süleyman seba döneminde görev aldığı yöneticilik yıllarından bilinen, şu anda da beşiktaş kulübünde ikinci başkanlık görevini devam ettirmekte olan 1949 doğumlu iş insanı.
takımın neyine derman olacağını anlamadığım kişi. Zaten 9 maç var neyin yardımcılığı?
"Lucescu gelsin" diyenlerin yüzlerine anırarak gülmek arkasından sövmek istiyorum. Adam sistemini kurmuş, hayvan gibi stada geçmiş, UEFA Kupasını kazanmış, ligde tek bir tane rakibi var, şL'de çeyrek finale çıkmış bunları bırakıp neden "25 maç sonra gitsin mi kalsın mı" tartışmasının yapılacağı takıma gelsin. [ybkz]swh[/ybkz]
"Takımda çok yıldız var oouu" diyenler için bu paragraf. Hala anlamadınız mı bu işin yıldızlarla olmayacağını? Takım takım olmadıktan sonra kimi getirirseniz getirin iş yapamayacaktır. Dünya üzerinde transferle yıldız alıp başarılı olmaya çalışan tek takım Real Madrid. Onlarında geçen sene ki durumları ortada. Yıldızlarla çalışmak yetenek ister o kişi Mourinho'dur. Haa ayrıca Simao ve Almedia'nın yıldızı nerede lan? Bu adamlar çok iyi birer oyuncu olabilirler ama yıldız değiller. Quaresma'nın yıldızlığını tartışırım. Tamam çok yetenekli ama yıldız değil sadece yıldız tribinde olduğu için bize yıldızmış gibi geliyor. Geriye kalan isim Guti. Takımın tek yıldızı olabilir.. Onun için başımıza gelecek teknik direktörün yıldızlarla çalışmayı bilmesine falan gerek yok. Biz adamlara "aslansınız kralsınız" dediğimiz için bu adamlar yıldız tribindeler.
Gelecek hocanın rengi, memleketi falan önemli değil. önemli olan takımın başında ne kadar kalacağı? Sonu Schuster gibi olacaksa Sir Alex Ferguson gelse neye yarar? 5-6 başarız sonuçtan sonra basın "bu adam değil" diye yazmaya başlayacak, taraftar "ooouw nasıl adam bu yae" diyecek ve istifaya davet edecekse gelecek isim vizyonsuz, sistemsiz birileri olmalıdır. çünkü sistemli futbol anlayışı bu ülkeye fazla. Geldiğin sezon şampiyon yaparsan kalırsın yapamazsan "yıldızlarla dolu" takımı şampiyon yapamadığın için adam değilsin..
"Takımda çok yıldız var oouu" diyenler için bu paragraf. Hala anlamadınız mı bu işin yıldızlarla olmayacağını? Takım takım olmadıktan sonra kimi getirirseniz getirin iş yapamayacaktır. Dünya üzerinde transferle yıldız alıp başarılı olmaya çalışan tek takım Real Madrid. Onlarında geçen sene ki durumları ortada. Yıldızlarla çalışmak yetenek ister o kişi Mourinho'dur. Haa ayrıca Simao ve Almedia'nın yıldızı nerede lan? Bu adamlar çok iyi birer oyuncu olabilirler ama yıldız değiller. Quaresma'nın yıldızlığını tartışırım. Tamam çok yetenekli ama yıldız değil sadece yıldız tribinde olduğu için bize yıldızmış gibi geliyor. Geriye kalan isim Guti. Takımın tek yıldızı olabilir.. Onun için başımıza gelecek teknik direktörün yıldızlarla çalışmayı bilmesine falan gerek yok. Biz adamlara "aslansınız kralsınız" dediğimiz için bu adamlar yıldız tribindeler.
Gelecek hocanın rengi, memleketi falan önemli değil. önemli olan takımın başında ne kadar kalacağı? Sonu Schuster gibi olacaksa Sir Alex Ferguson gelse neye yarar? 5-6 başarız sonuçtan sonra basın "bu adam değil" diye yazmaya başlayacak, taraftar "ooouw nasıl adam bu yae" diyecek ve istifaya davet edecekse gelecek isim vizyonsuz, sistemsiz birileri olmalıdır. çünkü sistemli futbol anlayışı bu ülkeye fazla. Geldiğin sezon şampiyon yaparsan kalırsın yapamazsan "yıldızlarla dolu" takımı şampiyon yapamadığın için adam değilsin..
Schuster'in gidişine şaşırmadım zaten Türkiye Kupası'nı alamazsa gönderilecekti. Beşiktaş ile kimyasının uyuşmadığını, takımı anlamadığını düşünenlere anlam veremiyorum. Schuster'den önce Beşiktaş'ın son üç yılına baktığımız zaman, Ertuğrul Sağlam ve Mustafa Denizli, hucum futbolundan eser olmadığını oyununu ağır ve defansif oynadığı gerçeği var. Kurdukları kadrolar ve alınan futbolcularda hep bu sistemin adamları olmuştur.
Normal olarak bu sene başında teknik direktör olarak alınan Schuster ise iki teknik adamdan zıt bir oyun anlayışı geliştirmiştir. Son 3 sezonda oyunu defansif oynayan bir takıma tam tersi bir sistem oturtmak zaman alacaktır. Ve bu zamanın 25-30 maç olmayacağı ortada..
"Beşiktaş'a transferler yapıldı nasıl başarı gelmez? O kadar yıldız aldık" düşüncesine hep yıldızlarla başarı gelmez diyerek cevap verdim ancak bunu anlamak için taraftarın yaşamaya ihtiyacı varmış. Yıldızlarla başarı gelmez bunu anladık peki yeni kurulan takımın başarılı olmak şansı nedir?
Hepimizin bildiği birşey vardır; yeni kurulan takımların oyuncuların birlikte oynamaya alışmaları gerekir ve bu yüzden hep sezon öncesi kampların önemlidir. Beşiktaş'ın ilk yarıda iyi oynarken ikinci yarıda durmasının sebebi takımın takımın yeniden kurulmuş olmasıdır. Schuster'in elinde ilk yarıda birbiriyle yıllardır oynayan oyuncular ve birkaç yeni transferle kurulmuş bir takım vardır buda Schuster'in kafasında ki sistemi iyi-kötü oynayabilen bir takım çıkartması için yeterliydi ancak ikinci yarı yapılan transferlerle olay tamamiyle tersine döndü. Birbirini tanımayan, yeni kurulan takım ve alışmadıkları sistemde oynamaya çalışan bir takım çıktı ortaya. Ne kadar eleştirsekte Holosko ve Tabata'nın takımdan gönderilmiş olması Schuster'in ilk yarıda ki kadroya dönememesini sağladı. O yüzden Nobre'yi forvet arkası ve kanat oynarken gördük. Almedia, Quaresma, Simao ve Fernandes Portekizli olmasından biz "haa tamam oynarlar" mantığını çıkarttık. Oysa bu adamlarda birbiriyle oynamayan adamlardı. Ayrıca takımın Schuster'in kafasında ki sistemi oynayabilecek kapasitede olmadığını (http://babasicarlos.blogspot.com/2011/02/haklsnz.html ) yazısında yazmıştım.
Duruma böyle baktığımızda Schuster'in Beşiktaş'ta başarılı olma olasılığı ortadan kalkıyor. Yeni kurulan kadro, vasat oyuncular ve hiç oynamadıkları bir sistem ile başarı gelmesini beklemek sacma değil miydi? Son derece sacmaydı hatta bunlardan daha sacma olanı bu durumu görmezden gelip takımdan 17'de 17 yapmasını bekleyen zihniyetti.
özür dileriz dayı senden çok biliyoruz...
Yazık oldu..
babasicarlos.blogspot.com [ybkz]swh[/ybkz]
Normal olarak bu sene başında teknik direktör olarak alınan Schuster ise iki teknik adamdan zıt bir oyun anlayışı geliştirmiştir. Son 3 sezonda oyunu defansif oynayan bir takıma tam tersi bir sistem oturtmak zaman alacaktır. Ve bu zamanın 25-30 maç olmayacağı ortada..
"Beşiktaş'a transferler yapıldı nasıl başarı gelmez? O kadar yıldız aldık" düşüncesine hep yıldızlarla başarı gelmez diyerek cevap verdim ancak bunu anlamak için taraftarın yaşamaya ihtiyacı varmış. Yıldızlarla başarı gelmez bunu anladık peki yeni kurulan takımın başarılı olmak şansı nedir?
Hepimizin bildiği birşey vardır; yeni kurulan takımların oyuncuların birlikte oynamaya alışmaları gerekir ve bu yüzden hep sezon öncesi kampların önemlidir. Beşiktaş'ın ilk yarıda iyi oynarken ikinci yarıda durmasının sebebi takımın takımın yeniden kurulmuş olmasıdır. Schuster'in elinde ilk yarıda birbiriyle yıllardır oynayan oyuncular ve birkaç yeni transferle kurulmuş bir takım vardır buda Schuster'in kafasında ki sistemi iyi-kötü oynayabilen bir takım çıkartması için yeterliydi ancak ikinci yarı yapılan transferlerle olay tamamiyle tersine döndü. Birbirini tanımayan, yeni kurulan takım ve alışmadıkları sistemde oynamaya çalışan bir takım çıktı ortaya. Ne kadar eleştirsekte Holosko ve Tabata'nın takımdan gönderilmiş olması Schuster'in ilk yarıda ki kadroya dönememesini sağladı. O yüzden Nobre'yi forvet arkası ve kanat oynarken gördük. Almedia, Quaresma, Simao ve Fernandes Portekizli olmasından biz "haa tamam oynarlar" mantığını çıkarttık. Oysa bu adamlarda birbiriyle oynamayan adamlardı. Ayrıca takımın Schuster'in kafasında ki sistemi oynayabilecek kapasitede olmadığını (http://babasicarlos.blogspot.com/2011/02/haklsnz.html ) yazısında yazmıştım.
Duruma böyle baktığımızda Schuster'in Beşiktaş'ta başarılı olma olasılığı ortadan kalkıyor. Yeni kurulan kadro, vasat oyuncular ve hiç oynamadıkları bir sistem ile başarı gelmesini beklemek sacma değil miydi? Son derece sacmaydı hatta bunlardan daha sacma olanı bu durumu görmezden gelip takımdan 17'de 17 yapmasını bekleyen zihniyetti.
özür dileriz dayı senden çok biliyoruz...
Yazık oldu..
babasicarlos.blogspot.com [ybkz]swh[/ybkz]
ne kadar iyi kaleci olduğunu kalede Hakan Arıkan ve Rüştü Reçber oynadığı zaman anladığımız beşiktaş'ın casillas'ı olacak yetenekli kaleci.
Geldiği günden beri takım için yaptığı en iyi şeyi sakatlanmak olan. vasat futbolcumuz. Onun kötü futbolunu Beşiktaş cocuğudur diye sineye çekenler Oscar Cordoba'nın şike yaptığını iddia ederek "orospu cocuğu" muamelesi yapmıştı.
tekel zihniyetinin ürünü olan şans oyunu. Ne oranları oran ne kuralları kural.
kabuk tutmuş yarayı kaşıdıktan sonra oluşması muhtemel şey.
Beşiktaş başlığına yazdığım bir yazıda taraftar için şunu yazmıştım;
---------------spoiler---------------
taraftar ise değişimden mutlu "bize ne lan roberto'dan, alex'ten, kewell'dan bize formasını sevecek, arması için oynayacak adam lazım buda genç oyunculardır." mantığından "yıldız oyuncu alalım, çoşalım", "bakın xxx'i aldık siz kimi aldınız la? ehehehe" gibi yıldız oyuncu peşinde koşan fenerbahçe taraftarı mantığına bürünmüş durumdadır. yönetimi her yıldız oyuncudan sonra "şakşakladıkça"da istedikleri kadar yıldız oyuncu göreceklerdir. forma aşkı mı? koy götüne gitsin önemli olan diğer takım taraftarlarıyla "taşak geçip eğlenmek" ..
---------------spoiler---------------
Bugün geldiğimiz noktada ise taraftarın artık Demirören'in "yıldız oyuncu aldık herkesi yenicez" düşüncesini iyice benimsediğini görüyoruz. Quaresma, Guti, Almedia ve Simao'nun her maç çıkıp rakip takımı yenebileceğini düşünüyorlar. Bu mantıkla düşündüklerinden dolayı onlar için iBB, Gaziantepsor, Karabükspor takım değil. Bunlar takım olmayınca normal olarak "17'de 17 yapıcaz oluuum herkesi yenicez" düşüncesi ortaya çıkıyor. Tabii bu iş böyle olmayınca suçlu aramak gerekiyor.
Taraftarın suçlu bulduğu isim, normal olarak, Schuster. Nasıl olurda Beşiktaş iBB'ye puan kaybeder? Karabükspor'a 10 atamaz? Nasıl olurda Kiev'e elenir? Bizde Quaresma, Guti, Almedia ve Simao varken onlarda kim var ki yıldız olarak?
ilk yarı sona erdiğinde Trabzonspor, Bursaspor ve Fenerbahçe arasında geçtiğine inandığımız lige Simao, Fernandes ve Almedia transferinden sonra inanmaya başlayan, Gelen yıldızlarla kaybolan umudunu tekrar bulan, ikinci yarıda üstüne hiçbir baskı olmayacak takıma "17'de 17 yapıcaz" şamatasıyla baskı yükleyen bu taraftar değil miydi? Peki istanbul'u daha önce Beşiktaş için yakarken bu sefer 3-4 yıldızın uğruna yakmaya çalışan kimlerdi? Eğer bugün takımın bu durumunda taraftarın bir suçu olmadığına inanıyorsanız sadece kendinizi kandırıyorsunuzdur.
Bu sezon hem yönetime hem taraftara futbolun gerçecğinin tokat gibi çarpttığı sezon olmuştur. Beşiktaş taraftarının hatta yönetiminin bu sezondan çıkartması gereken ders "maçın yıldızlarla değil takım oyunuyla, mücadele ile kazanıldığı" olmalıdır.
şimdi dağılabiliriz, nerede hata yaptığımızı düşünelim.
---------------spoiler---------------
taraftar ise değişimden mutlu "bize ne lan roberto'dan, alex'ten, kewell'dan bize formasını sevecek, arması için oynayacak adam lazım buda genç oyunculardır." mantığından "yıldız oyuncu alalım, çoşalım", "bakın xxx'i aldık siz kimi aldınız la? ehehehe" gibi yıldız oyuncu peşinde koşan fenerbahçe taraftarı mantığına bürünmüş durumdadır. yönetimi her yıldız oyuncudan sonra "şakşakladıkça"da istedikleri kadar yıldız oyuncu göreceklerdir. forma aşkı mı? koy götüne gitsin önemli olan diğer takım taraftarlarıyla "taşak geçip eğlenmek" ..
---------------spoiler---------------
Bugün geldiğimiz noktada ise taraftarın artık Demirören'in "yıldız oyuncu aldık herkesi yenicez" düşüncesini iyice benimsediğini görüyoruz. Quaresma, Guti, Almedia ve Simao'nun her maç çıkıp rakip takımı yenebileceğini düşünüyorlar. Bu mantıkla düşündüklerinden dolayı onlar için iBB, Gaziantepsor, Karabükspor takım değil. Bunlar takım olmayınca normal olarak "17'de 17 yapıcaz oluuum herkesi yenicez" düşüncesi ortaya çıkıyor. Tabii bu iş böyle olmayınca suçlu aramak gerekiyor.
Taraftarın suçlu bulduğu isim, normal olarak, Schuster. Nasıl olurda Beşiktaş iBB'ye puan kaybeder? Karabükspor'a 10 atamaz? Nasıl olurda Kiev'e elenir? Bizde Quaresma, Guti, Almedia ve Simao varken onlarda kim var ki yıldız olarak?
ilk yarı sona erdiğinde Trabzonspor, Bursaspor ve Fenerbahçe arasında geçtiğine inandığımız lige Simao, Fernandes ve Almedia transferinden sonra inanmaya başlayan, Gelen yıldızlarla kaybolan umudunu tekrar bulan, ikinci yarıda üstüne hiçbir baskı olmayacak takıma "17'de 17 yapıcaz" şamatasıyla baskı yükleyen bu taraftar değil miydi? Peki istanbul'u daha önce Beşiktaş için yakarken bu sefer 3-4 yıldızın uğruna yakmaya çalışan kimlerdi? Eğer bugün takımın bu durumunda taraftarın bir suçu olmadığına inanıyorsanız sadece kendinizi kandırıyorsunuzdur.
Bu sezon hem yönetime hem taraftara futbolun gerçecğinin tokat gibi çarpttığı sezon olmuştur. Beşiktaş taraftarının hatta yönetiminin bu sezondan çıkartması gereken ders "maçın yıldızlarla değil takım oyunuyla, mücadele ile kazanıldığı" olmalıdır.
şimdi dağılabiliriz, nerede hata yaptığımızı düşünelim.
ikinci nesil yazarlığım bulunan, her geçen gün biraz daha liseli dolan sözlük.
Gelecek aydan itibaren Frankfurt'a ilerletmek için gideceğim dil. Eylül ayında test-daf verirsem üniversiteliyim veremezsem öğrenmeye devam..
Futbolu skora göre yorumlayan, genele değil sadece güne bakarak konuşanların eline inanılmaz bir fırsat geçti. Galatasaray derbisine kadar alınacak her malubiyet ya da kaybedilecek her puana sevinecek kişileri göreceğiz. Gerçekleri bilmiyormuş gibi gizleyerek sadece prim yapmak için sallayacaklar Schuster'e. Yerine sürekli birilerini önericekler, sürekli birileri yazılacak çizilecek hatta o kadar ileri gidecekler ki Schuster yerine vizyonsuz Türk Hocalarını önericekler onlara karşı başı eğik, cevap veremeyen kişileri görmek isteyecekler takımın başında.
Fenerbahçe maçı için Bobo ve Sivok'u kadroya almamasını "şOK" olarak veren Hürriyet, Schuster'in yerine Benitez gelecek diye yazmış. Benitez'i hiç bilmeyen biri bile "rotasyon" hocası olduğunu bilir. Eee madem Benitez gelecek o zaman Schuster niye gidiyor? Schuster rotasyon yapınca delilik, futbol bilmezlik oluyorken Benitez yapınca neden rotasyon hocası oluyor? Prim vermeye devam ettiğimiz sürece elimize geçecek tek şey problemli kadrolar ve başarısızlıklar olacaktır.
Schuster'in Beşiktaş'a kazandıracağı daha çok şey vardır ancak zamana ihtiyacı vardır. Sezon başında Cenk ve Ersan ile maça çıkan kadro şuan ki kadrodan çok daha iyi oynuyorsa bunun nedeni, kabul edin, takımın yetersizliğidir. Cenk'in yerine geçen Hakan, Ersan'ın yerine geçen Sivok ve Ferrari.. Bu üç oyuncuda yerlerine geçtikleri isimler kadar takıma bir fayda sağlayamadı. Aynı şekilde Hilbert'in olmadığı zamanlar oynayan Ekrem Dağ ve Erhan Güven verimsizdi. Orta sahanın ortasında Ernst, Aurelio, Guti ve Necip alternatifleri olabilir ancak hucum hattı alternatif hemen hemen yok. Son kurulan kadroya baktığımız zaman Quaresma ve Simao'nun alternatifleri yok. Ne Nobre ne Nihat açık oynayabilecek kapasiteye sahip değiller. ideal 11 " Cenk, Hilbert, Ersan, Toraman, ismail, Ernst, Necip, Guti, Simao, Quaresma, Almedia" dışında oluşturalan 11'ler ile zorlanmamızın sebebi budur. Schuster'in bu konuda yapabileceği şey ne olabilir ki? Yaşını başını almış olan Hakan Arıkan'a yan topa çıkmayı mı öğretsin ya da hayatı boyunca orta yapmamış Nobre'ye nasıl orta yapabileceğini mi anlatsın.
Ne yapsın bu adam?
http://babasicarlos.blogspot.com/
Fenerbahçe maçı için Bobo ve Sivok'u kadroya almamasını "şOK" olarak veren Hürriyet, Schuster'in yerine Benitez gelecek diye yazmış. Benitez'i hiç bilmeyen biri bile "rotasyon" hocası olduğunu bilir. Eee madem Benitez gelecek o zaman Schuster niye gidiyor? Schuster rotasyon yapınca delilik, futbol bilmezlik oluyorken Benitez yapınca neden rotasyon hocası oluyor? Prim vermeye devam ettiğimiz sürece elimize geçecek tek şey problemli kadrolar ve başarısızlıklar olacaktır.
Schuster'in Beşiktaş'a kazandıracağı daha çok şey vardır ancak zamana ihtiyacı vardır. Sezon başında Cenk ve Ersan ile maça çıkan kadro şuan ki kadrodan çok daha iyi oynuyorsa bunun nedeni, kabul edin, takımın yetersizliğidir. Cenk'in yerine geçen Hakan, Ersan'ın yerine geçen Sivok ve Ferrari.. Bu üç oyuncuda yerlerine geçtikleri isimler kadar takıma bir fayda sağlayamadı. Aynı şekilde Hilbert'in olmadığı zamanlar oynayan Ekrem Dağ ve Erhan Güven verimsizdi. Orta sahanın ortasında Ernst, Aurelio, Guti ve Necip alternatifleri olabilir ancak hucum hattı alternatif hemen hemen yok. Son kurulan kadroya baktığımız zaman Quaresma ve Simao'nun alternatifleri yok. Ne Nobre ne Nihat açık oynayabilecek kapasiteye sahip değiller. ideal 11 " Cenk, Hilbert, Ersan, Toraman, ismail, Ernst, Necip, Guti, Simao, Quaresma, Almedia" dışında oluşturalan 11'ler ile zorlanmamızın sebebi budur. Schuster'in bu konuda yapabileceği şey ne olabilir ki? Yaşını başını almış olan Hakan Arıkan'a yan topa çıkmayı mı öğretsin ya da hayatı boyunca orta yapmamış Nobre'ye nasıl orta yapabileceğini mi anlatsın.
Ne yapsın bu adam?
http://babasicarlos.blogspot.com/
Football Manager'a kaptıran kişinin düşünmediği eylem.
içses: MEME
...
içses: Hassiktir ya yedik golü.
içses: MEME
...
içses: Hassiktir ya yedik golü.
En baskıcı rejimlerden bile daha kötü olan rejim. Hep geride kalsak ya lan biz?
Shaktar'ın başarısında ki rolünden etkilenip "oluuum Lucescu bize gelsin" diyen taraftarı henüz anlayabilmiş değilim.
Hepimizin bildiği gibi Ukrayna Ligi'de işkoçya Ligi gibi ne kadar iyi takımınız olursa olsun sezon sonunda iki takımndan birinin şampiyon olduğu Avrupa'nın zevksiz liglerindendir. Geçtiğimiz sezon Avrupa Ligi'nde sürpriz yapan Metalist, Galatasaray'ı eleyen Karpaty ligin öne çıkan takımları ancak ne olursa olsun şampiyon ya Shaktar Donetsk ya Dinamo Kiev'dir. Hatta 90'lı yıllar ligin tek hakimi Dinamo Kiev'dir. öyle ki 1992/93 sezonundan 2000/01 sezonuna kadar arka arkaya şampiyon olmuştur Shaktar ise her zaman için en yakın takipcisi olmuştur. öyle ki Shaktar'ın ilk şampiyonluğunu Kiev'i 1 puan ile geçerek elde etmiştir. Shaktar'ın kendi liginde elde ettiği başarı hiçbir zaman söz konusu yapılmamalıdır.
Avrupa'da başarı konusuna gelecek olursak işte orada Lucescu kadar önemli olan faktör "sabır ve istikrar"dır. 2004'de takımın başına geçen Lucescu'nun elinde hem iyi bir kadro vardı hem de aldığı genç oyuncuları iyi harmanlayarak zaman içerisinde başarıyı yakaladı. 2008-2009 sezonunda UEFA Kupası'nı kazandığında takımda ki dördüncü sezonunu geçiriyordu Lucescu. Bugün ise takımda ki altıncı sezonunda. Bir nevi takımın başına getirildiğinden beri istikrarlı bir biçimde kurduğu kadronun kaymağını yeme aşamasında.
Oysa ki biz adamı 2003-2004 sezonunda 11 puandan şampiyonluk verdi diye gönderdik. şimdi ise ağzımın suyunu akıtıyoruz. Bazı abazalar 23 maç sonunda "Lucescu istifa" diye bağırsın diye adamın 7 senedir uğraştığı takımın başından almayı düşünüyoruz.
Lucescu'nun Shaktar başarısı tamamiyle sabır ve istikrar örneğidir. Nitekim bu iki özellik Türkiye'de kimsede yok. Skibbe, Rijkaard, Zico, Del Bosque ve Eric Gerets'i başarısız diye gönderdik. Sıra Schuster'de. Olum bakın Lucescu neler yapıyor? ..
Sabır ve istikrar mı? Komik iki kelime sadece..
Hepimizin bildiği gibi Ukrayna Ligi'de işkoçya Ligi gibi ne kadar iyi takımınız olursa olsun sezon sonunda iki takımndan birinin şampiyon olduğu Avrupa'nın zevksiz liglerindendir. Geçtiğimiz sezon Avrupa Ligi'nde sürpriz yapan Metalist, Galatasaray'ı eleyen Karpaty ligin öne çıkan takımları ancak ne olursa olsun şampiyon ya Shaktar Donetsk ya Dinamo Kiev'dir. Hatta 90'lı yıllar ligin tek hakimi Dinamo Kiev'dir. öyle ki 1992/93 sezonundan 2000/01 sezonuna kadar arka arkaya şampiyon olmuştur Shaktar ise her zaman için en yakın takipcisi olmuştur. öyle ki Shaktar'ın ilk şampiyonluğunu Kiev'i 1 puan ile geçerek elde etmiştir. Shaktar'ın kendi liginde elde ettiği başarı hiçbir zaman söz konusu yapılmamalıdır.
Avrupa'da başarı konusuna gelecek olursak işte orada Lucescu kadar önemli olan faktör "sabır ve istikrar"dır. 2004'de takımın başına geçen Lucescu'nun elinde hem iyi bir kadro vardı hem de aldığı genç oyuncuları iyi harmanlayarak zaman içerisinde başarıyı yakaladı. 2008-2009 sezonunda UEFA Kupası'nı kazandığında takımda ki dördüncü sezonunu geçiriyordu Lucescu. Bugün ise takımda ki altıncı sezonunda. Bir nevi takımın başına getirildiğinden beri istikrarlı bir biçimde kurduğu kadronun kaymağını yeme aşamasında.
Oysa ki biz adamı 2003-2004 sezonunda 11 puandan şampiyonluk verdi diye gönderdik. şimdi ise ağzımın suyunu akıtıyoruz. Bazı abazalar 23 maç sonunda "Lucescu istifa" diye bağırsın diye adamın 7 senedir uğraştığı takımın başından almayı düşünüyoruz.
Lucescu'nun Shaktar başarısı tamamiyle sabır ve istikrar örneğidir. Nitekim bu iki özellik Türkiye'de kimsede yok. Skibbe, Rijkaard, Zico, Del Bosque ve Eric Gerets'i başarısız diye gönderdik. Sıra Schuster'de. Olum bakın Lucescu neler yapıyor? ..
Sabır ve istikrar mı? Komik iki kelime sadece..
(bkz: adnan polat)
yarışmacıların evini de ıskalayacağı için hiçbir zaman yarışmada göremeyeceğiz.
bir ara Warcraft d-day oynarken kullandığım nick.
Kulubun ekonomisini, futboldan başka diğer branşları umursamayan taraftar profilidir. Onlar için fenerliye gsliye "eheheheh bak quaresma, bak simao.. sizde ne var? Kafası var. eheheh" diyebilmektir başarı. Beşiktaş'ın isimi her branşta en üstte değilse dahası Beşiktaş ülkesinde her branşta oynayabileceği en üst ligde oynamama tehlikesi yaşıyorsa pek sallamayacaklar üstelik o oyunculara sallayacaklardır; arma aşkı yok diye. Schuster, Q7 ve Guti geldiğinde kendi yazdığımda blogta bir yazıda şunu sormuştum "evet bunlar büyük isimler ya Beşiktaş? Beşiktaş'tan büyük mü bu isimler?" şimdi biraz daha bunu düşünelim sonra entry'i ve beni kötülersiniz..
Erkek-bayan voleybol takımlarımızda ve Beşiktaş Cola Turka'da bulunmayandır. Nitekim sen nasıl olurda para alamadığın için oynamazsın, seni yönetim unutmuş olsa bile sen nasıl liginde kümede kalmaya oynarsın? Bırakın futbol takımına bakmayı siz işinizi yapın. Budur işte arma aşkı hakedene ettiğini vermeyerek, tek branşa yönelip diğer branşları umursamadan oralardan sadece Beşiktaş forması giydikleri için başarı beklemektir, gelmeyince de takımı sabote etmek ile sucmalamaktır.
"Guti gel hele voleybol takımında pasor ol. Gel Quaresma sende smaçor ol." Yıldızsınız ya her sporu yaparsanız herhalde..
"Guti gel hele voleybol takımında pasor ol. Gel Quaresma sende smaçor ol." Yıldızsınız ya her sporu yaparsanız herhalde..
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?