan korkarak.
sen varsın düşümde
ve güneş senin kadar sıcak
deniz gözün kadar yeşil
dünya senin kadar güzel değil rüyamda.

biliyorum ayrı iklimlerin insanlarıyız diyeceksin bana.
göz ardı edeceksin beni yürek ardı sevgimi ama
bir gün gelip bana aşklarını anlatacağına
dinle sesimi beni anlat başkalarına.

bir rüya görüyorum uyandırmandan korkarak.
sen varsın düşümde
ve güneş senin kadar sıcak
deniz gözün kadar yeşil
dünya senin kadar güzel değil rüyamda.

bakıp bana gülsen de
canım olup sevsen de
hüzün olup gitsen de
yüreğimdeki ezgim ol istiyorum.

yarım aklım hep sende
ellerinle itsen de
gözyaşımı silsen de
yüreğimdeki ezgim ol istiyorum.

ben bu sahilin fikri firarda sarhoş gezen delisiyim
martılar dostum bu diyarda, gökyüzü kan kardeşim
sana vuruldum kilitlendim
beni görmesen de

bakıp bana gülsen de
Canım olup sevsen de
Hüzün olup gitsen de
Yüreğimdeki ezgim ol istiyorum.

bakıp bana gülsen de
canım olup sevsen de
hüzün olup gitsen de
yüreğimdeki ezgim ol istiyorum.

--spoiler--

not: hangi kafayla yazdın özer abi, belki görürsün, duygudaşız .

insanı tuhaf ruh hallerine sokabilen özer atik parçasıdır. dinledikçe bağlayandır.

sözleri;

--spoiler--

yağmurlarda doğmuş olsak
güneşlerde çiçek açsak
biz baharı göremeyiz
biz yalandan sevemeyiz
biz beraber solsak da
asla birlikte ölemeyiz

seni sensiz anladım
sana ihtiyacım yok artık
seni sen yokken sevdim
aramıza girme sevgilim

seni sensiz anladım
sana ihtiyacım yok artık
seni sen yokken sevdim
aramıza girme sevgilim

senin yüzünden bu alem
beni dile sardı
ben bu aleme şaşarım
sen ellerin ol sevdiğim
ben ellerin olmadan da yaşarım

senin yüzünden bu alem
beni dile sardı
ben bu aleme şaşarım
sen ellerin ol sevdiğim
ben ellerin olmadan da yaşarım

--spoiler--

komedi dükkanı vasıtası ile tanıdığımız sanatçıdır. gitarı pek iyi olmasa da, piyano konusunda hayranlık uyandırıcı bilgilere sahiptir. dinledikçe çözülebilecek, anlaşılabilecek biridir.

dinlenmesi tavsiye olunan eserleri;
(bkz: yüreğimde ki ezgim ol istiyorum)
(bkz: ben ellerin olmadan da yaşarım)
(bkz: yok böyle bir şey)

son dönem televizyon hayatımızın en iyi programıdır. bütün o bkm mutfak tayfası, ali sunalın güldürükleri vs. işlerden çok daha güldürmüş üstelik televizyon programı olmasının yanında tiyatro özelliğini hiç kaybetmemiş bir program.

ayrıca, özer atik gibi kıymeti hala bilinmeyen bir sanatçıyı tanıma imkanı sunmuştur.

filmine ayrı oyununa ayrı uyuz olunabilecek yapımdır.

ilk oyunları muhteşemdir; bilmeceler, zeka işleri, soğuk kanlılık vs. ancak son oyunlarda tabiri caiz ise dan dun ateş açarak ilerlemeli emmeli gömmeli bir saçmalığa gelmeye başlayıp kendinden soğutmuştur.

filmleri de aynı şekilde ilk birkaç seride anlaşılır ve heyecanlı geçerken sonlara doğru "ee yuh artık, hiç bitmeyecek mi bu, ne şemsiyeymiş arkadaş" dedirtiyor. insanlar tarafından sevilen her şeyin, ticari amaçlarla boku çıkarılması şart mı, ey yatırımcı kaldırımcı abiler?

bir takım yobazın, kendine müslüman lütfunu yükleyerek, kendilerinde can alma hakkı bulması ile gerçekleşmiş olayı anlatır bu türkü. bir şeyler anlatan gerçek müzik, gerçek sanatçılık...

Kararmış yüreğin hiç ışığı olmaz
Bilmez misin ki türküler yanmaz
Günü gelir sanma hesap sorulmaz
Dayanır kapına pir sultan ölmez

dünya çapında en iyi yapılanı, babamın yaptığıdır efendim. sütlerle falan ekmekleri hazırlar yumurtalar ve yağ oranları tamamiyle bilimsel yapılarak yenilen, her defasında, oha baba naptın ya, dedirtendir.

konuşurken bakınız vermek ya da vermeye çalışmak bunun en önemli zararıdır.

şöyle bir şeydir;
(vurgula: t)

nasıl oynandığını hiçbir zaman doğru öğrenemediğim oyunlar oynanan kartlardır. üstünde birkaç tane kıçtan uydurma istatistik verisi bulunurdu ve onlardan birine göre seçilen kart diğerini almış olurdu. işte bu noktada hep iyi ve saf olan ben, daha iyi kart bile açmış olsam, olum ona değil şuna bakılıyor, denilerek keklenmişimdir.

bakkallara hücum edip, farklı resimler barındıran paketlerini yıllarca aradığım tuhaf oyuncaktı. tuhaf diyorum çünkü, bir oyun maksadı ile biriktirilmezdi. daha çok koleksiyon gibiydi o yaş çocukları için.

son dönemlerini, iki kişinin elinde tuttuğu tasolarla "çak" yapmasının ardından, yere düşen tasoların önceki tahminlere göre ters mi düz mü durduğuna göre, kepilen, kekilen vs oyun aracı. o plastiklerin üstündeki tuhaf şekiller bir şekilde hayatımız olmuştu.

(bkz: şirinler kartları)
(bkz: futbolcu kartları)

en asil renklerin kadınıdır. ötekileri görüyorsunuz, sarı-kırmızı veya sarı-lacivert -yanlış anlaşılmasın- çok bir uçuk görünüyor, şımarık vs. ama siyah-beyaz öyle mi? gördüğün anda diyorsun ki, aha işte kadın!

hayatım boyunca bir tane yapıp uçurabilmişliğimin olmadığı oyuncaktır. içten içe birinden öğrensemde, sabah kimsenin olmadığı bir saatte, bir yeşillik alana gidip gizli gizli uçurtsam diye iç geçirtendir. ah çocukluk...